Görüş

ABD seçimlerine giderken

Donald Trump Güney Carolina’daki ön seçimlerde galip geldi. Peki Trump gerçekten favori mi? ABD’de kamuoyu araştırmaları gerçek seçim neticesini ne kadar yansıtıyor?

Cumhuriyetçilerin Güney Carolina'daki ön seçimlerinde Donald Trump, en yakın rakipleri Ted Cruz ve Marco Rubio'yu geride bıraktı. [Fotoğraf: AP]

amerika birleşik devleti başkanlık seçimleri sadece amerikan halkı değil, tüm dünya için tarih boyu büyük önem taşımıştır.

abd, kurulduğundan bu yana dünyada pek de benzeri olmayan bir seçim sistemine sahip. bu sebeple amerikan seçimlerine farklı sistemlerin uygulandığı ülkelerden bakan ve amerikan sistemini tarihsel süreci dâhilinde tanımayanlar seçimleri yanlış yorumlamışlardır.

abd'de başkanlık seçimleri öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarının gerçek seçim neticesini ne kadar yansıttığı oldukça tartışmalı bir konu.

by Burak Küntay


seçimlere dair her dönem ilk belirtiler, iki partinin de başkan aday adayları belli olduktan sonra yapılan kamuoyu yoklamalarıyla ortaya çıkmaya başlar. ancak henüz ön seçimler ya da teamül yoklamaları yapılmamışken, sadece aday adaylarının söylem ve duruşlarını baz alarak yapılan bu kamuoyu araştırmalarının gerçek seçim neticesini ne kadar yansıttığı oldukça tartışmalı bir konu.

bunun en güzel ve yakın örneği geçtiğimiz günlerde radikal, dışlayıcı, göçmen karşıtı ve sert söylemleriyle öne çıkan cumhuriyetçi parti başkan aday adayı donald trump’ın kamuoyu yoklamalarında yüzde kırklara yaklaşan desteği idi. birçokları bu kamuoyu yoklaması sonuçlarına dayanarak trump'ın başkan olacağı kanaatindeydi. oysa söz konusu oran, amerikan halkının genel oyunu değil, sadece kendini cumhuriyetçi olarak kaydetmiş (ki bu genel seçmenin yüzde 30-35’ine tekabül eder) ve bunların içinden de genel seçimde oy kullanma eğiliminde olan (bu oran da bahsedilen yüzde 35’in yüzde 60’ı demek) bir kitleyi yansıtıyor. dolayısıyla trump’ın kamuoyu yoklamalarında aldığı oy, genel seçmenin en fazla yüzde beşine karşılık geliyor.

bunun en önemli ispatı da trump’ın söylemlerinin müspet karşılık bulabileceği en önemli eyaletlerden biri olan iowa’da birinci olamaması, hatta kazandığı delege sayısı itibariyle ikinciliği diğer aday marco rubio ile paylaşmasıdır.

kamuoyu yoklamalarında arzu ettiği adaya oy veren seçmen, ön seçimler başladığında rakip partinin adayını geçebilecek ya da kendi partisi içerisinden istemediği bir aday adayının önünü kesebilecek isimlere doğru kayar.

trump ile ilgili gelinen son nokta da tam anlamıyla budur. trump’ın cumhuriyetçi parti seçmeni içinde destekçisi fazla olmakla birlikte bunlar çoğunluğu teşkil etmiyor. bu yüzden cumhuriyetçi parti seçmenleri kendi tercih ettikleri adaylardan ziyade trump’ın karşısında seçimi kazanabilecek iki aday etrafında toplanmış durumda. bu doğrultuda ted cruz ve marco rubio gibi iki aday adayı trump karşıtı seçmen tarafından daha ilk ön seçimlerde potansiyel başkan adayları olarak öne çıktı.

demokratlarda favori clinton

demokrat parti aday adaylarında ise durum cumhuriyetçilerinki kadar karmaşık değil. hillary clinton'ın ismi hem partinin, hem de ülkenin favori başkan adayı olarak öne çıkıyor. ciddi anlamda güçlü bir rakibinin olmaması da clinton’ın en büyük avantajı.

öte yandan, son dönemlerde sosyalist kimliğiyle clinton’ın karşısına çıkan senatör bernie sanders da ciddi bir popülarite kazanmaya başladı. aslında sanders’ın farklı söylemi amerikan siyasetinin alışkın olduğu bir şey değil. ilerlemiş yaşı da bir dezavantaj. ancak hillary clinton’ın temsil ettiği statüko da son yıllarda karıştığı farklı skandallar sebebiyle clinton’ı güven bakımından önemli ölçüde sıkıntıya sokmuş durumda. nitekim son kamuoyu yoklamalarında sanders, clinton’a göre çok daha güvenilir bir aday olarak öne çıkmaya başladı.

herkesin clinton’ı yüzde yüz galip ilan ettiği iowa ön seçimlerinde clinton, sanders’ı burun farkıyla geçti. delegeyi clinton almakla beraber büyük zaferi sanders kazanmış oldu. ancak clinton geçen haftasonu da nevada’daki ön seçimlerde oyların yüzde 52’sini alarak sanders’i mağlup etti.

seçimlerin neticesini gösterecek ilk aşama, kamuoyu yoklamaları süreciydi. içinde bulunduğumuz ön seçim ve teamül yoklaması dönemi daha önemli verilere ulaşmamızı sağlayacak. başkan’ı asıl belirleyecek olansa, iki partinin adaylarını netleştirmesiyle başlayacak olan son kampanya dönemi.

partiler adaylarını belirlerken, arzu ettikleri fikirlerin, değer verdikleri ya da sempati duydukları adayların ötesinde, hangi adayın rakip partinin adayı karşısında kazanma şansı olduğuna göre bir değerlendirme yaparlar.

kararsız seçmen etkisi

geleceğe yönelik bir projeksiyon yapmak gerekirse, demokrat parti’nin adayı çok büyük bir ihtimalle hillary clinton olacak. ancak önümüzdeki dönemlerde sanders ismini de gözden uzak tutmamak ve her ihtimale açık olmak gerekebilir. clinton’ın bütün dezavantajlarına rağmen sanders karşısında büyük avantaj sağlamasının en önemli sebebi, genel seçmen nüfusunun yaklaşık yüzde 30’una denk gelen kararsız seçmen (swing voter) kitlesinden sanders’a kıyasla daha çok oy alabilme kabiliyeti.

bugünkü analitik değerlendirmelere göre dokuz ay sonraki seçimlerin en şanslı isimleri olarak görünen clinton, rubio ve cruz’un bundan üç ay sonra artık isimleri yarıştan silinmiş de olabilir.

by Burak Küntay


cumhuriyetçi parti’nin clinton gibi bir potansiyel demokrat başkan adayının karşısına çıkaracağı adayın da kararsız seçmen tabanına hitap edebilen bir isim olması gerekiyor. bu adayın radikal, göçmen karşıtı ve hatta ırkçılığa varan söylemleri ile trump olması ihtimali çok zor görünüyor. bu sebeple önümüzdeki dönemlerde cumhuriyetçilerin adayı olarak küba asıllı aday adaylar ted cruz ve florida senatörü marco rubio isimlerinin daha çok öne çıkmaya başladığını göreceğiz. bu iki ismin şansı daha büyük görünüyor. abd’de latin oylarının bilhassa hiç küçümsenemez bir önemi var. azınlıklar, zaten doğal olarak demokrat parti’ye yatkın bir seçmen kitlesi. parti bunun üzerine bir de kadın bir aday ile yarışa girerse, cumhuriyetçi parti adayının işi iyice zorlaşacak.

bilhassa trump’ın kazandığı ve daha önceki eyaletlere göre daha ağırlık taşıyan güney carolina ön seçimlerine bakıldığında bazı hadiseler de net ortaya çıkıyor. jeb bush’un yarıştan ayrılması, kasich ve carson’ın iyice geriye düşmesi trump arkasındaki iki ismin cruz ve rubio olacağını iyice belirginleştirdi. bu isimlerden bir tanesi daha süper salı’ya kalmadan ya da en geç süper salı’nın hemen sonrasında adaylığını sonlandırırsa işte o zaman bütün trump karşıtı oyların birleşeceği nokta kesinleşir.

mevcut şartlar değerlendirildiğinde, hillary clinton gibi bir adayın karşısında seçimi kazanma ihtimali olabilecek en önemli cumhuriyetçi aday, marco rubio olabilir.

abd tarihinde oluşmuş önemli bir algı da seçim döneminde, akıllarda bir soru işareti oluşturuyor: cumhuriyetçi ya da demokratlar iki dönemde bir değişir, aynı tarafın üçüncü kez seçimi kazanması zordur. bu algıyı birkaç örnekle çürütmekte fayda var. 20. yüzyıl başlarında iktidara gelen cumhuriyetçilerin ilk başkanı william mckinley’i theodore roosevelt ve william howard taft takip etti. cumhuriyetçi iktidar 16 yıl sürdü.  arada 8 yıllık demokrat woodrow wilson’ın iktidarını çıkarırsak warren harding, john coolidge ve herbert hoover ile 1897’den 1933’e dek toplam 6 cumhuriyetçi başkan birbirini takip etti. kennedy’nin iki yıllık başkanlığının ardından görevi devralan johnson, eğer ikinci kez aday olsaydı ya da robert kennedy de bir suikasta kurban gitmeseydi, üç dönemlik bir demokrat iktidarı görmek olasıydı. hele ki 2000’de al gore popüler oyun çoğunu aldıktan sonra sadece florida eyaletinde 300 eksik oyla başkanlığı kaybetmeseydi, clinton sonrası 16 yıllık bir demokrat iktidarı daha görebilirdik.

bu yanlış algı aynı zamanda başkanlık seçimlerini soğuk savaş sonrası başlayan, 2000’ler sonrası daha da keskinleşen, iki parti için aday yelpazesinin genişlemesi, partiden çok adaylıkları ve adayların şahsi tutumlarını ön plana çıkaran bir profile doğru götürüyor. bu nedenle de yıllardır desteklediği partinin adaylarının partinin çok solunda ya da sağında kalması nedeniyle diğer partinin merkeze yakın tutumuna sahip adayına oy veren seçmenleri görmek çok olağan.

özetle bugünkü analitik değerlendirmelere göre dokuz ay sonraki seçimlerin en şanslı isimleri olarak görünen clinton, rubio ve cruz’un bundan üç ay sonra artık isimleri yarıştan silinmiş de olabilir. 2008 başkanlık seçimlerinde cumhuriyetçi parti’nin adayı olarak new york belediye başkanı giuliani’nin ya da fred thompson’ın görülmesi bunun belki de en güzel örneği. aynı seçimlerde hillary clinton’ın daha en baştan demokrat parti adayı ve hatta abd başkanı olacağının düşünüldüğünü de unutmamak gerek. 2008 seçimlerinin neticesinde barack obama ve john mccain gibi bu dönemlerde ismi çok da gündemde olmayan iki aday karşı karşıya gelmişti. siyaset her zaman sürprizlere gebe…

yrd. doç. dr. burak küntay, bahçeşehir üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü müdürü ve enstitülerden sorumlu rektör danışmanı. aynı üniversiteye bağlı hükümet ve liderlik okulu, amerikan araştırmaları merkezi ve uluslararası liderlik uygulama ve araştırma merkezi'ne de başkanlık eden küntay, amerikan hükümeti, amerikan dış politikası, orta doğu politikaları, afrika politikaları ve liderlik dersleri veriyor.

twitter'dan takip edin: @burakkuntay

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

 

Burak Kuntay

Burak Küntay

bahçeşehir üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü müdürü ve enstitülerden sorumlu rektör danışmanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;