Görüş

KPSS yerine her kurum için ayrı sınav

Memur adayları KPSS'de, esasında kendi alanları ile ilgili ve yeterli bir sınava tabi tutulmuyor. Dolayısıyla her bakanlığın kendi sınavını yapması, alacağı personelin niteliklerini, vasıflarını belirleyerek sınav duyurusu yapması daha efektif bir sistemdir.

Konular: Türkiye, Eğitim
[Fotoğraf: AA / Arşiv]

bir kurum düşünün ki, tüm vatandaşları direk yahut dolaylı olarak ilgilendiriyor. her yıl milyonlarca insan bu kurumun açtığı sınavlara başvuruyor. her sınav hayati derecede önem taşıyor. üniversiteye girmek isteyen; polis, jandarma, öğretmen olmak isteyen; iş arayan gençlerin geleceği, onun elinde duruyor. bu kurumun adı tahmin ettiğiniz gibi ösym (ölçme, seçme ve yerleştirme merkezi).

ösym, üniversite sınavları yanında tus, ales, yds, dgs, jana, ügys gibi onlarca sınavla birlikte her seferinde devlet memuru olmak isteyen milyonlarca gencin girdiği kpss (kamu personeli seçme sınavı) gibi çok önemli bir sınavı da düzenliyor. kısacası ösym olağanüstü yetkilerle donatılmış bir kurum.

gönül ister ki böyle bir kurum hazırladığı soruları en az yüz defa gözden geçirsin, sınavlar hakkında en ufak bir tartışmaya ortam oluşturmasın. lakin son yıllarda yaptığı yanlışsız tek sınav neredeyse yok gibi.

hata yapılmaz mı? elbette yapılabilir. ama bu bir olur, iki olur. hemen her sınavda ve çok sayıda soru iptal noktasına geliniyor ve şaibelerin ardı arkası kesilmiyorsa, artık başımızı iki elimizin arasına alıp derin derin düşünmemizin vakti çoktan gelmiş demektir.

sınavların artması değil azalması gerekir. maalesef olması gerekenin tam tersi oluyor. artık devasa boyutlara ulaşan sınav sektörü gittikçe büyüyor ve vatandaşın geneline de zarar verecek dereceye ulaşıyor.

peki ama sınavlar ve dolayısıyla kpss kalkamaz mı? bu soruya olumlu yanıt verebilmek şu şartlarda çok zor. belki arz ve talep azaltılabilir ama tümüyle kalkması yakın gelecekte imkansız gibi görünüyor.

sınavlarla yaşamaya devam edeceksek, hiç olmazsa sınavları doğru dürüst yapmalıyız! yılların ösym’si ve yine yılların kpss’si hakkında bunca hata, eleştiri, şikayet ve şaibenin olduğu bir ülkede, kpss’nin kaldırılması, her bakanlık ve kamu kurumunun personel alım sınavlarını kendisinin düzenleyecek olması doğal olarak vatandaşları tedirgin ediyor.

kpss’nin kaldırılması nasıl gündeme geldi?

sözü fazla uzatmadan, kpss’nin kaldırılması tartışmalarının başlangıç öyküsüne gidelim. tartışmanın fitilini, milli eğitim bakanı nabi avcı tarafından yapılan ‘kpss’nin öğretmenler için yeterli bir ölçme sistemini teşkil etmediği ve yalnızca öğretmenlere yönelik kpss dışında farklı bir sınav sistemi üzerinde çalışma başlatıldığı’ şeklindeki açıklama ateşledi. ardından tüm kamu personel sınav sisteminin değiştirilmesi ve bu konudaki yetkinin bakanlıklara verilmesi konusu tartışmaya açıldı.

avcı'nın beyanatının ardından başbakan recep tayyip erdoğan, kamuya personel alımına ilişkin tüm kpss sistemini değiştiren çalışma yapılması talimatı verdi. erdoğan’ın başkanlığında nisan 2014’ün son haftasında yapılan bakanlar kurulu toplantısında konuyla ilgili sunum yapan çalışma ve sosyal güvenlik bakanı faruk çelik, kpss ile ilgili yönetmelikte yapılması düşünülen değişikliklerle ilgili kamuoyuna bazı ipuçları da verdi.

hükümet yetkililerinin kpss’deki değişiklikle alakalı olarak, “kamudaki personelin çalışacağı alanın ihtiyaçlarına göre sorulara yanıt vermesi ve kişisel becerilerinin de dikkate alınması için kpss yerine bakanlıkların ayrı ayrı sınav yapmasının önünün açılması gerekiyor” şeklindeki gerekçeli açıklaması, kamuoyunu pek tatmin edemedi. çelik’in, ‘ilk kez kamuya atananların, atandıkları yerde en az 3 yıl görev yapması ve kamu çalışanının işe başladığında bir kez kurum değiştirme hakkına sahip olması’ yönündeki ifadesi de ayrı bir tartışmaya dönüştü.

hükümet yetkilileri, ikinci husus hakkında ‘kamu personelinin, kişisel tercihlerine bağlı olarak kurum değiştirmesinin önüne geçilmesi ve yine bazı kurumlarda iş ve ücret farkı nedeniyle personel yoğunluğu ve akışı yaşanırken, bazı kurumlarda özelikle uzman personel açığının yaşanması’ durumunu gerekçe gösterdiler. bunun, kamu hizmetlerinin halka sunumunda nitelik ve verimlilikle alakalı ciddi sorunlar oluşturduğunu vurguladılar.

fakat yetkililerin açıklamalarının hiçbiri, tartışmanın alevinin azalmasına yetmedi. kamuoyundaki endişelere rağmen, anlaşılan o ki, bülent ecevit'in başbakanlığı dönemde uygulanmaya başlayan ve ösym tarafından yapılan kpss sistemini değiştiren yasa taslağı önümüzdeki haftalarda tbmm’ye sevk edilecek kıvama çoktan gelmiş bulunuyor.

bakanlıklar ve tüm kamu kurumları, en geç önümüzdeki yıldan itibaren ösym tarafından yapılan kpss ile personel alımına son verip kendi sınavları ve personel seçme sistemlerini kendileri belirleyecek.

her bakanlık ve kamu kurumu, istihdam edeceği personel için sınav yapma hakkına sahip olacak. ihtiyaç duyduğu kadroya uygun soruların yer aldığı yazılı sınavlar hazırlayacak ve başvuran adaylar da bu sorularla muhatap olacağı sınavlara girecek. bazı bakanlıklar, gerek duyulması halinde sözlü sınav da açabilecek. sınavı kazanan memur adaylarının özlük hakları ve çalışma şekilleri ile ilgili de bazı yeni düzenlemeler gündeme gelebilecek.

yeni sistemin olmazsa olmazı: ‘nesnel değerlendirme’

yasa taslağıyla alakalı olarak sıkça dillendirilen “kpss'nin kalkması demek, hükümetin istediği kişilerin memur olması demektir. kadrolaşma, torpil, adam kayırma ve iltimasın ayyuka çıkması demektir” şeklindeki iddiaların önünün kesilmesi için ne yapmak gerekiyor?

bütün kamuoyunun malumudur ki yıllardır bütün memur adayları, kpss'de hemen hemen aynı sorularla sınanıyor ve aynı sınav sistemi ile memuriyete alınıyorlar. oysa farklı kurumların seçme sistemi de, adayların bilgisini ölçme yöntem ve teknikleri de farklı olmalıdır. bir müzik öğretmeni ile matematik öğretmeninin, tapu dairesindeki memur ile hemşirenin ya da bilgisayar operatörünün becerileri, donanımları, birikimleri, liyakat ve özellikleri farklılık arz eder.

dolayısıyla onlara sorulan sorular, sınav yöntemleri ve ölçme metotları da farklılık taşımalıdır. adaylarda aranan vasıf, beceri, bilgi ve liyakatlerinin kpss sistemiyle doğru ölçülmesi pek mümkün olmadığı gibi sağlıklı ve verimli sonuç alınamadığı açıktır.

kpss’deki sorular kahir ekseriyetle genel nitelikli sorulardır. bu sorulara verilen yanıtlara göre memur alım ve atamaları yapılıyor. yani memur adayları, esasında kendi alanları ile ilgili ve yeterli bir sınava tabi tutulmuyorlar. aslında her bakanlığın kendi sınavını yapması; alacağı personelin niteliklerini, vasıflarını belirleyerek sınav duyurusu yapması daha efektif bir sistemdir.

yalnız burada özellikle altı çizilmesi gereken nokta, yapılacak sınavlar ve eleme süreçlerinin nesnel, adil ve şeffaf bir şekilde yapılmasıdır. yoksa kpss’nin kaldırılmasının ortada hiçbir olumlu katkısı kalmaz ve kpss’li günleri mumla arar hale gelebiliriz.

keza, kamuya personel alımlarında yalnızca mülakat ve sözlü sınav yapılması da büyük sakıncalar doğurur. sözlü sınavlar, yazılı sınavları geçenlere dönük olmalıdır ki makul addedilsin. kamuda bazı görevler vardır ki orada sadece yazılı sınavlarla personel alamazsınız. adayın yazılı sınavlarda başarı göstermesi, yasa ve yönetmelik ezberi güçlü olması yeterli gelmez. böyle durumlarda sözlü sınav da büyük önem taşır.

bu nedenle hükümetçe hazırlanan yasa taslağı, kamu personeli atama sisteminde en ufak kayırmacı, öznel ve antidemokratik uygulamalara geçit vermemelidir. aksi halde getirilecek yeni sistemin hiçbir kıymeti kalmayacaktır.

zira torpil ve kadrolaşmaya tevessül etmek, 76 milyon vatandaşımızın güven, barış ve adalet duygusunu temelden dinamitliyor. birlik ve kardeşliğimizi zedeliyor. birikimli, donanımlı, liyakatli ve ehil insanların işbaşına gelmelerini engelliyor.

yüzyıllardır devam eden bu toplumsal hastalıklar, nesiller boyunca devam eden tahribatlara neden oluyor. halkın huzursuzluk ve tatminsizliğinin artmasının, toplumsal çürümenin ana nedenlerinden birisi de torpil ve iltimas vakalarıdır.

“adil, demokratik, şeffaf bir kamu personeli atama sistemi istiyoruz!” bu talep, her şeyden önce milyonlarca işsiz diplomalı gencimizin en doğal hakkıdır.

gürkan avcı, demokrasi ve eğitim stratejik araştırmalar merkezi (desam) genel başkanı. gazi üniversitesi eğitim bilimleri bölümü'nden mezun oldu. üniversite yıllarında, parti gençlik örgütlerinde aktif olarak çalıştı. 1998’de memur-sen, eğitim-bir-sen ankara il başkanlığı ile başlayan ve genel örgütlenme sekreterliği ile devam eden sendikal hayatında çeşitli kademelerde görev yaptı. 

twitter’dan takip edin: @gurkanavci_

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Gürkan Avcı

desam (demokrasi ve eğitim stratejik araştırmalar merkezi) başkanı. gazi üniversitesi'nde eğitim bilimleri okudu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;