Görüş

Mavi Marmara’yı batırmak

İsrail ne silahsız eylemcilerin öldürülmesinin sorumluluğunu üstlenecek, ne de özür dileyecek.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu. [GALLO/GETTY]

abluka altındaki gazze’ye insani yardım ulaştırma gayretinde olan özgürlük filosu’nun bir parçası  mavi marmara yolcu gemisine 2010 yılının mayıs ayında düzenlenen israil saldırısına ilişkin bm soruşturma panelinin hazırladığı rapor dördüncü kez ertelendi. raporun yaklaşık üç ay önce sunulması bekleniyordu.

israil bu gecikmeyi türkiye’nin istediğini iddia ederken türkiye ise tam aksini iddia ediyor. olayların son hali, geçen pazar günü israil’in kanal 2 televizyonundan yayınlanan haberle şekillenecek gibi görünüyor. bu habere göre başbakan netanyahu, abd’den raporun altı ay ertelenmesini talep etti. haaretz’in haberine göre ise bm soruşturma paneli raporu her halükarda bu cuma  yayınlanmış olacak.

öyle ya da böyle, bu son ertelemenin ardından netanyahu hiç de şaşırtıcı olmayan bir üslupla öldürülen dokuz eylemci için özür dilemeyeceğini belirtti. aralarında on dokuz yaşında bir abd vatandaşı türk ve diğer sekiz türk vatandaşının bulunduğu bu dokuz eylemci, gemiyi kuşatan israil güvenlik güçleri tarafından “infaz” edilircesine öldürüldü.

türkiye başbakanı recep tayyip erdoğan ise israil’in özür dilememesi durumunda “b planı’nın” devreye sokulacağına dair uyarıda bulundu.

sebep-sonuç ilişkisinin altüst oluşu

israil rejimi, denizin ortasında çıkan bu çatışmada mağdur olan tarafın katledilen eylemciler değil, israil savunma güçleri’ne ait komandolar olduğunu düşündüğü için bir özüre ihtiyaç duymuyor.

mantık olgusuna bu ‘yenilikçi’ yaklaşım, saldırı sonrasında basın açıklaması yapan israil güvenlik güçleri sözcüsü avital liebovitch tarafından, mavi marmara gemisi yolcuları “askerlerimize ağır şiddet uyguladı” açıklamasında bulunularak sunuldu. liebovitch’in, “komandoların ellerinden silahlarını alarak” taammüden saldırıda bulunan yolculara ilişkin bu açıklaması israil güvenlik güçleri’nin neden bu saldırıya engel olmadığını açıklayıcı nitelikte değil. oysaki komandolar çok basit bir biçimde bu saldırıdan kaçınabilirdi.

israil dışişleri bakanlığı gemidekilerin şiddet niyetlerini flickr fotoğraflarına “mavi marmara’da silahlar bulundu” kategorisi ekleyip bilye, mutfak bıçağı, poşu ve metal kova fotoğrafları yükleyerek tespit etti. dışişleri bakan yardımcısı danny ayalon’un gazze filosu ve küresel cihat örgütleri arasındaki ilişki tespiti flickr hesabına yüklenen ve üzerlerinde “hizbullah” yazısı bulunan üstü renkli yıldızlarla kaplı sapan resimleriyle desteklendi.

dışişleri bakanlığı, hizbullah’ın gazze’ye gönderdiği sapanların üstüne neden adının ingilizce yazıldığına ilişkin bir açıklamada bulunmadı. ayrıca çekilen fotoğrafların üstünde neden filo saldırılarının dört yıl öncesine ait bir tarih bulunduğuna ilişkin mantıklı bir açıklama da gelmedi. zira fotoğraflarda görünen tarih 7 şubat 2006 yılına aitti.

israil’in neden sonuç ilişkilerini çarpıtma eğilimi o kadar ki, helikopterden gemilere inerken ateş açan komandolar, üzerlerine indikleri silahsız insani yardım eylemcilerinin kurbanı haline geliyor. bu formülün doğaya uyarlanması, et parçalarının kendilerini kasap bıçağına sapladığı ve böceklerin otomobillerin lastiklerine saldırdığı gibi beklenmedik keşifler yapılmasını sağlayabilir.

israil’i ‘gayrimeşru kılmak’

gerçekleri hiçe sayan bu siyasi akrobatların new york times dış politika köşe yazarı thomas friedman gibi etkili medya isimleri tarafından desteklenmesi israil için oldukça büyük bir şans. zira thomas friedman bir köşe yazısında bu denizdeki çatışmaya ilişkin analizini, gerekli yerlerde itaatkar bir şekilde tırnak içinde kullandığı “insani yardım götüren deniz filosu” sözleri ile ifade ediyor.

friedman’ın, “şüphesiz bu filo kurgudan ibarettir” hükmünün yanı sıra “ablukanın kırılması için direnenlerin istediği şiddetli çatışma” sözleriyle gönderme yapması, israil hükümet sözcüsü mark regev’in “filoda bulunan yolcular şiddetin oluşmasını sağlayarak davalarında haklı olduklarını üstelemekte kararlıydı” sözlerini adeta tekrarlar nitelikteydi.

israil’i eleştireceklerin, irak’taki islamcı intihar bombacılarının iraklıları da öldürdükleri önkabülüyle hareket etmeleri gerektiği şeklinde çerçevelendirdiği dökme kurşun operasyonu dönemi görüşlerini anımsatır şekilde, friedman filo sonrası israil’i eleştirme yöntemlerini güncelledi. ek olarak bölgedeki arapların ve müslümanların (örneğin 2005 yılında lübnan başbakanı refik hariri suikastında suriye’nin şüpheli olması gibi) yakışıksız davranışlarından bol bol bahsetti. hemen ardından da “israil’i gayrimeşru kılmak için hem kasti ve hem de bilinçsiz bir eğilim olduğu” konusunda uyarıda bulundu. neticede çizdiği tabloda “eğer sadece israil’in savaşlarda sivilleri öldürdüğünü düşünüyorsanız, mars’tan henüz gelmiş olmalısınız” diyerek sonlandırdığı bir anlayışı işaret etti.

israil’in mavi marmara ile savaş halinde olmadığı gibi küçük bir detayı atlamış olmanın yanı sıra, farazi marslı ziyaretçilerin bazı basmakalıp tutarsızlıklardan dolayı kafası karışmış olmalı. bu tutarsızlıklara, abd saldırısından önce irak’ta intihar saldırılarının olmadığı ve bu intihar bombacılarının süper güçten askeri yardım alan öncelikli merciler olmadığı gerçeği örnek olarak gösterilebilir.  hatta bazı marslılar suçlamada bulunurken, “şiddetli çatışmayı” kızıştıranların insani yardım taşıyan filoları değil de, gazze ve lübnan’da sivillerin toplu katliamını destekleyen ve irak’ta sivil savaşı savunan abd’li bir dış politika köşe yazarı olduğunu söyleme eğiliminde bile olabilir.

israil’i gayrimeşru kılma projesine gelecek olursak, bu duruma friedman’ın bahsettiği “yardımsever eylemciler”den biri olan cevdet kılıçlar’ın geçen yıl beyazıt camii’nde kaldırılan cenazesine katılarak birinci elden tanıklık etme olanağı buldum.

tırnak işaretlerinin stratejik yayılımı içerisinde yetişen ve mars’tan gelmeyen bir grup bu sahneyi aralarında “kadın”, “çocuk” ve “öğrencilerin” de bulunduğu binlerce kişinin “kendi ülkelerinin vatandaşının” “yasını tutmak” için bir araya gelmesi ve üzerinde “hepimiz filistinliyiz” yazan saç bantlarının satılmasına olanak sağlanması olarak değerlendirebilir.

kolombiya’dan gazze’ye

bu döneme ait diğer bir popüler slogan ise erdoğan’ın katliam sonrası değerlendirmesinde, “israil, insanlık dışı bir devlet terörü işlemiştir” sözleri oldu.

türk ordusu, pkk ve “terörle mücadelede” büyük rol oynayan israil yapımı heron insansız hava araçlarını satın alma sürecinden vazgeçmiş olsaydı bu tasvir etik bir değer taşıyabilirdi.

diğer kıtalarda yaşanan devlet teröründen bahsedecek olursak, kolombiya eski devlet başkanı’nı alvaro uribe’nin mavi marmara olayını araştırmak üzere kurulan ve dört üyesi bulunan bu soruşturma panelinde başkan yardımcısı olarak görev alması ilginç bir durumdu. zira uribe’nin, sivil halkın askeri ve paramiliter yöntemlerle öldürmesiyle ilgili gizliden gizliye bir bağlantısı mevcut. ne var ki,  uribe’nin bir konuda hakkını vermek gerekir, çünkü uribe, kolombiyalı askerlerin terfi ve para ödülü almak için öldürdükleri (muhtemelen binlerce olayda) insanlara gerilla üniforması giydirmesine ve bu insanların esasında siviller olduğuna ilişkin hiç bir tartışmada bulunmadı.

yeni zelanda eski başbakanı geoffrey palmer’ın başkanlık ettiği komisyon tarafından hazırlanan “palmer raporu” sürekli ertelenmesine rağmen, hareetz muhabiri barak ravid, “kudüs’te siyasi bir kaynak”tan alıntı yaparak şu satırları yazdı.

“nihai rapor taslağına göre israil’in türkiye’den özür dilemesi istenmiyor. kayıplar nedeniyle israil’in üzüntülerini iletmesini tavsiye eden rapor, kurbanlar için tazminat ödenmesini de öngörmüyor.  rapor, israil’in sadece özel olarak oluşturulmuş bir insani yardım fonuna para sağlamasını öneriyor.”

aynı kaynağın haberine göre soruşturma paneli, “israil’in gazze’deki deniz ablukasının yasal ve uluslararası hukuka uygun” olduğu sonucuna vardı. bu durumda bm komisyonu gazze kuşatmasının meşruiyetine ilişkin bm ile çelişiyor.

israil’in türkiye’den özür dilememesi, gazze ablukasını kaldırmaması ve kayıpları telafi etmemesi durumunda erdoğan’ın devreye sokmakla tehdit ettiği “b planı” ise haber türk gazetesi’nde yayınlandı. bu habere göre erdoğan gelecek ay gazze’yi ziyaret edeceğini belirtirken, bu durumdan sorumlu israil askerleri ve hükümet yetkililerine dava açılacağını da dile getirdi. erdoğan ayrıca savunma anlaşmalarının yanı sıra ekonomik ilişkilerin de azaltılacağını belirtti.

bunun yanı sıra mavi marmara olayından bu yana tel aviv’de büyükelçi bulundurmayan türkiye, görev süresi eylül ayında sona erecek olan israil ankara büyükelçisinin yerine yeni bir elçinin atanmasını da reddedecek.

diplomatik gerginlik

türk büyükelçisi ile israil ilişkileri hem yazılı olarak hem kelimenin tam manasıyla sürekli yaşanan iniş çıkışlarla ifade edilebilir. kudüs’te 2010 yılının ocak ayında, dönemin büyükelçisi oğuz çelikkol türk televizyonlarında yayınlanmakta olan kurtlar vadisi adlı dizinin mossad betimlemesinden hoşlanmayan muhataplarının karşısında kasıtlı olarak “alçak sandalye”ye oturtuldu.

daha sonra israil bu tavrından ötürü çelikkol’dan özür diledi. belki de erdoğan’ın bu tehlikeli emsalden dolayı israil’in bir şeyler için hâlâ özür dileyebileceğini beklemesinin nedeni de bu.

mavi marmara saldırısının ardından, senaryosu bu olay üzerine kurgulanan ve televizyon dizisinin bir uzantısı olarak 2011 yılında yayınlanan “kurtlar vadisi: filistin” filminden sonra israil’de bir türk büyükelçisinin varlığını ve benzer bir toplantının gerçekleştirilmesi durumunda oturma düzenini düşünecek olursak, büyük ihtimalle türkiye büyükelçisi için yere en yakın koltuk uygun görülecektir.

israil’in diplomatik görevleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için israil halk diplomasisi ve diaspora işleri tarafından israil için “büyükelçi adayları” yetiştirme amacıyla kurulan internet sitesine de bir göz atmakta fayda var. bu internet sitesinde “israil’in tarihe ve dünyaya katkıları hakkında herkesin daha fazla bilgi sahibi olması gerektiği ve dünyaya daha gerçekçi bir israil imajı sunma amacı” öne çıkarılıyor.

çoğunluğu sivillerden oluşan 1.400 kişinin dökme kurşun operasyonu sırasında gazze’de katledilmesi gibi israil’in tarihe kattıklarına ilişkin daha gerçekçi olaylardan bahsetmektense, bu internet sitesinde develerin israil’de en ilkel ulaşım aracı ve pişirme yöntemlerinin ilkel olduğu gibi mitlere değiniliyor.

bu internet sitesinin sağ köşesinde sürekli değişen uydurma videolar bulunuyor ve bu videolarda yahudi devleti’ne yöneltilen “iğneleyici eleştirilere” yanıt veriliyor. bu gereksiz bilgilere bir de “israil’in icat ettiği ve tüm dünyada kadınları mutlu eden epilasyon aletine” ilişkin bir yazı eklenirken israillilerin her ay bin koli tükettiği, satılan her dört atıştırmalıktan biri olan ve her ay on beş milyon paket üretilen “bamba” adlı bir abur cubur yiyeceğinden de bahsediliyor.

insan hakları ve çekilen ızdırap, “bamba” ve “kadınları mutlu eden epilasyon cihazı” gibi ürünlerin tanıtımıyla gölgeleniyor. bu durum mavi marmara gemisinin, ‘israil, öldürdüğü siviller için üzgün mü, yoksa kendi kayıplarına neden olduğu için pişman mı’ ebedi tartışmasının altında sadece yavaş yavaş batırılmasını desteklemiş oluyor.

belen fernandez, pulse media editörü. ‘the imperial messenger: thomas friedman at work’ adlı kitabı 1 kasım 2011 tarihinde verso tarafından yayınlanacak.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Belen Fernandez

belen fernandez, gazeteci-yazar. ‘the imperial messenger: thomas friedman at work’ adlı kitabı 2011'de verso tarafından yayınlandı. jacobin dergisinde editör. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;