Görüş

Avrupa'nın seçim sancısı

Avrupa Parlamentosu seçimlerine Avrupa yanlıları ile karşıtları arasındaki gerilim damgasını vursa da, seçim tartışmalarının odağında yer alması gereken asıl mesele, sürdürülebilir ekonomik büyümedir.

Avrupa Parlamentosu seçim süreci yine Avrupa yanlıları ile karşıtları arasındaki gerilime sahne oluyor. [Reuters]

önümüzdeki ay yapılacak avrupa parlamentosu seçimlerine uzanan sürece, avrupa yanlıları ile karşıtları arasındaki boğucu gerilim damgasını vurmuş durumda. anketlere göre, diğer kesimlerin epey ötesindeki oy potansiyelleri ile parlamentonun iki ana siyasi gücü olan muhafazakarlar ve sosyal demokratlar arasındaki yakın rekabet hâlen devam ediyor. bununla birlikte, artan popülizm sadece muhafazakar ve sosyal demokratları değil, liberalleri ve yeşilleri de – diğer bir deyişle avrupa'nın birliğine inanan herkesi – endişelendiriyor.

fransa'daki ulusal cephe ya da ingiltere'deki bağımsızlık partisi, kendi ülkelerinde yarışı önde tamamlayabilir ve üstelik yalnız da değiller. finlandiya, avusturya, hollanda, macaristan, yunanistan ve başka ülkelerde avrupa kurumlarına, avrupa'da süregelen krizle mücadele etmek için başvurulan çarelere ve avrupa birliği'nin (ab) kuzeyi ile güneyi arasında büyüyen uçuruma dair artan hayal kırıklığı, avrupa karşıtı partilerin ve daha geleneksel ab şüphecilerinin ekmeğine yağ sürüyor. hızla önemli bazı adımlar atılsa da, ab genelindeki vatandaşlar bunun etkilerini en çok ihtiyaç duydukları yerde, yani günlük hayatlarında pek hissedemiyor.

lakin avrupa yanlıları ile karşıtları arasındaki mücadele, asıl söz konusu olan ve seçim tartışmalarının odak noktasında yer alması gereken meseleyi, yani avrupa'nın sürdürülebilir ekonomik büyümeyi nasıl sağlayabileceği sorusunu maskeliyor. herkes için daha iyi bir avrupa arzulayan partiler, ab şüpheciliğine karşı bitmeyen bir savunma içine girmek yerine, bu soruyu argümanlarının temel maddesi yapmalıdır. yatırım, talep ve istihdamda sağlanacak geniş kapsamlı bir iyileşme, avrupa projesini yok etmek isteyenlere karşı en iyi silahtır.

yaklaşan seçimler, kamuoyunun tasarruf politikalarının başarı ya da başarısızlığına dair kararını yansıtacak olmasının yanında, avrupa'nın dünyanın önde gelen ekonomik gücü olarak kalmayı, toplumsal modelini korumayı ve durup da avrupalıların görüş ayrılıklarını çözmesini beklemeyeceği aşikar olan bir dünyada hak ve özgürlükler çerçevesini muhafaza etmeyi başarıp başaramayacağını da belirleyecek.

ab, demokratik meşruiyetini arttırıp işsizlik, yoksulluk ve eşitsizlik sorunlarına kalıcı çözümler üretebilirse, güven boşluğu da hızla kapanmaya başlayacaktır.

by Javier Solana

yakın bir tarihte, avrupalı öğrenci sayısının oldukça az olduğu bir sınıfta ders verirken, john rawls'un meşhur "cehalet perdesi" kavramına benzer küçük bir deney yaptım. öğrencilere "bugün tercih hakkınız olsaydı nerede doğmuş olmak isterdiniz?" diye sordum. hemen hemen herkesten aynı yanıt geldi; çoğunluk bir avrupa ülkesini tercih etmişti.

avrupa'nın çekim gücü hâlâ yerinde olsa da, ab üyesi ülkeler, küresel boyutta çin, amerika birleşik devletleri veya hindistan ile rekabet etmek için fazlasıyla küçük. böyle bir rekabet için avrupa'nın çok daha entegre olması gerekiyor.

esasında ukrayna krizinin de gösterdiği üzere, avrupa ülkelerinin bencilce kendilerini soyutlayarak yaşaması mümkün değil. entegrasyon, her zaman olduğu gibi bugün de aciliyet arz eden bir konu – özellikle de enerji gibi sektörlerde. ortak bir enerji piyasası, sadece tedarik teminatı ve güvenilirliği açısından değil, avrupa'nın iklim değişikliği konusundaki taahhütlerine uygun, sürdürülebilir bir büyüme için de son derece önemli. abd ile müzakereleri süren transatlantik ticaret ve yatırım ortaklığı da politika belirleyiciler açısından – atlantik'in her iki yakasında da istihdam yaratılması açısından kilit önem taşıyan – bir diğer zorunluluk.

ab, avrupa projelerinin sadece avrupalı seçkinlerin işine yaradığı yönünde giderek artan algıya karşılık vermek istiyorsa, daha fazla demokratik meşruiyet kazanmalıdır. avrupa aleyhtarlarının basite indirgemeci mesajının, endişe verici bir şekilde, avrupa'daki seçmenlerin önemli bir bölümünde karşılık buluyor olmasına şaşırmamak lazım; zira 2007 yılında avrupalıların yüzde 52'si ab'ye güvenirken, şu anda bu oran ciddi bir düşüşle yüzde 31'e gerilemiş durumda. ab'ye dair olumsuz bir bakış açısı olanların oranı ise aynı dönemde neredeyse iki katına çıkarak yüzde 15'ten yüzde 28'e yükseldi.

avrupa için umutlar tükenmiş değil

avrupa parlamentosu'nun mevcut seçim döneminde ab'ye olan güven ciddi şekilde gerilemiş olsa da, bu eğilim geri dönülmez bir noktada da değil. seçmenler bugünkü politikalardan şikayetçi, ancak avrupa ideali modernize edilip yeniden ab vatandaşları için bir umut kaynağı olabilirse ayakta kalacaktır.

bu noktada, özellikle de avrupa karşıtı partilerin yarattığı en büyük tehdidin kazandıkları sandalye sayısından değil, siyasi ana akımı etkileme kabiliyetlerinden ileri geldiği düşünülürse, ortada büyük bir “eğer” şerhi olabilir. şayet parlamentodaki ana güçler, seçim nedeniyle avrupa karşıtı fikirleri benimseme yoluna giderse, muhalifleri de entegrasyon sürecini tıkamak, insanların serbest dolaşımını kısıtlamak ve yabancı düşmanı politikaların onaylanması gibi bir takım emellerine ulaşabilir.

bu ihtimalle karşı karşıya olan avrupa, “erasmuslaştırma” olarak adlandırabileceğimiz bir yola başvurarak, ab’nin erasmus burslarının başarısı üzerinden ilerleyebilir. öğrencilerin ab içinde eğitim görmelerine imkan veren erasmus programı, deneyimlerin, fikirlerin, değerlerin ve yaşam biçimlerinin paylaşımını teşvik ediyor. program, genç avrupalılar arasında etkili bir güç olarak yerini aldığı ölçüde, avrupa’nın özgür ve müreffeh bir gelecek için de en büyük şansı.

ab, demokratik meşruiyetini arttırır ve işsizlik, yoksulluk ve eşitsizlik gibi ekonomik sorunlarına kalıcı ve güvenilir çözümler üretebilirse, güven boşluğu da hızla kapanmaya başlayacaktır. işte o noktada, 2009'da ekonomik krizin patlak vermesiyle arka plana atılan diğer önemli sorunlar konusunda da ilerleme kaydetmek mümkün olur.

avrupa parlamentosu’nun avrupa komisyonu başkanının (ve dolayısıyla üyelerinin) seçimi hususundaki yeni hakimiyeti, demokratik meşruiyet yönünde atılmış dev bir adım. ancak önümüzdeki seçimler, avrupa yanlıları ile karşıtları arasındaki çatlağı derinleştirdiği takdirde, halkın avrupa’ya dair hoşnutsuzluğu adeta bir hastalık gibi bulaşmaya devam ederek – birinci dünya savaşı’ndan bir asır sonra bugün – avrupa’nın büyümek, çalışmak ve yaşamak için hâlen dünyanın iyi yeri olduğu yeni bir altın çağın yolunu kapatacaktır.

javier solana, brookings institution kıdemli danışmanı ve esade (küresel ekonomi ve jeopolitika merkezi) başkanı. kıdemli ispanyol siyasetçi, avrupa birliği dışişleri ve güvenlik politikası yüksek temsilcisi, nato genel sekreteri ve ispanya dışişleri bakanı olarak görev yaptı.

bu makalenin ilk nüshası project syndicate tarafından yayımlanmıştır.

twitter'dan takip edin: @javiersolana

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Javier Solana

brookings institution kıdemli danışmanı ve esade küresel ekonomi ve jeopolitika merkezi başkanı. kıdemli ispanyol siyasetçi, avrupa birliği dışişleri ve güvenlik politikası yüksek temsilcisi, nato genel sekreteri ve ispanya dışişleri bakanı olarak görev yaptı.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;