Türkiye

'Rejim değişecek demek yetmez'

Oy verme davranışı üzerine çalışmalar yürüten Profesör Ali Çarkoğlu, 16 Nisan referandumunda “Hayır” çıkması için “Rejim değişiyor” sözünün yetmeyeceği görüşünde. Çarkoğlu, “Tek adamlık kötüdür” demek yerine, tek adamlığın yol açacağı olumsuz sonuçları anlatılması gerektiğini söylüyor. Çarkoğlu'na göre, “hayır”ın kazanması için daha önce AKP ve MHP’ye oy vermiş kişilerin ikna edilmesi gerektiği unutulmamalı.

Konular: Türkiye, Siyaset

koç üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi dekanlığını yürüten profesör doktor ali çarkoğlu, oy verme davranışı, kamuoyu ve parti politikaları alanlarında çalışmalar yürüten bir isim. ali çarkoğlu ile 16 nisan referandumu öncesi “hayır” cephesinin nasıl bir kampanya yürütürse başarılı olabileceğini konuştuk. çarkoğlu, referandumda “hayır” sonucunun çıkması için son genel seçimde akp ve mhp’ye oy veren seçmenlerin ikna edilmesi gerektiğini hatırlatıyor. çarkoğlu’na göre, “hayır” oylarının artması için “tek adam rejimi kötüdür” demek yetmez, tek adam rejiminin getireceği olası olumsuzlukları öne çıkarmak gerekiyor. ali çarkoğlu, “rejim değişiyor, rejim elden gidiyor” söyleminin ise, zaten “hayır” diyecek olan seçmenleri hedeflediğini, bu nedenle işlevi olmadığı görüşünde.

''insanlar fikirlerini söylemekten çekiniyorsa ona göre kampanya yapılmalı''

16 nisan’da yapılacak olan referandum öncesi anketlerde ciddi bir kararsız seçmenden bahsediliyor. sizce “hayır” propagandasını yürütecek olanlar nasıl bir kampanya yapmalı, hangi söylemleri öne çıkarmalı?

başlangıç noktası olarak şunu söylemeliyim. acaba bahsedildiği kadar bir kararsız var mı? ortaya çıkan anketlerde her beş kişiden biri kararsız görünüyor. kararsızlar içinde kadınlar ve düşük eğitimliler oranca fazla. bence bu insanlar kararsız değil ama kararlarını size söylemeye çekiniyorlar. bilhassa düşük sosyo-ekonomik statüdeki insanlar, “hayır” diyecek olsalar da bunu evlerine gelecek bir anketöre söylerler mi? ben bundan emin değilim. bu kararsızlar değişik yöntemlerle dağıtılıyor, baskın parti “evetçi” olduğu için de “evet”lere ekleniyor. bu dağıtım bence soru işareti olan bir dağıtımdır. mevcut ortam düşüncenin açıkça ortaya konulmasına olanak tanımıyor. “hayırcılar”, deaş, pkk ve fetö ile eşleştirilirken bir anketöre “hayır”cıyım demek kolay değil. bu yüzden “hayır” kampanyası yürüteceklerin bu durumu doğru teşhis etmesi önemli. bu kararsızların büyük çoğunluğu seçime de gitmeyebilir. dolayısıyla bu referandumun sonucunu tahmin etmek çok zor. insanlar gerçek fikirlerini söyleyemiyorlarsa ona göre bir kampanya izlemek gerekli. fikir söylemeyenler sandığa da gitmek istemeyebilir. “hayırcı”ların sandığa gitmesi konusunda cesaretlendirilmesi gerekebilir.

“hayır” kampanyası yapanlar söylem olarak sizce hangi unsurları öne çıkarmalı?

son genel seçim sonuçlarına bakıldığında “evet”çi partiler olan akp ve mhp oranları, “evet” için fazlasıyla yetiyor. “hayır”ın başarılı olabilmesi, kendi partilerinin seçmenlerini ikna etmeleriyle değil, “evet” partilerinin içinden insanları kendi tercihlerine çekmeleriyle mümkün.

"rejim elden gidiyor, söyleminin chp’nin kendi tabanında karşılığı var"

“hayır” kampanyasında başı çeken chp’nin, “rejim değişikliği” argümanı “hayır” oylarını artırabilir mi?

sokaktaki adama “rejim deyince ne anlıyorsunuz?” diye sorsanız kaçı cevap verecek? “evet”çilere yönelik “bir şey bilmeden ‘evet’ diyecekler” diye suçlama var. peki rejim değişikliği dediğiniz zaman “hayır”cıların kaçı anlamlı bir şey söyleyebilecek? siyasetin doğası böyledir, az bilgi ile büyük kararlar verilir. çünkü o verdiğiniz karar 55 milyonda bir oy. düşündüğünüz zaman çok düşük bir oran. "55 milyonda bir oyum var, bunun için oturayım siyasal rejimler üzerine kitap okuyayım, 18 maddenin hepsi üzerine bilgi toplayayım, eş dost ile tartışayım" diye düşünmez insanlar. ortalıkta, yani kendi çevrelerindekiler ne yapıyorsa ona göre pozisyon alayım denir ve oy verilir. “rejim elden gidiyor” söyleminin, chp’nin kendi tabanında karşılığı var, onlar zaten “hayır” diyecek. “rejim elden gidiyor” söylemini chp başörtüsü tartışmalarında kullanıyordu. o argümandan geri dönmüş chp’nin şimdi bununla rejimin gittiğine halkı ikna etmesi çok zor.

peki, ne demeliler?

“evet” ile yapılacağı söylenen vaatlerin tek tek olmayabileceği üzerine de söylem geliştirebilinir. 18 maddenin tümüne karşı madde madde argüman geliştirip eleştirebilinir. meselâ, "parlamento devre dışı bırakılıyor, bunu ister misiniz, istemez misiniz?" diye sorulabilir. ama benim söylediğim gibi eğer düşük bilgi ile karar veren seçmenler varsa onlar bu argümandan hiçbir şey anlamazlar. onlara şunu söylemek lâzım: “sizin güvendiğiniz dağlara kar yağdı. size söylenen hiçbir şey verilemiyor.” anayasa temelinde değil daha büyük bir resim temelinde mesajların verilmesi lâzım. iktidar partisinin vaatlerinin tümünün gerçekleşmeme riski taşıdığı, başkanlık rejimi ile daha da zor gerçekleşeceğine dair bir argüman geliştirmek lâzım. bu da nedir? ekonomik refahtır, güvenliktir. ekonomik refah ve güvenlik temelinde başkanlık rejiminin bir şey getirmeyeceği argümanı yapılabilirse, o zaman akp ve mhp içinde anlamlı bir grup “hayır” cephesine geçebilir. 18 madde temelinde yürütülecek kampanya ile bu kesimlerin “hayır”a çekileceğine inanmıyorum. aynı nedenle bu tür bir kampanya ile “evet” tarafı da ikna edici olamayacaktır. önemli olan ortaya çıkacak yeni sistem ile bugünkü sorunların daha iyi çözümlenebileceğine ikna etmektir. yeni sistemin nasl işleyeceği falan halk için çok da önemli değil bence. sonuçları önemli. onların anlayabileceği, büyük ve önemli sonuçları.

''eğer karar verici bir kişi olacaksa, ne olacak? onun anlatılması lâzım''

cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan karşıtlığı üzerinde bir söylem “hayır” oylarını artırır mı?

artırmaz. niye? çünkü erdoğan’ı sevmeyenler zaten karşısındalar. akp ve mhp’nin içinde erdoğan’ın söylenilenin tersine iyi bir lider olmadığına ikna edeceğiniz kaç kişi bulabilirsiniz? belki birkaç kişi bulabilirsiniz ama bunun için de iki ay yeterli bir süre mi emin değilim. burada “evet” cephesinin, “biz bunu kişi için yapmıyoruz” argümanı daha geçerli olacaktır. bu durumda ülkenin menfaatlerinden konuşurken siz kişi temelli bir kampanya yürütmüş olacaksınız.

“tek adam”ın karar verici olması, denge denetleme mekanizmalarındaki zayıflık, kuvvetler ayrılığı konularını öne çıkarmak “hayır”ların artması için etkili olur mu?

o umuluyor. ama bence esas kampanyanın, öyle bir durum olduğu zaman nasıl bir türkiye olacağı üzerinden yapılması lâzım. “öyle bir türkiye’de eğer bir kişi varsa o kişi ekonomiyi de batırır, o bir kişi güvenliğinizi de sağlayamaz” demelisiniz. “bir kişi çok kuvvetli olacak, bu çok kötü bir şeydir, o zaman hayır deyin” demenin bir anlamı yoktur. eğer karar verici bir kişi olacaksa, ne olacak? onun anlatılması lâzım. “o bir kişi size ekmek getiremeyecek, sizin ekmek kazanmanızı engelleyecek, sokağa çıkamayacaksınız, güvenliğinizden endişe edeceksiniz”, insanlara olası sonuçları anlatırsanız o zaman “bir kişi rejimi kötü olur” diye düşünebilirler. buna inanmazlarsa bir kişi rejiminin, tanım gereği kötü olması gerekmiyor. bir de o kişinin kim olacağı biliniyor ve ağırlıklı olarak da o kişiye güveniyorlar. tek kişi yönetiminin olası olumsuz sonuçlarının anlatılması gerekiyor.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;