Görüş

Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı riskli bir hamle

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olması, hem kendisi hem de AKP için son derece riskli bir kumar. Erdoğan, Çankaya'ya çıkarsa, AKP'nin ciddi şekilde zayıf düşmesine yol açabilir. Üstelik kendisini de parti ve devlet işleri üzerindeki gücünü yitirmiş, sınırlı yetkilere sahip bir konumda bulabilir.

AKP'nin kurucularından olan Cumhurbaşkanı Gül'ün, görevi boyunca Başbakan Erdoğan ile zaman zaman yaşadığı görüş ayrılıkları, krize dönüşmedi. [AP]

türkiye'de 30 mart 2014'te düzenlenen yerel seçimlerinden tek bir isim zaferle çıktı: başbakan recep tayyip erdoğan. geri kalan herkes kaybetti, ki buna erdoğan'ın başında bulunduğu adalet ve kalkınma partisi (akp) de dahil.

yerel seçimlere uzanan süreçte siyasi söylemini iyice kişiselleştiren erdoğan, belediye başkanlarını belirlemek için yapılan bu oylamayı adeta kendi tek adam yönetim tarzına yönelik bir halk oylamasına çevirdi. kazandığı ezici seçim zaferini, kendisine cumhurbaşkanlığı yolunun açıldığı şeklinde yorumlayan başbakan, 1 temmuz 2014 günü adaylığını açıkladı.

yapılan anketlerin çoğu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibinin erdoğan olacağını tahmin ediyor. şayet bu tahminler gerçekleşirse, erdoğan yakında türkiye'nin on ikinci (ve doğrudan halk tarafından seçilmiş ilk "sivil") cumhurbaşkanı olarak çankaya'ya çıkacak. bu, başbakan ve taraftarlarının kulağına hoş geliyor olabilir, ama neticesi pek öyle olmayabilir.

lider ve "mağdur" erdoğan

türk siyaseti, mart 2014 yerel seçimlerine giden on ayda iki önemli kriz yaşadı:

1) mayıs-haziran 2013'teki gezi parkı gösterileri.

2) akp hükümetinin önde gelen bazı bakanları ve onların yakınlarının da adının karıştığı, 17 aralık yolsuzluk skandalı.

erdoğan, güçlü ve popülist bir lider. en kuvvetli noktası, hem yerel ve bölgesel siyasetin hem de gündelik konuşmaların ajandasını belirleme konusunda son derece usta olması. erdoğan gündemi belirler; muhalefet, medya ve toplumun geri kalanı da uysalca bunu takip eder.

ancak arap baharı, suriye'deki iç savaş, mısır'daki darbe ve özellikle de gezi olaylarıyla birlikte erdoğan, kendisini alışık olmadığı sularda buldu. artık erdoğan sürücü koltuğunda değildi. gündemi başkaları beliriyor; erdoğan da pasif bir şekilde istanbul, şam ve kahire sokaklarında yaşananlara tepki gösteriyordu ki, çoğu zaman bunda da geç kalıyordu. aynı şekilde, 17 aralık skandalında da gündemi belirleyen, manşetlere çıkan başbakan değil, emniyet müdürleri ve savcılar oldu.

mağduriyet söylemi ve siyasi söylemin şahsileştirilmesiyle birlikte, erdoğan'ın kişisel özellikleri ve karizması, akp'nin otoritesinden daha fazla öne çıkararak, partinin kurumsallığını kaybetmesinde etkili oldu. 

by Yüksel Sezgin

gündem belirleyen lider konumunu kaybetmek, erdoğan'ı hüsrana uğratıp öfkelendirdi; zihnini bulandırdı ve giderek daha dar görüşlü ve şüpheci bir hale gelmesine neden oldu. buna bağlı olarak, siyaset tarzı da gittikçe tartışmalı ve kutuplaştırıcı bir şekle büründü.

erdoğan, konuşma ve politikaları ile türk toplumunun farklı kesimlerini yabancılaştırdı. her olayı ve her gelişmeyi, şahsına ve ailesine yönelik bir saldırı olarak görüyordu. karşısındaki "düşman" hemen hemen her gün değişiyordu. bir gün, twitter yasağını kaldırdığı için anayasa mahkemesi'ni "gayri milli" olmakla eleştiriyor; başka bir gün ise merkez bankası başkanı'nı hükümetin politikalarını baltalayarak "faiz lobisine" hizmet etmekle suçluyordu. değişmeyen tek şey vardı ki, "mağdur" her zaman erdoğan'dı.

son yıllarda mağduriyet anlatısı ve siyasi söylemin şahsileştirilmesiyle beraber erdoğan'ın kişisel özellikleri ve karizması, akp'nin otoritesinden daha fazla öne çıkararak partinin kurumsallığını giderek yitirmesine yol açtı. öyle ki, parti bir nevi "erdoğan severler kulübü" halini aldı. erdoğan'ı yücelten, peygamberleştiren, tanrılaştıran sözler söylemek, yerel teşkilat liderleri ve milletvekilleri arasında yaygın bir uygulama haline geldi.

mesela; akp düzce milletvekili fevai arslan'a göre erdoğan, allah'ın bütün vasıflarını toplamış bir liderdi. akp aydın il başkanı ismail hakkı eser de 2010 yılındaki bir konuşmasında, "başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir." ifadesini kullandı. liderleri erdoğan uğruna ölmeye, şehit olmaya hazır olduklarını beyan eden pek çok akp mensubu ortaya çıktı.

lider partisi

akp'de süregelen bu lider kültü göz önüne alınırsa, partinin erdoğan'dan sonraki geleceği oldukça belirsiz görünüyor. pek çok taraftarı, erdoğan'sız bir akp düşünemiyor. onlar için akp, erdoğan; erdoğan, akp demek.

söz konusu açıdan bakıldığında, erdoğan'ın 10 ağustos 2014'te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma kararı son derece riskli. hatta bu kararından ileride pişmanlık bile duyabilir. zira çankaya köşkü'ne çıktığı takdirde erdoğan'ın, 2003 yılında başbakanlık koltuğuna oturarak elde ettiği engin yetki ve nüfuzu kaybetmesi kuvvetle muhtemel.

bunun da pek çok sebebi var. birincisi; erdoğan, partisinin mecliste yeterli çoğunluğa sahip olmaması nedeniyle şu ana dek yeni anayasanın hazırlanarak parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilmesini sağlayamadı.

ikincisi; nispi temsile dayalı mevcut seçim sistemini değiştirip, "en çok oyu alan seçilir" ilkesine dayalı çoğunlukçu seçim sistemini getiremedi. eğer bunu yapabilseydi akp, 2015 genel seçimlerinde nitelikli çoğunluk elde edebilirdi. lakin anayasaya göre, bu yeni seçim sisteminin 2015 seçimlerinde geçerli olabilmesi için en geç haziran 2014 tarihine kadar kabul edilmiş olması gerekiyordu. dolayısıyla erdoğan cumhurbaşkanlığına seçildiği takdirde, mevcut anayasa çerçevesinde tc cumhurbaşkanı'na verilmiş nispeten sınırlı güç ve yetkilere razı olmak zorunda kalacak gibi görünüyor.

mevcut anayasaya göre cumhurbaşkanı hükümet politikalarından sorumlu olmadığından, erdoğan, başarısızlığa uğrayan her politikanın faturasını hükümete kesecek; bu da akp'yi zayıf düşürecektir.

by Yüksel Sezgin

türkiye'nin mevcut siyasi sisteminde hükümete cumhurbaşkanı değil, başbakan liderlik ediyor. anayasayı, aynı anda hükümetin ve devletin başı olabileceği şekilde yeniden yazmasının belki de hiç mümkün olmayacağını fark eden erdoğan, taraftarlarına "protokol" cumhurbaşkanı değil; yollar, köprüler yapan, "terleyen" bir cumhurbaşkanı olmak istediğini söyledi.

mevcut anayasaya göre, cumhurbaşkanın bu tür bir rolü ve görevi bulunmuyor. bu da demek oluyor ki, "cumhurbaşkanı erdoğan"ın, hükümetin gündelik politikasına yön vermeye devam edebilmesi için hükümetin başına, akp ve devlet işleri üzerindeki mutlak gücünü korumasını sağlayabilecek kukla bir başbakan getirmesi gerekecek.

bu bağlamda, akp iç tüzüğüne göre, üstü üste üç dönem milletvekilliği yapmış parti mensuplarının, gelecek genel seçimlerde aday olamayacağının altını çizmekte fayda var. içinde bulunduğumuz (2011-2015) yasama dönemi, akp'nin parlamentodaki üçüncü dönemi. yani akp'nin kuruluşunda erdoğan'ın yanında yer almış, bakanlık görevlerinde bulunmuş partinin etkili isimleri, 2015 itibarıyla artık milletvekili sıfatını kaybetmiş olacak.

bu da erdoğan'a, partiyi kendisi gibi akp'nin kurucularından olan cumhurbaşkanı abdullah gül'ü destekleyenlerden arındırma şansı verecek. başbakan, böylelikle akp'yi önümüzdeki 5-10 yıllık süreçte kendisine hizmet edecek, tecrübesiz fakat sadık isimlerle doldurmak suretiyle bir sonraki kabinenin kendisine tamamen bağlı olmasını teminat altına alabilecek.

bu senaryonun gerçekleşmesi son derece muhtemel olmakla birlikte, hem erdoğan hem de akp açısından oldukça büyük bir risk de teşkil ediyor. şayet erdoğan bu stratejiyi uygularsa, parti üzerindeki kontrolü dolaylı olur. günlük parti işlerinin yönetimi konusunda vekil isimlere bel bağlamak durumunda kalır.

siyasette daima bir asil-vekil sorunu vardır. vekiller, kimi zaman sorumluluğu üzerlerinden atabilir veya daha da önemlisi, zamanla tercih ve menfaatleri, asilinkilerle farklılık gösterebilir. dolayısıyla bu modelin erdoğan açısından en etkili ve güvenilir sonuçları vereceğinin garantisi yok.

o noktada bir de başarısız politikalardan kimin sorumlu olacağı sorusu akla geliyor. elbette mevcut anayasaya göre cumhurbaşkanının bir sorumluluğu bulunmaması nedeniyle erdoğan, başarısızlığa uğrayan her politikanın faturasını hükümete kesecek. bu da akp'yi zayıflatıp gelecek seçimlerdeki başarı şansını ciddi şekilde düşürecektir.

böyle bir şey gerçekleşirse, durumdan memnun olmayan gül destekçileri ve üç dönem kuralı yüzünden parlamento dışında kalanlar, akp'den ayrılıp, bir süredir erdoğan ile arası açık olan cumhurbaşkanı gül'ün liderliğinde kendi partilerini kurma yoluna gidebilirler. en kötü senaryo ise zayıflayan akp'nin seçimleri kaybetmesi ve yerine gelecek hükümetin, erdoğan hakkında yolsuzluk soruşturması açma kararı alarak onu istifaya zorlaması olabilir.

erdoğan'ın bir alternatifi var. 2015 seçimlerine kadar geçici olarak bir başbakan atayıp daha sonra abdullah gül'ün başbakanlık ve parti başkanlığını üstlenmesini sağlayabilir. ancak bu durumda devlet ve parti işleri üzerindeki denetimini koruyamaz.

ülkenin son yıllarda erdoğan iktidarı altındaki gidişatından memnun olmayan gül, erdoğan'ın yetkilerini genişletmesine izin vermese de, cumhurbaşkanlığı makamında "dokunulmaz" şekilde kalmasına itiraz etmez. bu durumda akp, bir ya da iki dönem daha siyasi gücünü korurken, erdoğan – her ne kadar artık eskisine göre dışarıda kalacak olsa da – kısıtlı yetkileriyle cumhurbaşkanlığı görevini sürdürür ve olası yolsuzluk suçlamalarından da tamamen muaf kalır.

her halükarda cumhurbaşkanlığı, gerek başbakan gerekse de akp için son derece riskli bir kumar.

yüksel sezgin, syracuse üniversitesi maxwell kamu ilişkileri fakültesi öğretim üyesi.

twitter'dan takip edin: @yukselsezgin

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yüksel Sezgin

syracuse üniversitesi maxwell kamu ilişkileri fakültesi öğretim üyesi.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;