Görüş

Biden'ın Kıbrıs ziyareti, Ada'da çözüm sürecini hızlandırabilir

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın, Kıbrıs ziyareti sırasında, Türk ve Rum liderler kadar yurttaşların da çözüm sürecine müdahil olmasını istemesi, sivil toplum örgütlerine bir uyarıydı.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Kıbrıs'ı ziyaret edip Türk ve Rum liderlerle biraraya gelmesi, tarihi bir olay olarak değerlendiriyor. [AFP]

abd başkan yardımcısı joe biden’ın 21-22 mayıs 2014 günlerini kapsayan kıbrıs ziyareti, ada’nın güney ve kuzey kesimlerinde heyecan yarattı. dönemin abd başkan yardımcısı lyndon b. johnson’ın 30-31 ağustos 1962’deki ziyaretinden 52 yıl sonra biden düzeyinde amerikalı bir yetkilinin kıbrıs’a gelişi, farklı yönleriyle değerlendirilmesi gereken bir gelişme.

biden’ın, 1973 yılında amerikan senatosu’na seçildiğinden itibaren bu ziyareti dört gözle beklediğini söylemesi, abd başkan yardımcısı’nın kıbrıs ilgisinin, kişisel kariyerindeki yerini ortaya koyuyordu.

joe biden, 22 mayıs günü önce güney kıbrıs rum yönetimi cumhurbaşkanı nikos anastasiadis ile biraraya geldi. ardından kuzey'e geçerek johnson’ın, o sırada tek bir devlet olan kıbrıs cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı muavini fazıl küçük’ü ziyaret ettiği sarayda, kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti (kktc) cumhurbaşkanı derviş eroğlu ile görüştü.

biden-eroğlu görüşmesi, kıbrıs türkleri açısından çok önemliydi. zira türkiye hariç hiçbir devletin resmen tanımadığı kktc'nin liderini abd'nin ikinci adamının ziyaret etmesi, sorunun eşit bir tarafı olarak görüldüğünün ilanı anlamına geliyordu. biden’ın kuzey kıbrıs'a gitmesinin, güney kıbrıs medyasının yarattığı spekülasyonlara rağmen, yapıcı bir temas olduğunu, cumhurbaşkanı eroğlu’nun açıklamalarından anlamak mümkün.

biden, 22 mayıs akşamında, anastasiadis ve eroğlu ile yemekte buluştu. yemek sonunda yaptığı konuşmada, maraş'ın geleceği konusunda liderleri cesaretlendirmek istediğini ifade etti.

maraş’ın bütünlüklü bir çözümün eşiğinde değerlendirilmesi gereken bir dosya olduğu düşünülürse, biden'ın sözlerinin yapıcı nitelik taşıdığı söylenebilir. 

ada'daki çözümsüzlük sarmalına daha geniş bir perspektiften yaklaşılmasının, müzakereleri psikolojik düzeyde olumlu etkilemesi beklenebilir. biden'ın, "çözüm empoze etmeye değil, cesaretlendirmeye geldim." vurgusu, müzakere ve çözüm sürecine güven telkiniydi. ada'nın geleceğine sadece kıbrıslıların karar verebileceğini ve buna cesaretleri olduğunu bilmenin yeterli olacağının altını çizmesi de anlamlıydı.

uluslararası ortam, kıbrıs'ta çözümü teşvik ediyor

güney kıbrıs ile israil'in, enerji üzerinden yeni bir ilişki derinliği yakalamasıyla ada'nın abd’den bu düzeyde ilgi görmesi arasındaki bağlantı, bölgesel dengeler açısından da irdelenmelidir. özellikle türkiye israil ilişkilerinde 2010'da yaşanan krizden sonra güney kıbrıs-israil ilişkisinin, öncesinde görülmemiş bir ivme yakalandığı biliniyor. hatta israilli yetkililerin yarı şaka yarı ciddi dile getirdikleri, "güney kıbrıs ve yunanistan ile ilişkilerimiz dün türkiye yüzünden kötüydü, şimdilerde yine türkiye yüzünden iyi." şeklindeki ifadeleri aslında bir serzenişti.

dışişleri bakanı ahmet davutoğlu'nun 'tarihi bir adım' olarak nitelendirdiği biden ziyareti, doğu akdeniz jeopolitiğinde bir hamle niteliğinde. abd'nin, kıbrıs sorunu'nu çözerek doğu akdeniz'deki güvenlik-enerji-istikrar sacayağının 'türkiye-israil-kıbrıs' üçgeninde kalıcı işbirliğini sağlamayı' hedeflediği söylenebilir. israil-kıbrıs doğalgazının türkiye üzerinden avrupa’ya güvenli biçimde taşınmasının, kıbrıs sorunu'nun çözümüyle kuvvetleneceği tezi de doğrudur. kıbrıs çözümü, avrupa birliği (ab) üyesi bir ülkenin (yani kıbrıs'ın) nato üyeliğini kazanma yolunu doğrudan açacak, böylece abd açısından stratejik ortaklığın askeri boyutu da tamamlanmış olacaktır.

abd'nin, kıbrıs sorunu'nu çözerek doğu akdeniz'in güvenlik-enerji-istikrar sacayağının 'türkiye-israil-kıbrıs' üçgeninde kalıcı işbirliğini sağlamayı' hedeflediği söylenebilir.

by Mehmet Hasgüler

orta doğu'da arap baharı sonrası artan “batı karşıtı” söylemler, doğu akdeniz'in kalbindeki kıbrıs adası'nda türkler ve rumlardan oluşan bir “hristiyan-müslüman federasyonu” ile karşılanacaktır. bu gelişme, türkiye’nin yüzünü yeniden batı’ya yönelteceği gibi eşzamanlı olarak, bölge ülkeleri açısından bir başarı öyküsü gibi yükselebilecektir.

kıbrıs türkleri de uzun yıllardır dışlandıkları ve izole edildikleri uluslararası toplumda yeniden eşit bir taraf olarak ortak devletleri üzerinden yerlerini alabileceklerdir. aynı zamanda abd başkanı barack obama yönetiminin dış politika başarısından mahrumiyetinin, kıbrıs gibi uzun soluklu bir meselenin çözülmesiyle giderilmesinin yolu da açılacaktır.

abd başkan yardımcısı'nın; kıbrıs’ın avrupa’daki rolü, enerji ve güvenlik konularındaki katkısı, terörizme karşı mücadele kriz önleme gibi konularda ülkesiyle ortaklıklarını anastasiadis ile görüşmeye geldiğini sözlerine eklemesi de dikkat çekiciydi. şüphesiz kıbrıs’ın bölgesinde 'enerji ve ekonomik liderlik rolü'nün artmasının, kıbrıs türkleriyle yakalanacak bir işbirliği-güven momentumunun etkisiyle türkiye ile ilişki kurulmasıyla doğrudan bağı bulunuyor.

kıbrıs’ta eşit ve demokratik bir çözüm, türkiye’nin doğal olarak güney kıbrıs elitleriyle ilişkilerini güçlendirecektir. çözümün yaratacağı sinerji sayesinde kıbrıs, sadece "enerji ve ekonomik liderlik" değil, doğu akdeniz’de 'istikrar ve çözüm adası' yönüyle de model olma potansiyelini bağrında taşıyor. kritik nokta, bu stratejik ortaklığın kalıcı ve istikrarlı seçenek olan 'bölünmüş kıbrıs' ile daha riskli 'bütünleşmiş tek kıbrıs' seçeneklerinden hangisi üzerinden yapılacağı sorusunun yanıtında yatıyor. biden çözüm vurgusuyla 'tek kıbrıs' yanıtını vermiş olsa da statükonun devamı olasılığı da denklem dışı değildir.

biden’ın ukrayna’daki olaylara değinmesi ve rus müdahalesine karşısında güçlü bir şekilde birlikte durulmasına ilişkin ifadeleri de geleneksel olarak rusya ile yakın ilişkisi olan kıbrıs elitleri için bir ön alma olabilir. kıbrıs tarihinin son 150 yılını; ingiltere’nin rus çarlığı yüzünden ada'yı ilhak etmesi, bağımsızlık döneminde sovyetler birliği tehdidi yüzünden ada'nın bölünmesi ve son zamanlarda yine rusya yüzünden kıbrıs’ın birleştirilmesi şeklinde okumak da mümkündür. ab'nin rusya’ya enerji bağımlılığını israil-kıbrıs doğalgazıyla dengelemek arzusu, bir bakıma yine rus etkisiyle ada'nın bütünleşmesini tetikleyebilir.

rusya’nın kıbrıs ile siyasal, ekonomik ve dinsel bağları çok güçlüdür. hatta ab üyeleri arasında kıbrıs, kamuoyu açısından ukrayna ve başka bazı alanlarda “rusya’ya en yakın ülke” olarak nitelenebilir. anastasiadis'in selefi dimitris hristofyas’ın, soğuk savaş döneminde sovyet yanlısı eğilim sergileyen emekçi halkın ilerici partisi'nin (akel) uzun yıllar genel sekreterliğini yapması, rusya ile bağların siyasal karşılığına örnektir.

kıbrıs'ın rusya'ya yakınlığı soğuk savaş boyunca biraz abartılmışsa da belli bir gerçekliği vardır. dini düzeyde ortodoksluk da rusya ile kıbrıs’ı yakınlaştıran bir diğer etkendir. 2011'de doruğa çıkan ekonomik krize kadar rus işadamlarının kıbrıs’taki devasa boyutlu mali yatırımları da ekonomik bağa tekabül eder.

biden'ın konuşmasında, 11 şubat 2014’de kıbrıs müzakereleri'nin başlatan eroğlu-anastasiadis ortak açıklamasına gönderme yapması da gözden kaçırılmamalıdır. ortak deklarasyonun imzalanması ve müzakerelerin fiilen başlamasında, abd dişişleri bakanlığı kritik bir rol oynamıştı. kıbrıs, iç sebeplerle bölünüp çatışma yaşadı. ama nihai olarak dış faktörlerin rehberliği ve yol göstericiliğinde “uluslararası uyuşmazlık galerisi” içerisindeki yerine yerleşti. 

biden'ın ziyaretinde, rum ve türk liderler kadar yurttaşların da çözüm sürecine müdahil olmasını istemesi, sivil toplum örgütlerine bir uyarıydı. abd'nin ikinci adamının kıbrıs’ı 40 yıldan fazladır takip ettiğini ve bu sorunu ancak kıbrıslıların çözebileceğini dile getirmesi, yerel aktörlerin duygularını okşayıcıydı.

kıbrıs, yıllardır salt müzakereler üzerinden görüşülmüş, tartışılmış ve insan unsuru çoğu zaman ihmal edilmiş bir konudur. özellikle 1963-74 yıllarında iki toplum kayıplar vermiş ve bu acılara dönük bir yüzleşme süreci hep ertelenmiş veya görmezlikten gelinmiştir. biden’ın kıbrıs’ta müzakerelerin liderlerle sınırlı kalmaması, sivil toplumun da devrede olması uyarısı, bu insani boyut açısından son derece önemlidir.

kayıplar ve diğer bazı insani konularda avrupa mahkemeleri'nin cezai kararlarının, bu sorunlara çare bulmktan çok karşılıklı düşmanlığı çoğaltıp kamplaşmayı keskinleştirdiği bilinmelidir. kayıplar karşılıklı gerçekleşmiş ve çatışmalar her iki tarafın da insanlarını mağdur etmiştir. dolayısıyla dış faktörlerin kıbrıs’ta çözümün önünü açma konusunda hâlâ yapıcı tutum almak yerine acıları ve sorumlulukları tek tarafa yüklemek gibi bir tarafgirlik yaratması doğru değildir. bu tür çifte standartların, kıbrıs'ta çözümün insani ve vicdani boyutunu ihmal ettiği gözden kaçırılmamalıdır.

prof. dr. mehmet hasgüler, çanakkale onsekiz mart üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. hasgüler'in kıbrıs sorunu üzerine çalışmaları bulunuyor.

twitter'dan takip edin: @mhasguler

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mehmet Hasgüler

yükseköğretim planlama, denetleme, akreditasyon ve koordinasyon kurulu (yödak) üyesi, kıbrıs gazetesi yazarı ve kktc 3. cumhurbaşkanı danışmanı. çanakkale onsekiz mart üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;