ABD

Trump’a devredilen 'enkaz'

Bugün yemin ederek görevine başlayan Donald Trump, Obama’dan başkanlık koltuğuyla birlikte birçok sorunu da devralıyor. Türkiye'yle ilişkiler, İran’ın bölgede artan etkisi, Suriye sorunu, İsrail ve Rusya’yla ilişkilerle, ülke içi kurumlar arasındaki anlaşmazlıklar, bunlardan bazıları.

Konular: ABD, Donald Trump

cuma günü abd’de başkanlık koltuğuna oturan trump’ın, 2008’den bu yana görevi yürüten obama döneminden kalan sorunlara yönelik nasıl bir politika izleyeceği soru işareti. 

türkiye-abd ilişkileri tarihinin en zorlu döneminde

obama, ankara-washington ilişkilerinde enkaz bıraktı. özellikle, suriye'de ayaklanmanın başlamasından sonra yaşanan süreçte obama yönetimi, yerine getirmeyeceği sözler vererek türkiye'yi yalnız bıraktı. ikili ilişkilerin tarihinin en zorlu dönemlerinden geçiyor olmasının önemli nedenlerinden birini, türkiye’nin ulusal güvenlik kaygılarının abd tarafından dikkate alınmaması oluşturdu. obama yönetimindeki abd, hem pkk’nın suriye kolu pyd’yi destekledi, hem de fethullah gülen ile ilgili iade veya gözaltına alınmasını isteyentürkiye’nin taleplerini yerine getirmedi. ankara’ya göre, 15 temmuz darbe girişimiyle ilgili olarak abd’nin tavrı müttefikliğe de yakışmadı.

abd’nin suriye’deki kara gücü, türkiye’ye karşı eylem yaptı

suriye rejiminin pkk’nın suriye kolu pyd’ye bırakarak çekildiği alanlarda pyd, 2014 ocak ayı başında afrin, kobani ve cezire’de kanton yönetimi kurarak özerklik ilan etti. denetimi altındaki bölgelerde kendisiyle hem fikir olmayan kürtleri ve diğer etnik grupları bu bölgelerden zorla gönderdi.

13 eylül 2014’te işid’in kobani’ye saldırmasıyla birlikte, abd güçleri pyd’nin silahlı güçlerine hava desteği vermeye başladı. bu destek çeşitli biçimlerde hâlâ devam ediyor.

abd dışişleri bakanlığı sözcü yardımcısı marie harf, ekim 2014’te pyd’yi terör örgütü olarak görmediklerini açıklamış, washington yönetimi eylül 2015’te de pyd’nin silahlı kanadı ypg’yi de terör örgütü olarak görmediğini ilân etmişti.

türkiye, ankara’daki saldırıda ypg bağlantısına dair bilgileri amerikan büyükelçisiyle paylaşmış, ancak amerikan dışişleri sözcüsü john kirby, bundan sonra yaptığı açıklamada "[ankara'daki saldırıda] sorumlunun kim olduğunu onaylayacak ya da reddedecek bir pozisyonda değiliz. bu bizim için halen ucu açık bir soru’ demişti. sözcü aynı basın toplantısında ypg mensuplarını ‘işid’e karşı savaşan en güçlü grup’ ve ‘cesur kürt savaşçılar’ diye nitelendirmişti.

15 temmuz darbe girişiminde geç gelen açıklama

15 temmuz gecesi darbe girişimi devam ederken, türk hükümeti bunun bir darbe girişimi olduğunu belirterek, amerika’dan seçilmiş hükümete desteğini açıklamasını talep etmişti. bu destek açıklaması neredeyse üç saat boyunca yapılmamış, washington’dan beklenen o açıklama darbenin başarısızlığa uğrayacağı belli olmaya başlayınca gelmişti.

gülen sorunu

darbe girişimi öncesinde de fethullah gülen’in abd’de de yaşamasına izin verilmesi ankara-washington ilişkilerinde gerginlik yaşanmasının nedenlerinden biriydi.

1999’dan bu yana pensilvanya’da yaşayan fethullah gülen’in iadesi için, 2014’ten bu yana ankara’dan çağrılar yapılsa da, washington iade için 'somut deliller' talep etti. bu durum, 15 temmuz’dan sonra da değişmeyince, ankara’nın tepkileri sertleşti. 15 temmuz darbe girişimi emrinin pensilvanya’dan verildiğine dair kanıtların ortaya çıkmasından sonra ilişkiler daha büyük bir çıkmaza girdi.

milli güvenlik kurulu mayıs 2016’da gülen örgütü’nü ‘terör örgütü’ olarak nitelendirmiş, ancak 2 haziran tarihinde amerikan yönetimi "gülen hareketini terör örgütü olarak görmüyoruz" açıklaması yapmıştı.

cumhurbaşkanı erdoğan da 16 temmuz 2016’da yaptığı konuşmasında, amerika’ya seslenerek uzunca bir süredir iadesi istenen gülen’in darbeye kalkıştığını, artık iade edilmesi gerektiğini söyledi:

“amerika'ya sesleniyorum. sayın başkan, pensilvanya'daki 400 dönüm arazinin içindeki zatı ya yargılayın ya da bize verin demiştim. bu zâtın darbe girişiminde olduğunu sizlere söylemiştim, ama dinletemedim. şimdi bu darbe girişiminden sonra tekrar sesleniyorum, pensilvanya'daki bu zâtı artık türkiye'ye teslim edin.”

bu süreçte, washington’dan darbeyle ilişkilendirilmekten dolayı rahatsızlık duyulduğuna dair açıklamalar gelse de, ne gülen’in yargılanmasıyla ilgili somut adım atıldı ne de iadesiyle ilgili somut söz verildi.

suriye karmaşası

aslında uzun yıllardır var olan cia ve pentagon arasındaki görüş ayrılığı, obama yönetiminin güçlü varlık göstermediği bazı konularda son zamanlarda fazlasıyla su yüzüne çıktı. bunların en başında, türkiye’yi de yakından ilgilendiren suriye sorunu geliyor.

suriye’de 10'dan farklı grup, yer yer birlikte rejime veya işid’e karşı, yer yer de birbirleriyle çatışıyor. cia bu grupların içinden arapların çoğunlukta olduğu ve ‘ılımlı muhalif’ diye adlandırdıkları grupları desteklerken, pentagon desteği doğrudan pkk’nın suriye’deki kolu olan pyd/ypg’ye verdi. bu iki grup arasında zaman zaman çatışmalar da yaşandı.

böylece cia ve pentagon arasındaki görüş ayrılığı, suriye üzerinden, iki grubun birbiriyle sıcak çatışmaya girmesiyle daha da belirginleşmiş oldu. iki kurumdan da uzmanlar ve yetkililer, suriye sahasında da varlık gösteriyor. abd askerleri, pyd’nin kontrol ettiği bölgelerde üslendi. istihbaratçılar ise, hem o bölgelerde hem de arap muhalif grupların kontrol ettiği bölgelerde çalışıyor.

suriye sahasında cia ve pentagon üzerinden varlık gösteren obama yönetiminin, diplomasi alanında etkisi günden güne azaldı. 2013’te ‘kırmızı çizgi’ dediği rejimin kimyasal silah kullanımı sonrası rusya’yla anlaşması ve müdahale etmek yerine rejimle uzlaşma yoluna gitmesi,  rusya’nın ülkedeki manevra alanını genişleten bir adım oldu. öyle ki, 2012’den bu yana suriye’de çözüm için görüşmeler cenevre’de sürerken, rusya’nın öncülüğünde yeni bir girişim de astana’da başlıyor. abd, astana görüşmelerine rusya ve türkiye’nin ‘davetlisi’ olarak katılıyor.

rusya ile yaptırım ve ‘istenmeyen kişi’ gerilimi

obama yönetimi, rusya ile sadece suriye’deki görüş ayrılığının derinleşmesi sebebiyle değil, farklı sebeplerle de son dönemde gerilimler yaşadı. bu da, trump göreve gelmeden hemen önce yeni bir krize yol açtı.

8 kasım’da yapılan başkanlık seçimlerine rusya’nın siber saldırıyla müdahale ettiği ve demokratların adayı hillary clinton yerine cumhuriyetçilerin adayı donald trump’ın seçilmesini sağladığı gerekçesiyle obama yönetimi, 35 rus diplomatı ‘istenmeyen kişi’ ilan etti. new york ve maryland’deki iki rus merkezini de kapattı.

rusya’dan ise yanıt aynı tonda gelmedi. rus devlet başkanı putin, “amerikalı diplomatlar için sorun oluşturmayacağız” açıklaması yaptı.

bu olayın hemen öncesinde washington, ukrayna krizi sebebiyle 2014’ten bu yana süren rusya’ya yönelik yaptırımları genişlettiğini açıklamıştı. son olarak, 17 kişi ve 20 şirketi kapsayan yaptırımlara 7 kişi ve 8 kuruluş daha eklendi.

iran’ın bölgede artan etkisi

trump dönemini bekleyen en önemli meselelerden biri de, iran’ın ortadoğu’da artan etkisi.

abd’nin 2003’te irak’a müdahalesi ve ardından 2008’de obama’nın irak’tan çekileceğini açıklamasıyla, iran’a ciddi bir alan açılmış oldu. bağdat'taki yönetim büyük oranda tahran'ın etkisi altına girdi. abd, irak’tan ordularının sadece bir kısmını çekti, ancak iran’ın şii milis gruplar üzerinden irak üzerindeki manevra alanı ve etkisi arttı. abd öncülüğündeki uluslararası koalisyonun yürüttüğü musul operasyonunda da hemen her bölgede iran destekli şii milisler aktif rol oynuyor.

iran’ın etkisi irak’la sınırlı kalmadı. rusya’nın gittikçe daha hâkim olduğu suriye sahasında da iran, irak’ta olduğu gibi şii milis gruplar ve lübnan hizbullah’ı üzerinden kontrol sağlıyor. suriye’de rejime destek veren iran’ın etkisi, buradan lübnan’a, yani akdeniz’e uzanıyor.

abd’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden suudi arabistan’la da iran’ın tarihsel çekişmesi, bu dönemde en belirgin olarak yemen’de ortaya çıktı. yemen’deki iç savaşta iki ülke farklı grupları destekliyor ve iran’ın eli burada da güçlü.

iran’la varılan nükleer anlaşma sonrası riyad’la bozulan ilişkiler ve iran’ın tüm bölgede artan etkisi, ortadoğu’da suriye’nin ardından trump’ı bekleyen en önemli sorunlar.

obama, israil yönetimine en mesafeli abd başkanı oldu

obama döneminde israil’le ticari ilişkiler en yüksek seviyeye ulaşsa da, abd başkanları arasında israil’e en mesafeli yaklaşan, ya da en azından böyle görünen isim obama oldu. obama son olarak israil’in filistin’deki yasa dışı yerleşimlerini kınayan bir birleşmiş milletler güvenlik konseyi (bmgk) kararını da, bu konudaki abd geleneği olan ‘veto’ etmek yerine, çekimser kaldı. bu da tasarının geçmesine sebep oldu.

israil başbakanı binyamin netanyahu kararın ardından, "bmgk kararının kabul edilmesinin arkasında obama yönetiminin olduğundan şüphemiz yok" dedi. barack obama yönetiminin geleneksel abd politikasına aykırı bir yol izlediğini ve birleşmiş milletler güvenlik konseyi'nde (bmgk) israil'e yönelik "düşmanca" bir karar alındığını ileri sürdü.

kaynak: al jazeera, reuters

 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;