Görüş

Çatışmaların analizi ve yeni dinamikler

Devlet çatışmaların sürdüğü illerde operasyon kararı yetkisini sivil il valilerinden yeniden askere devretti. Bunun sebebi ne? Güvenlik analisti Metin Gürcan bu kararın perde arkasını ve Türkiye’nin içinde olduğu şiddet sarmalının yarattığı sosyal maliyetleri Al Jazeera için yazdı.

Metin Gürcan'a göre Cizre'de yaşanan çatışmalar, Türkiye-PKK arasındaki çatışmaların evrimini göstermesi açısından önemli ipuçları sunuyor. [Fotoğraf: AA]

türkiye’de ikinci ayını dolduracak olan çatışmalarda hem pkk’nın hem de türk güvenlik güçlerinin uyguladıkları şiddet düzeyinin kontrolsüz bir biçimde hızla arttığı, böyle olunca da çatışmaların sosyal maliyetlerinin ağırlaştığı gözleniyor.

geçilen en son kritik eşik ise çatışmaların sürdüğü illerde operasyon kararı yetkisinin sivil il valilerinden yeniden askere devri oldu.

hatırlanacağı üzere geçen hafta geçici seçim hükümetinin türkiye’nin 81 ilinin valilerine gönderdiği bir genelgeye göre, halen çatışmaların sürdüğü 13 ilde operasyon kararı alma, planlama ve icra yetkisi türk ordusuna geçiyor. yine bu genelge ile tüm illerde valilere şehirlerdeki sokak gösterilerini kontrol etmek için şehirlere askerleri çağırma yetkisi de tanınıyor.

pkk’nın ‘öz savunma gücü’ oluşturmak için yereldeki askeri ve siyasi karar alıcılara eylem kararı alma ve uygulama konusunda inisiyatif tanıması, ‘şiddetin franchising’i’ olarak tanımlanabilir.

by Metin Gürcan


kamuoyunda ‘çözüm süreci’ olarak bilinen ve mart 2013’te başlayan dönemde, türkiye içindeki pkk hedeflerine yönelik askeri operasyon düzenleme yetkisi yerel askeri karar alıcılardan sivil valilere devredilmişti.

bu genelge ile eskiye, yani pkk ile mücadelede askerin ve askeri tedbirlerin önde olduğu güvenlikçi politikalara geri dönülmüş oldu.

askere neden yetki devri yapıldı?

bu yeni dönemdeki çatışmalara pkk’nın hem stratejik-siyasi düzeyde hem de sahada oldukça hazırlıklı girdiği gözleniyor.

pkk başta cizre, silopi, şırnak, yüksekova, şemdinli gibi sınır hattındaki il ve ilçe merkezlerinde ‘öz yönetim’ olarak adlandırdığı modeli aşağıdan yukarıya bir anlayışla, kentli ve şehir milislerinin ön planda olduğu ‘şehir gerillacılığı’ teknikleri ile devlete ve güvenlik güçlerine dayatıyor.

bu modelde pkk bölgede yaşayan vatandaşlara ‘herkes kendi mahalle ve bölgesinde öz savunma güçleri oluştursun ve bu silahlı direniş grupları ile mahallesini ve bölgesini savunsun’ çağrısı yapıyor. bu çağrı bir yandan yaklaşık 10 bin militanını suriye kuzeyinde tutan pkk’ya personel ve kaynak tasarrufu sağlarken diğer yandan da türk güvenlik güçlerini pek de alışık olmadıkları yeni bir mücadele tarzına zorluyor.

pkk bu sayede kent merkezlerine, yani halkın içine çekiliyor ve türk güvenlik güçlerine de ‘gücün yetiyorsa gel beni buradan çıkar’ mesajı veriyor.

işte bugüne kadar kırsalda mücadele konusunda uzmanlaşan türk güvenlik güçleri de bu yeni duruma adapte olmakta zorlanıyor.

pkk’nın ‘öz savunma gücü’ oluşturma çabasında bir önemli dinamik de yereldeki askeri ve siyasi karar alıcılara eylem kararı alma ve uygulama konusunda inisiyatif tanıması. ‘şiddetin franchising’i’ olarak tanımlayabileceğimiz bu yöntemle pkk hem operasyonel tempoyu koruyor hem de mücadele gücünü şehirlerdeki milislere paslamış oluyor.

işte türk hükümeti de şimdi operasyon karar yetkisini yereldeki askeri komutanlıklara vererek pkk’nın bu avantajını yok etmek için ona aynı yöntemle karşılık vermiş oluyor.

ancak akıllardaki soru şu: önce pkk’nın sonra hükümetin ‘yerel güçlere’ inisiyatif tanıyarak çatışmayı yerelleştirmesi şiddetin düzeyini ne kadar yükseltecek ve bunun sosyal maliyetleri ne olacak? çatışmaların şu ana kadarki bilançosu iç karartıcı.

iki aydır süren çatışmaların bilançosu ve yeni dinamikleri

açık haber kaynaklarından derlediğim verilere göre, 20 temmuz-12 eylül döneminin bilançosu aşağıdaki gibi:

bu 55 günlük sürede türk güvenlik güçlerinin kaybı (asker, polis ve köy korucusu dahil) 113 kişi. bu kayıpların 62’si (yüzde 54) el yapımı patlayıcı (eyp) eylemlerinden kaynaklanıyor. bu yüksek oran eyp’lerin yeni dönemdeki bu çatışmaların temel dinamiği olacağını gösteriyor.

ayrıca infaz tarzı saldırılarla şehit edilen türk güvenlik görevlisi sayısı da 21 (yüzde 20). türk güvenlik güçlerinin kayıplarının toplam kayıptaki oranı yüzde 74. bu oran, pkk’nın türk güvenlik güçleri ile doğrudan silahlı çatışmaya girmek yerine dolaylı eylemlere yöneldiğini göstermesi açısından önemli.

20 temmuz’dan bu yana türkiye bir şiddet sarmalının içine düştü. çatışmalar kentlileşip yerelleştikçe sosyal maliyet artıyor.

by Metin Gürcan


yine bu çatışmalarda toplam 92 sivil hayatını kaybetmiş. bu toplama suruç’taki 34 vatandaşımız ve en son cizre’de hayatını kaybeden 20 vatandaşımız da dahil. hayatını kaybeden bu sivillerin 41’nin (yüzde 44) ölümüne kimin sebebiyet verdiği henüz netleşmiş değil. çünkü çatışmalar nedeniyle bu ‘şüpheli sivil ölümlerinin’ adli tıp ve balistik incelemeleri de kapsayan adli soruşturmaları detaylı yapılamıyor. bu şekilde tartışmalı sivil ölüm oranlarının yüksekliği de bu dönemdeki çatışmaların temel dinamiği.

sivil kayıplarının 75’i (yüzde 81) ya il ve ilçe merkezlerinde ya da çevresinde meydana gelmiş. bu oran çatışmalar kentlere kaydıkça sivil kayıplarının arttığını gösteren önemli bir gösterge. hayatını kaybeden siviller arasında 53 yaşında kadın da var, 3 yaşında çocuk da. ayrıca sivil kayıpların yaklaşık yüzde 30’nun kadın olması da dikkat çekici.

bir önemli nokta da hayatını kaybeden bu sivillerin bir kısmının statüsü. bu sivil kayıplarının bir kısmı kamuoyunun büyük bir bölümüne göre ‘terörist’. yani pkk’nın doğrudan dağ kadrosunda olmayıp ancak şehirlerdeki milislerinden olan, genelde gençlerden oluşan bu kitlenin ‘sivil’ mi ‘terörist’ mi olduğu konusundaki kamuoyunda büyük bir tartışma ve net bir algısal yarılma var. bu tartışmalar yanında bazılarına göre ‘terörist’ bazılarına göre ‘sivil’ bu kişilerin hakkındaki hukuki alanda, soruşturma ve yargılama süreçlerinde devam eden belirsizlik de bu çatışmaların bir başka yeni dinamiği.

pkk’nın yereldeki askeri ve siyasi karar alıcılara eylem kararı alma ve uygulama konusunda inisiyatif tanıması, ardından türk hükümetinin operasyonel yetkiyi yerel askeri komutanlıklara vermesinin ve çatışmaların giderek kentlere kaymasının tek bir sonucu var: çatışmalardaki sivil kayıplar ve sosyal maliyet artıyor.

zaten 55 günlük sürede yüzde 81 sivil kaybının kent merkezlerinde veya kentlerin yakın çevresinde olması da bunun en açık göstergesi. çatışmalar kentlileştikçe ve yerelleştikçe sosyal maliyet artıyor.

cizre: çatışmaların laboratuvarı

150 bin nüfuslu cizre, önemli bir yer. nüfusun üçte biri genç nüfus. suriye ve irak sınırının sıfır noktası.

son günlerde cizre ilçesinde yaşanan çatışmalar, aslında türkiye-pkk arasındaki çatışmaların evrimini göstermesi açısından önemli ipuçları sunuyor.

pkk için hem mücadele tarihi hem de lokasyon açısından önemi büyük olan cizre’de son 8 gündür pkk’lı genç şehir milisleri ile türk güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar nedeniyle 24 saatlik sokağa çıkma yasağı yaşanıyordu. bu yasak 12 eylül sabahı kaldırıldı.

pkk cizre’yi hem türkiye içindeki tabanına hem de uluslararası kamuoyuna ‘yeni kobane’ olarak sunmaya çalışırken hükümet ise bu ilçede yaşananların diğer il ve ilçelere sıçramasından büyük endişe duyuyor.

bu nedenle pkk ilçede ‘kamu düzenini kilitlemeyi’ amaçlarken güvenlik güçleri de ilçedeki güvenlik önlemlerini sıkabildiği kadar sıkmayı karşı strateji olarak uyguladı.

hayatın her açıdan ‘anormalleştiği’ cizre’de günün sonunda olan, ilçede yaşayan sivil vatandaşlara oldu. 8 gündür yaşanan sokağa çıkma yasağı sonrasında ilçeden dışarı sızan haberler hiç de iç açıcı değil. aslında cizre’de yaşananlar çatışmaların neye evrilmekte olduğunu gösteren önemli bir gösterge. cizre’nin bize gösterdiği en önemli sonuçsa, çatışmaların giderek yükselen sosyal maliyeti.

metin gürcan, 1998-2014 yılları arası tsk’nın değişik birimlerinde çalıştı. güneydoğu anadolu bölgesi, irak, afganistan, kazakistan ve kırgızistan’da görev yaptı. özel kuvvetler bünyesinde yetişen gürcan, 2008-2010 arası abd deniz kuvvetleri enstitüsü’nde ‘bölgesel kürt yönetimi ile bağdat merkezi yönetimi arasındaki çevre-merkez ilişkisi’ adlı teziyle güvenlik çalışmaları alanında master derecesi aldı. ocak 2015'te kendi isteğiyle emekli oldu. halen bilkent üniversitesi siyaset bilimi  bölümünde tsk’nın kurumsal dönüşüm kapasite ve isteği konusunda doktora tezini yazan gürcan'ın turkish studies, small wars journal, dynamics of asymmetric conflict, perceptions gibi uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde çatışmanın değişen doğası, terörizm, ayaklanma ve ayaklanmaya karşı koyma, sivil asker ilişkileri, dış politika ve askeri strateji konularında yayımlanan pek çok akademik makalesi bulunuyor.

twitter'dan takip edin: @metin4020

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Metin Gürcan

Metin Gürcan

metin gürcan, 1998-2014 yılları arası tsk’nın değişik birimlerinde çalıştı. güneydoğu anadolu bölgesi, irak, afganistan, kazakistan ve kırgızistan’da görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;