Görüş

İsrail'in Mescid-i Aksa provokasyonu

İsrail, tahrik edici eylemlerini sürdürürse, şimdilerde sert mesajlar yayınlamakla yetinen bölge hükümetleri, kendi halklarının gazabına uğramamak için başka şekillerde harekete geçmek zorunda kalacaktır. Aksi yönde davranarak halkın bu konudaki öfkesini bastırmaya yönelmek ise İsrail ve Yahudileri hedef alan bir radikalleşme ve şiddete yol açabilir.

Mescid-i Aksa (sağda) ve Kubbetü Sahra'nın içinde yer aldığı kutsal mekan Haremü Şerif, İsrail'in kışkırtıcı eylemlerine sahne oluyor. [Fotoğraf: Reuters]

israil'in sadece son aylardaki eylemleri bile filistinlilere karşı sürekli bir provokasyon stratejisi uyguladığını gösteriyor. ancak burada eş zamanlı değil de, daha ziyade arka arkaya çıkarılan krizlerden bahsediyoruz. 2014 yazında önce batı şeria'ya saldıran, ardından gazze'yi işgal eden israil, şimdilerde doğu kudüs'te bir dizi gerginliğe imza atıyor.

belki de israil'in bu kademeli yaklaşımının ardındaki mantık, o şekilde saldırıların artçı etkilerinin daha iyi kontrol altına alınabileceği ve böylece işgal, sömürgeleştirme ve istimlak konusundaki genel hedeflerin durmadan hayata geçirilebileceği düşüncesidir. fakat bu, bilhassa da doğu kudüs'teki kutsal mekanlar bağlamında, filistinlilerin öfke ve hayal kırıklığını tehlikeli derecede hafife alan, kışkırtıcı bir strateji.

2014 yılı boyunca filistinli, israilli, amerikalı yetkililer ve birleşmiş milletler görevlileri, ufukta yeni bir intifada göründüğüne dair uyarılarını artırmışlardı. israil ise bu uyarılara kulak vermek yerine yeni eylemleriyle filistinlilerin ayaklanma ihtimalini iyice belirginleştiriyor.

israil'in batı şeria ve gazze'deki yıkıcı saldırıları filistinlileri intifada'nın eşiğine getirmişken, doğu kudüs'teki provokasyonlar bardağı taşıran son damla olabilir.

özellikle son haftalarda müslümanların en kutsal mekânları arasında yer alan mescid-i aksa'nın içinde yer aldığı mekân olan haremü şerif'e saldırılarak hakaret edildiğine tanık olduk. keza mekânın kapatıldığı, israilli aşırılık yanlılarının burayı doldurduğu ve müslümanların buradaki ibadetlerine katı yasaklar getirildiğine de...

israilliler, ikinci intifada'yı tetikleyen olayın, dönemin başbakanı ariel şaron'un haremü şerif'e ağır silahlı askerler eşliğinde yaptığı ziyaret olduğunu bu kadar çabuk mu unuttu?

by Şerif Naşaşibi

taş atana hapis cezası

israil, bu yaşananların filistin tarafında yarattığı kaçınılmaz huzursuzluğa, protestoları şiddet kullanarak bastırarak, ev yıkarak, doğu kudüs'te 1.500 yeni yerleşim yeri inşa edileceğini ve kudüs'ün israil'in "ebedi ve bölünmez başkenti" olduğunu açıklayarak yanıt verdi. taş atanların 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngören bir yasa tasarısını da yanıtına ekledi. 

reuters ajansının konuyla alakalı bir haberinde, '[tüm bunların neticesinde] kudüs'ün 2000 yılında başlayan ikinci filistin başkaldırısından bu yana en çalkantılı dönemini yaşadığı' ifade edildi.

israilliler, ikinci intifada'yı tetikleyen olayın, dönemin başbakanı ariel şaron'un haremü şerif'e ağır silahlı askerler eşliğinde yaptığı ziyaret olduğunu bu kadar çabuk mu unuttu? peki buna rağmen, başbakan binyamin netanyahu, tarihin tekerrür etmesinden dolayı kimi suçluyor? elbette, o dönem şaron'un da yaptığı gibi, hamas ve filistin yönetimini.

olayların ardından çıkan karışıklık, işgal altındaki topraklara yayılmış durumda. hamas, haremü şerif'i savunmak için bir "halk ordusu" kurulacağını duyururken, filistin devlet başkanı mahmud abbas, mekânın kapatılmasını, "savaş ilanı ile eşdeğer" bir gelişme olarak nitelendirdi. abbas, mescid-i aksa'nın "eldeki tüm imkânlarla" müdafaa edilmesi gerektiğini de ekledi.

bunlar, geçmişte silahlı direnişe ve yeni bir ayaklanmaya karşı olduğunu ifade etmiş biri için umulmadık derecede sert sözler. belki de abbas, böyle bir başkaldırı önünde duramayacağının farkına vardığı için bu şekilde konuşuyordur.

kudüs'te son yaşanan olaylardan önce, şartların yeni bir intifada için uygun olmadığını inandırıcı bir biçimde öne sürmek mümkündü. zira filistinliler, her ne kadar içinde bulundukları zor durumdan doğal olarak usanmış olsalar da, siyasi ve coğrafi açıdan fazlasıyla bölünmüş durumdaydı. ancak kudüs'teki kutsal mekânlarla ilgili gerilim o kadar yüksek ki, bu durum, daha önce de olduğu gibi, kendiliğinden bir ayaklanmaya ve bahsettiğimiz o mevcut bölünmüşlüklerin geçici olarak bir yana bırakılmasına yol açabilir.

haremü şerif, filistinliler açısından sadece dini değil, milli önemi de bulunan bir simge. bugün duyulan öfke, israil'in 1967 yılında ele geçirip 1980'de yasadışı şekilde ilhak ettiği doğu kudüs'te yıllardır sürdürdüğü ihlallerin bir neticesi. buradaki yerleşim birimlerinin durmadan genişletilmesi, kudüs'ü batı şeria'dan koparırken, pek çok açıdan ayrımcılığa uğrayan filistinlilerin pahasına, kenti yahudileştirmeyi sürdürüyor.

israil'de yükselen aşırıcılık

haremü şerif'in geçmişte maruz kaldığı kundaklama saldırıları ve baskınlar, altında yapılan kazılar, burasının tamamen israil denetimine geçirilmesine ve yıkılarak yerine bir yahudi ibadethanesi yapılmasına yönelik girişimler düşünüldüğünde, bu kutsal mekâna yönelik hassasiyet anlaşılabilir bir şey. aşırı sağa tehlikeli bir kayma gösteren israil toplumunda, bu tür girişimlerin örneklerine giderek daha fazla rastlanır oldu.

dolayısıyla israil'de aşırıcılığın yükselmesinde büyük payı bulunan netanyahu'nun şimdi kalkıp son krizle ilgili olarak milletvekillerine "sorumluluk ve itidal" çağrısında bulunması ironik bir durum.

netanyahu'nun başında bulunduğu hükümetin üyeleri ve partisi likud, netanyahu'ya alenen meydan okuyarak yangına körükle giderken, israilli liderin tutumu iki olasılığa işaret ediyor: netanyahu, ya işleri eskisi gibi yürütürken, diğer yandan da kendisini mantığın sesi gibi göstermeye çalışıyor ya da yarattığı canavar artık kontrolünden çıkmış durumda.

israil'in mescid-i aksa'ya yönelik eylemleri, yalnızca filistinlileri değil, olaylara dair yaygın gösterilerin düzenlendiği müslüman dünyasını da tahrik ediyor.

by Şerif Naşaşibi

israil'in haremü şerif'e yönelik eylemleri, yalnızca filistinlileri değil, olaylara dair yaygın kınama mesajlarının verilip gösterilerin düzenlendiği müslüman dünyasını da tahrik ediyor. bu konuda belki de en çarpıcı gelişme, israil açısından güvenilir bir komşu sayılan ürdün cephesinde yaşandı. ürdün, israil ile 20 yıl önce imzalanan barış antlaşmasından bu yana ilk kez gelişmeleri protesto etmek amacıyla tel aviv büyükelçisini geri çağırdı.

kudüs'ün kendileri açısından "kırmızı çizgi" olduğunu belirten amman, israil'in haremü şerif'teki mevcut durumu değiştirdiği takdirde -haremü şerif'i ürdün himayesine sokan- barış antlaşmasını gözden geçirebilecekleri uyarısında da bulundu.

olayları protesto etmek için toplanan binlerce ürdünlü, antlaşmanın feshedilmesi çağrısında bulundu. netanyahu, haremü şerif'in mevcut durumunu değiştirmeyeceklerine dair güvence verdi. lakin israilli liderin samimiyetine dair anlaşılabilir bir şüphe de yok değil. üstelik ondan sonra göreve gelecek başbakanların aynı görüşte olmama ihtimali de var.

bölge hükümetlerinin tepkisi ise -her zamanki gibi hiçbir şey yapmayacağını bile bile- uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırmak ve o bilindik sert mesajlar yanında boş tehditlerle sınırlı kaldı.

fakat israil'in artık anlaması gereken bir şey var: doğu kudüs'teki provokasyonlar sürdüğü takdirde, hükümetler ya kendi halklarının gazabına uğramamak için harekete geçmek zorunda kalacak ya da halkın öfkesini bastırmaya yönelik girişimleri, israil ve yahudileri ve de dünya genelindeki pek çok kesimin menfaatlerini hedef alan bir radikalleşme ve şiddete yol açacak. öyle görünüyor ki, israil, etkilerinin nerelere uzanabileceğini anlayamadığı bir ateşle oynuyor.

arap dünyası uzmanı şerif naşaşibi, ödüllü bir gazeteci ve analist. al jazeera english, al arabiya news, the national, the middle east dergisi ve middle east eye için düzenli olarak yazılar kaleme alan naşaşibi, ortadoğu konusunda "tarafsız haberciliğe katkılarından dolayı" uluslararası medya konseyi tarafından ödüle layık görüldü.

twitter’dan takip edin: @sharifnash

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Şerif Naşaşibi

Şerif Naşaşibi

arap dünyası uzmanı ödüllü bir gazeteci ve analist. al jazeera english, al arabiya news, the national, the middle east dergisi ve middle east eye için düzenli olarak yazılar kaleme alan naşaşibi, orta doğu konusunda "tarafsız haberciliğe katkılarından dolayı" uluslararası medya konseyi tarafınd Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;