Görüş

AK Parti'nin başkanlık önerisi soyut, muğlak ve çelişkili

AK Parti'nin seçim beyannamesi, başkanlık sistemi ile ilgili hiçbir somut açıklama içermiyor; mantıksal çelişkilerle yüklü, olgularla uyumsuz gerekçelerle ve çok genel ifadelerle başkanlık sistemini sözde haklı göstermeye çalışıyor.

Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan AK Parti'nin seçim beyannamesi, 'Yeni Türkiye İçin Sözleşme' başlığını taşıyor ve 100 maddeden oluşuyor. [Fotoğraf: AA/Getty]

iktidardaki adalet ve kalkınma partisi (ak parti), beklenen seçim beyannamesini açıkladı. beyannamenin hazırlık evresinde cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan ve başbakan ahmet davutoğlu’nun yaptığı açıklamalar, metinde başkanlık sisteminin ayrıntılı olarak yer alacağı yönündeydi. fakat metin, bu açıdan tam bir hayal kırıklığı. toplam 350 sayfadan oluşan beyannamenin, "demokratikleşme ve yeni anayasal sistem" başlıklı birinci bölümünde, "yönetim modeli ve başkanlık sistemi" alt başlığı ile yer bulan başkanlık konusu için sadece üç sayfa ayrılmış. üstelik bu üç sayfa içinde başkanlık sisteminden ne anlaşıldığı, nasıl bir başkanlık sistemi öngörüldüğü ile ilgili anlamlı hiçbir cümle yok. sadece kasım 2012'de tbmm'ye sunulan öneriden bahsediliyor, o kadar. yine de ak parti'nin başkanlık sistemi önerisinin ayrıntılarına bakalım.

ak parti'nin beyannamesinden anlıyoruz ki, tek endişe, mevcut sistemde, cumhurbaşkanı ile başbakan'ın farklı siyasi geleneklerden gelmeleri durumunda çıkabilecek krizdir. 

by Levent Köker

beyanname, başkanlık sistemini yeni anayasa bağlamında değerlendiriyor. buna göre ak parti, "yeni anayasa ile türkiye’nin katılımcılığı ve çoğulculuğu esas alan ve etkili işleyen bir hükümet modeline kavuşmasını elzem" gördüğünü ilân ediyor. sonra da türkiye'nin bugünkü sisteminin neden iyi olmadığını anlatmaya çalışıyor. beyannamenin ifadeleriyle, türkiye'deki yönetim sistemi, "bürokrasinin siyaset üzerinde vesayet kurmasını kurumsallaştırmak üzere kurgulanmış" ve dolayısıyla "parlamenter sistem olarak takdim edilse de, parlamenter sistemin asgarî demokratik gereklerini karşılamaktan uzak."

bu ifadenin mantıksal uzantısı, parlamenter sistemin demokratik gereklerini karşılayan yeni bir anayasa önerisini ortaya koymak olmalıydı. zira mevcut 1982 anayasası'nın parlamenter sistemin demokratik gereklerini karşılamaktan uzak olması, parlamenter sistemi terk edip başkanlık sistemine geçmenin gerekçesi olamaz. burada bir "akıl yürütme yanlışı" var.

beyannameye göre, mevcut sistem, "parlamenter sistemin normatif ilkelerine aykırı olarak, cumhurbaşkanlığı makamına, vesayetçi aktörler adına, hükümeti denetleme misyonu biçmiş." bu yargıya nereden varıldığını anlamak güç ama bir deneyelim. cumhurbaşkanı'nın hükümeti denetleme yetkisi olarak adlandırılabilecek yetkiler, 1982 anayasası'nda açık değil. burada kastedilen eğer cumhurbaşkanı'nın başbakan ve bakanları ataması ise bu, parlamenter sistemin normatif ilkelerine aykırı değil; tam tersine parlamenter sistemlerde işleyiş zaten böyledir. önemli olan nokta, bakanlar kurulu'nun, tbmm'nin güveniyle işbaşında kalması ve ona karşı sorumlu olmasıdır. yok eğer kastedilen, cumhurbaşkanı'nın bakanlar kurulu'na başkanlık etmesi ise bunun, olağanüstü hal ve sıkıyönetim hariç, uygulamada hiçbir karşılığı veya değeri yoktur.

nitekim sayın erdoğan'a kadar bu yetki, olağan dönemlerde hemen hiç kullanılmadı, kullanıldığında da icraat yapılmadı. öyle anlaşılıyor ki, cumhurbaşkanlığı makamının vesayetçi yapının bir aktörü olarak görülmesinin asıl dayanağı, mevcut sistemin cumhurbaşkanı'na "devlet organları arasında uyumlu çalışmayı" gözetme görevi vermesidir. lakin bu görev, parlamenter sistemlerde devlet başkanlarına, sistemin kritik dönemlerinde tarafsız (siyaset üstü) konumlarının gücüyle devreye girerek krizlerin aşılmasını sağlayıcı rol verme pratiğinin bir ifadesidir. kaldı ki ak parti, 2012 sonunda tbmm'ye sunduğu kendi başkanlık önerisinde aynı görevi bu kez siyasi bir taraf kimliği olan "başkan"a vermiştir. bu da yasama-yürütme kesin ayrılığına dayanması gereken başkanlık sistemi açısından kabulü imkansız bir durumdur.

ayrıca beyannamenin bu konuda bir diğer büyük çelişkisi daha var. beyannameye göre, 2007'deki kriz sonrasında, "cumhurbaşkanı'nın 'doğrudan halk tarafından seçilmesi' sağlanarak cumhurbaşkanlığı makamı vesayetçi misyonundan arındırılmıştır." hâlbuki bir önceki paragrafta, ak parti hükümetleri döneminde yapılan reformlar sayesinde vesayetle mücadelede kazanımlar elde edildiği ve mevcut sistemin zaaflarının "dönemsel olarak aşılarak istikrarlı ve etkin bir yönetim imkânı yakalandığı" vurgusu göze çarpıyor. o hâlde sorun ne? neden başkanlık sistemi isteniyor?

ak parti'nin endişesi: cumhurbaşkanı ile başbakan'ın siyasi görüşlerinin farklılaşması

beyannameden anlıyoruz ki, tek endişe, mevcut sistemde, cumhurbaşkanı ile başbakan'ın farklı siyasi geleneklerden gelmeleri durumunda çıkabilecek krizdir. bu ihtimal (beyanname bunu kriz değil, "yönetim sorunları" şeklinde tanımlıyor), cumhurbaşkanı'nın 2014 yılında doğrudan halk oyu ile seçilmesiyle beraber daha da kuvvetlenmiştir. bu bir gerekçe olabilir. ama kriz veya sorun çıkma ihtimali, cumhurbaşkanı'nın seçim usulünden çok, anayasal ve yasal yetkilerinin kapsamı ve bizzat cumhurbaşkanlığı makamını elinde bulunduran aktörün kişilik özelliklerinden kaynaklanıyor.

nitekim sayın cumhurbaşkanı'nın, halk tarafından seçilmiş olmasına dayanarak, anayasal konumunu (tarafsızlık ve milletin birliğini temsil etme niteliklerini) terk ettiğini, anayasal yetki sınırlarını zorladığını görüyoruz. oysa başbakan ve bakanlar'dan oluşan bakanlar kurulu'na ait yürütme yetkilerinin tümünü başkan'a aktaran bir sisteme geçiş yapmak dışında bir seçenek yok mu? kökü türkiye'nin, 1876-1909 meşrutiyet dönemlerine dayanan demokrasi tecrübesine ve ak parti'nin sıkça atıf yaptığı 1920-21 milli mücadele döneminin "tbmm üstünlüğü"ne dayanan birikimine uygun olarak, yetkisiz-sembolik cumhurbaşkanı ile parlamenter sisteme yönelmek daha yerinde olmaz mı? sonuçta, başkanlık sistemi, bu coğrafyanın tarihi olarak hiç aşina olmadığı bir sistem; üstelik dünyada da demokratik başkanlık sistemi, abd istisnası dışında, pek yok, olanlar da çok yeni ve istikrarsız.

dolayısıyla ak parti'nin seçim beyannamesinde yer alan "güçlü ekonomiye sâhip pek çok ülkenin bu modelle yönetiliyor olduğu gerçeği" ne ölçüde gerçek, sormak lâzım. burada "güçlü ekonomi" ile neyin kastedildiğini bilemiyorum ama eğer, sayın erdoğan'ın da konuşmalarında sık sık vurguladığı üzere, g20 ülkeleri kastediliyorsa, durum söylendiği gibi değil. g20 ülkelerinin yalnızca 6'sı başkanlık sistemiyle yönetiliyor, yarı-başkanlık olan fransa ve güney kore'yi de eklersek bu sayı 8'e çıkıyor. ayrıca g20 ülkelerinin hepsi demokratik ülkeler değil ve başkanlık sistemi ile yönetilenler arasında en istikrarlı demokrasi abd'de. o da bizzat amerikalı uzmanların deyişiyle, "ihracı ve ithali mümkün olmayan bir istisna."

ak parti'nin seçim beyannamesinde yer alan "güçlü ekonomiye sâhip pek çok ülkenin bu modelle yönetiliyor olduğu gerçeği" ne ölçüde gerçek, sormak lâzım. burada eğer g20 ülkeleri kastediliyorsa, durum söylendiği gibi değil.

by Levent Köker

söz konusu husus, bir tek siyaset bilimine ait bir veri de değil. son araştırmalara göre, türkiye kamuoyunun yüzde 65'lik bir kesimi, teknik anlamıyla değil ama "tek adam yönetimi" olarak gördüğü için başkanlık sistemine karşı. genel kamuoyunda başkanlık sistemine yönelik bu karşı oluş, ak parti seçmen tabanında yüzde 50 civarında.

kamuoyunun bu tavrında, öngörülen başkanlık sisteminin bilinmezliklerle dolu olması da rol oynuyor, kuşkusuz. ve beyanname, bu bilinmezlikleri giderecek hiçbir somut unsura sahip değil. başkanlık sistemini, bir yandan etkin ve hızlı hareket edebilen bir devlet yönetimi için elzem gören, diğer yandan bununla pek uyuşmayan biçimde, etkili denge ve denetleme mekanizmalarını kurumsallaştırmakla tanımlayan beyanname, başka pek çok şeyi söylemediği gibi, etkili denge ve denetlemeyi nasıl yapacağını da söylemiyor.

dünya üzerindeki başkanlık sistemi örneklerinin çoğunun "iki kamaralı yasama organı" ve "federatif" ya da "bölgesel" devlet türü yapılara sahip olduğu biliniyor. türkiye kamuoyunda spekülasyonu yapılan hususlardan biri de ak parti'nin başkanlık sistemi tasavvurunun tek kamaralı yasama organı üzerine kurulu olması. tbmm'ye sunulan öneride, tbmm ile başkan seçimlerinin aynı gün yapılmasının öngörülmesi, başkan ile yasama çoğunluğunun aynı siyasi eğilimden olmasını garanti etmeye yönelik. yani tek adam-tek parti hâkimiyetini sürdürmeye kararlı bir yapı öngörülüyor endişesi burada da karşılığını buluyor. hele bir de başkan'a yasama yetkisi mahiyetinde kararname çıkarma yetkisi verildiği hatırlanırsa…

söylemek zorundayım ki beyanname, başkanlık sistemi ile ilgili hiçbir somut açıklama içermiyor; mantıksal çelişkilerle yüklü, olgularla uyumsuz gerekçelerle ve çok genel ifadelerle başkanlık sistemini sözde haklı göstermeye çalışıyor. 350 sayfalık bir metinde, çok önem verildiği söylenen bir konuya sadece üç sayfanın ayrılması, beyannameyi hazırlayanların bu konuda ya isteksiz olduklarını yada 2012 önerisini yeterli bulduklarını düşündürtüyor. her halükârda kötü bir durum.

ama en önemlisi, türkiye seçmeninin, ak parti beyannamesine bakarak, başkanlık sistemine geçilmesi için oy isteyeceği söylenen bir siyasi partiye teveccüh gösterip göstermeyeceği. işte bu, 8 haziran 2015 sabahına doğru belli olacak.

prof. dr. levent köker, atılım üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üyesi.

twitter’dan takip edin: @lvntkker

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. 

Levent Köker

atılım üniversitesi hukuk fakültesi öğretim üyesi.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;