Görüş

İran: Değişim mi dönüşüm mü?

Batı’ya karşı bir eylem olan devrim dün şeytan olarak tanımladıklarını zamanla melek statüsüne taşımak durumunda kaldı. Ancak yapılan anlaşma İran’ın Ortadoğu'da belirli noktaların bölgesel liderliğine soyunmasının önünü açtı. Doç.Dr.Bekir Günay Al Jazeera için yazdı.

İran ve 5+1 ülkeleri nükleer müzakerelerde anlaştı. [Fotoğraf: Reuters]

1 şubat 1979’da humeyni'nin tahran'a inmesiyle iran'da 20.yy'ın son devrimi de başlamış oldu. devrim tahran sokaklarına mutluluk getirirken, batı bulvarlarına da belirsizlik getirdi. bu hareket başta abd olmak üzere tüm batı toplumlarını derinden sarstı. devrim sonrası “şeytan abd, rusya, çin” gibi yeni kavramlar geliştiren humeyni yönetimindeki iran'ın batılı değerlere karşıtlığı yanında alternatif olma çabaları 5-10 yıl içinde kendi içinde sıkışmış bir iran fotoğrafını karşımıza çıkardı.

abd bir iki yıl içinde ilk şoku atlattıktan sonra irak'ı, iran ile savaşması konusunda desteklemeye başladı ve 30 yıl sürecek ambargo süreciyle iran için yalnız günler başladı. abd iran'ı iç karışıklık, etnik isyanlar ve ambargo uygulaması ile sistem dışına itip, yalnızlaştırma politikasını izledi.

eski şeytanlar melek oldu

petrole dayalı ekonomiye sahip olan iran'ın, humeyni sonrası rejimini muhafaza etmek için dış düşman tehdidini statükoyu korumaya harcaması, giderek artan ekonomik sıkıntılar, varlık içinde yokluk durumları, mollaları 2000'lerin başı itibariyle batı ile iletişim kanalları açmanın yollarını aramaya itti.

nükleer anlaşma sonrası ambargoların kalkmasıyla 3-4 yıl içinde iran’da toplumsal değişimin sinyallerini görmek mümkün olacaktır. 

by Bekir Günay

iran’daki her cumhurbaşkanı (rafsancani, hatemi) seçimi, batı için iran'ı sisteme entegre etmek için bir fırsat olarak görüldü. molla rejimi, ekonomik sıkıntılara karşı büyük şeytanları taşlayarak sistemi muhafaza etmeye çalıştı. ahmedinejad zamanında uranyum zenginleştirme programı, iran filmini başka bir sonuca taşıdı. iran'ın batı’ya karşı “islam bombası” oluşturma teşebbüsünde çin ve rusya'nın desteklemesiyle iran’da söylem değişimi başladı. çin ve rusya reel politik söylem çerçevesinden hareketle “şeytanlıktan çıkarılıp melek safına” sokuldu.

2015’de başlayan 5+1 görüşmeleri sonucu iran'ın uranyum zenginleştirme programı kontrol altına alındı. böylece iran'ı batı sisteminin içerisine alma hamlesi de atılmış oldu.

nükleer görüşmelerde öne çıkan konu teknik fasıl da olsa, acaba mevcut tabloyu 1945’te kurulan batı tarzındaki uluslararası ilişkiler sisteminde sınıfı terk etmiş bir öğrencinin hırpalanarak yeniden sınıfa alınması olarak da okumak mümkün mü? iran rejimi bu süreç değişim mi yoksa bir dönüşüm mü?

bu soruların cevapları iran'daki muhtemel iç ve dış gelişmeleri şekillendirecek. iç gelişmelerdeki en büyük problem, rejimin kademeli olarak değişme tehdidi.

toplumsal değişimin sinyalleri görülebilir

abd petrol şirketlerinin obama'yı ikna ederek tarihi karara imza attırmasındaki en büyük etken, 30 yıldır atıl kalan iran petrol ve doğalgaz rezervlerini batı piyasalarına ulaştırma talebi oldu. bununla beraber devrim öncesi batılı şirketlerin iran piyasasına hâkim olmaları ve piyasayı tanımaları sebebiyle bu şirketlerin hızla entegre olup piyasaya hâkim olacaklarını tahmin etmek zor değil.

öte yandan bu şirketlerle beraber giyimden eğlence sektörüne kadar tüm batılı şirketlerin iran pazarına girme hamlelerinin kademeli olarak artacağı da ortada. ambargonun kalkmasıyla birlikte gelecek paranın iran ekonomisine yapacağı olumlu katkıya paralel olarak ülkede kişi başına düşen gelir de artacak. dolayısıyla yaşam standartlarındaki değişim batı tarzı hayata özenti ile birleştikten sonra önümüzdeki 3-4 yıl içinde iran’da toplumsal değişimin sinyallerini görmek kaçınılmaz olacaktır.

molla rejimi tavrını değiştirecek mi?

bu değişimi muhtemelen hesaplayan dini lider hamaney'in 2015 haziran ayında 5+1 görüşmelerinin nihayetlendiğinde “daha ortada bir şey yok” şeklindeki açıklamaları, adeta “kontrol bende” mesajı veriyordu.

doğal gelişmeler akan bir nehir gibidir yolunu sonunda bulur. bu süreçte molla rejimi baskı yerine genç kuşakların taleplerini almaya, yaşam standartlarını yükseltmeye, toplumu kucaklayıcı üsluba geri dönmediği takdirde kaçınılmaz sonla karşılaşması mukadder gibi görünüyor.

öte yandan batı’ya karşı humeyni ile birlikte bir tutum sergileyen islam dünyasındaki, özellikle de islamcı gruplar indindeki iran sempatisinin tamamen bittiğinin söylenebileceği  bir sürece girildi. başka bir deyişle batı kendine karşı tüm paradigmaları teker teker saf dışı ederek, en azından siyasal söylem kulvarında 21.yüzyıla rakipsiz girme hamlesini de yapıyor.

değişim ve dönüşüm denklemi ilerleyen zamanlarda en çok sorgulanan temel problem olarak iran'ın hep karşısında duracak. demokratikleşme, insan ve azınlıkların haklarının korunması gibi değerler konusunda iran'ın giderek artan bir şekilde sorgulanmaya muhatap olacağı görülüyor.

bölgesel liderliğine soyunmasının önü açıldı

peki, nükleer anlaşmasıyla kazanılan sonuçlar nedir? politikadaki çıkarımlar hakkında yorum yaparken ‘şimdilik’ kaydını düşmekte fayda var.

dış politikada özellikle son 5 yıldır ciddi bir iran gücünün ortadoğu coğrafyasında hissedildiğini söylemek mümkün. yemen’de, irak’ta, suriye’de, lübnan’da iran'ın siyasi nüfuzunun artmasıyla sünni dünyasının şii kıskacına alındığı görülüyor. tabii bu konudaki hamleleri de sadece iran diplomasinin başarı hanesine yazmak mümkün değil. zira abd'nin özellikle 2010’dan sonra 5+1 görüşmelerinde, sonuç odaklı hamleleri neticesinde kademeli olarak iran'a “yol” verdiği görülüyor. bununla beraber şii karşıtlığı olarak bilinen işid faktörü de iran'ı frenledi.

yıllarca iran’ın çilesini çekmiş bir ülke olarak türkiye, son gelişmeler sonrasında iran dış politikasında ayrıcalıklı bir konuma gelmeyi beklerken tam tersi bir tavır ile karşılaştı.

by Bekir Günay

bu süreçte türkiye'nin yalnızlaştırılması, israil'in ve suudi arabistan'ın güvenlik endişelerinin giderilmesi ile abd başkanı barack obama'nın etkin politikaları da iran'ın batı sistemine entegre edilmesi karşılığında ortadoğu'da belirli noktaların bölgesel liderliğine soyunmasının önünü açtı. sadece abd değil, almanya, rusya ve fransa'nın da bu sonuca ikna olduğunu görüyoruz.

zarifi türkiye’ye neden gelmedi?

geçtiğimiz hafta iran dışişleri bakanı muhammed cevad zarif’in türkiye ziyaretini son anda iptal etmesi bunun bir göstergesi. aslında iranlı bakanın türkiye’ye gelmemesinde iki etken ön plana çıkabilir. bunlardan ilki, iran basınında türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan hakkında çıkan yazılar. bu yazılar türkiye’yi rahatsız ediyordu. bu konuda iran’a baskılar vardı. zarif’in ziyaretini iptal etmesi, iran’ın yapılan baskılara boyun eğmemesi şeklinde yorumlanabilir.

bir diğer etken ise iran’ın batı ile yaptığı nükleer anlaşması sonrasında türkiye’yi dışlayan bir politika izlemeye başlaması sonrasında gelişen türkiye’nin tutumu. yıllarca iran’ın çilesini çekmiş bir ülke olarak türkiye, son gelişmeler sonrasında iran dış politikasında ayrıcalıklı bir konuma gelmeyi beklerken tam tersi bir tavır ile karşılaştı. bu da türkiye tarafından pek de olumlu karşılanmadı. zira zarif’in ankara ziyareti sırasında cumhurbaşkanı erdoğan’ın istanbul’da olması nedeniyle görüşememeleri, erdoğan’ın zarif’e randevu vermemesi olarak yorumlandı.

sonuç olarak tüm bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda eldeki bazı verileri daha net bir şekilde değerlendirmek mümkün. iran açısından ambargo kaldırılmış, bölgesel liderlik rolü kazanılmış, yeni siyasi hamlelerin yolu açılmış, ülkedeki ekonomik kalkınma ile birlikte artacak petrol gelirleriyle yaşam standardındaki artışlar da hesaplanarak somut sonuçlar elde edilmiş denebilir.

bunlara karşılık iran kendi rejimini, paradigmasını, yeni jenerasyonunu kademeli olarak batı’ya açmıştır. semboller ekseninde olaya bakıldığında iran’ın “büyük şeytan” ile anlaşarak safını değiştirdiği söylenebilir. iran'ın, uzlaşma, yozlaşma, dönüşüm, değişim kavramlarından hangisine evirileceğini ise zaman gösterecek.

doç. dr. bekir günay, istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde öğretim üyesi ve hazar strateji enstitüsü siyaset ve sosyal araştırmalar merkezi uzmanı. istanbul üniversitesi tarih bölümü'nden mezun oldu. 1994-2010 yıllarında kocaeli üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde görev yaptı. 2007-2008 yılları arasında abd'de university of north texas'ta misafir öğretim üyesi olarak bulundu. günay’ın ulusal ve uluslararası birçok hakemli dergide yayını ve bildirisi bulunmaktadır.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

 

Bekir Günay

doç. dr. bekir günay, istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde öğretim üyesi ve hazar strateji enstitüsü siyaset ve sosyal araştırmalar merkezi uzmanı. istanbul üniversitesi tarih bölümü'nden mezun oldu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;