Kadına şiddet

'Şiddet Yasası uygulanmıyor'

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün gündem maddesi kadın cinayetleriydi. Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin ardından, talepler daha gür bir sesle dile getirildi. Kadınlar “Kadını şiddetten koruyan 6284 sayılı kanun uygulanmıyor.” diyor.

Antalya'da kadınlara yönelik şiddet, düzenlenen yürüyüşle kınandı. [Fotoğraf: AA]

iki gün arayla haber merkezlerine düşen haberler can yakıcı…

ilki izmir’in tire ilçesinden. 38 yaşındaki gülcan oğuz, eşi ufuk oğuz tarafından başından vurularak öldürüldü. üstelik ufuk oğuz eşine şiddet uyguladığı gerekçesiyle cezaevine girmişti.

ufuk oğuz'un, ödemiş m tipi cezaevi'nde 90 gün kaldıktan sonra, dört günlüğüne izinli olarak çıktığı anlaşıldı.

bir diğer haber, amasya’dan. yine cezaevinden izinli olarak çıkan 34 yaşındaki mikail b., boşandığı eşi 30 yaşındaki mehtap ö.'yü sokak ortasında iki çocuğunun gözü önünde tabancayla vurdu. tam yedi kurşun sıktı. bacaklarından vurulan genç kadın hastanede tedavi altına alındı. mikail b. ise gözaltına alındı. çocuklar, yakınlarına teslim edildi.

kadına yönelik şiddet artıyor ve artık daha görünür halde. kadın hakları savunucuları yıllarca yasal düzenlemenin iyileştirilmesi için deyim yerindeyse kendini paraladı, büyük uğraşlar verdi.

Kadına şiddete hayır sloganıyla kurulan tünele, yaklaşık 7 bin kişi not yazıp bıraktı.
[[Fotoğraf: AA]]

6284 sayılı kanunla kadınların kazanımları

kadına yönelik şiddetin önlenmesinde 6284 sayılı kanun önemli kilometre taşı. yasa, istanbul sözleşmesi  temel alınarak hazırlandı. kadın hakları savunucuları, “ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun’un çıkması için çok emek harcadı.

kanun önemli tedbir kararlarını barındırıyor. bunlar koruyucu ve önleyici olmak üzere ikiye ayrılıyor. yasaya göre, şiddete uğrayan veya şiddet görme tehlikesi altında olan kadın sığınma evine yerleştiriliyor. hukuki ya da psikolojik destek alma hakkına sahip. diğeri de şiddet uygulayan ya da şiddet uygulama ihtimali olan erkek için alınacak tedbir kararlarını kapsıyor.

şiddet yasasının kazanımlarından biri de, acil durumlarda kolluk kuvvetlerinin bazı tedbirleri anında alabilmesi.

ancak kadın hakları aktivistlerine göre yasanın var olması kadar uygulanması da önemli. onlara göre, yasa uygulanmıyor.

“kamu görevlileri ayak diriyor”

kadın cinayetlerini durduracağız platformu’ndan gülsüm kav, kamu görevlilerinin yeterince yeni yasayı kavrayamadıklarını ifade ediyor.

“ilk adımında sorun yaşamaya başlıyorlar. kadınların birçoğundan benzer şikâyetler yükseliyor. ‘ben karakola gittim, polis bana koruma kararı çıkartmadı’ diyor. aslında kanuna göre, polis yetkilendirilmiş. polis bu yetkiyi kullanmıyor. başka her durumda tepe tepe kullandığı yetkileri, kadınları koruma konusunda kullanmıyor. adliyeye yollayarak kadını başından atma refleksi gösteriyor. ama kadın haklarının bilincindeyse ve diretiyorsa kuru bir kâğıt veriyor. ‘çok geliyorsun, kâğıtlarımızı yiyorsun’ diyen de var aralarında. ‘ölsen de kurtulsak’ gibi lafları duyuyoruz. eğilim olarak, yeni kanunun gerektirdiği gibi davranmama, eski kanun gibi davranma barıştırmaya çalışma, evine gönderme durumları dikkat çekiyor. kadınların öldürülmesiyle ilgili, ihmalle ilgili soruşturma yapıldı mı yapılmadı mı, bu mücadeleyi yürüten kadınlar olarak hala bilmiyoruz. ‘kadınları devlet koruyacaktır, bunun için ne gerekiyorsa yapacaktır, korumayana da yaptırım uygulayacaktır’ türünden ortaya konulmuş, net siyasi irade yok.”

Kav: "Kadınlar çok sık hedef gösteriliyor. Buna yönelik açıklamalar yapılıyor. Uç sonuçlarını yaşıyoruz." diyor.
[[Fotoğraf:Mustafa Değirmenci/ Al Jazeera Türk]]

kav, koruma kararı sürecinde de ciddi uygulama hatalarının olduğuna dikkat çekiyor. emniyet genel müdürlüğü aile içi şiddetle mücadele şube müdürü tarıkhan çetiner 2014 yılında 23 kadının, koruma kararı olduğu halde eşleri tarafından öldürüldüğünü açıklamıştı.

“çağrılı koruma nedir? 155'i ara, çağır polisi. kadınların ortak ifadesi kâğıt üzerinde kalıyor. öldürüldüğünde çantasında koruma belgesi çıkan kadınlar var. devlet ne düşünmeli, o kâğıdın altında devletin mührü var. ‘ben ona hayatını koruma sözü verdim ama koruyamadım bu kardeşimizi ben bunu nasıl çözeceğim’ diye düşünmesi lazım. ama bu konuda somut adımların atıldığını düşünmüyorum.”

“özgecan milât olsun”

kav, bir diğer sorunun hâkimlerin verdiği tartışmalı kararlar olduğunu söylüyor.

“evden uzaklaştırma meselesi, uygulanmıyor. erkekler tarafından deliniyor, delindiğinde de zorlama hapsi olması lazım. ama bu uygulanmıyor. sayısız örnek var. hasret kara bunun bir örneğidir. savcılar da adamları serbest bırakıyorlar. tehdit yaralama gibi suçlardan sonra da sonuç değişmiyor. hayati organından yaralamaya sebep olmamışsa çok rahat çıkıyor. işte hasret’i 43 yerinden tornavida ile yaralayan kocası serbestti. tv programlarına bile çıktı. kimse kimseden hesap sormuyor. bir tek kadınların mücadelesi hesap soruyor. aslında tüm o gücü elinde bulunduranlar sorsa böyle olmaz. biz, özgecan kardeşimiz olayında çok acı duyduk, ‘toplum artık yeter’ dedi. ve bunun hükümete adım attıracağını düşünüyorum. senelerdir, adalet istiyoruz. indirimler kalksın ve ağırlaştırılmış müebbet cezası kadın cinayetleri terimine girsin. özgecan ile yıllardır atmadıkları bu adımı atarlar diye düşünüyoruz.”

Keleş: "Aile içinde şiddete uğrayan kadınların zorlu süreçleri ölüme kadar gidebiliyor." diyor.
[[Fotoğraf:Mustafa Değirmenci/ Al Jazeera Türk]]

mor çatı kadın sığınağı vakfı gönüllüsü melike keleş’e göre de 6284 uygulanmıyor, sadece kağıt üzerinde kalıyor.

“örneğin ilk yürürlüğe girdiğinde her başvuran kadına 6 ay tedbir kararı çıkarken, son yıllarda tedbir kararı almak da bile zorlanıyorlar. ya delil isteniyor veya 2-3 ay gibi süreyle tedbir kararı veriliyor. sığınakta kalan kadınların hiç biri kanunun öngördüğü geçici maddi destek ve geçici sağlık tedbirini alamadı. işe giren kadınlar ise sgk kayıtlarının gizlenmesi talepleri geri çevrildiğinden büyük korku yaşıyorlar. çıkan kararların çoğu birkaç kez itiraz edilmesi sonucunda alınabildi. koruma kararlarının süresi dolup da hala güvenlik sorunu yaşayan kadınlar, sürenin uzatılma talebinde büyük sıkıntı yaşıyorlar. hatta bir kadının sürekli şiddet uygulayan kocası, sanki alay edercesine kadına karşı 6 aylık koruma kararı aldırabildi. kadın bu karara doğal olarak itiraz ettiğinde hâkim ‘ne olacak sen de başvur sana da verelim’ yanıtıyla karşılaştı süre bitiminde uzatmak için, delil ve tanık isteniyor. hâlbuki bu yasa bunu gerektirmiyor. bu yasa kapsamında kadınlar; sağlık tedbiri, gizli okul kaydı, geçici maddi destek, ev tahsisi, kira yardımı, kreş  gibi desteklere ulaşamıyorlar. tedbir kararını ihlal edene cezai hiçbir işlem yapılmıyor.”  

Prof. Ertürk: "Kadın hakları konusunda genel olarak dünyanın bir çok yerinde adeta bir adım ileri iki adım geri gidiyoruz." diyor.
[[Fottğraf: Yakın Ertürk arşivinden]]

bir dönem birleşmiş milletler kadına yönelik şiddet özel raportörlüğü ’nü yapan profesör yakın ertürk’e göre türkiye’nin karnesinin zayıf olmasının nedeni,  bütüncül anlayıştan yoksun politikalar.

“her ne kadar kadın hareketinin ısrarlı uğraşları ve devletin uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde kadına şiddetle mücadelede son yıllarda pek çok düzenleme yapıldıysa da bunlar kadının güçlenmesini destekleyici ve kadın üzerinde baskı aracı olan ataerkil değer ve yapıları zayıflatıcı nitelikte bütüncül bir anlayıştan yoksun politikalara dayandığı için etkili olamadı. aksine son yıllarda sorun artarak devam ediyor ve özellikle kadın cinayetleri artık medyanın manşetten duyurduğu bir haber olarak olağanlaştı ve toplumda neredeyse kanıksandı. öyle ki, bir kadın sokak ortasında kalabalıkların içinde bıçaklanabiliyor ve biz bunu bir film izler gibi televizyon ekranından izliyoruz. özgecan’ın ölümü bir dereceye kadar sanki toplumsal bilincimizi kamçılamışa benziyor."

prof. ertürk, cinsiyetçi yaklaşımların siyasiler tarafından çok fazla sergilendiğine de dikkat çekiyor.

"bütün bunlar yaşanırken, devletin en yetkin makamlarından cinsiyetçi söylemler hiç eksik olmuyor.  kadınların nerede, neyi  nasıl yapmaları gerektiği siyasetin konusu haline gelmiş durumda. diğer taraftan ‘sizin namusunuz bizim namusumuzdur’ ve ‘siz bizim emanetimizsiniz’ gibi ifadelerle kadınlar sözde yüceltilirken yetişkin ve bağımsız kimliklerine ipotek konmaktadır.  iktidarın kadın konusundaki tutumu böyle olunca ‘küçük patriarklar’ cesaretleniyor ve kadınlara açık savaş ilan ediyorlar."  

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;