Görüş

Hamas-Fetih Anlaşması ve Türkiye-İsrail ilişkilerine yansıması

Hem Hamas hem de Fetih, kontrollerindeki bölgelerde sıkıntılarla yüz yüze. Hamas, İsrail'in varlığını kabul etmemeyi sürdürse de son dönemde çatışma çıkaracak hamlelerden kaçınmaya özen gösteriyor. Nitekim son iki yıldır Gazze'den İsrail'e yönelik eylemlerin çoğunu Hamas değil diğer Filistinli gruplar gerçekleştirdi.

Hamas ile Fetih arasında ortak hükümet anlaşmasına İsrail Filistin ile müzakereleri askıya alarak tepki vermişti. [Fotoğraf: AP-Arşiv]

filistin’de hamas (islami direniş hareketi) ile fetih (filistin kurtuluş hareketi) arasında 2007 yılından itibaren varlığını sürdüren uzlaşmazlığı sonlanndırması beklenen bir anlaşmaya varıldı. taraflar, 23 nisan 2014 çarşamba akşamı, 5 hafta içinde mahmut abbas liderliğindeki geçici bir teknokrat hükümeti kurulacağını ilan ettiler. söz konusu geçici hükümet, filistin'de gelecek 6 ayda seçim yapılıncaya kadar ülkeyi yönetecek.

en son genel seçimini 2006'da yapabilen filistin'de parlamentonun görev süresi 4 yıl önce dolmuştu. fakat istikrarsızlık ve hamas-fetih anlaşmazlığı yüzünden vakti geldiği halde seçimler yenilenemedi. kaldı ki filistin'de görev süresi dolan tek kurum da parlamento değil.

abbas, filistin yönetimi’nin liderliğine 2005’te seçildi. fakat 4 yıl ile sınırlı görev süresini çoktan doldurmasına rağmen, parlamento seçimleriyle aynı sebeplerden ötürü, başkanlık seçimi de yapılamadı. anlaşmaya yönelik beklentilerin gerçekleşmesi halinde, filistin'i önümüzdeki dönemde bir de başkanlık seçimi bekliyor.

anlaşmanın nedenleri ve zamanlaması

hamas ve fetih arasında 2006 sonunda çıkan çatışmalar, 2007 başında ateşkesle durdurulmuştu. haziran 2007'de hamas'ın gazze'yi ele geçirmesi, iki tarafın sorunlu ilişkisini gerçek anlamda bir kopuşa sürükledi.

2007'den beri filistin'de iki başlı bir yapı hüküm sürüyor. her iki taraf da bir diğerinin meşru olmadığını iddia ediyor. batı şeria ve gazze'deki fiili bölünmüşlük, gündelik hayat kadar barış görüşmelerine de yansıyan bir olgu.

bölünmüşlüğün ortadan kaldırılması için 2008'den itibaren çok sayıda girişime kalkışıldı. en önemlileri 2011 kahire ve 2012 doha anlaşmaları olan bu girişimlerde varılan sonuçlar da bugünkünden farklı değildi. hamas ve fetih liderleri, her iki anlaşma çerçevesinde, geçici bir birlik hükümeti kurulup en kısa sürede seçimlere gidilmesinde uzlaşmışlardı.

ne yazık ki geçtiğimiz 7 yıl boyunca hamas ve fetih arasında varılan her türlü anlaşma ve mutabakat, dahili ve bölgesel dinamiklerin etkisiyle hayata geçirilemeden rafa kalktı. böylesine olumsuz tecrübeler, 23 nisan anlaşması hakkında soru işaretleri doğuruyor. tam bu noktada, 2014 hamas-fetih anlaşması’nı, aynı içerikli öncüllerinden neyin farklı kıldığı sorusu akla geliyor. bu soruya üç olgu çerçevesinde yanıt bulunabilir:

1) bölgesel şartlardaki değişim:. arap baharı'ndan en çok etkilenen aktörlerden biri de hamas oldu. mısır'da ortaya çıkan müslüman kardeşler hareketi’nin filistin kolu konumundaki hamas, 2011'den itibaren mısır'da müslüman kardeşler’in yükselmesiyle birlikte bölgede güçlü bir destek kazandı. suudi arabistan ve katar ile ilişkileri daha da güçlendi.

buna karşılık suriye'de 2011'de başlayan isyan ve iç savaşta muhalefetin yanında yer alması, en önemli destekçilerinden suriye ve iran ile arasının açılmasına yol açtı. sözün kısası hamas, bölgedeki güç dengesinin değişimi sürecinde, suriye-iran ittifakı ile bağını koparıp kendine yeni bir yer edindi.

bu durum 2013 yılının ortalarına kadar devam etti. mayıs 2013'te iran, suriye'deki tavrı nedeniyle hamas'a yaptığı ekonomik yardımları kesti. hamas için asıl zorlu dönemi başlatan ise mısır’da 3 temmuz 2013 günü gerçekleşen darbeydi. mısır'daki yeni hükümet, gazze'ye ağır bir abluka uyguladıktan sonra mart 2014'te hamas’ın mısır'daki tüm faaliyetlerini yasakladı.

yine mart 2014'te suudi arabistan, müslüman kardeşler'i terörist örgütler listesine aldı. her ne kadar hamas bu listede yer almasa da riyad'ın kararı, örgütün liderliğinde büyük tedirginlik yarattı. buna ürdün'ün müslüman kardeşler ve onunla ilişkili kurumlara yönelik sert tavrı da eklendi. tüm bunların neticesinde orta doğu'da hamas'a söylemsel ve maddi düzeyde destek veren sadece iki devlet, katar ve türkiye kaldı. yani orta doğu'daki dengelerin değişimi hamas'ı zayıflattı.

orta doğu'da hamas'a söylemsel ve maddi düzeyde destek veren sadece iki devlet, katar ve türkiye kaldı. yani orta doğu'daki dengelerin değişimi hamas'ı zayıflattı.

by Serhat Erkmen

2) gazze ve batı şeria'daki gelişmeler: hem hamas hem de fetih, kontrollerindeki bölgelerde sıkıntılarla yüz yüze. hamas, israil'in varlığını kabul etmemeyi sürdürse de son dönemde çatışma başlatacak hamlelerden kaçınmaya özen gösteriyor. nitekim son iki yıldır gazze'den israil'e yönelik eylemlerin çoğunu hamas değil diğer filistinli gruplar gerçekleştirdi.

israil'in ekonomik ambargosu altındaki gazze'de yaşam her gün güçleşiyor. bu da hamas'ın gazze'deki popülerliğini ciddi düzeyde azaltıyor. gücünü israil ile çatışmaktan ve yolsuzluklara karşı çıkmasından alan hamas, çatışmasızlık ve yolsuzluk gibi nedenlerle gazze'deki tabanını kaybederken, diğer islami gruplar yükselişe geçiyor.

benzer bir şekilde fetih de batı şeria'da güçlükler yaşıyor. filistinliler, her geçen gün daha fazla ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. buna ek olarak, abd'nin baskısıyla canlandırılan barış görüşmeleri esnasında israil'in, tutukluların salıverme ve yeni yerleşim yerleri inşasını durdurma konusunda verdiği sözleri tutmaması, fetih'in prestijini düşürüyor.

ayrıca, barış sürecinde nihai aşamaya varılması durumunda fetih, hamas olmaksızın barış sürecini hayata geçiremeyeceğinin de farkında. bu nedenle fetih'in şu aşamada en çok ihtiyaç duyduğu şey, filistin halkı nezdinde güven tazelemek. bunun en iyi yolu ise seçimlere gitmek. seçimlerin ardından israil'in karşısına halkın desteğini almış ve yaptığı barışı kabul ettirebilecek bir siyasi aktör olarak çıkabileceğini umuyor.

3) barış görüşmelerinde gelinen aşama: 29 temmuz 2013'te abd'nin baskısıyla israil ile filistin arasındaki barış görüşmeleri yeniden başlamıştı. önceki görüşmelerden farklı olarak 9 ay içinde nihai statü sorunlarının çözülmesini hedefleyen süreçte abd tarafından konulan hedeflere ulaşılamadı. israil'in görüşmelerin yürütülmesi sırasında verdiği sözleri tutmaması, görüşmeleri tıkanma noktasına getirdi.

abd'nin öngördüğü sürenin 29 nisan 2014 tarihinde dolmasından kısa süre önce hamas-fetih anlaşması’nın ilan edilmesi, bu yönüyle taktik bir adım kabul edilebilir. anlaşma, fetih açısından barış görüşmelerinin hayata geçirilmesi için bir gereklilik iken, israil için masadan kalkmanın bahanesi oldu.

nitekim israil başbakanı binyamin netanyahu, 2012 doha anlaşması'na verdiği tepkinin aynısını ortaya koyarak abbas'a açıkça, "ya barışı ya hamas'ı seç!" dedi. hamas-fetih anlaşması’na abd'nin ilk tepkisi çok sert olmadı. başkan barack obama'nın '(müzakerelerde) kısa bir duraklamanın yararlı olabileceği yönündeki sözleri, abd'nin 29 nisan'a kadar bir sonuç çıkmayacağını düşündüğü ve hamas-fetih anlaşması’nı bir erteleme nedeni olarak kullanmak istediğini gösteriyor.

anlaşmanın türkiye-israil ilişkilerine yansıması

ankara, hamas-fetih anlaşması'nı memnuniyetle karşıladığını açıkladı (açıklamanın orijinal metni). türkiye'nin öteden beri dillendirdiği 'filistin'deki iki başlılığın sona ermesi gerektiği' doğrultusundaki söylemi dikkate alınırsa, ankara'nın uzlaşıdan memnun olması son derece doğal. 

türkiye'nin, filistin'in seçilmiş hükümet olarak hamas'ı tanıması ve onunla sıcak ilişki kurmasının fetih'te rahatsızlık yarattığına şüphe yok. ankara'nın filistinliler arasındaki arabuluculuk çabaları, fetih’in rahatsızlığından dolayı sonuçsuz kalmıştı.

iki tarafın anlaşması, türkiye-filistin ilişkilerinde yeni bir sayfa açabilir. anlaşmayla birlikte filistin'in ihtiyaç duyduğu diplomatik ve ekonomik yardımı sağlayacak ülkelerden biri de türkiye olabilir. ancak hamas-fetih anlaşması, türkiye'nin sadece filistinli taraflarla ilişkilerini değil israil ile ilişkilerini de etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir.

bilindiği gibi türkiye-israil ilişkileri, 2009'dan beri ciddi bir gerileme yaşıyor. iki ülke arasında, israil'in aralık 2008-ocak 2009’daki dökme kurşun operasyonu öncesinde türkiye'yi yanıltmasıyla başlayan ve daha sonra davos'taki "one minute" olayı ile artan gerginlik, mayıs 2010'daki mavi marmara saldırısıyla krize dönüştü.

krizin akabinde türkiye, israil ile ilişkilerin düzelmesi için gerekli şartlar arasında tazminat ve özür yanında gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılmasını da saymıştı. ama israil'in mart 2013’te gelen özrü sonrası ankara, ablukaya dair açıklama yapmadı. iki ülke ilişkilerinin canlandırılması için tarafların israil'in ödeyeceği tazminat üzerinde kısa sürede anlaşacağı, türkiye'de 30 mart 2014 yerel seçimlerinden kısa süre önce gündeme gelmişti.

hamas-fetih anlaşması’na israil'in vereceği tepki, ankara-tel aviv yakınlaşmasının önünü tıkayabilir. 1990’ların tersine son yıllarda türkiye'nin filistin politikası, israil ile ilişkilerinden etkilenmiyor. tersine, türkiye-israil ilişkilerinde filistin’in önemli belirleyicilerden biri haline geldiği görülüyor.

netanyahu yönetiminin bir filistin birlik hükümeti kurulmasının karşısında yer alan tavrı, barış görüşmelerinin tamamen durmasına varırsa, türkiye-israil ilişkilerinde bir ilerleme gerçekleşmesi zorlaşır. üstelik israil-filistin barış süreçlerinde her büyük hayal kırıklığından sonra yaşandığı gibi, hamas-fetih birlik hükümeti kurulduktan sonra da israil yine filistin'e saldırırsa, türkiye-israil ilişkilerinde beklenen düzelme bir başka bahara kalacaktır.

serhat erkmen, ahi evran üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve 21.yy türkiye enstitüsü ortadoğu ve afrika masası başkanı. ümit özdağ ve sedat laçiner ile birlikte 'irak krizi (2002-2003)' kitabını derleyen erkmen21. yüzyılda sosyal bilimler dergisi'nin editörlüğünü yürütüyor.

twitter'dan takip edin: @serhaterkmen

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Serhat Erkmen

ahi evran üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve 21.yy türkiye enstitüsü ortadoğu ve afrika masası başkanı. doktorasını ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü'nde tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;