Görüş

Kerry'nin düşüncelerindeki 'Yeni Filistin'

İsrail-Filistin Sorunu'na yaptığı tüm müdahalelerinde daima İsrail'in güvenliğini önceleyerek tarafsız bir tutum sergilemeyen ABD'nin Dışişleri Bakanı John Kerry, Filistinlilerden ve hatta tüm Araplardan, bu devletin Yahudiliğini tanımalarını istiyor.

Kerry, ABD’deki en etkili İsrail lobi kuruluşu AIPAC'in konferansında yaptığı konuşmada,İsrail'in güvenliğinin temel amaçları olduğunu vurguladı. [AFP]

amerikalılar, 1967'den beri arap-islam bölgesinde filistin sorununa çözüm aramak için binlerce keşif ve müzakere turu düzenlemekten sıkılmadılar ve hâlâ bu turlarına devam ediyorlar.

son olarak israil ve filistin yönetimi'nin nihai çözüme doğru yeni bir ufuk girişimi olarak üzerinde anlaşacağı yeni bir çerçeve belirlenmesi konusuna büyük önem veren abd dışişleri bakanı john kerry'nin adı ön plana çıktı. kendisi şu ana kadar başarılı olamadı. ancak görüldüğü üzere bazı konuların ve engellerin üstesinden geldi. hatta 1993 - oslo anlaşması'na benzer yeni bir anlaşmanın kapısını araladı.

amerikalıların özgeçmişi

filistin sorunu'na amerikan müdahalesi, 19. yüzyıl sonunda istanbul'da görev yapan amerikan büyükelçisi'nin, filistin'de binlerce dönümlük tarım arazilerinin yahudilere geçişi yönünde babıali üzerinde baskı kurmasıyla başladı. sonrasında bu müdahaleler devam etti, britanya'nın filistin'in yahudileştirilmesindeki rolünü destekleyen ve dünyanın dört bir yanındaki yüz binlerce yahudi'nin filistin'e göç etmesinde ısrar eden dönemin abd başkanı harry truman döneminde kibir ve küstahlık doruğa çıktı.

filistin sorunu'na amerikan müdahalesi, 19. yüzyıl sonunda istanbul'da görev yapan amerikan büyükelçisi'nin, filistin'de binlerce dönümlük tarım arazilerinin yahudilere geçişi yönünde babıali üzerinde baskı kurmasıyla başladı.

by Abdussettar Kasım

fransa, israil'i kuruluşunun ardından destekleyerek hatta girdi. fakat 1967 arap - israil savaşı sonrası fransızların yerini alan amerikalılar, filistinliler ve arapların aleyhine olacak şekilde israil'e tüm ekonomik, güvenlik, askeri ve siyasi desteklerini sunmaya başladılar.

abd, israil'e arapları kontrol etme imkanı verdi ve onları savaş meydanlarında hezimete uğratmasını güçlü şekilde destekledi. filistinliler, amerikalılardan bir hayır görmediler. keza filistin sorunu'nun durumu, her amerikan müdahalesiyle birlikte biraz daha kötüleşti. zaman geçtikçe amerikalıların hakem veya arabulucu değil, israil-filistin denkleminde taraf oldukları net şekilde görüldü.

amerikalılar, esasen filistinlilerin, arap ve müslümanların düşmanıdırlar. zira tüm güçleriyle israillilerin yanında yer alıyorlar. bu yüzden filistin, yüzölçümü ve filistinlilerin nüfusu itibariyle küçülmeye başladı. abd elbette filistin yönetimi'ne mali destek verdi. lakin bu destekler, hali hazırda siyasi ödünler verilmesi şartına bağlıdır ve bir gün dahi sorunlarla mücadelelerinde filistinlileri güçlendirme amacı taşımamıştır.

kerry'nin düşüncesindeki filistin

1916'daki sömürgeci sykes-picot anlaşması'nda filistin, levant'tan çıkarıldı ve 1922 yılında milletler cemiyeti tarafından yayınlanan mandacılık kararına kaydedildi. böylece levant'ın toprağı ve halkı küçültüldü. filistin halkı da böylece ürdün, lübnan ve küçük suriye'deki şam halkından uzakta tek başına kendi akıbetiyle yüzleşmesi için bu bölgeden çıkarıldı. şöyle ki; filistinlilere filistin mandası'ndan (yani britanya sömürgeciliğinin sınırlarını çizdiği filistin'den) yüzde 33'lük bir toprak verildi. yahudilere ise 1947 yılında dahi ülke nüfusunun dörtte birini oluşturuyor olmalarına rağmen yüzde 53'lük bir alan tahsis edildi.

filistinlilerin nüfusunun toplam nüfusa oranı, 1948 savaşı'nda israil'e karşı arap ordularının yenilgisi sonrası yaklaşık yüzde 23'e geriledi. birleşmiş milletler (bm) ise buna sessiz kalarak filistinlileri savunmak için harekete geçmedi.

dönemin ürdün kralı şerfi hüseyin'in ateşkes anlaşmasında, üçgen bölgenin bir kısmını israil'e vermesiyle yüzölçümü yüzde 1,5 oranında azaldı. amaç, israil'in ince belini genişletmekti. ardından 1956'daki mısır - israil savaşı, israil'in filistin ile sina yarımadası arasındaki tarafsız bölgeyi istilası ve bedevi halkını oradan çıkarmasıyla bir başka küçülme daha yaşandı.

filistinliler tarafından verilen en büyük ödün, 1993'teki oslo anlaşması esnasında gerçekleşti. filistinliler oslo ile sadece filistin'in yüzölçümünü küçültmediler, aynı zamanda filistin'i 1967'de israil'in işgal ettiği topraklarla sınırladılar, 'filistin toprakları' veya batı şeria ve gazze'ye işaret etmek için 'vatanın iki kısmı' tabirini kullanmaya başladılar. böylece işgal altındaki toprakların bir kısmının filistin'e ait olmadığını kabullenmiş oldular.

kerry ise şimdi filistin kuşatmasından daha kötü bir taleple geliyor. filistinlilerden ve doğal olarak tüm araplardan, mevcut devletinin yahudiliğini kabul etmelerini istiyor. bu da filistin'in veya en azından şu an israil'e ait olduğuna işaret edilen bölgelerin yahudileşmesi anlamına geliyor.

bundan dolayı da israil'de islam ve hristiyanlığa ait kutsallıklar bulunmuyor. devletin yahudiliğinin kabul edilmesi; israil'e mescidi aksa, kubbet-üs-sahra ve kıyamet kilisesi'ni uluslararası hukuk kılıfıyla yıkma imkanı veriyor, 1948'de işgal edilen topraklarında direnen filistinlileri kovması ve mültecilerin dönüş hakkını sonsuza dek iptal etmesine alan açıyor.

ayrıca kerry, yüzölçümü 2000 km. kareye varan veya batı şeria'nın üçte birini oluşturan agvar bölgesini batı şeria'dan alıyor, hukuki bir kılıf ayarlamak suretiyle yerleşim birimleri çevresini oluşturan alanın yüzde 80'ini koparıyor. bu projesinde kerry, sadece toprağa değil halkın varlığına da saldırıyor. toprağın siyasi kimliğini değiştirip ona yalnızca israil yahudiliği kimliği kazandırmakla yetinmiyor; filistin halkının kimliğini iptal etmeye ve hatta haklarını, köklerini, tarih ve vatanseverliğini yok eden başka kimlikler kazandırmaya uğraşıyor. israil, batılı ülkeler ve arap rejimlerinin, israil devletinin kurulmasından sonra yapamadıklarını yapmaya çalışıyor.

israil ve filistin güvenliği

amerikalılar tüm bölge gezilerinde israil'in güvenliğini farklı konulara önceliyor ve daima araplara israil'in güvenlik taleplerine uyulması ve bu talepleri yerine getirmeleri gerektiği üzerinde duruyorlardı. aksi durumda amerikan yardımlarını kaybedecekleri ve amerikan öfkesini çekecekleri hususunda ısrar ediyorlardı. 

filistinlilerle tüm konuşmalarında onları israil'in güvenliğini savunmak için daha fazla çabalamaları noktasında istihdam etme yönünde bir amerikan ısrarı mevcut. 

by Abdussettar Kasım

bu yüzden sonraları vazifeleri arap ülkelerini savunmak ve saldırıları püskürtmek yerine düşmanın güvenliğini korumaya ve arap topraklarını arap egemenliği dışında tutmaya dönüşen arap orduları gördük. sözgelimi ürdün ordusu, ürdün rejiminin 1967'de yenilmesi ve batı şeria'yı kaybetmesine rağmen israil'in doğu sınırlarının bekçiliğini yürütüyor. mısır ordusu ise sina'daki mısır egemenliğinden ödün verip yarımadanın dışında kalmayı ve bugün olduğu gibi gerektiğinde sina'daki askeri faaliyetleri için israil'in iznini beklemeyi kabul ediyor.

filistinlilerle tüm konuşmalarında onları israil'in güvenliğini savunmak için daha fazla çabalamaları noktasında istihdam etme yönünde bir amerikan ısrarı mevcut. filistinliler, israil'in güvenliği dışındaki yükümlülüklerini yerine getirmek noktasında en ufak bir çaba harcamadılar. filistin yönetimi başkanı mahmud abbas'ın da belirttiği gibi, filistin güvenlik organlarının tek meşguliyeti israil'in güvenliğini sağlamaktı.

peki saldırgan kim? sürekli saldıran israil ve her türlü desteği veren abd. güvenliğe asıl filistinliler muhtaç ve devam eden israil saldırılarından korunmaya ihtiyaç duyuyorlar.

buna rağmen ne filistin liderleri ne de arap yönetimleri filistin güvenliğinden bahsediyor. filistinlilerin güvenliğinin olmadığı ve olsa dahi israil'in güvenliğini savunmaları (yani tüm hakların israil'in olduğu ve filistinlilerin haklarının bulunmadığı, güvenliğin ise sadece hak sahipleri için olduğunu teslim etmeleri) halinde sağlandığı düşüncesi bir kabul halini aldı.

dolayısıyla kerry'nin projesi sadece filistin güvenlik organlarının israil'e yönelik görevlerini yerine getirmeyi sürdürmelerini içermiyor. aynı zamanda ifade, dolaşım, toplanma ve fısıldaşma özgürlüğünü de kapsıyor. proje sonuçlanırsa, filistin yönetimi'nin görevlerinden biri de ifade özgürlüğüne nokta koymak, israil aleyhinde konuşan veya yazanları tahrikçiler olarak görmek ve mahkemeye sunmak olacak. ayrıca cuma günleri yapılan duvar karşıtı yürüyüşler ve esirlerin serbest bırakılması talepleriyle ilgili eylemler gibi protesto ve gösterilerin yasaklanması gündeme gelecek. bu aslında "iğrenç kafeslerdeki filistinlilerin tamamen yok olmalı." demektir. bu süreç, toprağın yahudileştirilmesiyle ilgili halkın ortadan kaldırılması etrafındaki eski bir maddeyle paralellik arz ediyor.

dönüş hakkı

batılı devletler, despot rejimler altındaki insan haklarından bahsetmekten vazgeçmezken filistinlilerin dönüş hakkını tanımak istemiyorlar. filistinli mülteciler hariç tüm mültecilerin dönüş hakkını her daim savunuyorlar. hatta belki filistinlilerin mülteci veya insan olmadığını bile düşünüyorlardır. bm güvenlik konseyi'nin 242 nolu kararında mülteciler sorununun adil şekilde çözülmesinden -bu mültecilerin kim olduğuna değinmeksizin- bahsettikleri unutulmamalı.

israil o vakit bu maddeyi arap ülkelerinden ayrılıp israil'e göçü seçen yahudi mültecileri kapsayacak şekilde yorumlamıştı. bu yorum, kerry'inin turlarıyla birlikte yeniden hayat buluyor. zira israil, göç eden yahudiler için tazminat talep ediyor veya filistinlilerin, yahudilerin geldikleri ülkelere tehcir edilmesini isteyerek bunu kendileri için makul bir tazminat olarak görüyor.

kerry veya başkaları, karşılıklı dönüş hakkını sunmadılar. oysa israil'deki arap asıllı yahudiler sığınmacıysa geldikleri arap ülkelerine dönebilirler ve şu an sahip olduklarını iddia ettikleri mülkleri filistinli sığınmacılara teslim edebilirler. yani niçin çözüm, tazminata karşılık tazminat değil de dönüşe karşılık dönüş olmuyor?

amerikalılar çözüm değil, toprak arayışındalar ve bir halkı ortadan kaldırmanın yolunu bulma çabası içindeler. sorun "kerry'e hayır' diyecek ve işleri doğru rayına koyacak bir arap veya filistinlinin karşımıza çıkmaması.

by Abdussettar Kasım

kerry sadece filistin davasını tasfiye etmeye çalışmakla kalmıyor, filistin halkını da tasfiye edip ortadan kaldırmaya çalışıyor. amerikalılar, "her zayi olan hakkın bir talibi vardır." yollu arap özdeyişini biliyorlar belki de. zira işlerin israil için yoluna konulmasının, filistin halkını dünyanın dört bir yanına dağıtarak yok etmeyi ve israil devletinin yahudiliğini vurgulamayı gerektirdiğinden eminler.

filistinliler ve araplar neredeler?

amerikalılar çözüm değil, toprak arayışındalar ve bir halkı ortadan kaldırmanın yolunu bulma çabası içindeler. sorun "kerry'e hayır' diyecek ve işleri doğru rayına koyacak bir arap veya filistinlinin karşımıza çıkmaması." hatta hiç kimse kerry'nin düşünceleri konusunda halkı doğru bilgilendirmiyor. araplar ve filistinliler, kerry'nin planlarının açıklanması işini israilliler ve amerikalılara bırakıyorlar. bu ise daimi suretle halkın bilgi körlüğü içinde kalmasına çalışan, medya araçlarının içtihatları ve manevralarına bırakan arap ve filistin ihanetinin bir parçasıdır.

müzakere heyetleri içinden dönüş hakkını seslendiren veya filistinlilerin güvenliğinde ısrar eden tek bir filistinli dahi duymadık. tek duyduğumuz ve işittiğimiz, hiçbir bilgi taşımayan zayıf medya açıklamalarıyla sınırlı. filistin yönetimi ve arap rejimlerinin hükümetlerinin amerikalılarla işbirliği yaptığı, siyasi davranışlarının geçmiştekinden farklı olmadığı, tüm arap tarafların daha fazla aşağılanmayı kabul edecekleri ve daha çok ödün verecekleri, filistin halkının ise her zaman bedel ödemesi gerektiği açık.

filistin sorunu'na çözüm, filistin halkının kendi kendisini savunmasıdır. filistinliler eğer direniş ve karşı koyma yollarını oluşturamazlarsa, hiç kimse bu ikisini onlara sağlamaz.

filistin yönetimi, tüm dokunulmazları çiğnedi ve filistin halkına düşman denklemin bir parçası oldu. maalesef şu an acılara ve sıkıntılara katlanan sabırlı direnişçi bir filistin halkı yok. üstelik filistin halkının önünde, şayet haklarına saygı gösterilmesini istiyorsa kılıcını yeniden çekerek kendine dönmesi dışında bir alan kalmadı. 

abdussettar kasım, filistinli siyasetçi, necah (nablus) ve kudüs üniversitelerinde siyaset bilimi öğretim görevlisi. filistin enformasyon merkezi başta olmak üzere bazı gazete ve internet sitelerinde makaleleri ve araştırmaları yayınlanıyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Abdussettar Kasım

filistinli siyasetçi, necah (nablus) ve kudüs üniversitelerinde öğretim görevlisi. siyaset bilimi uzmanı olan kasım'ın, filistin enformasyon merkezi başta olmak üzere bazı gazete ve internet sitelerinde makale ve araştırmaları yayımlanıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;