Türkiye

"MHP'nin biyolojik oyu yüzde 30"

Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan MHP Genel Başkan adayı Ümit Özdağ, partisinin biyolojik oyunun yüzde 30 olduğu görüşünde. Özdağ’a göre eğer yönetim değişirse partinin bu oranda belki de daha fazla oy alma ihtimali yüksek. Ümit Özdağ, MHP’nin temel sorunlara eleştiriden öte somut çözüm önerisi getirmediğini söyledi.

Konular: MHP
Özdağ, Al Jazeera'nin sorularını yanıtladı. [Al Jazeera-Zahidin Köşüş)

mhp’de 1 kasım seçimlerinden sonra başlayan yönetim tartışmasında mahkemenin verdiği "kurultay toplansın" kararıyla gelişmeler yeni bir anlam kazandı. sinan oğan, koray aydın ve meral akşener’den sonra gaziantep milletvekili ümit özdağ da genel başkanlık için adaylığını açıkladı. al jazeera’nin sorularını yanıtlayan özdağ, mhp’nin yüzde 30’luk bir biyolojik oy tabanı olduğuna inanıyor. özdağ’a göre yönetim değişirse bu oy tabanına ve daha fazlasına ulaşmak mümkün olabilir.

mhp’nin doğru siyasi iletişim stratejisi izleyemediğini söyleyen özdağ, partinin demokratik yönetilmediğini de belirtti. “türk milletine söylenen en büyük yalan güneydoğu meselesinin demokrasi ile aşılacağı yalanıdır. bu hiçbir şey ifade etmemektedir. nedir demokrasi? ne noktaya kadar demokrasi? ülkenin bölünmesine kadar mı demokrasi? ama ne yazık ki “türk aydını” bunu ne olduğunu bilmeden tekrarlamıştır” diye konuşan ümit özdağ,  partisinin eleştirilerinin haklı olduğunu ancak somut çözüm önerileri getiremediğini görüşünde. genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etmek için neden beklediği sorusunu da yanıtlayan özdağ, “ameliyattan sonra genel başkan çekilebilirdi. daha önemlisi partiyi kongreye kendisinin götürmesini bekledim” dedi.

adaylığını en son açıklayan isim siz oldunuz şimdilik. neden aday oldunuz?

aslında mhp’de mevcut gelişmelere itirazını ilk seslendiren isim benim. 2002 yılı aralık ayında “3 kasım seçimlerinde milliyetçi hareket partisi” konulu bir değerlendirme yaptım ve bu değerlendirmede de 57’inci hükümet döneminde yapılan ideolojik ve siyasi hataları tarif ettim. arkasından tüm ülkede konferanslar verdim. milliyetçi hareket partisi’nin 57’inci hükümet döneminde yaptığı siyasi ve fikri yanlışlıklarının yanında partinin bir teşkilat yenilenmesine gitmesi gerektiğini de anlattım. bir süre sonra bu konferanslar genel merkez’de bir rahatsızlık yarattı. teşkilat mensuplarının konferanslara gitmesini yasakladılar, sonra konferanslarım basılmaya başladı. mesela manisa’da bir konferans veriyordum. konusu “avrupa birliği ve türk milliyetçiliği” idi. izmir ülkü ocakları konferansı bastı, baskını da kameraya aldılar. sonra götürüp göstermişler, “aferin” almışlar. ben bu olayın ardından bir ay sonra izmir’de bir konferans verdim. bu bir meydan okumaydı. ben dolaşmaya devam ettim, hakkari, çukurca, siverek hepsinde konferans verdim. bunların hepsinde türk milliyetçiliğinin nasıl yenileneceğini anlattım, sonra da bununla ilgili bir kitap yazdım. milliyetçi hareket partisi’nin türkeş çizgisinden uzaklaşmasını sert bir dille eleştirdim. o dönemde şimdi akp’de milletvekili olan devlet bey’in danışmanı arkadaşlar vardı. onlar “türkiye çiçek bahçesidir” diye mozaikçi bir tezi devlet bey’e kabul ettirdiler. ben buna karşı türkeş’in “ne mozaiği ulan” teziyle ortaya çıktım. çiçek bahçesinin bir taviz olduğunu söyledim. milliyetçi hareket partisi’nin sadece türkiye değil türk dünyası partisi olduğunun unutulması gerektiğini, erciyes gibi kurultayların terk edilmesinin ne kadar yanlış olduğunu anlattım. 2006 kasım öncesinde ihraç edildim. ama ben çizgimden taviz vermedim, fikri duruşumu her alanda sürdürdüm. 2011 seçimlerinden önce devlet bey, bu ideolojik kırılmanın mimarlarını tasfiye etti ve beni partiye davet etti. istanbul’dan aday yaptılar. 2’inci bölge dördüncü sıra adayıydım, seçilmeyeceğim belliydi ama çalıştım, partiyi televizyonlarda savundum. 2015 seçimlerinden önce genel başkan tekrar davet etti. gaziantep’ten milletvekili seçildim. oyları artırdım ama kasım seçimlerinde ülkenin her yerinde olduğu gibi oy kaybettik. kasım seçimlerinden sonra sayın bahçeli, genel başkan yardımcılığına atandığımı bana söyledi. daha önce duymamıştım. bu süreçte imzalar geldi.

bu süreçte siz parti yöneticisiydiniz…

ben yaptığım açıklamalarda bu sürecin meşru olduğunu, hukuka uygun olduğunu söyledim ve destekledim. bu arada türkiye içinde bulunduğumuz süreçte erken genel seçime gitmeye başladı. ben bu konuda da bir şeyler yapılması gerektiğini ve teşkilatların tasfiye edilmemesi gerektiğini söyledim. fakat teşkilatların tasfiyesi başlayınca istifa ettim.

yönetimde kaldığınız sürede siz tam olarak neyi beklediniz?

birincisi genel başkan’ın çekilmesini bekledim. ameliyattan sonra çekilebilirdi. ikincisi ve daha önemlisi kongreye kendisinin götürmesini bekledim. milliyetçi hareket partisi kaderini bir hâkimin iki dudağı arasına bırakmamalıydı. 50 senelik bir siyasi hareketsiniz. 3 bine yakın şehidiniz var. türkiye’nin afganistanlaştırılmasına karşı bir dik duruşu ve türk birliğine inancı temsil etme misyonu taşıyan bir siyasi parti kendi kongresini kendi yapmalıdır. “gidin mahkemeye başvurun” denilmemelidir. bu siyaseten de siyasi etik açısından da yanlıştır. türkiye için demokrasi istediğinizi söylüyorsunuz. türkiye için istediğiniz demokrasiyi partiniz için de isteyeceksiniz yoksa samimi olmadığınız anlaşılır.

bu görüşlerinizi görevdeyken yönetimde de dile getirdiğinizi söylediniz. yalnız mıydınız? dışarı yansıdığı gibi tüm yönetim de genel başkan gibi kongre olmaması gerektiğine mi inanıyor?

birçok genel başkan yardımcısı benim ayrılacağımı biliyordu. onların da benim bulunduğum noktadan, türkiye’nin içinde bulunduğu durum, partinin içinde bulunduğu durum ve genel başkan’ın içinde bulunduğu durum ile ilgili çok farklı düşünmediklerini gördüm. ama son adımı atmak konusunda kararsızlardı.

genel başkan’ın içinde bulunduğu durum nedir?

“artık devlet bey ile gitmiyor ve gelecek seçimde de başarılı olmamız mümkün değil” konusunda orada bir bölümde fikri mutabakat olduğunu gördüm. ama son adımı atmaktan en azından belki şimdilik geri durdular.

Özdağ, partide kendisi gibi düşünen isimler olduğunu ancak bu isimlerin son adımı atmadıklarını belirtti.
[[Al Jazeera-Zahidin Köşüş)]

nedir bugün mhp’nin temel sorunu?

mhp’nin tek bir sorunu yok pek çok sorunu var. hepsi bir noktadan başlıyor. öncelikli olarak kötü bir siyaset iletişim tarzı var. bu siyasal iletişim tarzının değiştirilmemesi konusunda da büyük bir direnç var. doğru bir yerde durabilirsiniz ama doğru bir yerde durduğunuzu doğru şekilde iletmiyorsanız siyasette büyük bir yanlış içindesiniz demektir.

mesela 1 kasım öncesinde çok konuşulan “hayırcı” anlayış gibi mi?

milliyetçi hareket partisi “hayırcı” değildi. bir koalisyona girmek için dört tane temel ilke koydu. bunlar, hukuk devleti, parlamenter demokrasi, ülkenin bölünmez bütünlüğü ve dolmabahçe’de yapılan pazarlığın bir daha gündeme gelmemesiydi. bunlar çok doğal, anayasal taleplerdi. ama bunların doğru olması yetmiyor. eğer bunu seçmene doğru bir iletişim şekliyle iletemiyorsanız başarısızlık içerisindesiniz demektir. mesela cumhurbaşkanlığı seçiminde doğru bir strateji izleyip izlemediğiniz çok tartışılır. bence doğru değildi, meseleye daha farklı yaklaşılması gerekirdi. bunun dışında da fikri planda milliyetçi hareket partisi sağa sola savrulmalar yaşadı. bir tarafta çiçek bahçesi noktasına gitti, sonra benim yapmış olduğum sert, ideolojik muhalefetin de etkisiyle “ne mozaiği ulan” noktasına yaklaştı. bunu çok kesin dillerle ifade etmedi ama bu noktaya yaklaştığını görüyoruz. avrupa birliği konusunda “onurlu avrupa birlikçilik” gibi içeriksiz bir yaklaşım sergiledi. bugün hâlâ ab’nin türkiye’yi istismarı ve ikircikli, siyasal anlamda ahlaksız politikasına karşı mhp’nin alması gereken tavrı alabildiğini söylemek mümkün değil. pkk terörünü eleştirdik ama mhp terörü nasıl aşacak konusunda ortaya bir konsept koymadık. oysa böyle bir konsept vardı, benim geliştirmiş olduğum bir konseptti. bunu paylaşmış olsaydık özellikle kasım ayında çok başka bir sonuç alabilirdik.

mhp, kürt sorununu sosyal boyutlarından daha çok güvenlikçi bir yaklaşımla ele alıyor. sizin bu konuya bakışınız nasıl?

pkk sorunu sosyal bir sorun değil bir terör sorunu ama terör sorununu aşmak sadece güvenlik önlemleriyle olmaz. güvenlik yüzde 30’luk bir alan oluşturur. yüzde 70’lik alanı ise o terör ortamını oluşturan politik, sosyal, psikolojik alana yönelik önlemleriniz oluşturur. burada yapılması gereken akıllı güç kullanımıdır. akıllı güç sert güç ile yumuşak gücün birlikte kullanılmasıdır. güvenlik sağlandıktan sonra diğer önlemler devreye girer. bir yerde ekonomik bir yatırım yapacaksınız, güvenliği sağlamadan yapabilir misiniz? türk milletine söylenen en büyük yalan güneydoğu meselesinin demokrasi ile aşılacağı yalanıdır. bu hiçbir şey ifade etmemektedir. nedir demokrasi? ne noktaya kadar demokrasi? ülkenin bölünmesine kadar mı demokrasi? ama ne yazık ki “türk aydını” bunu ne olduğunu bilmeden tekrarlamıştır. karşınızda insan hakları ve demokrasi isteyen bir terör örgütü yok. karşınızda bir toprak parçası üstünde kürdistan kurmak isteyen bir örgüt var. mhp’nin eleştirileri haklıdır bu konuda ama mesele sadece eleştirmek değildir, toplumun önüne “ben bunu şöyle çözerim” diye çıkmaktır.

mhp nasıl yönetiliyor sizce?

mhp’nin yönetim şeklinin demokratik olduğunu düşünmüyorum. başbuğ türkeş öldü, bundan sonra genel başkanlar ölene kadar görevde kalmak zorunda değiller. başarısız olan genel başkan ayrılmak zorundadır. burada da kriter partiyi iktidara taşımak olmalıdır. oysa bugün genel başkan’a karşı, “şunlar yanlış oldu” dediğiniz zaman herkes ihanet suçlamalarıyla ayağa kalkıyor. ben mhp’nin siyasi literatüründen “hainlik ve ihanet” sözcüklerinin çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. eğer bir arkadaşımız eleştiride bulunuyorsa onu dinlemeliyiz. hem insanları alacaksınız partide üst düzey görevlere getireceksiniz hem de tüzükten kaynaklanan haklarını kullanmak istedikleri zaman onlarla ilgili iftiralar üreteceksiniz. bunun demokrasi ile siyasi etik ile uzaktan yakından ilgisi yok. yani meral hanım partinin üst düzey görevlerini yerine getirirken “cemaatçi” değildi de şimdi mi “cemaatçi” oldu? bu çok ayıptır. karşı çıkıyorsanız başka gerekçeler ortaya sürün. sinan bey’e karşı çıkıyorsunuz, “şundan dolayı olmaz” deyin. ya da ümit özdağ’a karşı çıkıyorsanız da ümit özdağ’a çok iftirada bulunuldu. sonra genel başkan yardımcılığı görevine geldi ümit özdağ. o zaman insanlar haklı olarak sordular, “söyledikleriniz yalan ise meral hanım ve sinan bey ile ilgili söylediklerinizin doğru olduğuna neden inanalım?” ben bu siyasetin değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. fikirler ve programlar etrafında konuşalım. genel başkan teşkilatı dinlemesini bilmeli. divan toplantıları, yönetim toplantıları beyin fırtınası gibi olmalı.

Özdağ'a göre partinin erkek egemen yapısı da değişmeli.
[[Al Jazeera-Zahidin Köşüş)]

şu anda nasıl?

öyle değil. il başkanı ile ilçe başkanı ile telefon açıp sohbet edilmeli. bu teşkilatlar milletvekili listelerinde etkilerinin olacağını bilmeli.

türkiye’de tüm partilerde teşkilatların benzer sorunları var. sebebi ilgili yasa mı sizce?

tüm partilerde var bu sorun, haklısınız. türkiye’de demokratikleşme başlayacaksa siyasi partiler yasasından başlamalı. ama liderler demokrasiyi kendi partileri için istemiyorlar. demokratikleşme anayasadan değil siyasi partiler yasasından başlamalı. siyasi partiler yasasını demokratikleştirmeyen bir türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değil. ben genel başkan olursam yapacağım ilk tasarruflardan birisi siyasi partiler yasası’nın değiştirilmesi için tasarrufta bulunmak olacak. partinin yan kuruluşlarının da iktidara hazırlanması gerekiyor. ayrıca bugün mhp’nin bir erkek egemen görüntüsü var. oysa kadını ihmal eden bir partinin bugün iktidar olma şansı yok.

mhp’nin oy oranından bahsedilirken genelde tek başına iktidar olma potansiyeli görülmüyor. siz nasıl bir oy potansiyeli olduğunu düşünüyorsunuz partinin? son dönemde özellikle mhp’nin oyları ak parti’ye gitti. bunun kalıcı bir kayıp olduğunu düşünüyor musunuz?

akp’nin milliyetçiliği hiçbir zaman inandırıcı bir milliyetçilik olamaz. erdoğan da davutoğlu da siyasi kariyerleri boyunca türk milliyetçiliğine defalarca hakaret ettiler. milliyetçiliği kötülüğün odağı haline getirdiler. biz seçim öncesi milliyetçi duygulara oynayan ama seçim dışında milliyetçiliğe sürekli hakaret eden bir anlayışın vatandaşta prim yapmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz. her şeyi istismar ettikleri gibi milli duyguları da istismar ediyorlar. ama seçmenin büyük bölümünü milliyetçilik zemininde ikna etmeleri mümkün değil. ben mhp’nin yüzde 30’luk bir biyolojik oy tabanı olduğunu düşünüyorum. özellikle ülkü ocakları’ndan yetişen insanların çekirdek aileleri ile oluşturdukları oy tabanı bu. biz bu tabana ulaşamıyoruz. bugün chp’de bile ülkü ocaklarından yetiştiğini söyleyen milletvekili var. akp7de sanıyorum 52 tane böyle milletvekili var. mhp’de kendi tabanına ulaşmakta sıkıntı çeken bir yönetim anlayışı hâkim. yönetim değişirse mhp’nin döneceği ilk taban kendi biyolojik yüzde 30’luk tabanı olacaktır. biz bunun da yeterli olduğunu düşünmüyoruz. türkiye’nin önüne milliyetçiliği ekonomik kalkınma projesi olarak koyan bir yaklaşımla gitmemiz gerektiğini düşünüyoruz. türk milliyetçiliği savaşmak, dövüşmek, yakıp yıkmak değil. biz milliyetçilği bir ekonomik kalkınma ideolojisi olarak görmek gerektiğini düşünüyoruz. dünya 4’üncü sanayi devrimini yaşıyor. dünya akıllı fabrika derine girmiş, biz hala avm inşa ederek ekonomik kalkınma gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz. sanayi devrimini gerçekleştirmek için ilkokul 1’den itibaren toplumu yeniden örgütlemek gerekir. çocukların ilkokul 1’den itibaren daha fazla matematik, fizik dersi alması gerekir. bu toplumun gayri safi milli hasılası dünyanın yüzde 1’ini oluşturuyor. ben mhp’nin bunu yüzde 3’e çıkardığı takdirde çok büyük bir görevi yerine getireceğini düşünüyorum.

bundan sonraki sürece ilişkin beklentiniz nedir?

ne yazık ki hukukun da tartışıldığı bir ülke olduk. ben karar çıktıktan sonra “ankara’da da hakimler varmış” demiştim. baskılar olduğunu biliyoruz buna rağmen çok doğru bir karar alındı. şimdi yargıtay aşaması gelecek. umarım yargıtay da meseleye hukuk süreci içinde bakar ve mhp kongresini yapar. mhp kongresini yapmazsa erken genel seçim var. türkiye’de erken genel seçimin olup olmayacağını belirleyecek olan mhp’de bir değişim olup olmayacağıdır. mhp’de bir değişim olursa erdoğan erken genel seçime gidemez. bu olmazsa başkanlık sistemi olmaz, öcalan ile pazarlığı yapılan ve dolmabahçe’de açıklanan özerk bölgeler hayata geçmez. yani mhp’de bir değişim türkiye’nin birliğinin korunması anlamında da olağanüstü bir önem taşıyor.

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;