Görüş

Amerikan polisinin şiddet kültürü

Ortadaki manzara, bir savaş bölgesinde yaşadığımızı anımsatmaya yetecek kadar militarize. Baltimore'da tüm gün tepemizde dönen polis helikopterleri ve insansız hava araçları adeta şu izlenimi veriyordu: Siyahların eylem yapması, cezayı hak eden bir suç olabilir.

ABD'de polisin kendilerini potansiyel suçlu olarak gördüğünü düşünen siyahlar, Baltimore'da protesto gösterileri düzenliyor. [Fotoğraf: Reuters]

abd'nin maryland eyaletine bağlı baltimore şehrinde gözaltındayken omurgasından ciddi şekilde yaralanarak hayatını kaybeden 25 yaşındaki freddie gray için cumartesi günü adalet çağrısıyla barışçıl protestolar düzenlendi. ardından, eylemcilerin bir kısmı, yaşadıkları hayal kırıklığını daha somut şekilde ifade etme yoluna gitti. gray'in cenaze töreninin yapıldığı pazartesi günü gerilimin tırmanmasıyla birlikte şehrin batısında gece boyunca devam eden bir ayaklanma çıktı.  

baltimore'da bunlar olurken medya da isyanlardaydı. protestocuların cumartesi gecesinden itibaren "şiddet"e yöneldiği ve "yıkıcı" eylemler içine girdiği söyleniyordu. olayları ilk önce "magandalık" olarak nitelendiren abc news, hemen sonrasında manşetini "freddie gray protestoları şiddet eylemine dönüştü" şeklinde değiştirdi. muhafazakâr görüşlü haber sitesi breitbart.com ise editöryal sınırları aşarak "savaş bölgesi: #blacklivesmatter eylemleri tırmanırken, baltimore şiddet ve kaosa sürükleniyor" başlığını attı.

yaralama ve vurma eylemlerinin faili amerikan kolluk kuvvetleri, yaptıkları şeyler ne kadar acımasızca olursa olsun, halkın öfkesine karşı daima medya ve siyasetçilerin koruması altında.   

by Belen Fernandez

pazartesi günü kitleler ayaklanınca, anderson cooper 360 programına katılan cnn'in hukuk analisti ve new york muhabiri jeffrey toobin de baltimore'u yerden yere vurma fırsatını kaçırmayarak şöyle dedi: "protesto, onurlu bir eylem; ama yağma ve suç için aynı şeyi söyleyemeyiz. baltimore bugün kendini küçük düşürdü." belli ki toobin açısından pazartesi gününe kadar rezalet ya da suç niteliği taşıyan hiçbir şey olmamıştı; kentte yıllardır yaşanan ırkçı polis şiddeti bahsetmeye değecek derecede büyük bir rezalet değildi. oysa o şiddetin mağdurları arasında gençler, hamile kadınlar, seksen yaşında nineler bile vardı.    

sonunda medya, protestocuların senaryoya göre hareket ettiği çıkarımına vardı. amerika'daki siyah toplulukları sadece polis tarafından kontrol altına alınabilecek bir risk olarak gören o malum senaryodan bahsediyorum. polise sosisli sandviç ve sos atmak, polis araçlarını parçalamak, mağaza vitrinlerini kırmak en azından insan hayatı açısından bir kişiyi omuriliğinden ağır yaralamaktan ya da silahsız bir adamı sırtından defalarca vurmaktan elbette daha az zarar verici, ama olsun! bahsettiğim yaralama ve vurma eylemlerinin faili amerikan kolluk kuvvetleri, yaptıkları şeyler ne kadar acımasızca olursa olsun, halkın öfkesine karşı daima medya ve siyasetçilerin koruması altında.      

öte yandan devlet ağzıyla yapılan açıklamalar da türlü tuhaflıklarla doluydu. mesela geçen hafta baltimore polis sendikasından yapılan açıklamada, gray adına düzenlenen protestoların barışçıl olduğu söyleniyor, ancak diğer taraftan eylemciler için "linç çetesi" tabiri kullanılıyordu. bunu duyan drexel üniversitesi'nden öğretim üyesi george ciccariello-maher, twitter'da yayınladığı mesajla tepkisini ortaya koydu: "bir saniye, kafam basmadı." 

gray ailesinin avukatı, freddie gray'in 12 nisan günü gözaltına alınmasına sebep olan durumun "siyah bir vatandaş olarak koşması" olduğunu söyledi. raporlara göre, genç adam sebepsiz yere polisten kaçmış ve yakalanarak bir polis minibüsüne bindirilmişti. gözaltında bulunduğu süre zarfında bir noktada omurgasından ağır biçimde yaralanan gray, kaldırıldığı hastanede bir hafta komada kaldıktan sonra hayatını yitirdi. gray'in üzerinde yasalara uygun boyutta bir çakı bulundu.  

polisten kaçmak pek de muhtemel bir sebep teşkil etmemekle birlikte, yüksek mahkeme, böyle bir hareketin "suç oranının yüksek olduğu bir bölgede" gerçekleşmesi hâlinde polis tarafından gözaltına alma gerekçesi sayılabileceği görüşünde. oysa "suç oranının yüksek olduğu bölge" tabiri, işinize geldiği şekilde yorumlayabileceğiniz, son derece muğlak bir tanım.

polis, siyahları potansiyel suçlu görüyor

geçen cumartesi günü gray için düzenlenen protesto eylemlerinden birine ben de katıldım. eylem, gray'in gözaltına alındığı o "suç oranın yüksek olduğu bölgede", baltimore'un batısındaki presbury ve north mount caddelerinin kesiştiği noktada başladı. grup daha sonra western district polis merkezine, oradan da şehir merkezindeki belediye sarayına ilerledi. eylemin başladığı noktada, gray'in yakınları konuşma yapmak için mikrofona çağrıldı. konuşmacılar arasında gray'in eski komşularından biri de vardı. bazı sağlık sorunları yaşadığını ve gray'in kendisiyle sürekli ilgilendiğini anlatan adam, gray'e daha birkaç gün önce hayatta çok iyi yerlere geleceğini, çünkü insanlara saygılı olduğunu söylemişti.

eylemde söz alanlardan baltimore doğumlu papaz gralan hagler da kolluk kuvvetlerinin uzun yıllardır siyahları canavarlaştırmayı adet hâline getirdiğinden yakınarak, amerikan polisinin israil'de aldığı eğitimler neticesinde baskıcılığın dozunu sürekli arttırdığını ifade etti. nitekim sivil özgürlükleri ve insan haklarını engelleme konusunda engin tecrübe sahibi olan israil, bu özelliğiyle polise giderek daha militarize bir nitelik kazandırılmasında ideal bir suç ortağı. polisin askerîleşmesinin olumsuz etkilerinden biri de, yerli halkın bazı kesimlerinin bir süre sonra düşman askeri gibi görülür hâle gelmesi.

gerilimin iyice tırmanıp baltimore'lu gençlerin polis araçlarını taş yağmuruna tuttuğu pazartesi günü gördüğümüz manzara, işgal altındaki filistin topraklarında yaşananlara ürkütücü derecede benziyordu; ki amerikan polisinin israil modeline uygun şekilde askerîleştirilmesine tanık olan hiç kimse buna şaşırmamıştır.

by Belen Fernandez

polisin ırkçı şiddet eylemleri çoğu zaman göz önünde yaşanmıyor. şubat ayında akli dengesi bozuk bir kadın mahkumun el ve ayaklarından kelepçe ve zincirle bağlı olduğu halde elektroşok tabancasıyla öldürülmesi buna bir örnek. ancak ortadaki manzara, (breitbart.com'un öngördüğü şekilde olmasa da) bir savaş bölgesinde yaşadığımızı anımsatmaya yetecek kadar militarize. cumartesi tüm gün tepemizde dönen polis helikopterleri ve insansız hava araçları adeta şu izlenimi veriyordu: siyahların eylem yapması, cezayı hak eden bir suç olabilir.

gerilimin iyice tırmanıp baltimore'lu gençlerin polis araçlarını taş yağmuruna tuttuğu pazartesi günü gördüğümüz manzara, işgal altındaki filistin topraklarında yaşananlara ürkütücü derecede benziyordu, ki amerikan polisinin israil savunma kuvvetleri modeline uygun şekilde askerîleştirilmesine tanık olan hiç kimse buna şaşırmamıştır.

hagler, konuşmasında "siyah-beyaz sorununu unutun, asıl mesele mavide, yani polis üniformasının renginde" derken haklıydı. günümüzde polisin davranışları, adalete engel teşkil ederken, siyahların orantısız bir biçimde toplumun daha alt basamaklarını doldurduğu bir ortamda, ırk ve sınıfa dayalı bir baskıyı da dayatıyor.

gray ölmeden beş gün önce, amerikan sivil özgürlükler birliği'nin irksal adalet programı direktörü dennis parker, abd'de son dönemde silahsız siyah vatandaşların katledilmesini örnek göstererek "polis şiddeti" kültürünü kınamıştı.

beyaz ırktan olmayanlara karşı aşırı güç kullanan polislerden hesap sorulmamasının, bu olumsuz durumun kalıcılaşmasına neden olduğunu söyleyen parker, bu kültür yok edilmediği müddetçe, şimdilerde medyanın manşetlerinden inmeyen polis şiddeti hikâyelerinin sona ermeyeceği, aileleri ve toplumları parçalamaya devam edeceği uyarısında bulunuyordu.   

bu yüzden polis araçlarına ve devlet şiddetinin diğer simgelerine zarar verilmesinde aşırı trajik bir taraf göremiyorsak bizi mazur görün. medyanın yarattığı histeri, dikkatlerin esas suçtan, yani mevcut durumu koruma gayretinden başka bir yöne kaymasına hizmet etmekten başka bir işe yaramıyor. 

belen fernandez, gazeteci-yazar. ‘the imperial messenger: thomas friedman at work’ adlı kitabı 2011'de verso tarafından yayınlandı. jacobin dergisinde editör.

twitter'dan takip edin: @mariabelen_fdez

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Belen Fernandez

belen fernandez, gazeteci-yazar. ‘the imperial messenger: thomas friedman at work’ adlı kitabı 2011'de verso tarafından yayınlandı. jacobin dergisinde editör. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;