Görüş

El Kaide ve yeniden ortaya çıkışı

El Kaide, entegrasyon süreci sonunda bünyesine yeni gruplar kattı. Cihatçı Selefi ideoloji, İslam hilafeti kurma, Batı hegemonyasını kırma gibi hedefleri de El Kaide'yi köklü kıldı.

Konular: Afrika, Ortadoğu
Nusra Cephesi
Suriye'de rejimle savaşan Nusra Cephesi, 2013'te Irak İslam Devleti örgütüyle Irak ve Şam İslam Devleti adı altında birleşti. [AP]

el kaide’nin pakistan ve afganistan’daki merkezinin son yıllarda oldukça zarar gördüğü, etkin ve tutarlı bir örgüt yapısını korumakta büyük zorluklar yaşadığı tartışmasız bir gerçek. yalnız örgütün sert ideolojisi, bazı uzmanlar ve yorumcuların müjdelediklerinin aksine, arap baharı devrimleri ve el kaide lideri usame bin ladin’in öldürülmesi akabinde daha cazip ve etkin hale geldi. halbuki birçok uzman, el kaide'nin sert ideolojisi ve şiddet yanlısı ‘cihatçı selefi’ paradigmasının kalıntılarının nihai yenilgisini ilan etmişti.

el kaide, her iki tarihi gelişmeyi (arap baharı ve ladin’in öldürülmesini), örgütün daha güçlü, ölümcül ve yayılmacı üçüncü doğumuyla sonuçlanacak bir hediye olarak kullandı. abd’nin ramazan ayının sonları ve bayram ertesinde (ağustos 2013'te) 25’ten fazla büyükelçilik ve konsolosluğunu kapatması, yeni el kaide neslinin tehlike düzeyine işaret ediyor. abd’nin temsilciliklerini kapatmasını, başta britanya, fransa ve almanya olmak üzere, birçok avrupa ülkesi takip etti. bu durum, 11 eylül saldırıları sonrası en büyük güvenlik tehdidi olarak tanımlandı.

el kaide neslinin doğum sancıları

el kaide’nin birinci doğumu, soğuk savaş döneminde ve sovyet-afgan savaşı'nın (1979-89) rahminde gerçekleşti. bu savaş, el kaide örgütünün ağustos 1988’de bulanık ilkeler, karışık bir vizyon ve belirsiz bir gündem doğrultusunda kuruluşunu getirmişti. o vizyon, afganistan'da sovyetler ile savaşan eski arap savaşçılar arasındaki dayanışma ilişkilerini tesis eden temel anlayışa dayanıyordu.

şöyle ki ortada hedef alınan düşmanın mahiyeti ve yapısı etrafında bir uyum söz konusu değildi. geleceğe dönük ilk düşünce, filistin’in kurtarılmasına çalışmak biçiminde gelişti. 1984'te afganistan’a gelişinden itibaren bin ladin’le birlikte ‘hizmetler ofisi’ kurmaya çalışan şeyh abdullah azzam, örgütün ilk teorik temellerini belirledi ve bin ladin liderliğindeki el kaide’nin 'ilk nesli' bu bağlamda ortaya çıktı.

1991’deki körfez savaşı ile sovyetler birliği'nin 1989’da afganistan’dan çıkmasıyla beraber çöküp dağılışı ve afgan grupların birbirleriyle silahlı çekişmeye girmesi, el kaide’nin ‘ikinci neslinin’ ortaya çıkışına kendini vakfetmiş bitirici bir yol ayırımı oluşturdu. afganistan'da savaşmış araplar ve diğer yabancılar, kendilerine yeni cepheler ve sığınaklar aramaya başladılar. cezayir, libya, mısır, çeçenistan, bosna-hersek ve başka ülkelerde yaşandığı haliyle, 1990’lar boyunca kendi ülkelerindeki ‘yakın düşmana’ karşı sert bir savaşa girdiler.

afganistan'daki arap ve diğer milletlerden savaşçıların bazıları, sovyet işgali sonrası ülkede birbirini boğazlayan mücahit grupların yanında yer almayı seçti. bazıları da avrupa’ya, özellikle de dünyada ‘cihatçı selefi’ hareketlerin medya ve lojistik merkezi haline gelen ve ‘londonistan’ diye bilinen britanya’ya gitti. bu nesil, hegemonya kurma, kontrol altına alma, bağımlı kılma ve ileriye dönük kültürel teorilere dayalı amerikan hegemonyasını içeren küreselleşmenin çözümlerini yaşadılar.

el kaide’nin ikinci nesli, geçtiğimiz yüzyılın 90’lı yıllarının ortasında uluslararası, bölgesel ve yerel bir dizi dönüşüme götüren küreselleşme karşıtlığının doğal bir sonucuydu. zira bazı ‘cihatçı selefi’ kesimlerde, (mürtet) arap ve islam ülkeleri rejimlerinin abd ve diğerleriyle beraber temsil ettiği ‘yakın düşman’ ile savaş şeklinde bir kanaat gelişti. bu durum, 1998'de ‘yahudiler, haçlılar ve amerikalılarla savaşmak için uluslararası islam cephesi’nin doğumunu getirdi ve cephe şu üç koşul gölgesinde ‘uzak düşmanla’ savaş stratejisini benimsedi:

1)yerel ve ulusal boyut. siyasi paradigmanın kilitlenmesi, demokratik dönüşüm vaatlerinin başarısız olması ve despotluğun yerleşmesiyle temsil ediliyor. 2)bölgesel boyut. filistin’de adil ve gerçekçi barışa varılmamasında kendini gösteriyor. 3)uluslararası boyut. sovyetler birliği'nin çökmesi, tek kutuplu amerikan egemenliği ve küreselleşmenin gelişiyle temsil ediliyor. sürecin ilk meyvesi, cephenin afrika’nın doğusunda, kenya ve tanzanya’da 1998'deki patlamaları düzenlemesiydi.

11 eylül 2001 olayları, el kaide’nin ‘üçüncü neslini’ çıkardı. abd’nin, ‘terörle savaş’ politikaları çerçevesinde el kaide’yi bitirme ve güvenli sığınaklardan mahrum bırakma amacıyla uluslararası koalisyonu seferber ederek afganistan’ı işgal edip taliban yönetimini yıkmasına yol açtı. abd, tam da örgütü tarumar etmek, merkezi konumunu bitirmek ve yönetimini dağıtmak aşamasındaydı. ancak örgütün ölümünü ilan etmekte acele etti. neo-conların (yeni muhafazakarların) yanlış politikaları, irak kapısı kanalıyla adeta el kaide’nin ikinci doğumu için çalıştı.

dönemin abd başkanı george w. bush, 20 mart 2003’te irak’a yönelik askeri harekatını başlattığında, ‘yeni ortadoğu’ya kanalize olmaya hazırlık olarak ‘despot’ saddam hüseyin rejiminin devrilmesi öngörülüyordu. böylece irak'taki rejimin abd destekçisi ‘demokratik’ bir rejimle değiştirilmesi suretiyle ‘terörle savaş’ politikasının bölümleri son bulacaktı.

işgalin üzerinden on yıl gibi bir süre geçmesi sonrası irak, abd ile iran arasındaki stratejik rekabette temel eksen oldu. zaten abd’nin irak’taki temel hedefi, bölgedeki iran nüfuzunun kontrol altına alınması değil, geriye kalan el kaide unsurlarını yenilgiye uğratabilecek istikrarlı bir demokrasi yaratmak, dış tehditlerle mücadele etmek, abd ve körfez’deki müttefikleri için istikrarlı ilişkileri desteklemekti.

irak’taki amerikan işgali, 2005-2009 döneminde direnişe karşı taktiksel başarılar elde etmesine rağmen, maddi ve insan maliyeti açısından açık ara stratejik bir başarısızlığa uğradı. abd, washington’daki neo-conların dizginlenemez hayalci hesapları doğrultusunda, ‘kitle imha silahları tehditleri ve saddam yönetiminin terörü kolladığı’ savlarına yoğunlaşan yanlış sebeplerden dolayı irak'a savaş açmıştı. neo-conlar, çekişme sonrası dönemin mevcut (kimi) stratejik sonuçlarına bakarak 'yeni amerikan yüzyılı' gölgesinde mutlu bir küreselleşme hayal ediyorlardı.

‘şok ve dehşet’ yanılgısı üzerine bina edilen amerikan stratejisi, cihatçı neslin ikinci doğumuna katkıda bulundu ve el kaide örgütüne güvenli sığınaklar sağlamaya yardım etti. irak’taki amerikan işgalinin hedefleri (petrol desteğinin teminat altına alınması ve israil’in güvenliğinin korunması) açık hale gelirken, ‘terörle mücadele' gerekçeleri de karşı şiddeti yarattı ve el kaide başta olmak üzere sınır ötesi örgütlerin içine sızacağı işgale direniş hareketlerinin gelişimine yol açtı.

el kaide örgütü, 2009-2011 döneminde kendi sosyal kalesiyle şiddetli çekişme içine girmesi ve tunus’tan mısır’a arap baharı ülkelerinde barışçıl devrimci demokratik değişim dalgasının gelmesinin hemen ardından neredeyse yok olmak üzeydi.

arap baharı’nın kısa sonuçları

barışçıl arap ayaklanmalarının tunus’ta 2011’de başlaması, mısır’a ve ardından libya ve yemen’e geçerek suriye ve bahreyn’e ulaşması, diğer arap ülkelerinin ‘halk hareketliliği’ ufuklarına girmesiyle beraber el kaide’nin bittiğine dair yorumlar gündeme geldi. örgütün sert değişim ideolojisinin sona erdiğini, barışçıl değişim ve çoğulcu demokratik yönetimin egemenliği dönemine girildiğini müjdeleyen birçok ses yükseldi.

el kaide lideri usame bin ladin’in mayıs 2011 başlarında amerikan özel güçleri tarafından pakistan’daki abbottabad kentinde öldürülmesi, örgütün bittiği iddialarını güçlendirdi. fakat el kaide, arap ayaklanmalarının başından itibaren, yeni lideri eymen zevahiri yanında enver avlaki ve ebu yahya libi gibi teorisyenlerinin ağzından, derin devletin katılığı, bağımlılığın yerleşmesi ve islamcıların iktidara yerleşmesini engellemek için uluslararası ve bölgesel ittifaklar yapacak olan karşı devrimin gücü sebebiyle demokrasi baharının kısa süreceğini vurguladı. zevahiri bu durumu, içerideki ve dışarıdaki katı laikliğin işler kendi istedikleri doğrultuda gitmeyince yediği ‘demokratik hurma putu’ başlığıyla özetledi.

arap baharı iki yılını doldurunca, libya, suriye ve farklı şekillerde yemen’de yaşandığı şekliyle devrimlerin barışçıl süreçlerinin önü kesilip askeri bir yapı almaları sağlandı; mısır askeri darbeler tüneline girdi; tunus meçhul bir bekleyişe sürüklendi. örgüt ise pakistan ve afganistan’daki merkez yönetimi, arap ve islam dünyasının dört bir yanına yayılmış dallarıyla, arap ‘ayaklanmaları’ başladığından itibaren nesnel değişim ve dönüşümlerin aktif faydasını kavrayarak bunları destekledi ve hareketlerine katıldı. örgütün ‘siyah’ bayrakları sonraları genel tablonun bir parçası oldu. hatta örgüt, ‘yakın’ düşmanla çatışmanın ve ‘uzak’ düşmanla çekişmenin arap ‘devrimlerinin’ yaşanmasına zemin hazırladığını iddia etti.

böylelikle el kaide, ‘yakın’ düşmanı bazı otoriter rejimlerin yıkılması ve ‘uzak’ düşmanı amerikan hegemonya sisteminin zayıflamasına yol açan derin saha dönüşümlerini iyi kullandı. ‘ensar şeria’ (şeriat taraftarları) olgusuyla çoğulcu demokratik oyunun ufuklarına girilmesi, örgüte elit konumdan halkçılığa geçiş fırsatları sundu.

belki de örgütün son yayılmacılığı ve dolaşımı, ‘cihatçı selefi’ atmosferin ve birçok kanadının dinamik yapısına işaret ediyor. el kaide, değişim stratejilerini 1980’lerdeki ilk sürecine ve ‘yakın düşman’ denen yerel rejimlerle ilişki araçlarına kadar götürüyor. örgüt, yukarıda da belirtilen ‘uzak düşman’ karşısına çıkmanın önceliği yaklaşımı doğrultusunda, 1998’de ‘yahudi ve haçlılarla savaş için uluslararası cepheyi’ şekillendirmişti. iki dönem arasında ve sonrasında, davet ve savaşın önceliği veya ikisi arasında bir karışım yapılması etrafındaki tartışmalar hiç kesilmedi.

el kaide bugün, yeni gelişmeler uyarınca mesafeleri iptal etmeye çalışıyor; tarihi anlaşmazlıkların önünü kesiyor ve ağır ama sağlam şekilde ortaya çıkan sürece kanalize oluyor. küreselleşmiş bir gündemle silahlanmış elit merkezi bir örgüt yapısına sahip el kaide gidiyor ve yerini şu iki ayağa dayalı bir strateji alıyor:

1)‘ensar şeria’ adı altında yerel barışçıl araçları benimseyen, batı hegemonyasına direnen, deforme olmuş ‘demokrasiler ligi’ gölgesinde el kaide örgütüne yeni üyeler çekmek için havuz oluşturan birleşik bölgesel bir sistem inşa etmeye hazır yerel halkçı ağlar kurmak. 2)el kaide’nin yerel ve küresel boyutlarını entegre ederek yakın ve uzak düşmanla savaşı birleştirmek.

‘boyutların entegrasyonu’ stratejisi

arap baharı’nın üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçmesi ve bin ladin’in öldürülmesi akabinde örgütün yeni stratejisi daha da netleşti ve tehlikeli bir hal aldı. zira ‘arap devrimleri’ bazı totaliter rejimlerin çökmesi, cihatçı selefilik ve el kaide karşıtı rejimlerin de zayıflamasına yol açtı.

bin ladin’in yokluğu, örgütün merkezi yönetimi ve küresel operasyon planlamasının dağılmasına, böylece el kaide’nin yeni yönteminin ortaya çıkmasına katkı sağladı. bu yeni yöntem, yoğunluklarını arap bölgesine veren bölgesel cihatçı ağlar ve gruplar üzerinden batı ve abd ile mücadele ediyor. bahsi geçen gruplar, uluslararası ve bölgesel boyutları bütünleştirmeye dayanan bir strateji geliştirdiler. mevcut yeni olgu, el kaide örgütünün ve geniş cihatçı selefi ideolojik sahasının üçüncü doğumu olarak ön plana çıkıyor.

el kaide’nin ilk doğumu yerel yakın düşmanla savaşta, ikinci doğumu uluslararası uzak düşmanla savaşta temayüz etti. ‘boyutların entegrasyonu’ kavramı, küresel ve yerel bileşik bir karışıma işaret ediyor. kavram esasında dünya markalarının yerli pazarın şartlarına adaptasyon araçlarını açıklamak ve yorumlamak için 1980’lerde belirlenmişti. son zamanlarda ‘uluslararası terör’ araştırmaları alanında kullanılmaya başlandı.

el kaide’nin yeni stratejisi, şubelerine ve yerel ağlarına dayanarak öncelikleri değiştirdi. çünkü el kaide’nin stratejik bakış açısına göre abd; irak’tan çıkması, destekçisi totaliter rejimlerin düşmesi ve arap devrimleri sonrasında istikrarsızlık halinin yayılmasıyla birlikte bölgedeki nüfuzunun çoğunu kaybetti. kaldı ki kendi ekonomik krizleri de ona doğrudan müdahale imkanı vermediği için abd’nin stratejisi büyük ölçüde insansız hava araçları kullanmaya dayandı. bu araç da ebu musab zerkavi, ebu yezid masri, ebu hafs masri, ebu leys libi, enver avlaki, ebu yahya libi, atıye abdurrahman ve süfyan şehri gibi önemli liderleri avlayarak hızlı başarılar gerçekleştirirken diğer yandan hukuki ve ahlaki sorunları körükledi. ama insansız hava araçlarının da örgütü bitirmekte başarısız kaldığı görüldü.

arap ve islam dünyasındaki son tehdit ve eylemler, el kaide’nin boyutlarının entegrasyon yapısını gösterdi. örgütün bölgesel şubeleri, merkeziyetçilik ve âdemi merkeziyetçiliğin gerekliliklerinden biraz daha kurtuldular. el kaide’ye katılan yeni ağ ve gruplar ortaya çıktı. cihatçı selefi ideoloji, islam hilafeti kurma, batı hegemonyasını kırma ve israil ile mücadele türünde uzak hedefleri de örgütü köklü kıldı.

yemen

yemen’in abyan kentinde ensar el şeria grubu, celal bilidi merkeşi ebu hamza zencebari liderliğinde gelişti ve kentte birçok bölgeyi kontrol altına aldı. bu grup, 2009 başlarında yemen ve suudi arabistan şubelerinin entegrasyonundan itibaren, örgütün pakistan’daki merkeziyle direk bağlantıları olduğu için uluslararası operasyonlar bağlamında en güçlü ve etkin bölgesel şube haline gelen arap yarımadası’ndaki el kaide (ayek) ile bağlantılı. ebu beşir nasır vahişi emirliğindeki ayek’in abd’ye yönelik son tehditleri, bölgede 25’ten fazla temsilciliğini kapatmasına yol açtı. ayek daha güçlü ve ölümcül hale geldi.

mağrip bölgesi

arap mağrip’te 2007 yılında ebu musab abdulvedud emirliğinde islami mağrip’teki el kaide (imek) ortaya çıktı. imek, cezayir’de 1994’te silahlı islami grup (gia) ile başlayan yerel örgütlerin filizidir. gia, 1998’de selefi davet ve savaş cemaati (gspc) şeklini aldı. örgüt, sahil ve sahra emirliği şubesinin yayılmasıyla libya’daki muammer kaddafi rejiminin devrilmesine destek verdi. muhtar belmuhtar lakaplı halid ebu abbas’ın (imek’ten ayrılarak 2012’de kurduğu) kanla imza atanlar tugayı, ocak 2013’te cezayir’deki ayn aminas gaz tesisi’ne yönelik büyük bir saldırı gerçekleştirdi. 38 işçinin öldüğü bu saldırının beraberinde, iyad hac gali’nin emirliğindeki ensaruddin grubu da ön plana çıktı.

mali’de (2011’de imek’ten kopanlar tarafından) batı afrika tevhid ve cihad hareketi (mujao) kuruldu. imek’in yanı sıra ona bağlı sahra ve sahil emirliği ile de bağlantı içindeki mujao, fransız ve afrika güçleri mali’ye müdahale etmeden önce ülkenin kuzeyinin kontrol altına alınmasında bu örgütlerle işbirliği yaptı. nijerya’daki boko haram grubu da imek’e katıldı.

irak

irak’ta ise suriye devrimi’nin askerileşmesi sonrası el kaide örgütünün kapasitesi büyüdü. ebu musab zerkavi liderliğindeki (irak’taki el kaide yahut mezopotamya’daki el kaide adıyla da anılan) rafideyn ülkesindeki cihat el kaide örgütü, 2003’te tevhit ve cihat cemaati adıyla ortaya çıktı. 2004 yılında el kaide’ye katılım ve biat sonrası yeni bir isim verilmeyen grup, 2006’da ebu ömer bağdadi liderliğinde irak islam devleti’ne dönüştü.

suriye’de 2012 başında ebu muhammed fatih golani liderliğindeki şam ehli nusra cephesi meydana çıktı. ebu bekir bağdadi, irak islam devleti ile şam ehli nusra cephesi’ni nisan 2013’te irak ve şam islam devleti adıyla birleştirdi. irak ve şam islam devleti, temmuz 2013’te ülkedeki ebu gureyb ve taci hapishanelerine saldırıp 500’den fazla el kaide üyesinin kurtarılması başta olmak üzere etkili eylemlerde bulundu. grup, irak’ın batısı ve suriye’nin kuzey doğusunda geniş alanları kontrolü altında tutuyor.

afganistan-pakistan

el kaide örgütü ile sağlam bağlantılarını muhafaza eden cihatçı hareketler, son yıllarda afganistan ve civar bölgelerinde giderek artan bir büyümeye yaşadı. molla muhammed ömer liderliğindeki taliban hareketi, afganistan’da tekrar hakimiyet kurmak için abd’nin çıkmasını bekliyor. pakistan’da hakimullah mahsud liderliğindeki pakistan talibanı, yine temmuz 2013’te dera ismail han’daki bir hapishaneden 300’den fazla unsurunu kurtardı.

kafkasya, somali, libya, mısır ve tunus

kafkasya’da doku amorov yönetimindeki islam kafkas emirliği, nüfuzunu genişletmeye çalıştı. somali ise muhtar abdurrahman ebu zubeyr emirliğindeki mücahit gençler hareketi (eş şebab) adlı grubun daha sert şekilde dönüşüne sahne oldu.

cihatçı gruplar bilhassa ensar eş şeria, libya’da (kaddafi sonrası) büyüdü. eylül 2012'de libya’daki amerikan büyükelçisi öldürüldü. mısır’da sina yarımadası, en belirginleri kudüs çevresindeki mücahitlerin şura meclisi olmak üzere birçok cihatçı grup için sığınak haline geldi. tunus’ta da ensar eş şeria adıyla bir grup belirdi ve imek örgütüne yakın gruplar da ülkede devletle çatışmaya girdi.

arap devrimleri sürecinin askerileşme, darbe ve kuşatılma suretiyle tökezlemesi, el kaide’nin ideolojik cazibesinin artmasına katkıda bulundu. bu da örgütün üçüncü doğumuna yol açtı. ayrıca lideri usame bin ladin’in öldürülmesi, örgüte boyutların entegrasyonuna dayalı yeni bir yöntemi getirdi. el kaide daha güçlü, ölümcül ve daha yayılmacı bir stratejiyle sonuçlanan bir hediye olmaları itibariyle bu iki tarihi olayı da kullandı. arap ve islam dünyasındaki son tehditler ve eylemler, kaideci boyutların entegrasyon yapısını su yüzüne çıkardı. örgütün bölgesel dalları/şubeleri merkeziyetçi ve ademi merkeziyetçi koşullardan kurtuldu. el kaide ile ortak selefi ve cihatçı ideolojik kökleri paylaşan; uzun vadedeli hedefleri islam hilafeti kurmak, batı hegemonyasını kaldırmak ve israil ile mücadele etmek olan yeni ağlar ve gruplar meydana çıktı.

islami hareketler uzmanı olan hasan ebu haniye, 1963 yılında ürdün’de dünyaya geldi. 'müslüman kardeşler ile iktidar arasındaki ilişki paradoksu', 'ürdün’deki islami hareketlerin gözünde kadın ve siyaset' ve ‘ürdün’de cihatçı selefilik’ gibi kitaplara imza atan haniye, arapça medya organları için analizler kaleme alıyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Hasan Ebu Haniye

islami hareketler uzmanı ürdünlü yazar. 1963 doğumlu. ‘müslüman kardeşler ile iktidar arasındaki ilişki paradoksu’, ‘ürdün’deki islami hareketlerin gözünde kadın ve siyaset’ ve ‘ürdün’de cihatçı selefilik’ gibi kitapları bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;