Hrant Dink cinayeti

İstanbul’dan Trabzon ve Ankara’ya ağır suçlama

Dink cinayeti öncesinde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler, Akyürek ve Yılmazer’in cinayet günü bile F4 raporundan söz etmediklerini söylüyor.

Hrant Dink 19 Ocak 2007'de genel yayın yönetmeni olduğu Agos Gazetesi'nin önünde öldürüldü.

cuma günü, istihbaratçı polis memuru muhittin zenit’in, dink cinayetinden yaklaşık bir yıl önce, 15 şubat 2006’da trabzon emniyeti’ne verdiği, “dink mutlaka öldürülecek” raporunun trabzon bölümünü ele almıştık. (bu rapordan derlenen bir bilgi notu 17 şubat 2006’da trabzon’dan istanbul istihbarat şube müdürlüğü’ne gönderilmişti).

savcı yusuf hakkı doğan, 2006’da trabzon emniyet müdürü olan ramazan akyürek’e, başta “dink öldürülecek” bilgisi olmak üzere zenit’in raporundaki ayrıntıların neden istanbul’la paylaşılmadığını sormuştu. akyürek ise cevaben, istanbul’a gönderdikleri bilgi notunda yer alan “dink’e karşı ciddi bir eylem yapacaklar” ibaresinin “öldürme” olarak anlaşılacağını düşünerek öyle yazdıklarını belirtmişti.

savcı, geçtiğimiz hafta sorguladığı dönemin istanbul istihbarat şube müdürü ahmet ilhan güler’e, öncelikle bir istihbaratçı olarak “öldürülecek” ibaresiyle “ciddi eylem” arasındaki farkı ve zenit’in raporunun orijinaliyle kendilerine iletilen bilgilerin arasındaki öteki farkları nasıl değerlendirdiğini sordu.

ahmet ilhan güler bu soruya şu cevabı verdi:

“(...) ses getirecek eylem ile ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisi arasında çok büyük fark var. (...) istihbarat daire başkanlığına gönderilen yazıda öldürme eyleminin nasıl yapılacağı, yine eyleme giderken baz istasyonundan kurtulmak için telefon götürmeyecekleri, silahı köyden temin edecekleri yönündeki bilgiler bize bildirilmemişti, yani bize eksik bilgi verilmiştir ve bize bildirimde tespit edilenler arasında büyük nitelik farkı vardır.”

neden ankara’ya ‘nitelikli’ istanbul’a ‘niteliksiz’?

ahmet ilhan güler’in sorgusunda vurguladığı gibi, trabzon emniyet müdürlüğü istihbarat şube müdürlüğü, muhittin zenit’in “dink öldürülecek” raporuyla ilgili olarak ankara’yı (istihbarat daire başkanlığı’nı - idb) ve istanbul’u farklı düzeylerde bilgilendirmişti: başında ali fuat yılmazer’in bulunduğu idb c şubesi’ne gönderilen bilgi notuna muhittin zenit’in istihbarat raporu da eklenmiş, böylece cinayet planı ile ilgili her türlü bilgi ankara’ya iletilmişken, bu rapor istanbul’dan esirgenmişti. bu da yetmemiş, raporun özetlendiği bilgi notunda “öldürme” fiili “ciddi eylem”e çevrilmiş, çok önemli ayrıntılara da bilgi notunda yer verilmemişti.

savcı yusuf hakkı doğan’ın bu fasılda merak ettiği konu, iki ili birden (trabzon ve istanbul) ilgilendiren bir istihbarat sorununda normal olarak koordinasyon görevi yapması gereken idb c şubesi’nin, elinde bu kadar ayrıntılı bir cinayet planı varken alarm durumuna geçip istanbul’la iletişim kurup kurmadığıydı.

ahmet ilhan güler bu soruya kesin olarak “hayır” cevabı veriyordu:

“trabzon’dan gelen hrant dink’e yapılacak eylemle ilgili istihbarat daire başkanlığı’ndan kimse beni aramadı, bilgi vermedi, bu olayla ilgili istihbarat daire başkanlığı’ndan şube müdürlüğümüzden görevli herhangi arkadaşımız aranmamış ve bir yıllık süreç içerisinde yani hrant dink in hakkındaki 17/02/2006 tarihli rapordan cinayetin işlendiği 17/01/2007 tarihleri arasında bana ve bizim şubemize herhangi bir bilgi verilmemiştir.”

peki, istanbul neden ankara’yla, idb c şubesi’yle temasa geçmemişti?

güler, savcının bu yöndeki sorusunu, kendilerine gönderilen “niteliksiz” bilgilerin bu şekilde davranmalarını gerektirmediği cevabıyla karşılıyor. güler’e göre, şayet muhittin zenit’in raporu kendilerine de gönderilseydi ya da hiç değilse “öldürme fiili telaffuz edilseydi, davranış biçimleri çok farklı olacaktı:

“bu durumda derhal trabzon ile irtibata geçerdik, tehditin boyutları ve onların bilgisi dahilinde alınacak tedbirleri istişare ederdik. (...) trabzon istihbarat şube müdürlüğü ve egm istihbarat daire başkanlığı c şube müdürlüğü koordinesi ile değerlendirirdik.”

trabzon da aramamış

peki, başlangıçta istanbul’a eksik bilgiler gönderen trabzon istihbarat şubesi daha sonra istanbul’a ilave bilgi göndermiş ya da telefon ve benzeri yollarla kendilerini aramışlar mıydı?

savcı soruyor: trabzon istihbarat şube müdürü engin dinç  sizinle bir görüşme yaptı mı?

ahmet ilhan güler bu soruyu da “hayır” diye cevaplıyor:

“hayır, engin dinç benimle hrant dink olayı ile ilgili olarak 1 yıllık süre içerisinde hiçbir şekilde görüşmedi, karşılıklı herhangi bir yazışma da olmadı.”

(dönemin trabzon emniyet müdürü ramazan akyürek, istanbul’a gönderilen bilgilerin “niteliksizliği” ile ilgili sorulara “bu konuda en sağlıklı bilgiyi engin dinç” verebilir demişti. dinç şu anda egm istihbarat daire başkanı... bu  tabloya bakarak, engin dinç’in vereceği bilgilerin çok önemli olacağını söylemek yanlış olmaz.)

‘istihbaratı celalettin cerrah'a sunmadım’

savcı doğan’ın, kendilerine trabzon’dan gönderilen istihbarat notu ile ilgili olarak ahmet ilhan güler’e sorduğu sorulara gelince... bunlar temel olarak üç noktada toplanıyordu...

birincisi: aldıkları tedbirler, “öldürme” fiili kullanılmamış olsa da bilgi notundaki “ciddi eylem” ihbarının ciddiyetiyle uyum içinde miydi, mesela neden dink’e “koruma” tedbiri uygulanmamıştı?

ikincisi: kendisine trabzon’dan gelen bilgi notunu istanbul emniyet müdürü celalettin carrah’a iletmiş miydi?

üçüncüsü: trabzon’dan gelen bilgi notunda, yasin hayal’in izlenmesi istenen amcası osman hayal’in istanbul’daki fırınına gidilmediği halde gidilmiş gibi tutulan raporla ilgili görüşü neydi?

güler, birinci soruya yine “bilgilerin niteliksizliği” argümanıyla cevap veriyor, mevcut bilgilerle “koruma” için girişimde bulunulamayacağını savunuyor.

ikinci soruya gelince... hayır, trabzon’dan gelen bilgi notuyla ilgili olarak istanbul emniyet müdürü celalettin cerrah’ı bilgilendirmemişti. çünkü:

“bu yazının içerdiği bilgi ve talep ve aynı zamanda geldiği makam yani şube müdürlüğünden geldiği için il emniyet müdürü celalettin cerrah a sunulacak nitelikte olmadığını düşündüm, dolayısıyla bilgisine sunmadım, eğer trabzon il emniyet müdürü bu yazıyı gönderseydi ben o zaman mutlaka bizim müdürümüzün de bilgisine sunardım.”

(savcı doğan, bu savunmanın geçerli olup olmadığını geçtiğimiz hafta sorguladığı celalettin cerrah’a sormuş olmalı. fakat polis ifadelerinin tersine, cerrah’ın ifadesinden dışarıya hiçbir bilgi sızmadığı için, güler’in bu konudaki izahını kabul edilir bulup bulmadığını bilmiyoruz.)

... ve üçüncü soru: güler, kendisine bağlı olarak çalışan iki polisin osman hayal’in fırınına gitmedikleri halde gitmiş gibi sonradan rapor tuttuklarına dair iddiaları reddediyor. güler’e göre, istihbaratçıların o gün tuttukları ajandanın incelenmesi durumunda o gün oraya gittikleri anlaşılabilirdi.  

yılmazer f4 raporunu görmemiş olabilir mi?

o dönemde söz konusu raporun ulaştırıldığı iki noktadan biri olan istihbarat daire başkanlığı c şubesi’nin müdürü olan ali fuat yılmazer, sorgusunda ne trabzon’dan gelen bilgi notundan ne de ekindeki f4 raporundan haberdar olduğunu söylüyor. çünkü yılmazer, o raporun c şubesi’ne geldiği gün yurt dışına görevli olarak gitmiş, dört gün sonra dönmüştü. yılmazer’e göre bir daha cinayete kadar bunlara dair hiçbir biçimde bilgilendirilmemişti.

savcı doğan, ahmet ilhan güler’in ifadesini alırken bunun inandırıcı olup olmadığını da sorguluyor... güler’e göre bu savunma inandırıcı değildi. çünkü raporun üzerinde “arz edildi” ifadesi vardı ve bu da raporun ya yılmazer’e ya da onun yardımcısına sunulduğu anlamına geliyordu. güler’e göre, yardımcısına sunulmuş ve o gün için görmemiş olsa dahi, konuya dair ileri tarihli başka raporlar c şubesi’ne gittiğinde, bunlar kural olarak mutlaka önceki raporlarla  birlikte sunulurdu şube başkanına... yani o günlerde görmemiş olsa dahi daha sonra mutlaka görmüş olmalıydı.

savcı doğan, tam bu noktada böyle bir raporu hatırlatıyor:

“kendisine trabzon emniyet müdürlüğü yetkilileri tarafından düzenlenen 08/04/2006 tarih ve 10 nolu yardımcı istihbarat elemanı mehmet kurt (erhan tuncel) ile yapılan görüşme sonucu düzenlenen f4 raporu içeriği okundu, soruldu...”

(ali fuat yılmazer’in bu konudaki savunmasını, öbür ifadeleriyle birlikte yarın ele alacağız.)

cinayet günü: f4’ten yine bahis yok

ahmet ilhan güler’in savcılık ifadesinde verdiği bilgilerin en önemlisi, hiç kuşkusuz cinayetin işlendiği 19 ocak 2007’de istanbul’da yapılan toplantıya dair söyledikleri...

güler, muhittin zenit’in 15 şubat 2006’da trabzon emniyet müdürlüğü istihbarat şubesi’ne verdiği f4 raporundan ancak cinayeti izleyen günlerde haberdar olduğunu, çünkü cinayet günü dahi ramazan akyürek’in rapordan söz etmediğini iddia ediyor:

“(...) bahsetmedi, bilgi vermedi ve hatta emniyet müdürümüz celalettin cerrah ısrarla ve defaten ‘ramazan bu konuda senin herhangi bir bilgin var mı yok mu’ diye sormasına rağmen ramazan müdür yok dedi ve hiçbir bilgi vermedi. hatta iki gün boyunca hiç konuşmadı, daha doğrusu konuşmamayı tercih etti, hatta vali o zaman şaşkınlıkla bu nasıl istihbarat daire başkanı, hiçbir şeyden haberi yok şeklinde sitemi olduğunu biliyorum.”

güler, benzer suçlamaları, f4 raporundan haberdar olduğuna emin olduğunu düşündüğü ali fuat yılmazer için de öne sürüyor.

not: bu mini dizinin bugünkü bölümünde ahmet ilhan güler’in yanı sıra ali fuat yılmazer ve sabri uzun’un ifadelerinin de ele alınacağını duyurmuştuk. ne var ki güler bölümü tahminimizden uzun çıktı. o nedenle diziyi üç güne yaydık.

yarın: ali fuat yılmazer ve sabri uzun.

Alper Görmüş

gazeteciliğe 1978'de aydınlık gazetesinde başladı. nokta ve aktüel dergilerinde çalıştı. taraf ve türkiye gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.yeni şafak'ta kürşat bumin'le birlikte medya eleştirisi yapan 'medyakronik' köşesini hazırladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;