Türkiye

New York'ta Ankara'nın IŞİD soruları

Rehinelerin bırakılması, Türkiye'nin IŞİD ile mücadelede Amerika'ya vereceği desteğin mahiyetini ne kadar değiştirecek? Türkiye'nin de ABD'ye uyarıları, soruları var. Erdoğan New York'ta işte bu soruları dile getirecek.

Konular: IŞİD
IŞİD, 10 Haziran'da Irak'ın ikinci en büyük kenti olan Musul'u ve ondan kısa süre sonra ülkenin çok geniş bölgelerini de ele geçirdi. [Fotoğraf: AP-Arşiv]

19 eylül’de bm'de yapılan işid ile mücadele toplantısında 40'dan fazla ülke amerika'ya destek açıkladı ama bu desteğin nasıl olacağı henüz belli değil.

abd'nin bm'deki daimi temsilcisi samantha power'a bu desteğin içeriği sorulduğunda, power kesin bir yanıt vermedi. "bu açıklamayı ülkelerin kendilerine bırakıyoruz" demekle yetindi.

türkiye de destek açıklayan ülkelerden biri. ama bu desteğin 'nasıl bir destek' olduğunu muhtemelen erdoğan'ın new york'taki görüşmelerinden sonra öğreneceğiz.

obama yönetimi 10 eylül'de açıkladığı 'işid ile mücadele stratejisine’ destek için türkiye'den içeriği tam olarak netlik kazanmamış bazı taleplerde bulunmuştu. ancak türkiye, başta işid 'in elindeki 46 türk rehine gerçeğinden hareketle buna temkinli yaklaştı.

rehinelerin bırakılmasından sonra durum ne olacak, bu 'yeni durum' amerika'ya vereceği desteğin mahiyetini ne kadar değiştirecek?

new york'ta gözlerin erdoğan'ın üzerinde olmasının en önemli sebebi işte bu sorular.

ortaklığın sınırları ne olacak?

cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan burada abd başkan yardımcısı joe biden ile görüşürse masadaki en önemli konu bu olacak. amerikan basını bu işte özellikle "vital" (hayati önemde) ülkeleri sayarken en başta suudi arabistan ve türkiye'nin de adını geçiriyor. pentagon sözcüsü john kirby, geçtiğimiz günlerde hürriyet'e yaptığı açıklamada türkiye'nin 'coğrafi konumuna dikkat çekti:

"harekâta askeri açıdan katkı verip vermeme kararı onlara ait. biz ankara'ya çok ayrıntılı özel bir taleple gitmedik. onların tam olarak nasıl bir katkı yapabileceklerine dair görüşlerini dinlemeye gittik. onlar da gerçekten yardımcı olabilecek bazı görüşleri bize ilettiler. bu sadece askeri boyutu olan bir mücadele değil, siyasi, ekonomik boyutları da var. türkiye bu işin askeri boyutu dışındaki alanlarda da katkı verebilir. coğrafyasını düşününce türkiye'nin bu işte bizimle bir şekilde ortaklık etmesi şart."

türkiye, bu 'ortaklığa' dahil olacağını ilan etti, ama sınırları çok iyi belirlenmiş bir şekilde. bu ne anlama geliyor?

türkiye'nin temel prensipleri

türkiye'nin tek çekincesinin 'rehineler' olmadığını hatırlamak lazım. davutoğlu dış politikasının 2003'te amerika'nın irak'ı işgale hazırlandığı dönemden beri ilân edip titizlikle uyguladığı bazı temel prensipler var.

türkiye, kendi bölgesinde ve özellikle de 'müslüman mahallesinde' yapılacak avrupa (nato) ya da amerika merkezli askeri müdahalelere 'mahalleden de' birilerinin katılmasını önemsiyor, hatta 'olmazsa olmaz' görüyor.

bölgenin kaderinin bölge dışı unsurlarla belirlenmesine sıcak bakmıyor.

örneğin 2003 yılında amerika'yı ve savaş yanlılarını çok tedirgin eden 'irak'a komşu ülkeler toplantısı' şeklinde bir mekanizmayı ortaya atması bu temel prensiplerin bir yansımasıydı.

bu çizgi sürüyor.

bu açıdan işid ile mücadele işinde bir sorun yokmuş gibi duruyor, zira bölgede pek çok arap ülkesi bu işin içinde.

iran'ın tutumu

abd başkan yardımcısı joe biden ile yapılacak görüşmede ankara'nın tavizsiz duracağı açılardan biri de, bu işin bir sünni-şii ayrışması gibi bir görüntü vermemesi...

amerikan basınında türkiye'nin de işin içinde olmasının 'hayatiyeti' vurgulanırken burada türkiye'nin sünni bir ülke olmasının altı çiziliyordu. işid'in 'sünni' bir örgüt olması sünni ülkelerin katkısını, harekâtın meşruiyeti açısından çok hayati hale getirdiği belirtiliyor.

doğrudur da...

ankara'nın bu konudaki hassasiyetine amerikan yönetimleri geçmişteki pek çok bölgesel krizde yakından tanık oldular. bu olayda da her ne yapılacaksa bunun görüntü olarak da sünni- şii bloklaşmasına hizmet etmemesi türkiye açısından önemli. tam da bu noktada iran'ın bu işe dahil edilmesi konusu önem taşıyor.

amerika'nın bm'deki daimi temsilcisi samantha power'ın iran'ın katkısı konusunda cbs televizyonuna şöylediği şu:

" iran ile askeri koordinasyon ya da istihbarat paylaşımı içinde değiliz. ancak iran'ın da işid'i bir tehdit olarak gördüğünü biliyoruz. mesele onun bu işe yapıcı bir katkı verip veremeyeceği, iran'dan bunu duymayı bekliyoruz."

yani amerikan yönetimi iran seçeneğini dışlamıyor.

türkiye, 'iran'ın katkısı' denilen şeyin ne menem bir şey olduğuna mutlaka bakacaktır.

rejimin akıbeti

amerika'nın işid ile mücadele stratejisinin esasen bir 'strateji' olmadığı bu başlıkta ortaya çıkmıştı. türkiye işid'in bir sebep değil bir sonuç olduğuna inanıyor. türkiye, bu yeni harekâtın bir şekliyle rejime karşı boyutlarının olması gerektiğini düşünüyor. zira sorunun kaynağı o. işid'i yaratan şam'da esed rejimiyse işid’i büyüten de sünnilere karşı dışlayıcı politikalar yürüten bağdat'taki maliki rejimi oldu.

bu aslında amerikan yönetiminin bilmediği, görmediği bir şey değil ancak bunun gereğini yapmaya yanaşmıyorlar.

esed konusunda başından beri izledikleri ikircikli çizgi devam ediyor ve ankara'yı kaygılandırıyor.

amerikalı yetkililer, 'esed'in meşruluğunu bir daha kazanmamak üzere kaybettiğini' vurguluyorlar ancak yapılacak hava harekâtında hangi noktaların vurulacağı, bunun sahadaki sonuçlarının ne olacağını ve kime yarayacağını bekleyip görmek lâzım... mesela, rakka'daki veya mumbuc'daki işid varlığına yönelik 'nokta vuruşlar' sahada dengeleri nasıl etkileyecek, işid'in boşalttığı yerlere rejim güçleri mi girecek? bu konuda şüpheler var. amerika'nın beşar esed rejimini gerçekten bu mücadelede üstü örtülü bir partner olarak görüp görmediğini ankara anlamak istiyor.

cumhurbaşkanı erdoğan, katar'dan dönerken bu konudaki ısrarlı sorularımıza, "işin bir stratejisi var, bir de taktik boyutu var. bazı şeyleri taktik aşamada göreceğiz" yanıtını vererek bu konudaki kuşkusunu üstü kapalı dile getirmişti.

tampon bölge

tampon bölge meselesi türkiye'nin bu harekâttaki belki de en büyük pratik beklentilerinden biri. 'açık kapı' politikası bir milyondan fazla suriyeli’nin türkiye'nin şehirlerine akmasına yol açtı. ankara bu politikadan vazgeçme niyetinde değil.

zor durumda kalmış komşu ülkenin insanlarına kapıları açık tutma türkiye'nin bölge geneliyle ilgili vizyonunun bir parçası. ancak yaşanan zorluklar da ortada.

en ideal çözüm bu insanları suriye topraklarında güvenli bir yerde tutabilmek.

bu harekât böyle bir sonucu doğurur mu?

davutoğlu 19 eylül 2014 günü bm toplantılarından bir iki gün önce bm genel sekreteri ban ki moon ile telefonda görüştü. suriye-irak konusunu görüştükleri açık ama içerik yok. "işid tehdidi" ve "sınırlarımızda yer alan hareketlilik görüşüldü" denildi, o kadar.

türkiye, bugünlerde uçuşa yasak bölge (no fly zone) ve tampon bölge taleplerini yüksek perdeden seslendirmeye başladı. cumhurbaşkanı erdoğan, katar'dan dönerken 'askerlerin bu konu üzerinde çalıştıklarını' söylemişti. şimdi davutoğlu'nun bm genel sekreteri ile bu konuyu görüşmüş olması kuvvetle muhtemel.

bm kararı olmadan -ki rusya engeli yüzünden mümkün değil- hangi yol, yöntem ve mekanizmalarla bunlar olur, erdoğan'ın new york gündeminin önemli maddelerinden biri bu.

“silahlar yanlış ellere geçmesin”

tabii kritik konulardan biri de silahların yanlış ellere geçmemesi...

hem erdoğan hem davutoğlu bu konudaki kaygılarını ve önceki vak'alarda yaşananları ankara'ya gelen savunma bakanı chuck hagel'a da dışişleri bakanı kerry'ye de ilettiler.

sahada savaşan gruplara ne tür bir destek verilecek, silahların mahiyeti ne olacak ve bu silahlar son tahlilde kimin elinde kalacak?

pkk ile bir müzakere süreci götürülürken, çözüme mesafeli pkk-pyd unsurlarının eline geçecek silahlar ileride çözümü baltalamak amacıyla kullanılabilir mi?

türkiye'nin zihninde çok soru var ve sadece bir new york zirvesinde giderilecek gibi görünmüyor açıkçası...      

Gürkan Zengin

1968 yılında ankara'da doğdu. ankara üniversitesi iletişim fakültesi mezunu. gazeteciliğe 1989'da trt haber merkezi'nde adım attı. çeşitli televizyonların ankara bürolarında muhabir, editör ve haber müdürü olarak çalıştı. cnn türk televizyonunda on yıl boyunca 'editör' programını hazırlayıp sundu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;