Görüş

Demirel ve sağ siyaset

Süleyman Demirel siyasal pragmatizmi kendisine şiar edinmişti. Kendisinden sonra gelişen ve Türkiye’ye 1990 sonrasında damgasını vuran sağ hareket, önemli ölçüde onun yarattığı Anadolu hareketinin bir sonucuydu.

9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ‘siyasete köylüyle devleti barıştırmak için girdim" demişti. [Fotoğraf: AA/Arşiv]

süleyman demirel yüz yıla yaklaşan ömrünün 70 yılını siyaset ve devlet işleriyle meşgul olarak geçirdi. 30 yaşında zamanının en prestijli memuriyetlerinden biri olan devlet su işleri genel müdürlüğü’ne getirilmişti. çok parlak bir bürokrat olduğu, bugün ondan dolaylı olarak bahseden ve ‘iç bilgileri’ açıklayan hatırlarda dahi somutlaşmıştır. o başarının ardından bu defa başbakan oldu. 1965 yılının türkiye’sinde demirel’in o kadar genç ve siyasette o derecede tanınmayan birisi olarak başbakanlığa gelmesi elbette ilginçti. bugün de ilginçtir. o andan itibaren ne derecede başarılı olacağı bekleniyordu.

oysa demirel ilk siyasal başarısını henüz başbakan değilken, milletvekili olmadığı için meclis oturumlarına bile katılamadığı ap genel başkanlığı döneminde kazanmıştı. genç demirel yılların kurt ve dev politikacısı, sonradan bana ‘nasıl çekinmezsin kardeşim’ diye bahsettiği ismet inönü kabinesini bir sağ koalisyon kurarak devirmişti. bu, birçok nedenden ötürü hayli güç bir adımdı ve demirel başarmıştı.

güçtü, çünkü o 1964 yılından dört yıl önce kanlı bir askeri darbe olmuş ve başbakan adnan menderes asılmıştı. başbakanlığa aday bir politikacının bu olayın tedirginliğini üstünde duymaması olanaksızdı. ikincisi, inönü, kendisini cumhuriyetin ve ordunun ‘sahibi’ olarak görüyordu. öyle de görülüyordu. onu devirmek başlı başına bir ‘kalkışma’ olarak yorumlanabilirdi.

sağ siyaseti bir araya getirdi

demirel bu hamlesiyle iki şey kazanmıştı. önce siyasal rüştünü ispat etmiş, siyasete yeni girmiş bu genç politikacının daha çok şeyler başarabileceğini göstermişti. ikincisi, demirel, dağınık bir halde bulunan, kanatları olan sağ siyaseti bir araya getirebilmişti. bunun semeresini de ilk seçimlerde büyük bir oy elde ederek başbakan olmasıyla görecekti.

bütün siyasetini muhafazakâr-mukaddesatçı bir çizgide yürütüyordu. bu iki kavramı da türkiye’de yaşayan büyük çoğunluğun ortak değerleri olarak görüyordu.

by Hasan Bülent Kahraman

o günden sonra demirel’in türk siyasetinin sağ kanadı üstündeki hâkimiyeti sürekli oldu. 1971 darbesi ile siyasetin normal seyri kesintiye uğradıktan sonra 1973 yılında demokrasiye dönüldüğünde ortada hâlâ bir koalisyon hükümeti vardı. dağıldı. onu izleyen ikinci bir koalisyon hükümeti de başarısız olunca demirel kendi dışındaki sağı birleştirmeyi başararak 1975 yılında 1. milli cephe (mc) hükümetini kuracaktı. 1977 seçimlerinden sonra da 2. mc hükümetini.

bu hükümetlerin kompozisyonu demirel’in siyasal kişiliği ve siyaseti hakkında önemli ipuçları barındırıyor.

birincisi şu ki, demirel’in 1965-1980 arasında siyasette kaldığı dönem soğuk savaş yıllarıdır. o da köy kökenli, sağdan gelmiş bir siyasetçi olarak soğuk savaş’ın en önemli tezi olan ‘komünizm’ korkusuna sonuna kadar inanıyordu. bütün siyasetini muhafazakâr-mukaddesatçı bir çizgide yürütüyordu. bu iki kavramı da türkiye’de yaşayan büyük çoğunluğun ortak değerleri olarak görüyordu. kendisi de 1940’ların radikal milliyetçiliğini yaşamıştı, 1950’lerin dine yüzünü yeniden çeviren muhafazakâr siyasetinin bir parçası olmuştu. 1965’i bu çizgide, bir orta-sağ proje olarak götürmek, ilerletmek düşüncesindeydi. ekonomik büyüme ve kalkınmayla bütünleşmiş temel sağ değer vurgusunun kendisini sürekli olarak iktidarda tutacağına inanıyordu. adalet partisi’ni köylülüğün ve taşra burjuvazisinin partisi olarak konumlandırıyordu.

oysa türkiye sağı değişiyordu. önce 1960’ın sonrasında, 1940’ların radikal/ırkçı-turancı milliyetçiliğinden gelen ve 1960 darbesinin içinde olan alparslan türkeş kendi partisini kurmuştu. bu oluşum bazı birleşmelere ve dönüşümlere bağlıydı. ardından 1969’de necmettin erbakan dinsel/islamcı sağın başına geçmişti. demirel’in misyonu bunları eritmek, kendi partisinde birleştirmekti. bunu 1980 yılına kadar yapamayacak, onun yerine iki defa, belirttiğimiz koalisyonları deneyecekti.

sağdaki bu oluşumlar türkiye’deki toplumsal yapının değişimiyle ilgiliydi. köylülük çözülüp orta sınıflar yeni kentliler halinde toplumsal ağırlıklarını ortaya koyunca sağ siyaset de farklılaşıyor, kendi içinde çatallaşıyordu. hemen belirtelim ki, sağ siyasette ilk büyük kırılma aslında 1970 yılında 40 milletvekili ap’den ayrılınca başlamıştı. bunun nedeni daha sonraki gelişmeleri de açıklayabilecek kadar güçlüydü. türkiye artık büyük sermaye-küçük sermaye ilişkisine tanıklık ediyordu. demirel, köylülükle ve onun değerleriyle ilişkisini korumakla birlikte siyasal sınıf olarak büyük sermayeyle ilişki kurmuştu. sonradan demokratik parti adını alacak 40 milletvekili hareketi küçük sermayenin büyük sermayeye karşı ilk direnişiydi. daha sonra islamcı sağ türkiye’de daima bu çizgide kalacak, anadolu sermayesiyle bütünleşecekti.

demirel ise o yönde ilginç bir kader yaşadı. 24 ocak kararlarıyla birlikte kesinkes büyük sermayeyle bütünleşti. fakat 12 eylül sonrasında demirel’in bu mirasını anavatan partisi (anap) üstlendi. büyük sermaye doğal olarak küçük sermayeyi, kentli burjuvazi kırsal alanı ezince bu defa demirel 1987 sonrasında bir kere daha onların temsilcisi olarak halkın karşısına çıktı ve seçimi kazandı.

ne var ki, kısa sürede yeniden eski siyasal ittifaklarına döndü. yeniden büyük sermaye ve kentlilikle ittifak kurdu. ama artık köprülerin altından çok sular akmıştı. dünya değişmişti. yeni dünyanın siyaseti kimlik politikalarıyla iç içeydi. o arada da anadolu sermayesi kendisine yeni temsilciler bulmuştu. 1990’larda islamcı sağın yükselişi bu iki olgunun üst üste çakışmasıyla ilgilidir ve demirel bunu kabul etmiyordu.

demirel bir cumhuriyet projesiydi

müslümanlığın ağır bastığı noktalarda batıcı-kemalist devletin temel değerlerine dönüyordu. 28 şubat sırasındaki tutumunu açıklayacak önemli faktör budur. müslümanlığından da batılı laiklik anlayışından da ödün vermiyordu. başörtüsü konusunda, onun toplumsallaşmasına demirel de en az chp kadar karşı çıkacaktı. bu anlayışıyla askerlerle aynı çizgide buluşabilecekti.

by Hasan Bülent Kahraman

 

etmiyordu, çünkü demirel, bir görüşmemizde, ‘siyasete köylüyle devleti barıştırmak için girdim’ demesine rağmen ve cumhuriyet’in din alanındaki belli başlı uygulamalarına karşı çıkmasına rağmen aslında bir cumhuriyet projesiydi. onun okullarında okumuş ve onun laiklik anlayışını, pozitif laiklik şeklinde revize ederek benimsemişti. değer sistemini o çerçevede oluşturmuştu. demirel, amerikan tipi laikliğin ilk temsilcilerinden biriydi. yani batılı ve muhafazakârdı/müslümandı.

buna mukabil müslümanlığın ağır bastığı noktalarda batıcı-kemalist devletin temel değerlerine dönüyordu. 28 şubat sırasındaki tutumunu açıklayacak önemli faktör budur. bu sağ anlayış orta-sağ idi ve menderes’ten beri devam ediyordu. müslümanlığından ödün vermiyordu ama batılı laiklik anlayışından da ödün vermiyordu. örneğin zamanında çok tartışılmış başörtüsü konusunda onun toplumsallaşmasına demirel de en az chp kadar karşı çıkacaktı. bu anlayışıyla askerlerle aynı çizgide buluşabilecekti.

işin ilginç yanı bu çizginin sosyolojik uzantısıdır. demirel ve kendisi gibi düşünen dp-ap çizgisinin yönetim kadroları, elitleri, zamanla chp’ye kayacak, fakat taban 2002 öncesinde rp’ye, 2002 sonrasındaysa ak parti’ye gidecekti. ak parti ise kemalist doktrini tümüyle reddedecek, modernliği pozitif laiklikte arayacak ve bunu kamu normu haline getirecek, sınıfsal ittifakını ise anadolu’daki sermayeyle yapacaktı. o noktadan sonra demirel’in sağda liderlik yapma şansı da devre dışı kalacaktı. bu aynı zamanda orta-sağla askerler arasında kurulan yeni ve garip bir ittifaktı. o güne kadar sağa karşı gerçekleştirilmiş kemalist darbeler, o tarihten sonra orta sağla birlikte islamcı sağa karşı gerçekleştiriliyordu.

demirel’in ölümüyle birlikte bir dönemin kapandığı rahatlıkla öne sürülebilir. demirel, batıcı, kalkınmacı, büyümeci, modernleştirici sağ iktidarların çok yetenekli, olağanüstü başarılı, ömrünü hizmete vakfetmiş politikacısıydı. siyasal pragmatizmi kendisine şiar edinmişti. kendisinden sonra gelişen ve türkiye’ye 1990 sonrasında damgasını vuran sağ hareket önemli ölçüde onun yarattığı anadolu hareketinin bir sonucuydu. bu diyalektik bir çelişkiydi ve bir noktadan sonra kendi aleyhine de işlese, demirel’in başarısının en önemli göstergesiydi.

hasan bülent kahraman, kadir has üniversitesi iletişim tasarım bölüm başkanı ve rektör yardımcısıdır. sabah gazetesinde köşe yazarıdır.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Hasan Bülent Kahraman

kadir has üniversitesi iletişim tasarım bölüm başkanı ve rektör yardımcısı. sabah gazetesinde köşe yazarı.   Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;