Görüş

Kırım 'işgali' üzerine: BM'deki veto hakkı niçin kaldırılmalı?

BM Güvenlik Konseyi üyelerinin veto hakkının yokluğu, sadece uluslararası toplumun elinde aşırı gücü dizginleyebilecek güçlü bir araca dönüşmekle kalmazdı. En nihayetinde felaketle son bulacak yanlışların önleyecek bir mekanizma işlevi de görürdü.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov Cuma günü bir araya gelecek. [Reuters]

ortada bariz olduğu kadar mazur da görülemez bir ikiyüzlülük söz konusu. o kadar ki, abd dışişleri bakanı john kerry'nin o sözleri nasıl olup da hiç istifini bozmadan söyleyebildiğini düşünmek zor.

kerry, 2 mart 2014 günü nbc news kanalında pazar sabahları yayınlanan ve david gregory tarafından sunulan meet the press isimli sohbet programına konuk oldu. ve burada (rusya'nın ukrayna'ya bağlı kırım bölgesine müdahalesini kastederek) "21. yüzyılda, 19. yüzyılda olduğu gibi uyduruk bir gerekçeyle başka bir ülkeyi işgal edemezsiniz." diye konuştu. kerry'nin bunları söylerken en ufak bir gülümseme, hatta küçücük bir tebessümden dahi yoksun olan yüzü, irak işgalinin 'abd'nin ulusal güvenlik çıkarları ile nasıl örtüştüğünü' açıkladığı 2008 tarihli meşhur senato kampanyasındaki kadar hissizdi.

büyük resim

abd başkanı barack obama'nın başkan seçilmesinde, selefi george w. bush'un, irak'taki amerikan çıkarlarının güvenceye alınmasını sağlayacak 'gerekli tüm imkanlardan' yararlanması için kongre tarafından kendisine tanınan yetkiyi (kerry'nin deyimiyle) "akıllıca kullanamamasının" payı büyük.

insan, rusya'nın bir sonraki liderinin de, rusya parlamentosu'nun devlet başkanı vladimir putin'e ukrayna'ya asker gönderme yetkisi vermesini benzer bir schadenfreude yani başkasının acısından keyif alma hissiyle mi anımsayacağını doğrusu merak ediyor.

bu, büyük ölçüde putin'in, rusya’nın kırım ve belki de ukrayna'nın doğusu üzerindeki denetimini artırmak konusunda ne derece ciddi olduğuna bağlı. keza bu hamlelerin, ukrayna'nın rusça konuşulan bölgelerini ilhak etmeyi ya da en azından merkezi hükümetin kontrolünden ve en nihayetinde de hakimiyetinden koparmayı öngören daha büyük bir stratejinin parçası olup olmadığına da.

askeri açıdan, ne abd ve onun nato'daki müttefiklerinin ne de ukrayna'nın, en azından şimdilik, rusya'nın dilediği kadar toprağın denetimini eline geçirmesini durdurmak için yapabileceği pek bir şey var.

putin’i harekete geçiren nedenler, amerikan new york times gazetesinin iddia ettiği gibi, rusya’nın yerel menfaatlerini güven altına almak kadar "birleşik devletleri ve avrupa’yı hedef almayı" da kapsıyorsa, daha da büyük bir risk söz konusu.

bu noktada rusya'yı cezalandırmak amacıyla başvurulması en muhtemel ceza – ülkenin g8'e katılımının askıya alınması, pek çok turistik ve ticari vize türünün yasaklanması, rusya ile yapılan ithalat ve ihracata çeşitli engellemeler uygulanması gibi – çok sayıda farklı yaptırım olacaktır.

ve bu tür bir ceza, avrupa'yı temel turizm ve bankacılık lokasyonu olarak gören orta ve üst sınıf rusların vatanseverliğine bağlı olarak, hükümet üzerinde, krizi kırım'daki durumu eskisine yakın bir hale getirecek şekilde çözmesi için baskı oluşturabilir.

ancak bu tür hamlelerin yaratabileceği sıkıntı da bir yere kadar. zira abd ve avrupa'nın rusya'ya – diğer bir deyişle bu ülkenin petrol, doğalgaz ve nakit rezervlerine ve yanı sıra suriye'den nükleer silahlanmaya kadar pek çok meselede işbirliğine – olan ihtiyacı, ukrayna'nın mevcut sınırları içinde kalmasından daha önemli.

siyasetçiler ve medya, ukrayna'da yaşananları şimdiden yeni bir soğuk savaş'ın başlangıcı olarak nitelendiriyorlar. ama bu ikili paradigma, günümüzün çok kutuplu küresel dünya sisteminde geçerlilik arz etmediği gibi rusya'yı veya herhangi bir ülkeyi başka ülkeleri işgal etmekten ya da uluslararası hukuka aykırı diğer hareketlerde bulunmaktan kaçınmaya zorlamaya da yaramıyor.

by Mark LeVine

yeni bir soğuk savaş mı?

siyasetçiler ve medya, ukrayna'da yaşananları şimdiden yeni bir soğuk savaş'ın başlangıcı olarak nitelendiriyorlar. ama bu ikili paradigma, günümüzün çok kutuplu küresel dünya sisteminde geçerlilik arz etmediği gibi rusya'yı veya herhangi bir ülkeyi başka ülkeleri işgal etmekten ya da uluslararası hukuka aykırı diğer hareketlerde bulunmaktan kaçınmaya zorlamaya da yaramıyor.

rusya veya başka ülkelerin, bağımsız bir devletin bir bölümünü ele geçirmek hedefiyle asker göndermek gibi mütecaviz eylemlere girişmesini engelleyebilecek tek mekanizma, bu tür hamleleri yasadışı ilan edip ihlali gerçekleştirenlerin askerlerini çekmesini talep etme yetkisine sahip olan birleşmiş milletler (bm) güvenlik konseyi'dir. fakat sorun şu ki; rusya, bm sözleşmesi'nin 27. maddesi gereğince veto hakkına sahip olduğu müddetçe, güvenlik konseyi de moskova'yı askerlerini çekmeye zorlama konusunda çaresiz kalacaktır.

elbette politikalarına aykırı olabilecek konularda bm güvenlik konseyi daimi üyesi olarak ağırlığını ortaya koymak suretiyle veto hakkını kullanıp oylama sonucunu etkileyen yegane ülke rusya değil. hem rusya hem de eski sovyetler birliği, bm tarihi boyunca pek çok defa veto gücünden yararlandı. gerçi bunların sadece son dokuz tanesi rusya'nın vetosuydu.

buna karşılık abd, bir düzineden fazlası soğuk savaş sonrası dönemde olmak üzere, bm'deki veto hakkını tam 70 kez kullandı. kaldı ki abd vetolarının hemen hemen hepsi israil'in filistin işgali hakkındaydı. ve sayısız oylama da güvenlik konseyi'nin diğer üyeleri veto yiyeceklerini bildiğinden dolayı yapılamadı.

'p5' vetosunun faydaları

hem abd ve rusya, hem de çin, ingiltere ve fransa, p5 (yani bm güvenlik konseyi'nin daimi üye devletleri) olarak veto hakkının avantajlarından yararlanıyorlar. büyük güçler ve (israil ve suriye gibi) destekledikleri ülkeler, veto hakkı sayesinde uluslararası hukuku ihlal etme, hatta başka bir ülkeye "saldırmak" gibi en ciddi suçları işleyebilme fırsatı bulurken, nispeten de cezasız kalıyorlar. lakin veto hakkının en güçlü beş ülkeye azami hareket özgürlüğü sunması, söz konusu ülkelerin daha büyük ölçekteki jeostratejik menfaatlerine de mutlaka hizmet ettiği anlamına gelmiyor.

ister abd'nin 2003 yılındaki irak işgali, isterse de rusya'nın bugünkü tecavüzü ile ilgili olsun, veto hakkının yokluğu, sadece uluslararası toplumun elinde aşırı gücü dizginleyebilecek güçlü bir araca dönüşmekle kalmazdı. aynı zamanda ülkelerin bizzat kendileri düşünüldüğünde, abd'nin irak'ı işgalinin son derece açık bir şekilde gösterdiği ve rusya'nın kırım çılgınlığının da muhtemelen doğrulayacağı gibi, en nihayetinde felaketle son bulacak yanlışların önlenmesi için bir mekanizma işlevi de görürdü.

öte yandan almanya, japonya, brezilya, güney afrika ve/veya endonezya (hindistan da bu gruba dahildir, ancak devam eden keşmir işgali, ülkenin daimi üye olmasının önünde engel teşkil ediyor) gibi ülkelerin de daimi üye olarak gruba katılmasıyla daimi üyelik safları genişleyecektir. yine bu sayede dünyanın dört bir yanında sözde değil özde özgürlük ve demokrasi savunuculuğu yapan uluslararası güç ve mekanizmaların da eli güçlenecektir.

abd, bm güvenlik konseyi daimi üye sayısının artırılmasını koşullu olarak desteklerken, üyelerin veto gücünün kaldırılmasına (ya da en azından vetonun yürürlüğe girebilmesi için iki veya üç hayır oyu şartı getirilerek zayıflatılmasına) büyük ölçüde itiraz ediyor. bu karşı çıkışın arkasında, abd'nin kendi emperyal ayrıcalıklarını koruma arzusu kadar, bm güvenlik konseyi vetolarının büyük çoğunluğu lehine kullanılan israil'in korunmaya devam etmesini sağlama isteği de var.

durumu daha da zorlaştıran ise, bm sözleşmesi'nin 108. ve 109. maddelerine göre (maddelerin orijinal ingilizce metinleri), güvenlik konseyi'ni genişletme ve/veya değiştirme ya da vetoyu yürürlükten kaldırma yönündeki değişikliklerin, bm genel kurulu'nda üçte iki oy almanın yanında tüm ülkelerce anayasal olarak onaylanmasını ve güvenlik konseyi'nin mevcut beş daimi üyesinin anlaşmasını gerektirmesi.

bm güvenlik konseyi'nde 'veto hakkının kaldırılması' çağrısında bulunan ya da bu tür bir değişimi destekleyen ülke, küresel yönetişimin demokratikleşmesi hareketinin ön safında kendisini göstermiş olacaktır. 

by Mark LeVine

suriye'de iç savaş ve beraberinde insanlik felaketi meydana geliyor; orta afrika cumhuriyeti'ndeki olaylar, bölge genelinde bir çatışmaya sürükleniyor; kırım restleşmesi, soğuk savaş’ı yeniden diriltme tehdidi içeriyor.

tüm bu gelişmeler, yükselen güçlerin bölgesel çatışmaların yönetiminde daha proaktif rol oynamasını sağlamanın tek yolunun, uluslararası sistemde daha güçlü kılınmaları olduğunu düşündürüyor.

ayrıca en temel jeostratejik menfaatlerini kovalamanın bedelini ödemekten onları kurtaracak bir mekanizmayı destekleme konusunda büyük güçlerin ve dünya toplumunun çıkarları da örtüşüyor.

en azından bm güvenlik konseyi'nde böyle bir değişikliğe gidilmesi çağrısında bulunan ya da bu tür bir değişimi destekleyen ülke, her kim olursa olsun, küresel yönetişimin daha fazla demokratikleşmesi yönündeki hareketin ön safında kendisini göstermiş olacaktır. veto hakkının kaldırılmasına karşı çıkanlar ise uluslararası sistemi yöneten başlıca kuruluşlarda daha fazla şeffaflık ve temsiliyet olmasını öngören küresel uzlaşının dışında kalacaklardır.

şu anda ukrayna ile kırım'da cereyan eden dünya kamuoyu savaşlarında, herkesin selameti açısından gücünün bir kısmından feragat etme iradesi gösteren taraf, çatışmanın çözümü yönündeki politikalarına destek bulan taraf olacaktır.

mark levine, uc irvine (kaliforniya irvine ünivesitesi) tarih bölümü'nde öğretim üyesi ve isveç’teki lund üniversitesi’nin orta doğu çalışmaları merkezi’nde misafir araştırmacı. 'overthrowing geography: jaffa, tel aviv and the struggle for palestine 1880-1948'(uc press, 2005), 'why they don't hate us: lifting the veil on the axis of evil' (oneworld publications, 2005), 'heavy metal islam: rock, resistance and the story of islam's generation-x' (random hause, 2008), 'impossible peace: israel/palestine since 1989' (zed book, 2009) ve isveçli emekli büyükelçi mathias mossberg ile beraber kaleme aldıkları 'one land, two states: israel and palestine as parallel states (uc press, 2014) kitaplarının yazarıdır.

twitter’dan takip edin: @culturejamming

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mark LeVine

mark levine, uc irvine (kaliforniya irvine ünivesitesi) tarih bölümü öğretim üyesi ve isveç’teki lund üniversitesi orta doğu çalışmaları merkezi misafir araştırmacısı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;