Görüş

Küreselleşmeye yeniden inanmak

Komünistler küreselleşmeye olan inançlarını koruyor, ama kapitalistler umudu kesmiş gibi. Eskiden hayal bile edemeyeceğimiz kadar çok insanın refah düzeyini arttırmış bir sürece güvenmekte haklıyız. Küreselleşmeyi savunmaktan ve geçmişe duyulan o gerici özlemle mücadele etmekten çekinmemeliyiz.

Carl Bildt, küreselleşmeyi savunmaktan ve geçmişe duyulan o gerici özlemle mücadele etmekten çekinmemeliyiz, diyor. [Fotoğraf: Getty Images]

itiraf etmeliyim ki küreselleşmenin faydalarına sarsılmaz şekilde inanan biriyim. bana göre, bölgelerin, ülkelerin ve insanların giderek birbirine bağlanıyor olması, çağımızın ciddi anlamda en olumlu gelişmesi.

fakat bugün geldiğimiz noktada amerika birleşik devletleri'nde bir popülist, katı bir iktisadi milliyetçilik ve korumacılık temelinde yürüttüğü seçim kampanyası ile başkanlık koltuğuna oturmuş durumda. birçok ülkede ise kamusal söyleme küreselleşmenin sözde "kaybedenlerine" ilişkin konuşmalar ve yükselişe geçen popülist tedirginliğin önünün alınması için yeni politikalara ihtiyaç olduğu algısı hakim.

ben doğduğumda dünya nüfusu 2,5 milyardı. o dönem birçok insanın dünya genelinde bir açlık yaşanacağından, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun giderek büyüyeceğinden ve sonunda her şeyin çökeceğinden korktuğunu gayet net hatırlıyorum.

bugün 7,5 milyar nüfuslu bir dünyada yaşıyoruz ve buna rağmen mutlak yoksulluk içinde yaşayan insanların oranı hızlı bir şekilde düşerken, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki fark da istikrarlı bir şekilde kapanmış durumda. dünya genelinde ortalama yaşam süresi - ülkeden ülkeye ciddi farklılıklar olmakla beraber - 48 yıldan 71 yıla çıktı ve kişi başına düşen gelir yüzde 500 arttı.

son 25 yıla baktığımızda bile, insanlığın şimdiye kadarki en iyi çeyrek yüzyılını yaşadığını söyleyebiliriz. 1990'dan bu yana, gelişmekte olan dünyada aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların oranı yüzde 47'den yüzde 14'e geriledi. kritik önemde bir gösterge olan çocuk ölümleri ise yarı yarıya azaldı. dünya daha önce böyle bir şeye tanıklık etmemişti.

en iyi çeyrek yüzyıl

son 25 yıla baktığımızda bile, insanlığın şimdiye kadarki en iyi çeyrek yüzyılını yaşadığını söyleyebiliriz. 1990'dan bu yana, gelişmekte olan dünyada aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların oranı yüzde 47'den yüzde 14'e geriledi. kritik önemde bir gösterge olan çocuk ölümleri ise yarı yarıya azaldı. dünya daha önce böyle bir şeye tanıklık etmemişti.

başka göstergelere bakınca da benzer şekilde parlak bir tablo ile karşılaşıyoruz. hakkında veri sahibi olduğumuz eski dönemlere kıyasla, bugün artık daha az insan savaş meydanlarında ölüyor. en azından birkaç yıl öncesine kadar, iyi kötü temsili bir hükümetin yönetimi altında yaşayanların sayısı da aşamalı olarak artıyordu.

bu çarpıcı ilerlemenin ardındaki faktörlerden biri, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler. ama en az bunun kadar etkili iki faktör daha var: ticaret ve yatırımla artan ekonomik etkileşim ve bu pozitif gelişmelere imkan sağlayan genel liberal düzen. kısaca söylemek gerekirse, onlarca yıldır süren ilerlemenin ardındaki yegâne önemli kuvvet, küreselleşme oldu.

bugünlerde gelişmiş ülkelerde kapanan fabrikalar ve işten çıkarılan işçiler konusunda kabahat genelde ve haksız yere ticarette bulunuyor. oysa gerçekte eski sektörlerin kaybolmasının temel sebebi, verimliliği ve beraberinde toplumlarımızın servetini arttıran yeni teknolojiler. aynı şekilde, (ister gerçek ister farazi olsun) artan eşitsizliğin ardında da ticaretten ziyade teknoloji var.

şüphesiz, günümüzde eski dönemlerde veya yüzyıllarda olduğu kadar çok çiftçi yok. lancashire'deki pamuk fabrikaları, pittsburgh'daki çelik fabrikaları ve duisburg'daki kömür madenleri kapandı; isveç'in kuzeyindeki geniş ormanlarda çalışan işçilerin sayısı çok azaldı. bu sektörlerde çalışan işçilerin çocuklarının çoğu bugün hızla büyüyen şehirlere taşınıp eskiden hayal bile edilemeyecek işlerde çalışıyor.

geçmişe özlem duygusu

dünyadaki çoğu insan açısından, küreselleşmeden önceki hayat yoksul, acımasız ve kısaydı. ancak buna rağmen, günümüzün küreselleşme karşıtları, geçmişe özlem duygusunu kendilerine düstur edinmiş durumda. amerika'yı - veya rusya'yı ya da islamı - "yeniden büyük" kılmak istiyorlar. bu kesimlerin her biri, diğerlerine karşı da olabilir, ama hepsinin karşı olduğu ortak unsur, küreselleşme.

2008'deki mali krizi takip eden yıllarda ekonomik koşullar elbette daha olumsuzdu, ama artık istihdam ve ekonomik büyüme hemen hemen her yerde yeniden artıyor. avro bölgesinde reel (enflasyona göre düzeltilmiş) gsyih, arka arkaya 15 çeyrektir yükselişte ve tüm avrupa birliği ekonomilerinin önümüzdeki birkaç yılda büyümesi bekleniyor. abd ekonomisi ise şimdiden iyi durumda; işsizlik yüzde 5'in altında ve reel gelirler artıyor.

elbette birçok toplumda kültürel güvensizlik duygusu inkar edilemez bir şekilde artıyor ve bunun sebebi özellikle birçok insanın göç gibi dış kuvvetlerin geleneksel barış ve istikrar kaynaklarını erozoyna uğrattığını düşünmeye yönlendirilmiş olması. bu insanlara, şu veya bu şekilde sınıfçılığa dönmenin, elde hazır bir savunma mekanizması olduğu söyleniyor. efsane gibi anlatılan o geçmişte muhteşem olan o efsanevi toplumu neden yeniden yaratmayalım, deniyor.

bugünlerde gelişmiş ülkelerde kapanan fabrikalar ve işten çıkarılan işçiler konusunda kabahat genelde ve haksız yere ticarette bulunuyor. oysa gerçekte eski sektörlerin kaybolmasının temel sebebi, verimliliği ve beraberinde toplumlarımızın servetini arttıran yeni teknolojiler. aynı şekilde, (ister gerçek ister farazi olsun) artan eşitsizliğin ardında da ticaretten ziyade teknoloji var.

ancak bu tür bir düşünce şekli, dünyanın en savunmasız durumdaki insanları açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. birleşmiş milletler'in dünya genelinde aşırı yoksulluk sorununun 2030 yılına kadar bertaraf edilmesini öngören sürdürülebilir kalkınma hedefi, tamamen ekonomik büyümenin ticaret, teknolojik inovasyon ve uluslararası işbirliği vasıtasıyla sürdürülmesine bağlı. ticaretin karşısına engeller koymak, dijital ticarette korumacı davranıp dış alımı sınırlandırmak ve genel anlamda liberal dünya düzeninin altını oymak, afrika ve diğer az gelişmiş bölgelerdeki aşırı yoksul kesimlere çok ciddi zarar vereceği gibi, batı virginia'daki kömür madencileri açısından da hiçbir fayda sağlamayacaktır.

korumacılığın külfetini zayıflar çekecek

güçlüler her zaman durumun üstesinden gelir. küreselleşmenin faydalarını aşındıracak o geçmişe özlem duyan korumacı yaklaşımın külfetini zayıflar çekecektir. dünya ekonomik forumu'nun her yıl düzenlediği davos zirvesi'nin bu yılki ayağında, küreselleşmenin iyi yönlerini öven kişi çin devlet başkanı şi cinping iken, iş dünyasının liderleri arasındaki birçok avrupalı, sürecin sözümona kaybedenleri için endişeli görünmeye çalışarak salonları dolaştı.

komünistler küreselleşmeye olan inançlarını koruyor, ama kapitalistler umudu kesmiş gibi. bu, son derece garip ve de geçmişte yapılanlarla ve bugünkü gerçeklerle örtüşmüyor. eskiden hayal bile edemeyeceğimiz kadar çok insanın refah düzeyini arttırmış bir sürece güvenmekte haklıyız. küreselleşmeyi savunmaktan ve geçmişe duyulan o gerici özlemle mücadele etmekten çekinmemeliyiz.

parlak bir gelecek mümkün, ama o geleceği geçmişte aramamak şartıyla...

carl bildt, isveçli siyasetçi ve diplomat. 1991-1994 yılları arasında isveç başbakanı, 2006-2014 yılları arasında ise dışişleri bakanı olarak görev yaptı.

twitter'dan takip edin: @carlbildt

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

bu makalenin ilk nüshası project syndicate tarafından yayımlanmıştır.

Carl Bildt

Carl Bildt

isveçli siyasetçi ve diplomat. 1991-1994 yılları arasında isveç başbakanı, 2006-2014 yılları arasında ise dışişleri bakanı olarak görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;