Görüş

Libya'da bölünme tehlikesi ve dış aktörler

Hâlihazırda iki hükümet ve iki meclisle idare edilen Libya'nın bölünme ihtimali her geçen gün artmaktadır. Tek çıkar yol, müzakere ortamının oluşturulmasıdır. Bunun için de taraflardan birinin devamlı olarak şeytanlaştırılması tavrından vazgeçilmesi gerekmektedir.

Konular: Libya, Afrika, Ortadoğu
Kaddafi'nin devrilmesinin ardından bir türlü istikrara kavuşmayan Libya'da barışçıl çözüm için gösteriler düzenleniyor. [Fotoğraf: Reuters]

libya'daki çatışmaları liberal-seküler güçlerle islamcılar arasında iktidarı ele geçirmek amaçlı güç mücadelesi olarak okuma eğilimi ağır basmaktadır. fakat bizzat iktidar merkezini ele geçirmek için yapılan mücadeleleri sadece bu açıdan okumak eksik kalmakta ya da gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. libya'daki çatışmalar sadece siyasi iktidara odaklanmış ve ideolojik çatışmalardan ibaret değildir. milis kuvvetler ve kabileler arasındaki kaynaklar üzerinde rekabet, kaçakçılık yolları üzerinde hâkimiyet kurma çabaları, bölgeler ve şehirler arası güç mücadelesi, farklı etnik gruplar arasındaki çatışmalar ve eski rejimin unsurlarının bazen silahlı eylemlerde bulunması ülkedeki sıcak çatışmaların kesintisiz olarak sürmesine neden olmaktadır. 

ancak iktidarı ele geçirmek için sürdürülen mücadele, merkezi hükümetin gücünü tesis etmesini imkânsızlaştırdığı için daha fazla dikkatleri çekmektedir. ayrıca diğer ülkelerin de aktör olarak bu çatışmada doğrudan veya dolaylı olarak etkide bulunmaya çalışmaları yerel, bölgesel ve kabileler arası sorunları çoğu zaman tali kılmaktadır. lakin tali olarak görünen sorunların yoğunluğu ve sebep oldukları çatışmaların bolluğu ülkede var olan otorite boşluğunu derinleştirmektedir. bu durum mevcut fay hatlarını daha da keskinleştirerek hüküm süren istikrarsızlığın derinleşmesine katkıda bulunmaktadır.

libya'da seküler-liberaller ile islamcılar arasında çatışma olarak sunulan durumun aslında batılı ülkelerle iyi ilişkiler kurmuş ve kaddafi rejiminin son dönemlerindeki kısmi reform çabalarında rol oynamış elitlerle bunların karşıtları arasındaki çatışma olduğu göze çarpmaktadır.

by Levent Baştürk

bölgesel güçler ve istikrarsızlık

ülkedeki çatışmayı anlamak için büyük ölçüde iç dinamiklere odaklanmak gerekmektedir. ancak dış faktörlerin etkisinden bağımsız olarak gelişmelere bir açıklık getirmek imkânsızdır. özellikle son altı ayın gelişmelerine bakınca gözümüze çarpan ilk hususlardan biri, mısır’da icraata konulmuş olan müslüman kardeşler hareketi’nin (mkh) tasfiyesi için libya’da da harekete geçilmiş olmasıdır. bu bağlamda karşımıza önemli bölgesel aktörler olarak suudi arabistan, birleşik arap emirlikleri (bae) ve mısır çıkmaktadır.

bu üç ülkenin libya’da oynadıkları rolü, genellikle “arap baharı” çerçevesinde ortaya çıkan gelişmelerin seyrine bakarak anlamak mümkündür. bilindiği gibi, mısır “arap baharı” neticesinde serbest seçimlerle yeni bir düzen arayışı içine giren ülkelerin en önemlisiydi. mısır ve bölgedeki yeni siyasal dönüşüm, ülke içindeki kurulu düzenin yerleşik unsurlarını ve bu gelişmelerin kendilerine yansımasından endişelen statükocu körfez ülkelerini rahatsız etmiştir. mısır’daki çıkar çevreleri yeni gelişmelerden rahatsız olan bölge ülkelerinin mali ve siyasi desteğini alarak temmuz 2013’te bir darbe gerçekleştirmişlerdir.

bu darbeyle birlikte ülkede mkh’ye karşı tam tekmil siyasi, ekonomik ve sosyal tasfiye operasyonuna girişilmiştir. ardından mısır’ı da aralarına katan körfez ülkeleri bölgede hem demokratik dönüşümü sekteye uğratacak hem de mkh ve benzer nitelikteki oluşumları tasfiye edecek bir siyasal mühendisliğe soyunmuşlardır. bu durum bu ülkelerin ileride eski general halife hafter’in libya’da ortaya çıkmasında etkilerine de ışık tutmaktadır. sözde terörü ortadan kaldırmak iddiasıyla, ilk olarak şubat 2014’te suud finanslı al-arabiya televizyonunda boy gösteren hafter’in mkh’yi de ortadan kaldırmayı amaçlaması bölgesel gelişmelerden bağımsız değildir.

ancak libya’daki gelişmelerde dış aktörlere bakarken, pek çok gözlemcinin yaptığı gibi sadece körfez ülkeleri ve mısır’ın rolüne bakmak yanıltıcı olabilir. unutulmamalıdır ki, libya eski bir italyan sömürgesidir. kaddafili yılların uzun bir döneminde libya, batı’da “haydut devlet” olarak anılmış, amerikan saldırısına uğramış ve yaptırımlara maruz kalmıştır. kaddafi rejiminin ortadan kalkmasında da ülkede çıkan isyandan daha fazla, nato ülkelerinin gerçekleştirdiği müdahale etkili olmuştur. ayrıca libya enerji kaynakları nedeniyle de devamlı olarak batılıların ilgi odağı olmuş bir ülkedir ve afrika kıtasına açılan bir kapıdır.

özellikle kıtada son yıllarda giderek belirgin hale gelen çin varlığı ve kıtanın kaynakları üzerinde, birinci dünya savaşı öncesini andırır şekilde bir uluslararası rekabetin ortaya çıkması libya’nın önemini artırmaktadır. fransa ve ingiltere gibi ülkeler kıta üzerinde sömürgecilik döneminde kurdukları ilişkileri güçlendirerek kıta üzerinde daha da etkili olma mücadelesi vermektedir. abd ise, çin ile giriştiği büyük güçler mücadelesi çerçevesinde kıtaya önem vermesinin yanı sıra, 2007 yılında bölgesel ve küresel çıkarları açısından hayati olarak gördüğü abd afrika komutanlığı’nı kurmuştur (africom).

ülkedeki iktidar mücadelesine bakınca, seküler-liberaller ile islamcılar arasında çatışma olarak sunulan durumun aslında batılı ülkelerle iyi ilişkiler kurmuş ve kaddafi rejiminin son dönemlerindeki kısmi reform çabalarında rol oynamış elitlerle bunların karşıtları arasındaki çatışma olduğu göze çarpmaktadır. milli güçler ittifakı lideri mahmud cibril ve eski başbakan ali zeydan gibi figürler ve hatta halife hafter bu kategori içinde yer almaktadır. hafter’in geçmişteki derin cia bağlantıları ile şubat ve mayıs 2014’ten sonraki girişimlerine abd veya diğer batılı ülkelerin ya sessiz kalması ya da kısmi bir destek vermesi de bu bağlam içerisinde değerlendirilmelidir. 

son altı ayın gelişmelerine bakınca gözümüze çarpan ilk hususlardan biri, mısır’da icraata konulmuş olan müslüman kardeşler hareketi’nin tasfiyesi için libya’da da harekete geçilmiş olmasıdır.

by Levent Baştürk

27 ağustos’ta kabul edilen birleşmiş milletler güvenlik konseyi kararının gelişmeleri yönlendirme açısından olumlu bir içerik taşıyıp taşımadığı da batılı ülkelerin genel tavrı çerçevesinde ele alınabilir. 2174 numaralı karar, çatışan tarafları derhal ateşkese çağırmakta, ülkedeki bütün unsurları kapsayıcı bir diyalog çağrısında bulunmakta ve birtakım yaptırımlar öngörmektedir. karar tarafsız bir tavır alınmış olduğu görünümü sunmaktadır. fakat kararı destekleyen batılı güçlerin tobruk’taki temsilciler meclisi’ni kayıtsız şartsız tanıması, bu meclis’i tanımayan libyalı aktörlerde hedefte kendilerinin olduğu algısını doğuracaktır.

bir defa ülkedeki aktif çatışmanın bir unsuru olan hafter’in denetimindeki bölgede toplanan meclis’in tek meşru temsilci olarak kabulü, çatışan taraflar arasında bir tercih yapıldığını göstermektedir. meclis başkanı ve meclis’in hükümeti kurmakla görevlendirdiği başbakan adayının şu an itibarıyla bae’yi ziyaret ediyor olmaları da kapsayıcı olma vasfının umursanmadığını göstermektedir. ilaveten kimin terörist kimin meşru güç olduğuna karar vermede meclisin aldığı tavır da artık onun sorun çözücü mekanizma olmaktan çıktığını göstermektedir. bir de buna oldukça düşük katılımlı bir seçimle oluşmuş meclis olduğu hesaba katılırsa sorun daha da çetrefilli bir hâl almaktadır.

müzakere zarûreti

soruna müzakereler yoluyla çözüm bulunması tek çıkar yoldur. hatta bu konuda bir konsensüs olduğunu bile söyleyebiliriz. ancak buna rağmen kalıcı bir müzakere sürecinin olamamasının sebebi, taraflardan birinin devamlı olarak şeytanlaştırılması ve ona verilene razı olma dışında seçenek bırakılmamasıdır. islamcılığın ötekileştirildiği bir ortamda tamamıyla islamcılardan oluşmayan bir bloğun islamcı olarak lanse edilmesi daha baştan onun seçeneklerinin daraltılması isteğinin bir tezahürüdür. açıktır ki, libya içinde kendilerine “seküler liberal” denilenler ve onlara açık veya örtülü destek veren uluslararası aktörler olumlu bir müzakere ortamının şartlarını da hazırlamalıdırlar.

mevcut şartlar ülkenin bölünme ihtimalini her gün artırmaktadır. ülke hâlihazırda iki hükümet ve iki meclisle idare edilir haldedir. dış destekli tobruk hükümeti hava saldırısı yapma avantajına sahiptir; ama kaddafi’ye karşı yapılan operasyona benzer bir destek almadan trablus-mısrata merkezli ve an itibarıyla bingazi’de de üstünlüğü ellerinde bulunduran tarafa karşı galip gelmeleri imkânsızdır. eğer müzakereler için anlamlı bir ortam oluşturulamazsa bölünme ve hatta oldukça kanlı bir iç savaş kuvvetli ihtimaller arasındadır.

türkiye faktörü

bu arada türkiye’nin bu süreçte nasıl bir rol oynadığı spekülasyon konusudur. türkiye hükümetinin mısır’daki darbeye karşı almış olduğu kararlı tavır ve son olarak da libya meclisi’nin tobruk’ta toplanmasını cumhurbaşkanı tayyip erdoğan’ın eleştirmiş olması türkiye’nin libya’daki tavrı ve politikası konusunda yanlış değerlendirmelere yol açmaktadır.

türkiye, libya’da çözüm sürecinde yapıcı bir işlev görebilir; ancak tek başına libya’da çatışan unsurları bir araya getirip onları bir ortak noktada buluşturabilecek durumda değildir. 

by Levent Baştürk

bir defa türkiye’nin libya’da mkh’yi herkese tercih etmiş gibi görüntü vermesinin nedeni türkiye’nin açıkça böyle bir tercihte bulunmuş olması değildir. mkh ve onun mevcut müttefiki mısratalıların genelinin türkiye’ye karşı çok yakın ve sıcak tutumları da böyle bir algıya yol açmaktadır. libya’da çeşitli siyasi aktörlerle ve türkiye’de yetkililerle yaptığım görüşmeler sonucu edindiğim kanaat, genelde türkiye'nin libya’da bütün taraflarla iyi ilişkiler geliştirmeye ve eşit mesafede bulunmaya özen gösterdiği yönündedir.

hafter ve çevresinin türkiye odaklı dile getirdikleri endişeler aslında değişim karşıtı bir statükocu refleks sonucudur. türkiye’nin libya’da çözüm sürecinde yapıcı bir işlev görebilmesi söz konusu olabilir. ancak bugün gelinen noktada türkiye tek başına libya’da çatışan unsurları bir araya getirip onları bir ortak noktada buluşturabilecek durumda değildir. oluşturulacak uluslararası bir heyet içerisinde yer almak şartıyla daha fazla olumlu katkı sağlayabilir. türkiye gerek siyasi açıdan gerekse ekonomik açıdan libya ile ilişkilerini geliştirme potansiyeline en fazla sahip ülkeler arasındadır. 

sonuç olarak, hiçbir siyasi ve sosyal grubun ülkeyi tek başına yönetebilecek durumda olmadığı libya’da bütün güçlerin birbirlerine ihtiyacı var. bu durumda şeytanlaştırıcı veya öcüleştirici bir tavırdan ziyade, uluslararası aktörlerin de katkıda bulunabileceği bir müzakere sürecinin tesisi için güven telkin edici adımların atılması gerekmektedir.

levent baştürk, eskişehir osmangazi üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim görevlisi ve araştırmacı. ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü’nden mezun oldu. pittsburgh ve denver üniversitelerinde uluslararası ilişkiler ve mukayeseli siyaset dallarında lisansüstü çalışmalar yürüttü. abd ve türkiye’de çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde, türkiye siyaseti ve uluslararası ilişkiler konularında yazıları yayımlandı. halen dünya bülteni haber portalı için çalışıyor.

twitter'dan takip edin: @leventbasturk

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Levent Baştürk

eskişehir osmangazi üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim görevlisi ve araştırmacı-yazar. 1964 yılında merzifon'da doğdu. ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü’nden mezun oldu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;