Kültür-Sanat

Hayko Bağdat: Azınlık olmak muhafazakârlaştırır

Yazar Hayko Bağdat, ilk kitabı 'Salyangoz'da kendi çocukluğunun, evinin, ailesinin kapılarını okuyucuya açıyor. Herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı hikâyeleri anlatıyor.

Konular: Kültür-Sanat
Hayko Bağdat, ilk kitabı 'Salyangoz'da, kendi yaşamından kesitler anlatıyor. [Fotoğraf: Bedia Ceylan Güzelce - Al Jazeera]

hayko bağdat'ı bugüne kadar radyo programcısı, köşe yazarı, televizyon programcısı olarak dinledik, okuduk ve izledik. bu kez, türkiye'de ermeni bir çocuk olarak doğup büyümenin nelere neden olabileceğini, bazen mizahi bir üslupla, bazen de 'soğuk' bir dille anlatıyor. bu soğukluk aslında bir ateşin sönmesinden çok, bir buz kütlesinin erimesiyle açığa çıkan iklime benziyor. kaleminden kan damlamıyor ya da ateşten bir gömlek giymiş değil. olanı olduğu gibi anlatarak hem edebiyata hem de toplumsal belleğe önemli bilgiler sunuyor. bu, çocukluğunda 'hayko' ismiyle büyümeye çalışmanın ne demek olduğunu, ilk gençliğinde herkes gibi varoluş mücadelesi verirken nelerle karşılaştığını paylaşarak, kendi deyimiyle 'ortak bellek havuzu'na bırakıyor. yani ait olduğu yere. 'salyangoz' bize bildiğimiz bir dilde, bilip de bilmezden geldiğimiz pek çok hikayeyi barındırıyor. kitap, okuyucusu için hayko bağdat'ın 'edebi' üslubunu da keşfetme olanağı sağlıyor.

'Salyangoz', İnkılap Yayınevi etiketiyle yayımlandı.

bu kitap için nasıl bir ön çalışma yaptınız, bunları neden anlatmak istediniz?

bu kitaba çok uzun bir ön çalışma yapmam gerekmedi, çünkü bunların hepsi benim dağarcığımda olan hikâyeler. ben sadece içlerinden bazılarını seçtim. bir proje gibi de  bakmadım hiç, dolayısıyla sadece kitabı yazarken, acaba bu hikâyeler bu ülke için eskidi mi diye bir düşüncem olmuştu. mücadelenin bu tarafında yer alan biri olarak, ‘sokakta ermeni olmak ne fena, ne kötü bir şey’ diye anlatmanın artık geçtiğini düşünüyordum ama yayıncım türkiye’nin 77 milyonluk bir ülke olduğunu bir kez daha hatırlatarak, bu bilginin birilerine lazım olduğunu söyleyerek bunları yazmam konusunda beni ikna etti.

bu kitap hrant dink öldürülmeden önce yayınlanabilir miydi sizce?

bunun benzeri başka birçok kitap yayımlandı. azınlıklar içerisinde bir sürü insan agos öncesinde de bu hikâyeleri anlattılar. ancak şöyle bir durum var, biz bu hikâyeleri hep doğmadığımız dönemlerde geçen hikâyeler olarak okuduk. bizim için bu hikâyeler çok eski zamanlarda geçiyordu. ancak bugün 38 yaşında olan bir adamın, hemen herkesin denk gelebileceği sokaklarda yaşadığı, üstelik şu an bu kitabı okuyacak herkesin hayatta olduğu günleri anlatması açısından belki biraz farkı olabilir. henüz yeterince eskimeden anlattım ben bunları. çünkü bu hikayeler genellikle artık siyasal bir tehlike olmaktan çıktıkları, o dönemi konuşabilir hale geldiğimiz zamanlarda yazılır. hatta biraz da nostaljik…

[[Gülüm İmrat - Hayko Bağdat arşivi]]

hikâyeleri yani anıları neye göre, nasıl seçtiniz?

hangisi önemli, hangisi ilginç başta emin olamadım. dolayısıyla sibel oral’la birlikte bir süre çalıştık. kendi hayatımın algısına bir yolculuk yaptım. her hikâye çok sıradan, herkesin bir mahallesi var, herkes yokuş nedir bilir, herkesin iyi kötü okulu, askerliği, iş hayatı var… ötekilik herkese ötekilik ama ben ‘kimliğinden’ başka hiçbir şey göremediğimiz insanların nasıl bir hayatın içinden geldiğini anlatmayı tercih ettim. evet, hikayeler çok sıradan ama hepsi çok politik. bu sadece bir ermeni ya da rum hikâyesi değil, her birimizi çocukken düştüğümüz durumlara, düşüren bir sistem vardı, bu kısmı önemli benim için.

kendinizi hatırlamak nasıl bir tecrübe oldu?

insanın kendi hayatına yolculuk yapması kötü ve zor bir şeymiş. yedi sekiz defa bırakmak istedim, bıraktım hatta. hrant abi ve sonrasını anlatmak zor oldu, o zaman iki üç hafta elime kalem alamadım. fakat kitap bitti dedikten sonra da çok sevindim, bu algının, bu yorgunluğun bitmesine sevindim.

bu kitapla birlikte vedalaştığınız ya da kucaklaştığınız şeyler oldu mu?

oldu tabii. ben ulusal bir gazetede bir köşe yazıyorum ancak yeri geldiği zaman ermenilerle ilgili bir şey yazıyorum. onun dışında ben de soma hakkında bir şey söyleyebilirim, ben de gezi hakkında davranabilirim ve normal bir türkiyeli olarak memleketin daha hayırlı bir yere dönüşmesi için bir mücadele içindeyim. dolayısıyla kontenjan ermenilik durumunu aşmış haldeyim. ermeniliğimle vedalaşmış oldum.

'benim motivasyonum ermeni meselesini çözmek değil'

mücadele etme yönteminiz nedir?

radyo programı yaptım, radyocu değilim. televizyon programı yaptım, televizyoncu değilim. gazete yazarlığı yaptım, gazeteci de değilim. bunların hiçbiri değilim. hiçbirini profesyonel bir titr olarak görmüyorum. ‘keşke böyle olmasa’ dediğim bir algı var ve ben bununla mücadele ediyorum. onun değişmesini istiyorum. bu da, türkiye’de ermeni meselesi değil sadece. benim motivasyonum ermeni meselesini çözmek filan değil, daha iyi bir ülkede yaşamak. zaten bu kitabın amacı da benim bilgimi de ortak havuza koymak.

kitapta ajite tabirler, abartılı duygu tarifleri yok, neden böyle bir yol seçtiniz?

ben başka türlü yapmayı bilmiyorum bedia. bugün ne yapıyorsam böyle yapmayı bildiğim için böyle yapıyorum. bunun dışında ‘ben oturayım da birleştirici bir yazı yazayım, hem benim için hem ümmet için hayırlı olur’ gibi bir kaygım yok. nasıl hissediyorsam öyle yapıyorum. egemen algıda kimliği negatif algılanan biri olarak, samimiyetim elbette sorgulanıyor. ‘iyi ama bu adam ermeni, ikinci ajandası vardır, bağlantıları vardır’ diye başlayan cümleler kuruluyor.

bu sorgulanma yorucu değil midir peki?

değil çünkü anlıyorum. eğer anlamasaydım yorucu olabilirdi ancak biz hepimiz aynı okullardan geçtik, aynı süreçleri yaşadık. bana ya da başörtülü bir kıza, ya da bir trans bireye neden böyle bakıldığının sebeplerini tek tek biliyorum. o yüzden de yorulmuyorum da kızmıyorum da.

kitapta çok sade, romantik ve akıcı bir diliniz var. senin edebiyatını besleyen nedir?

yazarken nasıl bir cümle kursam da karşımdakini etkilesem diye düşünmüyorum. hal ne ise onu olduğu gibi anlatıyorum. okuyucunun ne hissedeceğini düşünmüyorum. biraz da duygusal olduğumu kabul edebilirim.

ermeni olmaya kızmaktan bahsettiğiniz bir süreç var kitapta, o kızmak neyi tarif ediyor?

azınlık olmak hastalıklı bir şey ve azınlık olmak insanı ister istemez muhafazakarlaştıran bir şey. bir hal var, o halin sana dayattığı bir yaşam formu var, o yaşam formu içerisinde hayatta kalmak için başka yollar var. psikolojini sağlıklı tutmak için geliştirdiğin yollar var. bütün bunların toplamına baktığında bu, bitmeyen bir hastalık haline geliyor ve bu hastalıklı hal, beğenilecek bir hal değil ki. dolayısıyla delikanlılık çağında dönüp kendi kavmine kızıyorsun, ‘böyle hayat mı olur?’ diye. fakat bu ara dönemi geçtikten sonra da anlamaya başlıyorsun, onlara bu yaşam şeklinin dayatıldığını anlıyorsun. ama o zaman da treni çoktan kaçırmış oluyorsun, artık onlar gibi de olamıyorsun.

[[Gülüm İmrat - Hayko Bağdat arşivi]]

'annem ilk sikintida canima okuyacak'

kadınlarla iletişimin başladığında ermeni olmak nasıl çıktı karşınıza?

üniversite hazırlık sınıfı başlayana kadar zaten, kendi kavmimden, benim gibi insanlarla karşılaştım hep. zaten kendi kavmimden olmayan insanlarla çok da fazla iletişimim olamadı. ilk defa üniversite hazırlık zamanında daha anlamlı bir ilişkim oldu. orada da sıkıntı olur endişesiyle, sıkıntı olur kaygısıyla yürümemeli diye düşünüp, devam etmedi. o zaman ermeni olmak pek havalı bir şey değildi, kabul edilemez bir şeydi.

anneniz kitabın içinde çok önemli bir yer kaplıyor, tepkisi nasıl oldu?

kitabı yeni aldı eline, ona ithaf ettiğim için çok sevindi. sayfaları biraz karıştırdı ve biliyorum ki ilk sıkıntıda canıma okuyacak.

başka kitaplar yazmayı da düşünüyor musunuz?

ben dünyanın en sıkı eleştirmenine yıllarca masallar anlattım. o masalın türüne, içerisinde nasıl karakterler olacağına, duygusuna karar veriyordu, bense buna göre bir hikaye anlatmaya başlıyordum. oğlum aras'tan bahsediyorum. ona dönüp dolaşıp hep anlattığım bir kahraman vardı, zürafa joe. bundan sonra mı olur yoksa daha ileride mi bilmiyorum şu an ama zürafa joe'nun hikayesini çocuklar için yazmayı istiyorum bir gün.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;