Yeni Anayasa

Yeni Anayasada neden uzlaşamıyorlar?

Siyasal partiler ve toplum mevcut Anayasa'nın değişmesini istiyor ama Anayasa'yı değiştirmek için gerekli olan uzlaşma bir türlü sağlanamıyor. Başbakan Davutoğlu, uzlaşma arayışı için CHP ve MHP ile yapacağı görüşmelere bugün başlıyor. Peki, ihtiyaç duyulan uzlaşma bu kez sağlanabilir mi? Uzmanlara sorduk.

TBMM [Fotoğraf: AA]

başbakan ahmet davutoğlu ‘yeni anayasa, bütçe, reformlar ve meclis içtüzüğü’ başlıklarını ele almak üzere muhalefet ile görüşmeye başlıyor. ilk görüşmesini 30 aralık çarşamba günü, chp lideri kemal kılıçdaroğlu ile yapacak. 4 ocak pazartesi günü de mhp genel başkanı devlet bahçeli ile bir araya gelecek.

hdp ile olan randevusunu, hdp yetkililerinin açıklamalarını gerekçe göstererek iptal eden davutoğlu, özellikle yeni anayasa konusunda muhalefetle uzlaşma arayacak. zira, siyasal partiler, sivil toplum örgütleri, hemen hemen herkes 12 eylül anayasası'ndan şikayetçi. bugüne kadar bir çok kez değişikliğe uğrayan mevcut anayasa ile kimse yola devam etmek istemiyor. partiler, seçim beyannamelerine anayasa değişikliğini önemli vaatleri olarak koyuyorlar. ancak, anayasa’yı köklü bir biçimde değiştirmek için yapılan girişimler de bugüne kadar sonuç vermedi.

uzlaşılan maddelerin çıkması için de uzlaşma sağlanamadı

2011’de kurulan adı da anayasa uzlaşma komisyonu olan meclis komisyonu 2013’te uzlaşma sağlanamadığı için dağıldı. hükümet'in hiç olmazsa bu komisyonun fikir birliğine vardığı 60 maddeyi değiştirme önerisi de kabul görmedi. yani üzerinde uzlaşılan maddelerin değiştirilmesi için de uzlaşmaya varılamadı.

peki, neden uzlaşılamadı ve bu sefer bir uzlaşma sağlanabilir mi? bu soruyu uzmanlara sorduk.

toplumsal ekonomik siyasal araştırmalar vakfı başkanı, sol partilerde görev yapmış deneyimli siyasetçi erol tuncer’e göre, uzlaşma eksikliği günlük hayatımızda, ikili ilişkilerimizde de var. eğitim sistemimiz de uzlaşmanın önemini öğretmiyor. siyasal hayatta uzlaşma eksikliğimizse türkiye’nin çok partili döneme geçtiğinden beri siyasetin en önemli sorunlarından biri:

türkiye 1946’da çok partili hayata chp ve karşıtları ekseninden başladı. o tarihten beri kutuplaşma var toplumda. herkes kendisini haklı olduğuna inanıyor. esneme alışkanlığı da yok.”

"siyaset kurtuluş savaşı değil"

tuncer’e göre böyle bir karşıtlıktan başlayan siyasal kültürümüz, siyaseti neredeyse ‘kurtuluş savaşı’ olarak görüyor. temel sorunlarımızı henüz çözmediğimiz için de bu algımız sertleşerek devam ediyor, çünkü ülkeyi kurtarma ihtiyacı içindeyiz:

iktidardakiler, iktidarı muhalefete kaptırmak istemez, muhalefet de iktidarın elinden memleketi kurtarmak ister. kurtuluş savaşı gibi algılanır siyaset ama gerçek oturmuş demokrasilerde ülkeler kurtarılmaya ihtiyaç duymaz. böyle demokrasi anlayışı olmaz. bizde seçimlere katılımın yüksek olması, demokratik bilincin gelişmiş olması olarak algılanır ama batıda katılım yüzde 55 -60. oralarda bilinç yok mu? fark şu, oralarda temel sorunlar çözülmüş durumda.

tarihsel ve kültürel nedenleri olan uzlaşma eksikliği tuncer’e göre, siyasetçilerin tutumu yüzünden derinleşiyor da. çünkü yukarıda yapılan kavga, aşağıda da militanlaşmaya neden oluyor. bunu aşmanın yolu da demokrasi kültürünün gelişmesi için siyasetçilerin üzerlerine düşeni fark etmesinden geçiyor:

demokratik kültürün gelişmesinde öncelik siyasetçilere düşer. birbirleriyle ilişkilerini düzenlemeleri gerekir. yukarıda kavga sertse aşağısı da militanlaşır. demokratik kültürün gelişmesi bir süreçtir. ben 7 yıl parlamentoda bulundum, hiç bir zaman ‘onlar kötü’ demedim. ‘biz daha iyiyiz,’ dedim. ya da ‘yalan söylüyorlar’ demedim, ‘doğru söylemiyorlar’ dedim. aynı şey gibi gözükür ama arada fark vardır.”

"muhalefet korkuyor"

başka bir deneyimli siyasetçi, anap kurucularından dört dönem milletvekilliği ve bakanlık da yapmış olan mehmet keçeciler ise uzlaşamama halimizin tarihsel olmadığını düşünüyor:

geçmişte anap döneminde iktidar ve muhalefet bir araya gelerek anayasa değişikliği yapabilmişti. yani, tarihsel bir nedeni yok, uzlaşamama durumunun.”

keçeciler, uzlaşamama durumunun varoluşsal bir nedeni olduğuna inanıyor:

chp ve mhp uzun süreden beri iktidardan uzaklar. bu onların muhalefetini derinleştiriyor. korkuyorlar adım atmaktan. oysa, anayasa’yı değiştirmek için iktidara destek verseler oyları artar ama bunu yapmaktan kaçınıyorlar."

sabancı üniversitesi sosyal bilimler fakültesi profesörü ersin kalaycıoğlu’na göre ise, anayasa nedeniyle yeniden gündeme gelen uzlaşamama kültürümüz hiç de ‘karmaşık’ bir durum değil. kalaycıoğlu’na göre, siyasal partilerin duruşları birbirleriyle zıt, bu nedenle de anayasa değiştirilemiyor. kalaycıoğlu’na göre, adalet ve kalkınma partisi de kendi iktidarını güçlendirecek bir anayasa arayışı içinde:

iktidarda kalmayı başaran ve kendi iktidarını güçlendirmek isteyen, bu yönde adımlar atmak isteyen bir parti var. burada sadece başkanlık sisteminden söz etmiyorum. daha temsili bir seçim sistemi, daha güçlü bir biçimde, yasama yürütme ve yargının birbirinden ayrılması, daha özgürlükçü bir yapıya ihtiyaç var. oysa, iktidar bütün bunları tekeli altında toplamak istiyor. kendisi tarafından denetlenen bir sistem istiyor. buna ekonomik yapı da dâhil. muhalefeti de kısıtlayıcı bir yapı oluşturmak istiyor. bunları sağlayacak bir anayasa tasavvuru içinde. iktidarın temel duruşu bu."

"asıl soru anayasa değişikliği değil"

kalaycıoğlu’na göre, mhp’nin temel vurgusu bölücülük üzerinden gidiyor ve kürtlerle ilgili her gelişmeyi bölücü olarak algıladığı için anayasanın vatandaşlık kısmı üzerinde duruyor. chp ise kuvvetler ayrımına vurgu yapıyor ve 1961 anayasası gibi bir anayasa istiyor:

“hdp’nin ne istediği ise hangi hafta olduğuna bağlı. eskiden özgürlükçüydü şimdi pkk partisi gibi, o yüzden de çok fazla bir şey ifade etmiyor," diyen kalaycıoğlu'na göre temelde partiler birbirlerinden bu kadar farklı düşündükleri için bir uzlaşma da olmuyor. daha önceki dönemde üzerinde uzlaşılan maddeler ise temel konular üzerinde olmadığı için bir şey ifade etmiyor.

“meselâ, ayrımcılık karşıtı maddeler. çok güzel de, bunu denetleyecek yargı bağımsızlığı olmadığı sürece, anayasaya ayrımcılık karşıtı maddeler koymanın ne anlamı var” diye soran kalaycıoğlu, asıl sorunun zaten anayasa olmadığı görüşünde: 

asıl soru türkiye liberal demokrasi olacak mı? yeni anayasa, eski anayasa ya da anayasasız. esas sorun bu.”

kaynak: al jazeera

Ayşe Karabat

1970 yılında ankara'da dünyaya geldi. orta doğu teknik üniversitesi siyaset bilimi bölümünden mezun oldu. 1995’den beri çeşitli dergi, gazete ve tv kanallarında muhabir olarak çalıştı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;