Çalışma hayatı

Maden kazaları nasıl önlenecek?

Maden kazalarının önüne nasıl geçilir? Türkiye’nin enerji ihtiyacı, bu kazalardaki artışta etkili mi? Uzmanlar, devletin ve işverenlerin iş güvenliği konusundaki yanlışları acilen düzeltmesi gerektiği görüşünde.

Konular: Türkiye
Müfettişler, denetimlerde hidrojen sensörlerinin bulunmadığı ve yapılan kontrol sondajlarının 25 metreden az olduğunu söylüyorlar. [Fotoğraf:AA-Arşiv]

türkiye, 13 mayıs 2014 günü manisa-soma’daki bir kömür madeninde çıkan yangınla, 301 işçinin hayatını kaybettiği bir faciayı yaşamıştı. 28 ekim’de karaman, ermenek’te yine bir kömür madeninde, bu kez ocağın aniden su baskınına uğraması üzerine 18 işçi madende mahsur kaldı.

al jazeera, son yıllarda artan maden kazalarının nasıl önüne geçilebileceğini, türkiye’nin enerji açığı ve buna bağlı olarak artan işletmelerin denetimlerinde ortaya çıkan eksiklikleri uzmanlara sordu.

türkiye’de son yıllarda ölümlü maden kazalarında meydana gelen artışın sebepleri nelerdir? ve bu kazaların önüne nasıl geçilir? 

burhan erim / istanbul maden mühendisleri odası yönetim kurulu üyesi ve işçi sağlığı komisyonu başkanı

“burada iş güvenliği yaklaşımı ve anlayışı, işçi ve işveren, özellikle tabii burada işveren biraz daha öne çıkıyor, bu konudaki bilincin arttırılması, bu bilincin uygulamaya geçmesi gerekiyor. maalesef bu konuda çok gerideyiz. ben bu konuda hep şunu söylüyorum: iş yerlerinin kapısında "önce iş sağlığı, güvenliği" diye yazar, ama içeri girince güvenliği silerler, önce iş gelir. esasında baktığınız zaman bunun temelindeki durum bu. önce iş güvenliği ise, bunun içeride de aynen devam etmesi lazım. devletin ve diğer tarafların, bu temel üzerinde yaptıkları yanlışları düzeltmesi gerekiyor. devletin buradaki en büyük yanlışı nedir? devlet mevzuat falan yapıyor ama bunlarla çok oynuyor. bir de burada çok önemli bir şey var. iş güvenliği ticari bir alan haline geldi, yani ticari bir sektör oldu artık. türkiye'de ortak sağlık ve güvenlik birimleri (osgb) denen kurumlar oluşturuldu. bunlar, iş güvenliği hizmetinin satın alındığı özel birimler. bu birimleri açacak kişilerde çok fazla özellik aranmıyor mesela. yani burada tamamen ticari bir piyasaya aktarılmış bir şey görüyoruz. yani burada siz ne düşünürsüz? uygulamaları takip edecek, buralara hizmet verecek böyle bir osgb oluşturulacaksa, bunun çok iyi tasarlanması gereklidir, değil mi? sonuçta bunlara insanın canı, güvenliği emanet ediliyor. dolayısıyla böyle bir birim oluşturacak iş yerini belli özelliklere, belli kriterlere haiz olması lazım. burada devletin aradığı kriterler, çok basit kriterler. o yüzden de bugün artık bu tip birimleri birçok insan açabiliyor. yani sektörün dışındaki insanlar da açıyor.”

hüseyin ekrem cunedioğlu / özyeğin üniversitesi araştırma görevlisi ve tepav’ın ‘madenlerde yaşanan iş kazaları ve sonuçları üzerine bir değerlendirme’ raporu yazarı

“bu birikimli bir olay. eğer daha önce tedbirler alınsaydı, iş bu seviyeye gelmezdi. bu alınması gereken tedbirler sürekli ertelendiğinden, bu bir gün mutlaka patlayacaktı. o da 2014 yılına denk geldi. ama 2014 değil, 2015'te olabilirdi. tabii ki bekliyorduk böyle bir şey olacağını. madenlerin özel sektöre devredilmesi ve özel sektöre devredilirken gerekli düzenlemelerin yapılmaması, özelleştirilmiş madenler üzerinde kontrolün yetersiz olması, bu tür kazalar için bir zemin hazırladı. firmalar da tamamen kâr mantığıyla çalıştığından, iş ve işçi güvenliğini ikinci plana attıklarından, böyle kazalar olacaktı ve nitekim de olmaya başladı. yani temel olarak bunun nedenlerini, firmaların kâr odaklı davranıp işçi güvenliğini ikinci plana atmaları ve denetçi olarak atanan iş güvenliği uzmanlarının bu alanda yeterince uzman olmamaları şeklinde sayabiliriz. bu özel sektöre yönelik iş ve işçi güvenliği uzmanlığı da özellikle son iki senedir epey yoğunlaşmaya başladı. ama türkiye'de her zamanki gibi nitelikten çok niceliğe önem verme problemi var. iş güvenliği olarak çalışan kişiler, yeterli deneyimle işe başlamadıklarından, firmalarında kazaların önlenmesine yönelik bu tür tedbirleri de aldıramıyorlar. bu da madenlerde bu tür kazalar olmasına sebep oluyor. şu an madenlerin kamuda ya da özelde olması da hiçbir fark yaratmayacak. çünkü madenlerimizde ne günümüz standartlarına yönelik bir yenileme ne modern güvenlik teçhizatının kullanımı ne de bu teçhizat içinde özellikle güvenlik alanında büyük ilerleme sağlayacak malzemeler türkiye'de mevcut. kamu bu işi ele aldığında, gerekli alımları ya da teknolojik yenilemeyi yapmayacaksa, bir şey fark etmeyecek. sadece madenler kamuda olduğunda, işçilerin vardiya süreleri ve çalışma koşulları gibi alanlarda iyileştirmeler oluyor. bu, özel sektöre kıyasla, ölüm miktarını bir nebze olsun azaltabilir. ama asıl yapılması gereken, kamunun hem kendi madenlerinde hem de özelleştirilmiş madenlerde gerekli tedbirleri alması.”

yaşar süngü / yeni şafak gazetesi yazarı

“türkiye’de ölümlü maden kazalarındaki artışın temel sebebi, avrupa birliği standartlarında bir iş güvenliği yasası’nın çok geç uygulanmaya başlaması. geçmişte bu kadar fazla ölümlü kaza olmuyordu çünkü madenler devlet tarafından işletiliyordu. madenlerin özelleştirilmesiyle birlikte sektördeki istihdam oranı da arttı. istihdam artınca kazalar daha fazla ölümlü olmaya başladı. devlet bu alanda yasalar çıkarmaya başladı ama iş yasa çıkarmakla bitmiyor. özellikle iş dünyasında köklü bir zihniyet değişikliği yaşanması, insan odaklı bir iş anlayışının gelişmesi şart. yasaların yaptırımının, cezaların caydırıcılığının olduğunun örneklerle topluma kabul ettirilmesi gerekiyor. bugüne kadar ölümlü kazalarda sorumlular yargılanmadığı, küçük para cezalarıyla işler kapatıldığı için insan odaklı iş zihniyeti bir türlü hakim olmuyor. çünkü yasalar elastiki ve yumuşak.”

bazı ekonomistler, türkiye’nin cari açığının büyük kısmı enerji ithalatından kaynaklandığı için hükümetin kömür gibi yerli kaynakların işletilmesini teşvik ettiğini ancak bunun yanlış ve verimsiz bir yaklaşım olduğunu, cari açığı kapamak için ihracata yönelik başka sektörlerin gelişmesinin sağlanmasının gerektiğini savunuyorlar. siz bu görüşe katılıyor musunuz?

burhan erim: 

“eğer bu mantıkla gidersek inşaat sektörünü de kapatmamız lazım. zira inşaat şu anda türkiye'de ölümlü iş kazalarının en çok yaşandığı sektör. madencilik sektöründe güvenliğin sağlanarak üretim yapılabilir. dünyada bunun örneklerini görüyoruz. zaten bizim madenciler odası olarak da isteğimiz türkiye’deki madencilik sektörünün gelişmesi, türkiye'nin yerli enerji kaynaklarının işletilmesinin ilerlemesi. türkiye son yıllarda elindeki yerli enerji kaynaklarından uzaklaştı. doğalgaz gibi tamamen dışarıya endeksli enerji kaynaklarına yöneldi. hâlbuki ki türkiye linyit kömürü bakımından dünyanın en zengin rezervlerinden birine sahip. dolayısıyla bunların da üretilir hale gelmesi gerekiyor. tabii bunu üretirken de güvenli üretmek, doğru üretmek gerekiyor. bunu yapacak olan da devlet ve sektör temsilcileri. yani burada, "madencilik yaparsanız kaza olur." mantığı yok. uluslararası çalışma örgütü (ilo) "iş kazalarının yüzde 98'i önlenebilirdir." der. bu kazaların sadece yüzde 2'sinin önlenemeyeceğini söyler ki, orada da daha çok doğal afetlere vurgu yapar. özetle “iş kazalarını madencilikte önleyemezsiniz ama diğer sektörlerde önlersiniz” şeklinde bir mantık yok. her sektörde iş kazalarının tamamını önleyebiliyorsunuz, yeter ki güvenli çalışma koşullarını, güvenli organizasyonları kurun. bunu yaptıktan sonra kaza niye olsun. ermenek ve soma’daki kazalara baktığınızda, olayların şeceresini incelediğinizde bir hatalar, eksiklikler zinciri olduğunu görüyorsunuz. bunlar madenciliğin özünden gelen hatalar değil aksine insan odaklı, firma odaklı, devlet odaklı engeller. tam tersine, bence madencilik sektörü daha da geliştirilmeli. madencilik sektörü katma değer yaratan, üretim odaklı bir sektör. yeter ki gerekli önlemler alınsın.”

huseyin ekrem cunedioğlu: 

“ben de aslen ekonomistim. uzmanlık alanım ekonomi. cari açığın türkiye'nin önemli, yapısal bir sorunu olduğu doğru. bunun temel müsebbibi olarak enerji sektörü gösteriliyor sıkça. türkiye’deki madencilik sektöründe, enerjiye dönük maden olarak kömür karşımıza çıkıyor. türkiye'deki bütün kömür rezervleri çıkarılsa dahi, bu bizim cari açığımızı kapatmaya yetecek düzeyde değildir zaten. diğer taraftan, bizim ülkemizde enerji kullanımının çeşitliliğine baktığımızda, zaten kömür birincil derecede değildir. bizim enerji alanındaki cari açığımızın sebebi petrol ve doğal gazdır. kömürü kullanan temel sektörlerden biri, demir çeliktir. demir çelik sektörünün kullandığı kömürün yüzde 70'i ithal ediliyor, ama biz zaten demir çelikten mevcut durumda yeterince kâr sağlıyoruz. dolayısıyla bu bahanesi, madenlerde ölen işçi sayısına baktığımızda, geçerliliğini yitiriyor. dünyada enerji alanındaki son dönem eğilimlerine baktığımızda, alternatif enerjiye bir yönelim var. türkiye'de alternatif enerji bakımından yüksek potansiyel arz eden bir ülkedir. eğer madenci ölümlerinde enerji hususu bahane ediliyorsa, "alternatif enerji kaynaklarında potansiyelimizi nasıl kullanırız?" sorusunun yanıtı aransın. bizim enerjimizi sağlayacağımız alan, yerin altı değil, üstüdür ve türkiye’de yerin üstünden enerji sağlayabilecek büyük bir potansiyel vardır. daha az risk taşıyan su enerjisi, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi alternatiflerimiz varken, neden insan sağlığını ve can güvenliğini tehdit eden yeraltı kaynaklarına yönelelim ki?”      

yaşar süngü:

“türkiye’nin buradaki açmazı, öncelikle işsizlik sorunundan kaynaklanıyor. türkiye’de kronik bir işsizlik sorunu var. 6 milyon insan uzun süredir işsiz. özellikle anadolu’da çok düşük ücretlerle çalışmaya razı milyonlar var. işverenler bu durumu kullanıyor, devlet de buna göz yumuyor. ama madenleri kapatmak, madencilik sektörünü küçültmek bir çözüm değil. bunun çok iyi araştırılması lazım. zira hâlâ almanya ve rusya gibi ülkelerde kömür, bir enerji kaynağı olarak çok yoğun şekilde kullanılıyor. ama onlar madenciliğin iş güvenliği kısmını çok iyi ve çok büyük bedeller ödeyerek sağladıkları için artık çok nadiren ölümlü kazalar meydana geliyor. bizde de böyle olacak. ben bu noktada devletin uyguladığı cezaları sertleştirmesi dışında bir çözüm göremiyorum.” 

kaynak: al jazeera

Ebru Afat

istanbul'da dünyaya geldi. istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nde uluslararası ilişkiler eğitimi aldı. aynı okulun aynı bölümünde, "karşı küreselleşme hareketi: küreselleşmeyi hedef alan küresel muhalefet" başlıklı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;