Blog

Hrant Dink yetim değil

Yavaş adımlarla Rakel Dink’in ardından Agos’a yürüyen görkemli kalabalık, beş yıl sonra bir kez daha Türkiyeli Hrant’ın yetim kalmadığını haykırdı.

Konular: Türkiye
Taksim'den Şişli'ye uzanan kalabalık adaletin yerini bulması için tek yürek oldu. [Hüseyin Narin]
taksim meydanı'na doğru metro merdivenlerini çıkarken beş yıl önce bugünü hatırlıyorum. o dönem çalıştığım gazetenin penceresinden kasvetli bir gökyüzü görünüyordu ve gündemde neredeyse hiçbir şey yoktu. manşete koyabileceğimiz haber arayışı içerisindeyken, bir anda gözüm televizyon ekranında yanıp sönen son dakikaya takılıyor ve yan masadaki arkadaşıma dönüp "galiba manşet geldi" diyorum. altyazıyı okuduğumda ise zaman donup kalıyor, atmayı en son isteyeceğim başlık var ekranda: hrant dink vurulmuş.
 
bir saat içinde gazeteci hrant dink'in öldürülmesinin beşinci yılında, günler öncesinden ilan edilen yürüyüş gerçekleşecek. taksim'deki anıtın etrafında toplanan birkaç yüz kişinin yanında, gazeteciler kendi aramızda konuşuyoruz. bir meslektaşım, yürüyüşe beş bin kişinin katılacağı tahminini yapıyor. 
 
meydanda yavaş yavaş hareketlenme başlıyor, güzergaha doğru ilerleyen kalabalığın içinden sıyrılıp ön tarafa geçiyorum. bir kadının boynundaki atkıda "seni asla unutmayacağız - hrant dink" yazıyor.
 
kalabalık bir anda o kadar hızla artıyor ki, foto muhabiri ve kameramanların otobüsüne itiş kakış arasında tırmandığımda önümde "hepimiz hrant'ız, hepimiz ermeniyiz" yazan siyah beyaz pankartlardan bir deniz uzandığını görüyorum. yürüyüşe dakikalar kala korteji yöneten davudi ses "hrant'ın arkadaşları! agos'a yürüyeceğiz, hrant'a yürüyeceğiz" diyor hemen yanı başımda, hemen ardından da rakel dink'in kortejin başına geçişini anons ediyor.
 
cenaze töreninde "bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim..." diyen kadın, beş yıl sonra vakur sessizliğiyle binlerce kişinin önüne geçiyor. gözleri bir noktaya bakıyor, hep yanında taşıdığı suskunluğuyla. yanında, türkiye'nin karanlık tarihinin diğer şahitleri, diğer faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin aileleriyle birlikte yürümeye başlıyor. sık sık rakel dink'e bakıyorum, boynunda yine beyaz atkısı ve gözlerindeki sonsuz hüzünle yürüyor. gözlerinde, iki gün önce karar açıklandıktan sonra adliye önünde kameraların karşısına geçtiği ve sessizliğiyle meydan okuduğu anlamın aynısı var.
 
dink ailesiyle birlikte yollara düşen kalabalıktan öfkeli sloganlar yükselirken fotoğraf makinemin deklanşörüne arka arkaya basıyorum, bir yandan da öfkenin, adalet arayışının yazıya döküldüğü pankartları okuyorum: "adaleti mumla arıyoruz", "kardeşimsin hrant", "adalet yalanınız tükendi", "unutmayacağız 2007-1915", "bu davanın sonuna kadar takipçisiyiz", "hiçbir çocuğun dini ve ırkı seçme özgürlüğü yoktur", "hrant-uludere katleden faşist devlettir", "tarihleri inkar, tarihleri katliamdır."
 
kocaman sarı bir beze ise siyah harflerle "hala nasıl sessiz durabiliyoruz" yazılmış.
 
yüzlerce kişi korteje katılmaya devam ediyor, görkemli kalabalık beş yıl önceki cenaze törenini hatırlatıyor. yavaş yavaş yürüyenler sebat apartmanı'ndaki agos gazetesi'ne yaklaşırken, davudi ses bu kez anma törenlerine gelen binlere "sağ olun, var olun" sözleriyle teşekkür ediyor.
 
fotoğraf çekerken pek çok kez düşme tehlikesi atlattığım basın otobüsü agos'a ulaştığında, beş yıldır yüzlerce kez önünden geçtiğim kaldırımı görüyorum, bu kez üzerine karanfiller bırakılmış. geçmiş yıllardaki gibi... ve yine otobüsün hoparlöründen hrant'ın sevdiği şarkılar yayılıyor halaskargazi caddesi'ni dolduran binlerce kişinin kulaklarına...
 
saat 15.00'e geldiğinde hrant'ın arkadaşları, ailesi, sevenleri; türkiye'nin her kesiminden insan susuyor. 
 
mikrofonu eline alan yazar karin karakaşlı'nın dudaklarından, insan selinin hislerine tercüman olan cümleler dökülüyor: "türk düşmanı ilan edilen bir ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu. çünkü hrant dink, bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti. onu güpegündüz şimdi durduğumuz bu kalabalık caddenin üzerinde sırtından vurdular. hepimizi de o cinayetin görgü tanığı kıldılar. o cenaze gününde, 1915’i, dersim’i, maraş’ı, çorum’u, sivas’ı faili meçhulleri, olağanüstü halleri, bitmek bilmez darbe girişimlerini buluşturduk. kompartıman usulü ayrı ayrı yaşamamız buyrulmuş. ne varsa bir kıldık; büyük oyunu onun birleştirici ruhuyla bozduk."
 
agos'un tam karşısındaki apartamanın dördüncü katından fotoğraf çekip konuşmayı dinlerken, zihnim beni hrant dink'in ismini ilk kez duyduğum güne götürüyor.
 
üniversitedeki doktorasında 1915 tehcirini çalışan arkadaşım, 2000'li yılların hemen başında bahsetmişti dink'ten. dink'le defalarca görüşen arkadaşım, bu topraklarla ilgili ne çok şey bildiğini anlatmıştı bana ama bir şeyi özellikle vurgulamıştı: ailesine ve çocuklarına inanılmaz düşkündü.
 
hrant ve rakel dink, bir ermeni yetimhanesinde büyümüştü. bir anlamda, binlerce kişi tıpkı cenazesi gibi suikasta uğramasının beşinci yılında da rakel'in ardından yürüyerek, türkiyeli hrant'ın yetim kalmadığını haykırdı.
 

Hüseyin Narin

1980 doğumlu, marmara üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi aldı. 15 yılı bulan kariyerinde spor muhabirliğinden ana sayfa editörlüğüne pek çok görev yaptı; aa, hürriyet, milliyet, ntvmsnbc gibi kurumlarda çalıştı.al jazeera türk'te fotoğraf editörü ve foto muhabiri olarak görev yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;