Görüş

İşgal bitmeden Filistin'de çatışma bitmez

Hamas’ın ambargonun kaldırılması ve yeniden tutuklanan Filistinlilerin özgürlüğünü talep eden ateşkes talepleri gayet makuldür. Gazze’deki sivil halka yavaş ölüm getiren ambargo ve abluka kalkmadan, Gazze’de yeni bir çatışma engellenemez. Uluslararası toplum, İsrail’i işgale son vermeye zorlamalıdır. Filistin topraklarına barış ancak bu yolla gelebilir.

İsrail'in karadan, havadan ve denizden saldırısına maruz kalan Gazze'da insanlar ölürken, dünya olanları seyretmekle yetiniyor. [Reuters]

gazze şeridi, iki sene aradan sonra yine israil tarafından bombalanıyor. çoğunluğu sivil 500’ü aşkın filistinli hayatını kaybetti. bu satırlar yazılırken israil saldırısı ve filistinli direniş örgütlerinin karşılık vermesiyle yaşanan çatışmalar sürüyordu. hiç karmaşıklaştırmaya gerek yok, sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: israil’in filistinlilerin bir ulus olarak self-determinasyon hakkını tanımaması ve 1967 sınırları ötesindeki işgalini devam ettirmek istemesi, şu anda yaşanan çatışmanın ana sebebidir. 1993-oslo anlaşması’ndan beri uluslararası toplum ve medya, filistin’deki durum için işgal kelimesini kullanmayarak israil işgalini meşrulaştırılıp olağanlaştırıyor. işgalden kurtulmayı amaçlayan filistin direnişi, yahudiler ile filistinliler arasında yüz senedir süren mücadeleye atıf yapılarak gündem dışı tutuluyor. oysa filistin’de işgal bitmedi. bunu kaçıran hiçbir analiz, hakikati yansıtamaz.

birleşmiş milletler filistinli mültecilere yardım ajansı (unrwa) kayıtlarına göre, 1948’de israil tarafından yerinden yurdundan edilen 750.000 filistinli mültecinin sayısı, bugün 5 milyon civarında. gazze şeridi denen dünyanın en büyük açık hava hapishanesinin 1,8 milyonluk nüfusunun çoğu da bu mültecilerden oluşuyor. israil, 1967 yılında, tarihi filistin’in geri kalanıyla birlikte, burayı da işgal etmişti. 2005’e gelindiğinde ise demografik gerekçelerle gazze’deki yahudi yerleşimlerini boşalttı ve askerlerini çekti. ancak gazze’deki israil işgali, mısır ile eşgüdüm içerisinde denizden, karadan ve havadan uygulanan abluka ile şekil değiştirerek devam etti.

gazze’de 2006’da yapılan ulusal seçimleri kazanan hamas’ın hükümet kurması, israil ve batılı ülkeler tarafından engellendi. bunun üzerine hamas, 2007 yılında gazze şeridi’nde yönetimi zorla ele geçirdi. israil’in buna karşı geliştirdiği sıkı abluka ve ambargo politikası, bu küçük toprak parçasında yaşayan tüm nüfusun kolektif olarak cezalandırılması anlamına geliyordu. iyice sıkışan hamas ve diğer direniş örgütlerinin buna cevabı, ablukayı kırmak ve diplomatik girişimlerin önünü açmak için sınırlı menzile ve tahrip gücüne sahip roketleri israil’e yollamak oldu.

burada taraflar arasındaki ölçek farkının altı mutlaka çizilmeli. bir yanda çok sınırlı kapasiteye sahip milis güçleri, diğer yanda dünyanın en gelişmiş ve nükleer güce de sahip ordularından birisi bulunuyordu. bir halkı topyekûn cezalandırma aracı olan ambargoyu delmeye uğraşan direniş örgütlerine karşı 2008 sonunda israil yoğun bir saldırıya girişti. gazze şeridi, 2012’de tekrar israil hava saldırılarına göğüs germek zorunda kaldı. bu saldırılarda, çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 2000’e yakın insan hayatını kaybetti. israil’in kayıpları ise bunun yüzde biriydi. üstelik israil ve abd işbirliğiyle geliştirilen demir kubbe füzesavar sistemi, bu roketlerin çoğunluğunu havadayken vuruyordu. askeri güçler arasındaki dengesizlikte ise hiçbir değişiklik yok.

israil ile filistinli direnişçiler arasındaki ölçek farkının altı mutlaka çizilmeli. bir yanda çok sınırlı kapasiteye sahip milis güçleri, diğer yanda dünyanın en gelişmiş ve nükleer güce de sahip ordularından birisi var. 

by Erhan Keleşoğlu

gazze şeridi, 2011’de mısır’da hüsnü mübarek’in devrilmesinden sonra refah sınır kapısı’nın kontrollü olarak açılmasıyla nispeten ferahlamıştı. burada seçimle işbaşına gelen müslüman kardeşler kökenli cumhurbaşkanı muhammed mursi’nin de kapıları açmaya cesaret edemediğinin altını çizelim. lakin mısır’da general abdulfettah sisi’nin 3 temmuz 2013’teki iktidarı devralıp müslüman kardeşler’i tasfiye etmesi ve onların filistin kolu olan hamas’a karşı husumeti, ablukanın tekrar sıkılaşmasını sağladı.

bölünmüş filistin

filistin ulusal hareketi ise 2007’den beri siyasal olduğu kadar ülkesel ve örgütsel olarak da ikiye bölünmüş durumda. filistin yönetimi’nin devam ettiği batı şeria’da seküler milliyetçi fetih hâkim. fetih ile gazze’de yönetimi devralan hamas’ı bir araya getirmek için aralarında türkiye’nin de olduğu çeşitli arabulucular devreye girdi, pek çok defa uzlaşmaya varıldı fakat hayata geçirilemedi. nihayetinde nisan 2014’te taraflar ulusal birlik hükümeti kurma konusunda anlaştılar.

burada başat unsur, başta mısır olmak üzere, tüm arap dünyasında güç kaybeden müslüman kardeşler siyasetinin parçası hamas’ın yalıtılmışlığıydı. mısır’da mursi yönetimi devrilmiş; hamas’ın iran-suriye-hizbullah ekseni ile var olan uyumlu ilişkisi, 2011’de başlayan suriye krizinde rejim karşıtı tarafta yer almasıyla bozulmuştu. beraber hareket edilen katar ve türkiye’nin ortadoğu politikaları, suriye özelinde tökezlemiş; bu iki önemli destekçisinin güç yitirmesi, hamas’ı daha da zayıflatmıştı.

tüm bunlardan dolayı hamas, altı ay içinde seçimlerin yapılması ve refah sınır kapısı’nın açılması şartıyla fetih ile anlaştı. haziran 2014’te kurulan hükümet, israil tarafından “terörist unsur” hamas’ı içerdiği gerekçesiyle tanınmadı; halbuki teknokratlardan oluşturulan hükümette hamas’tan bir bakan yoktu. filistin devlet başkanı mahmud abbas, birlik hükümetinin, batılıların diplomatik ilişki için şart koştuğu üzere israil’i tanıma, şiddetten feragat etme ve önceden imzalanmış anlaşmalara saygılı olma taahhütlünün arkasında olduğunu açıkladı.

abbas'ın açıklaması, hamas’ın taviz verdiğinin işaretiydi. gelişmelerden memnuniyet duyduğunu ve yeni hükümetle ilişkiye geçeceğini bildiren abd’nin tutumu, binyamin netanyahu ile barack obama yönetleri arasında yeni bir krize neden oldu. yaklaşık bir hafta sonra israil’de üç yahudi yerleşimci gencin kaçırılması, gündemin tamamen değişmesiyle sonuçlandı.

israil ise filistin birlik hükümetinin kurulmasından önce 2007’den beri filistinliler arasında yaşanan ayrılığın rehavetini yaşıyordu. filistin yönetimi ile kendi güvenliğinin tedariki ve batı şeria’daki statükonun devamına dayanan pragmatik bir ilişki sürdürürken, nihai barış müzakerelerinin filistin tarafının bölünmüşlüğü sebebiyle yürütülemediği iddiasına yaslanıyordu. bu arada yeni yahudi yerleşimleri inşa ediliyor, oslo’dan sonra dünya gündeminden düşen “işgal” olgusu ise filistinlilerin gündelik yaşamındaki yerini koruyordu. saldırgan yerleşimciler, sökülen zeytin ve narenciye ağaçları, kontrol noktalarında keyfi muamele, aşağılama ve taciz işgalin görünen yüzüydü sadece.

israil başbakanı netanyahu hiçbir zaman iki devletli çözüme inanmadı. esasen işçi partisi’nin iktidarda olduğu dönemde de yerleşim inşaatının sürdüğü göz önüne alındığında, bunun israil’in devlet politikası olduğu aşikârdır. öyleyse israil’in amacı açıktır: filistinlileri mümkün olduğunca bölünmüş tutmak, güçlü bir iradenin ortaya çıkmasına izin vermemek ve filistin yönetimi aracılığıyla işgalin meşrulaştırılıp dönüştürülerek sürmesini sağlamak. hamas-fetih birlik hükümeti, israil’in bu hedefine tehdit oluşturacaktı. tam bu esnada üç yahudi yerleşimci gencin kimlikleri saptanamayan faillerce kaçırılarak öldürülmesi, israil toplumunu filistinliler aleyhine kışkırtan netanyahu’nun elini güçlendirdi.

üç yahudi yerleşimci gencin kimlikleri saptanamayan faillerce kaçırılarak öldürülmesi, israil toplumunu filistinliler aleyhine kışkırtan netanyahu’nun elini güçlendirdi.

by Erhan Keleşoğlu

israilli esir asker gilad şalit anlaşmasıyla hapisten bırakılan filistinliler tekrar tutuklandı; düzenlenen operasyonlarda altı filistinli genç öldürüldü. ayrıca bir filistinli çocuğun israilli faşistlerce yakılarak öldürülmesi, israil yurttaşı filistinliler içerisinde büyük gösterileri ateşledi. israil’in yaptığı anlaşmaları çiğneyerek hapisten bıraktığı insanları tekrar tutuklamasına, gazze’den atılan roketlerle karşılık verildi.

gazze günlerdir israil tarafından bombalanıyor ve israil kara harekâtı aşamasına geçmiş durumda. verilen onca zayiata rağmen gazze’deki filistin direnişinin iradesi bir türlü kırılamadı. hamas ve diğer örgütler, 2006 lübnan savaşı’nda hizbullah’ın izlediğine benzer bir taktikle savaşıyorlar. burada abbas’ın elinin kuvvetlendirilip tekrar sahne alması, israil’in işini kolaylaştırabilir. çünkü bu seferki harekâtının stratejik hedefi olarak tespit edilen tünel alt yapısı ve roket rampalarının imhası pek mümkün olmayabilir.

abbas’ın pozisyonu

abbas hâlâ abd’nin, küresel ve bölgesel çıkarları gereği, israil’i barışa zorlayacağına inanıyor. israil ile güvenlik alanında işbirliğinden vazgeçmeyip amerikan yönetimini gücendirmeme stratejisi uygulayan abbas yönetimine yönelik öfke ise giderek büyüyor. bu öfke, iki nedenden kaynaklanıyor:

1) 1994’te kurulan filistin yönetimi’nin, vaat edildiği üzere işgalin bitmesi ve filistinlilerin özgürce yaşayabilecekleri bir devleti sağlayamaması.

2) filistin yönetimi’nin sağladığı istihdam olanaklarına mahkûm kılınan nüfusun, patronaja dayalı ve yolsuzluğa bulanmış düzenden bıkması.

direniş yerine diplomasi stratejisini öne çıkartan abbas yönetimindeki fetih’in alt kademelerinde de hoşnutsuzluk giderek yükseliyor. bu şartlarda abbas’ın, hamas ile birlik hükümeti kurmayı kabul etmesinin iki nedeni vardı: birincisi; diplomatik açıdan eli güçlenecekti. pazarlık masasında birleşik filistin adına konuşma imkânını yakalayacaktı. ikincisi; böylece önü açılacak yardımlarla gazze’deki halkın desteğini kazanacaktı. mali zorluklar yaşayan, kamu idaresinde çalışan memurların maaşını dahi ödeyemeyen hamas’ı siyaseten saf dışı bırakabilecekti. oysa yaşananlar, kartların yeniden karılmasını gerektirdi. son gelinen aşamada eğer abbas diplomatik maharetini özellikle mısır’ı ikna ederek gösteremezse, durumu filistin iç siyaseti açısından çok parlak görünmüyor.

obama yönetimi, 2013 yılında dışişleri bakanı john kerry’yi filistinliler ve israilliler arasında bir uzlaşmaya varılması için görevlendirmişti. ağustos 2013’te başlayıp dokuz ay süren müzakerelerden sonuç alınamaması üzerine kerry, israil’i yapıcı olmamakla suçlamıştı. ancak abd yönetiminin israil’i orta vadede dahi gözden çıkarması beklenmemeli. bu aşamada kerry’nin mısır ziyareti, önemli büyük önem taşıyor.

sonuç olarak hamas’ın ambargonun kaldırılması ve yeniden tutuklanan filistinlilerin özgürlüğünü talep eden ateşkes talepleri gayet makuldür. gazze’deki sivil halka yavaş ölüm getiren ambargo ve abluka kalkmadan, gazze’de yeni bir çatışmadan kaçınılması mümkün değildir. daha da ötesinde uluslararası toplum, israil’i filistinlilerin haklarını tanımaya ve işgale son vermeye zorlamalıdır. filistin topraklarına barış ancak bu yolla gelebilir. dünyanın dört bir tarafından dillendirilen boykot kampanyası, bu amaç için çok elverişli bir araç işlevi görebilir.

yrd. doç. dr. erhan keleşoğlu, istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. filistin sorunu, arap-israil çatışması, israil iç politikası, ortadoğu siyaseti ve türk dış politikası alanlarında çalışıyor. konuk akademisyen olarak londra üniversitesi’ne bağlı school of oriental and african studies (soas) bünyesinde araştırmalarını sürdüren keleşoğlu'nun, 'israil yurttaşı filistinliler: yurttaşlık, kimlik, siyaset' (bilgi üniversitesi yayınları, 2014) başlıklı bir kitabı bulunuyor. 

twitter'dan takip edin: @erhankelesoglu

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Erhan Keleşoğlu

istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. istanbul üniversitesi sbf uluslararası ilişkiler bölümü’nden mezun oldu. 2008 yılında istanbul üniversitesi sbf’den doktora derecesi aldı, 2009’da yardımcı doçent olarak aynı kurumda ders vermeye başladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;