Görüş

ABD'nin hedefi sadece IŞİD mi?

Son IŞİD hamlesi ile ABD, Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına dair tüm kararların ve tasarrufların son söz merciinin kendisi olduğunu gösterdi. IŞİD sebebiyle bağımsız hareket edebilecek taraflara, ABD’nin desteği olmaksızın bölgede var olmanın ne kadar zor olduğunu kanıtladı.

ABD Başkanı Barack Obama ve ekibinin hazırladığı IŞİD ile mücadele planına getirilen eleştiriler arasında belirsizlik ilk sırada yer alıyor. [Fotoğraf: AP]

abd başkanı barack obama’nın bizzat açıkladığı irak ve şam islam devleti (işid) karşıtı stratejik planda, washington yine geriden liderlik etmeyi hedefliyor. bu sefer washington, işid’e karşı avrupa-atlantik ülkeleriyle birlikte hareket edecek arap ülkelerini içeren geniş tabanlı bir koalisyon oluşturmaya öncelik veriyor. bu koalisyonun temel stratejik hedefi, ortadoğu ve dünya için tehdit teşkil eden işid’in yok edilmesi.

musul konsolosluğu görevlilerinin 12 haziran 2014’te işid tarafından rehin alınmasıyla başlayan krizi 101 gün sonra başarıyla sonlandıran türkiye, terörizme karşı duruşunu zaten açıkça ortaya koymuştu. 10 ekim 2013 tarih ve 5428 sayılı bakanlar kurulu kararı ile işid'i terör örgütü ilan etmiş, 16 haziran 2014 tarih ve 6457 sayılı bakanlar kurulu kararı ile bunun kapsamını genişletmişti.

gelinen noktada dünya, işid ile mücadelenin askeri boyutuna odaklanmış durumda. ancak ortadoğu’da işid’i ortaya çıkaran siyasal ve sosyal sorunlar çözülmedikçe, bölgede zemin bulmuş radikalleşmenin sona ermesi pek mümkün görünmüyor. bu kısır döngüyü göz ardı eden abd patentli plan, askeri anlamda başarılı olsa da başka belirsizlikleri beraberinde getirecek. uluslararası toplumun ve tek tek aktörlerin yapacağı tercihler, irak ve suriye’deki siyasi düzenin şekillendirileceği bölge geleceğinin gidişatında etkili olacak.

bu nedenle abd’nin ortadoğu’da yeni düzen kurma girişiminin merkezinde yer alan ortak işid tehdidinin arka planını iyi okumak gerekiyor. washington, geniş tabanlı koalisyonla, bu zamana kadar ortadoğu’da dışlanmış kesimleri geri kazanarak ileride bölgede yaşanacak olası bir yeni dalga radikalleşmeyi bertaraf etmeyi amaçlıyor. lakin abd’nin salt askeri yöntemlerle bölge jeopolitiğinde olumlu sonuçlar üretmesi çok zor. peki obama yönetiminin işid’e karşı mücadelesinde planının başka bir jeopolitik hedefi var mı?

abd’nin hedefi: bugünün jeopolitiğini ortadoğu'da yeniden kurmak

ortadoğu hakkında çıkan son dönem analizleri okuyanların aşina olduğu bir gerçeklik var: suriye'de, batı’nın hatalı politikalarının cesaretlendirdiği beşşar esed rejiminin kendi halkına yönelik uyguladığı acımasız tutumun başlangıç noktamız olması. abd'nin 2003’teki irak müdahalesinden sonra ülkede iktidara gelen nuri maliki'nin sünni kesimleri dışlayan politikaları ve 2011'de başlayan suriye iç savaşı'ndaki olumsuzluklar, bağdat-şam hattındaki mezhepsel fay hatlarının kırılmasını hızlandırdı. bu da işid'in önünü açtı.

bölgesel aktörler, ortadoğu’da lider olmak için irak ve suriye merkezli politikalar üzerinden yarışırlarken, bölge dışı büyük güçler, mevcut etnik ve mezhepsel fay hatlarını kullanarak nüfuz mücadelesine girdiler. tüm bu yüzleşmeler, arap baharı rüzgarı altında gerçekleşti. abd başta arap sokaklarının reform taleplerinin yanında olduğunu açıkladı. ama ortadoğu toplumlarının siyasi iradesinin seçimler yoluyla ifade bulması ve müslüman kardeşler’in (ihvan) zemin kazanmasını, israil’in ve kendisinin bölgedeki çıkarlarına engel olarak değerlendirdi.

ihvan’ın seçim başarılarını karşı devrimle tersine çevirecek sürece liderlik eden suudi arabistan ve (katar hariç) körfez ülkelerinin mısır’daki askeri yönetime destek vermesini görmezden gelerek arap baharı’nın geri çevriliş sürecini örtülü biçimde onayladı. riyad ve kahire ile ilişkilerini eski ittifak çizgisine yeniden oturtmaya çalışan washington, ortadoğu’da bir zamanlar geçerli olan abd destekli ılımlı ittifak cephesini (ürdün, mısır, israil ve mümkünse türkiye’nin de katılımıyla) tekrar oluşturmak istiyor. mevcut gündemi ise körfez’in katılımıyla bu olası cepheyi biraz daha genişletmek.

jeopolitiğin 'anlık' resminde işid'in birleştirdikleri

eski bir deyişi değiştirerek söylersek; şark cephesi’nde yeni bir şey yok. abd, bölgedeki işid ve benzeri yeni güvenlik sorunlarını, körfez devletleriyle imzaladığı askeri anlaşmalar sayesinde bölgeye konuşlandırdığı muazzam askeri güç ile gerektiğinde geriden müdahale ederek çözmeye çoktan karar vermişti. körfez’deki amerikan askeri varlığı, washington’ın genelde geriden yönetme stratejisi, özelde anti-işid mücadele planının bel kemiğini oluşturuyor. obama yönetimi, işid ile mücadele meselesini, abd-körfez ilişkilerini yeniden kurma aracı olarak görüyor. ayrıca suudiler ve körfez ülkelerini yanına çekerek bölgedeki ötekileştirilmiş sünni gruplara, irak ve ötesinde erişim sağlayarak bölgede işid benzeri olası bir radikalleşme dalgasının önünü kesmeyi arzuluyor.

obama yönetimi, işid ile mücadele meselesini, abd-körfez ilişkilerini yeniden kurma aracı olarak görüyor. bölgedeki ötekileştirilmiş sünni gruplara erişim sağlayarak bölgede işid benzeri olası bir radikalleşme dalgasının önünü kesmeyi arzuluyor.

by Nurşin Ateşoğlu Güney

işid ve diğer radikal unsurlar, suriye’nin kuzeyindeki otorite boşluğundan yararlanarak filizlendi ve sınır-aşan bir tehdide dönüşerek bölge ve bölge ötesi uluslararası sistem için büyük tehlike haline geldi. işid, musul harekâtı sonrası ortadoğu’da gücünü çoğaltmaya başlayınca, abd de irak’ta maliki’yi tasfiye ederek hem iran’ın bağdat üzerindeki etkisini kırma fırsatı yakaladı, hem de irak’taki diğer etnik unsurlar ile tahran arasında işid tehdidi vesilesiyle dolaylı işbirliğini motive edebileceği bir zemin yaratabildi. iran bugün abd patentli koalisyonun doğrudan bir parçası değilse de, sünni aşırıcılığın yok edilmesi fikrini kendi çıkarlarına uygun bulduğu için, irak’ta şii milisler aracılığı ile işid karşıtı koalisyona dolaylı destek veriyor.

tahran, washington’ın anti-işid harekâtına, suriye kısmı nedeniyle karşı çıkıyor. suriyeli muhaliflerin işid’e karşı silahlandırılmalarından rejimin olumsuz bir şekilde etkilenebileceği çıkarsamasını yapan iran, suriye’de esed ve uzantıları (lübnan hizbullahı vb.) üzerinden arap baharı sonrası geri kazandığı nüfuzu asla kaybetmek istemez. zira suriye’deki gücünü bir kez daha kaybederse, ortadoğu’ya yönelik bölgesel güç olma iddiası ortadan kalkacaktır.

rusya da kendi içindeki radikal müslüman unsurları düşünerek işid’e karşı abd öncülüğünde kurulan geniş tabanlı koalisyona karşı çıkmıyor. bu durum, rusya’nın obama’nın işid ile mücadele planını sessizce onaylaması olarak değerlendirilebilir. ancak moskova, washington’ın planını, suriye'deki esed rejiminin var olma stratejisini dolaylı olarak tehdit edebileceğini düşünerek sonradan eleştirdi. soğuk savaş sonrası ortadoğu’da ciddi bir zemin kaybeden moskova, son kalesi olarak gördüğü esed rejimini desteklemek suretiyle sancılı bir şekilde oluşan yeni ortadoğu’daki sınırlı hâkimiyetini mümkünse şam üzerinden genişletmek ve pekiştirmek istiyor.

'anın' jeopolitiğinin düşündürdükleri ve geleceğin belirsizliği

işid'e yönelik amerikan stratejisinin amaçladığı nihai hedef(ler) aslında uluslararası toplum için yeni bir şey değil. bu strateji, abd’nin uzun zamandır arzu edip bir türlü oluşturamadığı, arap baharı’nın başında bir süre için tehlikeye dahi giren, ortadoğu’daki yeni düzene dayanıyor. washington, ortadoğu’daki düzen için elzem gördüğü abd yanlısı ittifak cephesini genişleterek, aslında eskiden beri bilinen amerikan politikasının bölgeyle ilgili değişmez prensiplerini garantilemeyi öngörüyor. israil’in güvenliğinin teminat altına alınmasına katkı sağlayacak ve kendisinin bölgede yeniden hâkim güç olmasını hızlandıracak - kamuoyu hassasiyetini dikkate alacak demokratik rejimler yerine - yeni ve eski vesayet rejimleri ile rejim güvenliğini savunan körfez ülkelerini destekliyor. ayrıca ortadoğu’daki etki ve gücünü pekiştirmek için bölgedeki bazı devletlerin parçalı etnik ve mezhepsel siyasi yapısının da olduğu gibi korunmasına sıcak bakıyor.

son işid hamlesi ile abd, ortadoğu’daki enerji kaynaklarına dair tüm kararların ve tasarrufların son söz merciinin kendisi olduğunu gösterdi. işid sebebiyle bağımsız hareket edebilecek taraflara, abd’nin desteği olmaksızın bölgede var olmanın ne kadar zor olduğunu kanıtladı. anti-işid stratejinin uygulanma aşamasında silahlanmasına izin verdiği peşmerge güçlerine özel önem atfeden washington, irak kürt bölgesel yönetimi’nin petrol ihracatı konusunda bağımsız hareket etmesinin amerikasız mümkün olamayacağını - işid konusunda erbil’e yaptığı askeri yardımlar esnasında - açıkça ortaya koydu.

ittifakların sürekli değiştiği, geleceğin belirsizleştiği mevcut ortadoğu’da oluşturulan işid karşıtı koalisyon ile terörizm konusundaki net tavrı bilinen ankara’nın temkinli işbirliği yapma tercihi, haklı gerekçelere dayanıyor. işid’in elindeki 49 rehine bunlardan sadece biriydi. rehinelerin serbest kalması şüphesiz ankara’yı çok rahatlattı ama diğer endişe alanlarını kaldırmadı.

önümüzdeki zor soru şu: abd’nin askeri planları doğrultusunda kurduğu koalisyonda bir araya gelen işid karşıtı "dost-düşman-yeni ortak" ülkeler ile devlet dışı aktörler, süresi 3 yıl olarak açıklanan bu operasyon boyunca ilişkilerini kendi aralarında ve türkiye ile nasıl geliştirecekler? bu soru önemli. çünkü olası cevapların, türkiye’nin başlattığı barış süreci’nin geleceğini olumlu ya da olumsuz etkileme olasılığı var.

bu yüzden, müttefiklerinin isteklerine rağmen, ankara’nın olası bir askeri operasyonun dışında kalma kararı, salt askeri yöntemlerle işid konusunda uzun vadede sonuç alınmasının imkânsızlığı düşünüldüğünde çok gerçekçi. dolayısıyla, hükümetin şu anda abd’nin anti-işid planlarında müttefikleri ile - istihbarat, lojistik destek ve insani yardım gibi konularda - seçici bir işbirliğini tercih etmesi, en doğru ve mantıklı politikadır.

prof. dr. nurşin ateşoğlu güney, yıldız teknik üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölüm başkanı. 'contentious issues of security and the future of turkey' (asghate publishing company, 2007) başlıklı türk dış politikası ve güvenlik konularını inceleyen derleme çalışma ile 'batı’nın yeni güvenlik stratejileri: ab-nato-abd' (bağlam yayıncılık, 2006) başlıklı kitabın yazarı. prof. dr. güney, bilge adamlar stratejik araştırmalar merkezi (bilgesam) için aylık değerlendirmeler kaleme alıyor.

twitter'dan takip edin: @nursinguney

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Nurşin Ateşoğlu Güney

yıldız teknik üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölüm başkanı ve bilgesam başkan yardımcısı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;