Görüş

Askeri gücün geleceği

Askeri gücün çatışan toplumları tek başına dönüştürebileceği düşüncesi tehlikeli bir yanılgı. Konvansiyonel orduları doğrudan yenemeyecekleri bilinciyle hareket eden IŞİD gibi örgütler, propaganda taktikleriyle bir yandan düşman toplumlara korku salarken, diğer yandan saflarına yeni üyeler çekiyor.

Konular: ABD, IŞİD, El Kaide
Günümüzde kullanılan insansız hava araçları ve siber saldırı taktikleri, askerlerin sivil hedeflerle aynı yerde olmasına bile gerek bırakmıyor. [Fotoğraf: AP]

21-24 ocak 2015 tarihlerinde isviçre'nin davos kasabasında düzenlenen dünya ekonomik forumu'nda, askeri güçlerin geleceğinin tartışıldığı bir savunma liderleri paneline katıldım. panelde ele alınan kritik soru şuydu: günümüzde ordular ne tür bir savaşa hazır olmalı?

mesele bu sorunun yanıtı olduğunda hükümetlerin karnesi oldukça zayıf. örneğin vietnam savaşı (1955-75) sonrasında ayaklanma ile mücadeleye dair öğrendiği ne varsa bir kenara bırakan amerika birleşik devletleri silahlı kuvvetleri, bunları irak ve afganistan'da bir kez daha zor yoldan keşfetmek durumunda kaldı.

savaş ve askeri güç her ne kadar geri plana atılmış da olsa tamamen devre dışı kalmış da değil. sadece yeni "nesil" kural ve taktiklere göre evrim geçiriyor. 

by Joseph S. Nye

amerika'nın bu ülkelere yönelik askeri müdahaleleri, modern harbin bir başka temel sorununa örnek teşkil ediyor. kasım 2014'te istifa eden ancak yerine atama yapılana kadar görevde kalacak olan abd savunma bakanı chuck hagel, kısa süre önce verdiği bir röportajda, savaş sırasında "işlerin kontrolden çıkıp" askeri güçleri başlangıçta öngörülenden daha "hızlı" güç kullanımına sürükleyebileceğini ifade etti. bu geri plan bağlamında düşünüldüğünde, askeri gücün çatışma içindeki ortadoğulu ve diğer toplumları tek başına dönüştürebileceği düşüncesi, tehlikeli bir yanılgı.

yeni nesil taktikler

fakat savaş ve askeri güç her ne kadar geri plana atılmış olsa da tamamen devre dışı kalmış değil. sadece yeni nesil kural ve taktiklere göre evrim geçiriyor.

birinci nesil modern harp, napolyon tarzı hat ve kol düzenine dayalı, yoğun insan gücü ile yürütülen savaşlardan oluşur. birinci dünya savaşı (1914-18) ile zirveye ulaşmış, yoğun ateş gücüne dayalı ikinci nesil savaşları en iyi ifade eden ise 1916 verdun muharebesi'ne atfedilen, "silah fetheder, asker işgal eder!" sözüdür. almanların ikinci dünya savaşı'nda (1939-45) uyguladığı yıldırım savaşı (blitzkrieg) yöntemi ile mükemmelleşmiş üçüncü nesil savaşlarda güçten ziyade manevraya ağırlık verilirken, göğüs göğse çarpışmak yerine düşman hatlarına sızılıp geriden çökertme taktiği uygulanır.

bu merkezi olmayan yaklaşımı bir adım öteye taşıyan dördüncü nesil harpte ise tanımlanabilir hiçbir cephe yoktur. bunun yerine düşman ülkenin toplumuna odaklanılıp topraklarına derinlemesine sızılarak hasmın siyasi iradesi kırılır. askerlerin sivil hedeflerle aynı kıtada bulunma gerekliliğini ortadan kaldıran insansız hava araçları (drone) ve siber saldırı taktikleri gibi teknolojileri de beşinci nesil savaş olarak adlandırmak mümkün.

savaşların bu şekilde nesillere ayrılması keyfi bir uygulama olsa da, önemli bir eğilimi – askeri cephe ile sivil geri plan arasındaki sınırın bulanıklaşmasını – yansıtıyor. devletler arası savaşın yerini artık isyancı gruplar, terör şebekeleri, milisler ve suç örgütleri gibi devlet dışı aktörlerin dahil olduğu silahlı çatışmaların alması da bu eğilimi hızlandırmakta.

bazıları devletten destek bile alan bu gruplar arasındaki çakışmalar ise meseleyi daha da karmaşıklaştırıyor. latin amerika'nın en eski gerilla gruplarından kolombiya devrimci silahlı güçleri (farc), uyuşturucu kartelleri ile ittifak içinde. afganistan ve diğer bölgelerde faaliyet gösteren kimi taliban gruplarının, uluslararası el kaide teröristleri ile bağlantıları var. ukrayna'nın doğusundaki isyancılar, (üniformalarında rütbe işareti olmayan) rus askerleri ile birlikte savaşıyorlar.

hibrit savaş

bu tür örgütler, genellikle topraklarını etkin bir biçimde yönetme meşruiyeti ya da kapasitesinden yoksun devletlerden faydalanıp, zaman içinde kendilerine yerel nüfus üzerinde cebri bir denetim sağlayan siyasi ve silahlı operasyonlar düzenler. bunun neticesi, kuzey irlanda ve balkanlar'da görev yapmış emekli ingiliz general sör rupert smith'in tabiriyle "halk arasında savaş"tır. bu tür çatışmaların konvansiyonel muharebe meydanlarında geleneksel ordular eliyle sonuçlanması ise pek vaki değil.

bu hibrit savaşlar, çok çeşitli silahlarla yürütülüyor ama bunların hepsi ateşli silah sınıfına girmiyor. günümüzde artık her cep telefonunda kamera, her bilgisayarda fotoğraf düzenleme yazılımı mevcut. sosyal medyanın ne kadar yaygın olduğundan bahsetmeye bile lüzum yok. hâl böyle olunca, suriye ve ukrayna'daki son savaşlarda örneklerini gördüğümüz üzere, enformasyon mücadelesi de modern savaşın kritik bir unsuru haline gelmiş durumda.

hibrit savaşta konvansiyonel olan güçler ile olmayanlar, muharipler ile siviller, fiziksel yıkım ile bilgi manipülasyonu ciddi şekilde iç içe geçmekte. hizbullah, 2006 yılında lübnan'da israil'e karşı savaşırken, propaganda, konvansiyonel askeri taktikler ve yoğun nüfuslu sivil bölgelerden atılan roketler gibi farklı yöntemleri bir arada kullanan, iyi eğitimli hücrelerden yararlanmış; bölgedeki pek çokları bunu siyasi bir zafer olarak nitelendirmişti. daha yakın tarihte hamas ve israil, son derece kalabalık nüfuslu bir bölge olan gazze şeridi'nde hava ve kara operasyonları düzenledi.

bu savaş türü, büyük ölçüde abd'nin sovyetler birliği'nin çöküşü sonrasında elde ettiği, (sadece 148 amerikan askerinin hayatını kaybettiği) 1991 körfez savaşı'ndaki kazanılan zafer ve (amerikan tarafında hiçbir can kaybının yaşanmadığı) 1999 kosova müdahalesi ile daha da belirgin hale gelen ezici konvansiyonel askeri avantaja bir yanıt olarak ortaya çıktı. böylesine asimetrik bir durum karşısında amerika'nın hem devlet içi hem de devlet dışı muhalifleri, konvansiyonel olmayan taktikleri vurgulamaya başladılar.

"sınırsız savaş"

örneğin, çin'de askeri planlamacılar, "sınırsız savaş" adı altında, elektronik, diplomatik, siber, terör benzeri, ekonomik ve propaganda amaçlı araçları birleştirerek amerikan sistemlerini aldatıp tüketecek bir strateji geliştirdi. çinli bir askeri yetkilinin tabiriyle, "sınırsız savaşın ilk kuralı, hiçbir kural olmaması."

savaşın öngörülemez evrimi, savunma planlamacıları nezdinde ciddi bir sorun teşkil ediyor.

by Joseph S. Nye

kendi paylarına konvansiyonel bir orduyu doğrudan savaşarak alt edemeyeceklerinin farkında olan terör örgütleri, hükümetlerin sahip olduğu gücü yine hükümet aleyhine kullanmaya çalışmakta. usame bin ladin, oynadığı şiddet içerikli oyunla abd'yi öfkelendirip kışkırtarak washington'ın aşırı tepki vermesine, itibarının zarar görmesine ve müslüman dünyasındaki ittifaklarının zayıflamasına yol açtı. bunun neticesinde gerek amerikan ordusu gerekse de bir anlamda amerikan toplumu bitap düştü.

şimdilerde işid de benzer bir strateji uyguluyor acımasız askeri operasyonları kışkırtıcı sosyal medya kampanyaları ile birleştiren örgüt, bu bağlamda amerikalı ve diğer batılı vatandaşların kafaları kesilerek vahşice infaz edilmesine ait fotoğraf ve videoları yayınlıyor. bu çabalar, işid düşmanlarını seferber etmenin yanı sıra, durumundan hoşnut olmayan çok sayıda birey ve grubun da örgütü benimsemesinde etkili olmakta.

savaşın öngörülemez evrimi, savunma planlamacıları nezdinde ciddi bir sorun teşkil ediyor. karşı karşıya kalınan iç tehditler, kimi zayıf devletler açısından net bir hedef sağlıyor. abd ise kendi adına asya ve avrupa'da halen önemli bir caydırıcı unsur rolü oynayan konvansiyonel askeri güçlerine yönelik sürekli desteğinin yanında, ortadoğu'daki çatışmaların gerektirdiği farklı alternatif becerilere de yatırım yapmalı. beklenmedik değişimlerin yaşandığı böyle bir devirde hem abd hem de önde gelen diğer güçlerin her şeye hazırlıklı olmaları şart.

joseph s. nye; harvard üniversitesi john f. kennedy school of government bölümü öğretim görevlisi, washington merkezli düşünce kuruluşu center for a new american security eşbaşkanı ve foreign policy dergisi yayın kurulu üyesidir. en son ‘presidential leadership and the creation of the american era’ (2013) ve ‘the future of power’ (2011) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.

bu makalenin ilk nüshası project syndicate tarafından yayımlanmıştır.

twitter'dan takip edin: @joe_nye

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Joseph S. Nye

harvard üniversitesi john f. kennedy school of government bölümü öğretim görevlisi, washington merkezli düşünce kuruluşu center for a new american security eşbaşkanı ve foreign policy dergisi yayın kurulu üyesi. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;