Görüş

Bilic Olcay’a şaka mı yapıyor?

Uğur Meleke’ye göre Bilic tarafından sürekli kenara alınması, Olcay’ın performansını düşürüyor. Trabzon'da ise Mehmet Ekici 10 numaralık performans sergiledi.

Konular: Spor
Olcay Şahan bu sezon 16 maça ilk 11’de başladı ve bunların 13’ünde oyundan çıkarıldı. [Fotoğraf: AA]

euro 2008’de, o efsanevi ispanya milli takımı, üçlemenin ilk kupasına giderken gözden kaçan enteresan bir detay vardır: rahmetli aragones, üç grup maçının hepsinde, dakikalar 60’ı gösterdiğinde iniesta’yı oyundan çıkarmıştır! nihayet dördüncü maçta, italya önünde, yine dakikalar 60’ı gösterdiğinde değişiklik tabelasında iniesta’nın numarası yanınca yıldız oyuncu aragones’in yüzüne uzun uzun bakmış ve sanırım sessiz bir mesaj vermiştir. sonra da aragones, iniesta’yı bir daha çıkarmamıştır zaten...

galiba bu aralar olcay’ın da bilic’e vermesi gereken sessiz bir mesaj var... iyi oynuyor, çıkıyor. kötü oynuyor, çıkıyor. galipken çıkıyor. mağlupken de çıkıyor. yorulsa da çıkıyor, yorulmasa da! evet, kulübede kerim gibi iyi bir kenar oyuncusu var ve bilic haklı olarak ona da dakika vermek istiyor. ama kerim girerken pekala gökhan da, sosa da, hatta kırmızı göreceğim diye kenara seslenen atiba da çıkabilir zaman zaman!

üstelik bilic, olcay’a bu sezon takmadı(!), geçen sezon da tam 21 kez oyundan çıkardı. bu kadar istikrarlı, bu kadar enerjik bir oyuncunun, üstelik direkt bir gol silahının son zamanlarda böyle moralsiz olmasına, hatta biraz da gerilemesine bir de bu pencereden bakın derim ben...

dün gece tripoli’de dakika 65... skor 2-0... dakika 85... skor 2-2... rakibin isimsiz teknik direktörü vergetis üç değişiklik yapmış, birisi barrales birinci golü atmış, diğeri bakasetas ikincinin asistini yapmış... beşiktaş’ın dünyaca meşhur hocası bilic iki değişiklik yapmış, her zaman olduğu gibi, her skorda olduğu gibi, her durumda olduğu gibi tabelada olcay ve oğuzhan’ın numaraları var!

galiba birilerinin biliç’e değişiklik yaparken olcay-oğuzhan-sosa-kerim seçenekleri dışında birşeyler de deneyebileceğini, skora ve oyuna göre farklı hamleler yapabileceğini hatırlatması gerek.

trabzonspor'un varşova deplasmanında da kazanması işten değil, lider bitirmek işten değil, son 32 turunda seri başı olmak işten değil.

by Uğur Meleke


mehmet ekici on numara...

trabzon için metalist randevusu her açıdan çok kritik bir maçtı: kazanılırsa, diğer maçların sonuçlarına bakılmaksızın son 32 turu garantilenecek, lokeren devre dışı kalacak. üstelik legia’nın da puan kaybetmesi halinde son maçta polonya’ya grup liderliği savaşı için gidilebilecek... ki legia’nın trabzon’da aldığı mucizevi galibiyeti biliyoruz: trabzonspor, şutlarda 26’ya 3 üstünlük kurduğu bir maçı büyük talihsizliklerle kaybetmişti evinde. dolayısıyla varşova deplasmanında da kazanması işten değil, lider bitirmek işten değil, son 32 turunda seri başı olmak işten değil.

trabzon’un hafta sonu sükseli bir galatasaray galibiyeti aldığı doğru. adeta bir gövde gösterisiydi o maç. şampiyonluk yarışında ben de varım, hatta güçlü bir şekilde varım dedi karadeniz temsilcisi. ama belli ki bu gövde gösterisi, bordo mavilileri, özellikle de yanal’ı biraz havaya sokmuş. ve bence pek iyi olmamış bu hava.

aslında trabzon’un galatasaray maçını kazanacağını bir hafta önceki konya maçını izleyen herkes anlamıştı. prandelli’nin galatasaray’ının zaten seviyesi ortadaydı. üstüne üstlük jacky bonnevay, konya önünde çok doğru bir 11, çok uyumlu ve istekli bir 11 çıkartmış; trabzon harika bir futbolla kazanmıştı maçı. hallhodzic’in kurduğu, bonnevay’in düzene soktuğu, hazır bir takım teslim aldı yanal. ve biri sakatlık, biri ceza nedeniyle iki ufak rötuş yapıp, aynı 11, aynı diziliş ve aynı anlayışla çıktı galatasaray önüne. konya’yı yenen o takımın, galatasaray’ı da yeneceği açıktı bence.

metalist önündeyse anlaşılmaz bir şekilde taşlarla oynanmıştı... iki maçtır 4-2-3-1 düzeniyle oturmuş bir resim veren takım, nedense maça üçlü savunmayla çıktı; ilk 20 dakikada medjani savunmanın göbeğine girdi, beşlinin solunda yusuf, sağında bosingwa oynadı. şaşkındı çocuklar. 20’de 4-3-3’e dönüldü, santrfor arkası oynayan waris, sol açığa gitti bu kez. 60’taki değişikliklerle işler biraz daha karmaşıklaştı: hâlâ tam pozisyonunu ve tam olarak maharetini çözemediğimiz fatih atik orta ikiliye girdi son yarım saatte. taşlarla bu kadar çok oynanınca, herkes sık sık birbirine ne oynuyoruz, tam bölgemiz neresi diye bakınca, çok kolay kazanılacak maç ele yüze bulaştırıldı. ve çok hayati bir iki puan bırakılmaya yüz tuttu avni aker’de... neyse ki bosingwa ciddiyeti ve mehmet ekici kalitesi isyan ettiler bu kayba. ve izin vermediler.

ilk tebrik, adeta 32’sinde yeniden doğan, büyük profesyonel, büyük sporcu jose bosingwa’ya. işini ne kadar sevdiğini, ne kadar saygı duyduğunu, ne denli oturmuş bir karakter olduğunu ispat ediyor her maçta. yine dinamo gibiydi. yine muhteşemdi. yine liderdi avni aker’de.

ikinci tebrikse, her geçen gün büyüyen, olgunlaşan ve sessiz sedasız yıldız apoletini omzuna takan mehmet ekici’ye. yine 10 numaralık performans sergiledi genç adam. yine maestro, yeni teknik, yine akıllı. harika golüyle turu da onun getirmesi çok yakıştı. eğer mart’a kadar bu formunu sürdürürse onu hollanda önünde milli takım 11’inde görmek için sabırsızlanıyorum.

prandelli, maalesef türkiye gerçeğiyle baş edemedi. yapay batılı, gizli doğulu zihniyete hiç alışık olmamasının bedelini ağır ödedi.

by Uğur Meleke


sabri’nin affedildiği gün, prandelli gitmişti

prandelli’ye ne kadar saygı duyduğumu, yazılarıma ya da yorumlarıma göz ucuyla bakmış olanlar bilirler. euro 2012’de onun yönettiği italya’yı üç kez yerinde izleme fırsatı buldum ve o turnuvadan sonra hemen hemen bütün dünya gibi ben de ona, onun taktik esnekliğine, meslek içi eğitmenliğine hayran olmuştum.

galatasaray’a geldiğinde de sarı kırmızılıların tecrübeli kadrosunu geliştireceğini, mancini gibi taktik varyasyonlara devam edeceğini ve kısa sürede görünür adımlar atacağını zannediyordum. yanılmışım. fena halde yanılmışım. prandelli, maalesef türkiye gerçeğiyle baş edemedi. yapay batılı, gizli doğulu zihniyete hiç alışık olmamasının bedelini ağır ödedi.

prandelli, 60’ına merdiven dayamış çok saygın bir teknik adam. ama 40 yıla yaklaşan meslek hayatı, tek bir ülkede, italya’da geçmiş. ve bazen maalesef dünyayla çok geç tanışabiliyorsunuz! aysal’ın gözlerindeki ışıktan etkilendiğinde, onun iki ay sonra kimsenin sebebini anlamadığı bir şekilde gideceğini tahmin edemezdi tabii ki. ama aysal’ın gitmesi, onun da bütün karizmasını, kariyerini, mesleğini hiçe sayıp, yeni yönetimin güdümüne kayıtsız koşulsuz girmesine neden olmamalıydı.

bir kez sabri-eboue gibilerini ben kadroya almadım dediyse, artık onlarsız hayata devam etmeliydi. üstelik de zaten kadrosunun şişkinliğinden şikayet ediyorken. yeni yönetim sabri’yi affeder affetmez onu en azından 11’e direkt koymayabilirdi. bu, hem elindeki oyunculara, hem de üç ay yaptığı antrenmana/taktiğe/düşünceye, her şeye ihanet anlamına geldi.

aysal-prandelli ikilisi görevdeyken sneijder ne kadar değerliyse, albayrak-prandelli yönetiminde de o kadar değerli olmalıydı... eğer aynı prandelli aynı sneijder’e; aysal’lıyken farklı, albayrak’lıyken farklı davranıyorsa, kimse onun adaletine inanmaz.

italya milli takımı’nda nasıl 21’likle 36’lığa eşit davrandıysa, pirlo da balotelli de onun kararlarına nasıl saygı duyduysa, nasıl darmian iyiyse darmian’ı, giaccherini iyiyse giaccherini’yi 11’e koyduysa, galatasaray’da da aynı ölçüleri kullanmalıydı. aylarca kötü oynayan burak’la selçuk’u sportif sebeplerle olduğuna inanmanın çok güç sayılacağı biçimde 11’e yapıştırıp, umut’ları furkan’ları evde unutmamalıydı...

bu kadar yanlıştan bir doğru çıkması zordu. evet belki galatasaray’da suçlu sıralamasında prandelli en tepede değil. ama küçük ya da büyük, suçlulardan birinin de o olduğu kesin. dik duramamak, prandelli kariyerine de karizmasına da yakışmadı. sanırım onun için en iyisi, dik durmaya alışık olduğu yerde, italya’da çalışmak...

ismail kartal, bursa önünde 35’te caner’i çıkararak, 'patron, başkan değil; benim. ve kocaman’dan da yanal’dan da farklı düşüncelerim var' dedi.

by Uğur Meleke


ismail kartal, gücünü caner’de denedi

geçtiğimiz haftaki değerlendirmemizde ismail kartal’ın fenerbahçe’de bir güç testine giriştiğini anlatmaya çalışmıştım. bu hafta bu güç testi, daha da belirgin hale geldi: bursa önünde 35’te caner’i çıkararak, açıkça “patron benim” dedi kartal: “patron, başkan değil; benim. ve kocaman’dan da yanal’dan da farklı düşüncelerim var”

caner’in davranışının elle tutulur hiçbir tarafı yok tabii ki. daha maçın başında yine itirazdan sarı kart gördü ve belli ki ismail hoca onun biletini o dakika kesmek istedi, kesemedi. ama belki de devreye on dakika kala caner’i çıkarmaktan daha doğrusu, genç oyuncuyu o dakikada çıkarmaktı.

üstelik kartal’ın güç denemeleri sadece caner’le de sınırlı değil... takımı 4-3-3’ten 4-4-1-1’e evirmek istiyor... diego’yu on numarada kullanmak istiyor, hatta bursa önünde onu çıkarınca alper’i de aynı yerde oynatıp on numaralı düzeni sürdürdü. sow’u soktuğunda sol açığa değil santrfora sokuyor, emenike’yi sola kaydırıyor. galatasaray maçının son yarım saatinde alper-kuyt-caner üçlüsüyle hücumu oluşturmuştu, gençlerbirliği önünde webo-sow çift santrfor denedi. ve gözüken o ki, kocaman’dan ve yanal’dan farklılaşma adına denemeleri de sürecek.   

webo milli takımı bıraktı. emenike’nin nijerya’sı afrika kupası’na gidemedi. belli ki fenerbahçe ocak’ta sadece sow’dan mahrum kalacak. olağanüstü bir aksilik olmazsa, devre arasında da transfer yapmayacaklar, büyük bir sorun yaşamayacaklar gibi. fenerbahçe’nin yaşayabileceği tek sorunsa, kartal’ın kurulu düzen üstünde çok fazla oynayıp, oturmuş ayarları kaybetme riski.

uğur meleke, milliyet gazetesi spor yazarı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;