hollanda karşısında kazanılan 1 puan, bence herhangi bir 1 puandan çok daha fazlası... hem futbol olarak önceki 4 maça göre çok daha iyiydik amsterdam’da. hem gökhan gönül’ün kaptanlığında daha sevimli bir milli takım vardı sahada. hem fransa 2016 için ufak da olsa bir fikstür umudu yeşerdi. hem de temmuz’da saint-petersburg’da belirlenecek 2018 dünya kupası torbaları için kritik bir 1 puan aldık mart ayında...

aşağı yukarı bütün avrupa, hollanda kamuoyunun hiddink’ten pek memnun olmadığından haberdar. sporseverlerin büyük çoğunluğu hollanda milli takım koçluğunun advocaat-van gaal-hiddink arasında gidip gelmesindense artık sıranın gençlere gelmesi taraftarıydı. dünya kupası sonrası yazılanlara bakılıdığında, şu anda southampton’ı çalıştıran ronald koeman’a verilmesi bekleniyordu görevin.

olmadı, hollanda futbol federasyonu tecrübeyi tercih etti ve hiddink bir kez daha geçti ulusal takımın başına. onun gelişiyle portakallar’ın oyun anlayışı da değişti: van gaal’in dünya kupası’nda sergilediği kontra atak anlayışı yerini pas oyununa bıraktı. van gaal ana plan olarak 5’li savunmayla karşılıyor, topu büyük ölçüde rakiplerine veriyor, kazandığı toplarla hızlı çıkıp faturayı kesiyordu. hiddink’se bir büyük takım gibi davranılması gerektiğini düşündü. yüzde 91’le elemelerin en yüksek pas oranına sahip olmalarının altındaki neden de bu. ama takım kalitesi bu kadar pas yapmaya uygun mu, orası bence netameli.

hiddink’le ilk hazırlık maçında bari’de italya’dan 3’üncü dakikada yediler ilk golü. 4 gün sonra çekler hesabı 22’nci dakikada açtı. elemelerde izlanda 10’da, kazakistan 17’de; özel maçta da meksika 8’de öne geçtiler hollanda’ya karşı. türkler de tamamen aynı sebeplerle, hollanda’nın gerçekçi olmayan pas futboluna kontra ataklarla yanıt vererek soyunma odasına galip girdi. aslında 15’te caner’in ortasında burak’la öne geçecektik, ama o olmayınca hesap 36’ncı dakikaya kaldı. maçın ikinci devresinde burak’ın çıkışıyla önde top tutamamamız, son 15’te bizi iki puandan etse de, değerli bir 1 puan çıkardık amsterdam’dan...

euro 2016’ya gidebilir miyiz?

elemelerde grubun tam ortasındayız. 10 haftalık ligin ilk 5 haftası geride kaldı, herkes herkesle birer defa oynadı ve 13 puanlı çekler lider. eğer avrupa şampiyonası 24 takıma çıkmış olmasa, yani grup üçüncüsünün de her halükarda şansı olmasa, şu anda havlu atmıştık. ama grup üçüncüleri de en azından play-off oynayacağı için hâlâ azımsanamayacak bir şansımız var fransa yolunda.

grubun kalan 5 haftasında tabloyu ilk 4 ve son 2 olarak bölebiliriz sanırım. muhtemelen yukarıdaki dörtlü aşağıdaki ikiliye (kazakistan ve letonya’ya) minimum puan kaybedecekler, belki de hiç kaybetmeyecekler. dolayısıyla grubun kaderini yukarıdaki dörtlünün kendi içinde oynayacağı 6 maç tayin edecek. rakipleriyle oynayacağı 3 maçın ikisinde ev sahibi olacak hollanda ve türkiye, bence ufak da olsa bir fikstür avantajına sahipler. yani türkiye son iki kazakistan-letonya’yla içeride oynayacağı izlanda-hollanda’yı yenerse 17 puana ulaşır ki, bu da üçüncülük için çok önemli bir adım demek. hollanda da esas 3 rakibinden ikisini (çekler’i ve izlanda’yı) evinde ağırlayacak. yani onların da fikstürü bizim gibi ufak bir avantaja sahip.

izlanda ve çekler’se kalan 5 haftada yukarı gruptaki 3 rakiplerinden ikisine deplasmana gidiyorlar.   

rusya 2018 yolu

rusya’da düzenlenecek 2018 dünya kupası elemeleri yolunda gruplar 25 temmuz’da saint-petersburg’da konstantinovsky palace’ta belli olacak. elemelere ev sahibi rusya ve henüz fifa üyesi olmayan cebelitarık dışında 52 uefa üyesi ülke katılacak. 
 

format henüz açıklanmamış olsa da tahminimiz şöyle: 6 kâseye takımlar 9’arlı olarak yerleşecekler. (son iki kâse 8’erli ya da son kâse 7’li olacak). böylece toplam 9 grup oluşacak, bunların 7’sinde 6 takım, ikisinde 5 takım yer alacak.

fifa, dünya kupası torbalarını "coca-cola fifa dünya sıralaması”nı kullanarak oluşturuyor. hani şu bizim her ay gerilediğimiz ve şu anda 56’ncı olduğumuz sıralama. halihazırda (ev sahibi rusya’yı çıkarırsak) avrupa 29’uncusuyuz yani dünya kupası kurasındaki yerimiz 4’üncü torba olacak gibi. ama hollanda’ya karşı kazandığımız 1 puana, haziran’da bir kazakistan galibiyeti eklersek iki basamak yukarıya, 27’nciliğe, yani üçüncü torbaya tırmanma ihtimalimiz olabilir.   

üçüncü torbaya tırmanmak demek, grupta bizden güçlü iki takım olması demek. format itibariyle de grup birincilerinin dünya kupası’na direkt gideceği, ikincilerin 8’inin play-off oynayacağı düşünülürse, üçüncü torbada olmak, ilk iki umutlarının artması açısından çok kritik.

bu takım daha sevimli

hollanda deplasmanından 1 puan aldık... fena olmayan bir futbol oynadık. euro 2016 için umutlandık. hatta dünya kupası 2018 torbaları için de ufak bir gelişme kaydettik.

ama bence bunların hepsinden daha önemlisi, daha sevimli bir milli takım vardı amsterdam’da sahada. kaptanlık pazubandının emre belözoğlu yerine gökhan gönül’de olması harikaydı bence. çok daha yakıştı bant gökhan gibi on numara bir sporcuya.

bu sevimli milli takımın belki de tek sevimsiz yanıysa ömer toprak’ın maçı evden izlediğini bilmekti. bir silahlı hadisede sadece silah çekilenin yani mağdurun oyun dışı olması çok garip. doğrusu ben kabullenemedim bu durumu. türkiye futbol direktörü terim’in de kabullenmemesini, olayın üstünü aceleyle örtmemesini isterdim. bu takımın tekrar sempatik olması için bu haliyle, gökhan’ın kaptanlığıyla devam edip, bir de hiç olmazsa kulübeye ömer’i katması gerek bence.

uğur meleke, milliyet gazetesi spor yazarı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

kaynak: al jazeera