Görüş

Önce seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunu reformu şart

Başkanlık sistemleri kâğıt üzerinde demokratik olduklarında bile zamanla otoriter başkanlığa dönüşme eğilimi gösteriyor. Ancak mesele sadece başkanlık veya parlamenter sistem seçiminden ibaret değil. Başta hukuk devletinin ve bağımsız ve tarafsız yargının korunması olmak üzere, Merkez Bankası gibi bağımsız kuruluşların özerkliklerinin gözetilmesi, seçim sisteminin ve SPK’nın iyileştirilmesi de aynı oranda hayatî.

Murat Somer'e göre, başkanlık sisteminin demokratik olabilmesi için başka reformlar yanında seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunu da değişmeli. [Fotoğraf: AA-Arşiv]

meclise geleceği anlaşılan anayasa değişiklikleriyle türkiye bir tür başkanlık (veya cumhurbaşkanlığı) sistemine geçebilir. bu başkanlık rejiminin demokratik olacağı iddia edilebilir mi? ülkenin daha iyi yönetildiği ve hayırlı kararların alındığı bir model olacağı öne sürülebilir mi? ekonomide, dış ilişkilerde, örneğin kürt meselesinde radikal, ülkenin yönünü ve gündelik yaşamımızı temelden değiştirecek kararların alındığını düşünelim. bu tür kararları eleştirmek ve gerekirse engellemek mümkün olur mu?

başkanlık sistemleri kâğıt üzerinde demokratik olduklarında bile zamanla otoriter başkanlığa dönüşme eğilimi gösteriyor. ama kâğıt üzerindeki bir başkanlık sisteminin bile demokratik olabilmesi için başka reformlar yanında seçim sisteminin ve siyasi partiler kanunu'nun (spk) da değişmesi şart.

bunun en önemli nedeni, başkanlık sisteminde, iyi yönetmeyen veya toplumun onaylamadığı kararları almak isteyen bir hükümeti bir sonraki seçime dek normal yollardan değiştirmenin mümkün olmaması. bu sistemde güvenoyu ve erken seçim gibi mekanizmalar yok. kötü yöneten veya yetkilerini aşan bir başkan (hükümet değil) ancak azil (yüce divan) yöntemiyle değiştirilebiliyor. o da çok sancılı ve nadiren başvurulması gereken bir yöntem. zaten bu durumda bile hükümet değil, sadece başkan değişiyor.

işte tam da bu yüzden, sistemin demokratik olarak işleyebilmesi için başkanlığın “yatay” (yasama ve yargı erkleri ve merkez bankası gibi bağımsız ve yarı bağımsız kuruluşlar) ve “dikey” (vatandaşlar, sivil toplum, uluslararası anlaşmalar ve yükümlülükler) yönlerden dengelenmesi ve denetlenmesi zorunlu.

bu iki mekanizmayı oluşturan kurum ve organizasyonların bağımsız, şeffaf ve demokratik olabilmesi çok önemli. dikey denetleme mekanizmaları içinde de, yeterince tartışılmadığı için vurgulanması gereken organizasyon, başkanın kendi partisi. başkanın kendi partisi ne derece özerk ve güçlü olacak ve başkanı denetleyebilecek? tabii aynı soru muhalefet için de geçerli.

sistemin demokratik olarak işleyebilmesi için başkanlığın 'yatay' (yasama ve yargı erkleri ve merkez bankası gibi bağımsız ve yarı bağımsız kuruluşlar) ve 'dikey' (vatandaşlar, sivil toplum, uluslararası anlaşmalar ve yükümlülükler) yönlerden dengelenmesi ve denetlenmesi zorunlu.

işte seçim sisteminin ve spk’nın değişmesi bu yüzden hayatî bir önem kazanıyor. (bağımsız ve tarafsız yargı olmazsa olmaz koşul olduğu için burada ayrıca zikretmeyelim). başkanlığı demokratik yoldan denetleme ve dengeleme görevlerini yürütebilmeleri için, meclisin ve siyasal partilerin güçlü ve demokratik olması gerekli. eğer seçimler ve siyasal partiler toplumu etkin biçimde temsil edebilen, politika üretebilen ve karar alabilen bir meclis üretmiyorsa, siyasal partilerin kendileri güçlü ve demokratik değilse ve başkan kendi partisini istediği gibi yönlendirebiliyorsa, sistemin başkanın hükmüne girmesi ve otoriterleşmesi kaçınılmaz olacaktır. sistem kâğıt üzerinde neye benziyorsa benzesin pratikte bunun olma olasılığı yüksektir.

seçim barajı kalkmalı veya yüzde 5’e inmeli

türkiye yüzde 10’la dünyadaki en yüksek seçim barajına sahip. seçim barajının mutlaka kaldırılması veya yüzde 5 gibi makul bir seviyeye inmesi gerekiyor. yüzde 10 barajı nedeniyle örneğin yaklaşık 6 milyon seçmenin (ki bu aşağı yukarı 6 kahramanmaraş, 4 diyarbakır, 3 konya veya 2 bursa büyükşehir nüfusuna karşılık geliyor) desteklediği bir parti meclise giremeyebiliyor. bu da büyük bir haksızlık ve meşruiyet sorunu yaratıyor. düşünün, toplumun bu kadar büyük bir kesiminin önemsediği bir konu hakkında başkanlık bir karar alıyor ve mecliste buna muhalefet edecek bir parti yok.

karma seçim sistemine geçilmeli

iki tür milletvekili meclisin meşruiyetini, temsil gücünü ve siyaset üretme kapasitesini güçlendirecektir. birincisi, yerel halkı, siyaseti ve sorunları çok iyi bilen, seçim bölgesindeki seçmenlerle bağları güçlü olan milletvekilleri. ikincisiyse, tüm türkiye’yi etkileyen meselelere hâkim ve kamuoyunca tanınmış, sanat, siyaset, bilim, hukuk, ekonomi ve uluslararası ilişkiler gibi alanlarda uzmanlık ve deneyimi olan isimler. her iki tür milletvekili de kendi içinde çok değerli ve önemli. mevcut seçim sistemi bu iki tip vekili de tam desteklemiyor.

almanya’daki gibi karma bir sistem her iki tür milletvekilinin de seçilmesini kolaylaştırır ve meclisi güçlendirir. her seçimde seçmenler iki oy verir. meclisin yarısı daraltılmış bölge sistemiyle seçilir. buna göre her seçim bölgesinde seçmenler az sayıda (2 ila 10) aday için oy verirler ve böylece seçmenlerce tanınan, bilinen, yerelde güçlü isimlerin seçilmesi mümkün olur. meclisin diğer yarısı da türkiye genelindeki oy oranına göre parti listelerinden (türkiye milletvekilliği) seçilir. bu vekiller de kendi alanlarında uzmanlaşmış, ülke çapında kamuoyunca tanınmış insanlar olur.

karma sistem, aynı zamanda çoğunluğun istikrar arayışına ve azınlıkların temsil ihtiyacına da yanıt olur. bir yandan her seçim bölgesinde az sayıda vekil seçileceği için küçük partiler birleşecek veya ortak aday çıkaracaktır. öte yandan, türkiye milletvekilliği sayesinde ülke genelinde diyelim yüzde 5 desteğe sahip bir parti de (unutmayalım ki bu neredeyse 3 milyon seçmenin tercihi anlamına geliyor) mecliste temsil edilebilir. hiçbir seçim bölgesinde seçmenin çoğunluğu için en öncelikli mesele olmayan, ama ülke çapında önem taşıyan çevre, kadın hakları, hukuk gibi alanlarda uzmanlaşmış ve tanınmış isimler de meclise girebilir.

karma sistem, temsildeki önemli bir adaletsizliği daha telafi etmekte yararlı olacaktır. mevcut sistemde örneğin bayburt’ta yaklaşık 80 bin seçmen bir milletvekili çıkarıyor. istanbul’daysa bunun iki katından fazla, 180 bin seçmen bir vekil seçebiliyor. bunu telafi etmek için seçim bölgeleri ve vekil sayılarında mutlaka düzeltmelere ve reformlara ihtiyaç var. fakat karma sistemde türkiye milletvekilleri ülke çapındaki oy oranıyla seçileceği için bu adaletsizlik otomatikman bir ölçüde hafifleyecektir.

seçim sistemiyle ilgili son olarak, yüksek seçim kurulu (ysk) kararlarının mutlaka belli kısıtlayıcı kurallar çerçevesinde anayasa mahkemesi’nin denetimine tabi olması gerekiyor. serbest ve adil seçimler için bu kadar önemli bir kurumun kararları ile ilgili hiçbir temyiz olanağı olmaması sağlıklı değil.

başkanla partisi arasındaki ilişki demokratik şekilde tanımlanmalı

mevcut sistemden başkanlık sistemine geçmenin en tehlikeleri sonuçlarından biri, sistemde vatandaşları birleştiren partiler üstü ve tarafsız birleştirici bir makamın yok olması olacak. bu anlamda başkanın seçildikten sonra partisiyle ilişkisinin kesilmesi arzu edilebilir, ama pratikte bu mümkün gözükmüyor. bu durumda bu ilişkiye demokratik bazı sınırlar getirilmesi gerekiyor. bunlar arasında en önemlisi de, bence, özellikle meclis seçimlerinde başkanın partisi lehine kampanya yürütmesine kısıtlama getirilmesi gerekliliği. eğer bu olmazsa, türkiye gerçeğinde başkanın (cumhurbaşkanının) devletin olanaklarını kullanarak partisi lehine çalışması seçimlerin adil ve özgür olması ihtimalini ortadan kaldırır.

bu bağlamda milletvekili ve başkanlık seçimlerinin farklı yıllarda yapılması da çok önemli.

milletvekili adaylarının en az yarısı önseçimle belirlenmeli

adayları parti liderleri belirlediği sürece milletvekillerinin liderlerinden bağımsız kararlar almaları çok zorlaşmaktadır. bu durumda da meclis, başkanı denetleyip dengeleme görevini yerine getiremeyecektir. öncelikle başkan, kendi partisini (mevcut surumda akp) büyük ölçüde yönlendirebilir ve kontrol edebilir. bu durumda da kendi partisi mecliste çoğunluk olduğu sürece başkanın denetlenmesi mümkün olmayacaktır. kendi partisi çoğunluk olmasa bile, sadece bir muhalefet partisi lideriyle anlaşması, en hayatî kararların iki insanın iradesiyle alınması sonucunu doğurabilir. suriye politikasıyla veya laiklik ilkesiyle ilgili çoğunluğun istemediği bir meselede cumhurbaşkanı erdoğan ve mhp lideri bahçeli’nin hemfikir olduğunu düşünelim. seçmenler ne derse desin, milletvekilleri hayır oyu kullanmakta zorlanacaktır ve bu karar sadece iki liderin iradesiyle hayata geçebilir.

önseçim sistemindeyse milletvekili adayları parti üyelerinin veya tüm seçmenlerinin katıldığı önseçimlerle belirlenir. dolayısıyla seçilen vekiller de liderlerinden bağımsız kararlar alabilir. bu durumda meclisin denge ve denetleme görevini görebilme şansı artar. parti liderliğinin ve disiplininin zayıflamaması için liderlere de makul oranda adayı belirleme hakkı (kotası) sağlanabilir. spk, önseçim yöntemlerini de kısıtlamamalı, örneğin isteyen partilerin sadece üyelerinin değil bütün seçmenlerin katılabileceği önseçimler yapmasına imkan vermelidir.

eşbaşkanlık sistemi gelmeli

mevcut sistemin en önemli zaaflarından biri, yeni lider yetiştirememesi, yedek liderlik oluşturamaması, ve siyasi yeteneği israf etmesi. her siyasal partinin temsil ettiği kesim ve ideoloji için hiç kuşkusuz lider olma özelliğine sahip yetenekli birçok insan var. ama onlardan sadece biri lider olabiliyor. o lider de bir süre sonra zamanının çoğunu parti içinden çıkacak rakiplerini engellemek için harcamaya başlıyor. eşbaşkanlık sistemi bu yıpratıcı rekabeti törpüler. mevcut lider yorulduğunda veya hata yaptığında alternatifi olur. kararların çok dar bir kadro tarafından alınması da engellenir ve yanlışlar düzeltilebilir.

seçimler ve siyasal partiler toplumu etkin biçimde temsil edebilen, politika üretebilen ve karar alabilen bir meclis üretmiyorsa, siyasal partiler güçlü ve demokratik değilse, başkan partisini istediği gibi yönlendirebiliyorsa, sistemin başkanın hükmüne girip otoriterleşmesi kaçınılmazdır.

bu sistem, başkanlık modeline de uygun. başkanlık sistemlerinde başkan yardımcıları ve başkanla uyumlu çalışmaları çok önemli. siyasal partilerde eşbaşkanlık olursa daha baştan beraber çalışmaya alışırlar. seçmenler de başkanlık seçimlerinde oy verirken başkan ve yardımcılarının kim olacağını bilerek oy vermiş olur.

eşbaşkanlık sistemi eğer biri kadın biri erkek olacak şekilde getirilebilirse, türkiye dünyaya, özellikle de müslüman dünyaya çok güçlü ve olumlu bir mesaj vermiş olur. ülke imajının küme atlaması mümkün olur. kimse kolay kolay laik ve müslüman kimliğini sorgulayamaz. siyasete daha uzlaşmacı bir dil egemen olur. ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınları ilgilendiren konularda kararların sadece erkeklerden oluşan heyetlerce verilmesi adaletsizliği de ortadan kalkar.

üyelerin yönetime katılması

mevcut spk, parti organlarını ve karar alma mekanizmalarını gereksiz derecede ayrıntıya girerek düzenliyor. örneğin parti kongrelerindeki seçilmiş delege sayısını tbmm tam sayısının iki katıyla  (1100) sınırlıyor. parti üyeleri genel başkan seçimi gibi en temel kararlara sadece delegeleri yoluyla katılabiliyor. oysa bugünün şartlarında çok daha büyük ölçekli kongreler toplanabilir. internet çağında üyelerin çok daha etkin biçimde ve sürekli olarak karar mekanizmalarına katılmaları mümkün. bu konularda partilere esneklik sağlanmalı. partiler sadece genel başkanlar ve çevrelerindeki dar kadrolarca yönetilen organizasyonlar olmaktan çıkabilmeli.

mali şeffaflık

son olarak, spk’nın diğer konulardan çok düzenlemesi gereken en önemli konu mali şeffaflık ve denetim. eğer siyasal partilerin şeffaf ve sağlıklı mali kaynakları olmazsa, ekonomik çıkar grupları seçmenlerin iradesinin önüne geçecektir.

başkanlık taraftarlarının kendilerinin de vurguladığı gibi, türkiye dış politikada, ekonomide ve güvenlikte son yıllarda giderek ciddileşmiş olan çok kritik sorunlarla karşı karşıya. bu durum, büyük ölçüde gene başkanlık taraftarlarının kendi ifadesiyle “fiili başkanlık” yönetimi altında gerçekleşti. buna rağmen çözüm olarak önerilenin “fiili başkanlığa” daha fazla yetki verilmesi ve yasallaşması olması büyük bir çelişki yaratıyor.

dünyada başkanlık modellerinin gerek siyasal istikrar gerekse ekonomik performans açısından olası olumsuz etkilerine kanıtlar oldukça güçlü. ancak mesele sadece başkanlık veya parlamenter sistem seçiminden ibaret değil. başta hukuk devletinin ve bağımsız ve tarafsız yargının korunması olmak üzere, merkez bankası gibi bağımsız kuruluşların özerkliklerinin gözetilmesi ve seçim sisteminin ve spk’nın iyileştirmesi de aynı oranda hayatî.

murat somer, koç üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünde doçent ve harvard üniversitesi’ndeki weatherhead center for international affairs’nin asosiye üyesi. karşılaştırmalı siyaset, politik ekonomi, demokratikleşme, otoriter rejimler, etnik çatışmalar, dinsel ve laik siyaset konularında araştırmaları otuzun üzerinde uluslararası akademik makale ve kitapta yayınlandı. istanbul lisesi ve boğaziçi üniversitesi mezunu, güney kaliforniya üniversitesi los angeles'da doktora yaptı. princetonstockholm ve washington gibi üniversitelerde ziyaretçi öğretim üyesi olarak çalıştı, sabancı uluslararası araştırma ödülü sahibi. sosyal bilimler alanında 2015 sedat simavi ödülünü kazanan milada dönüş: ulus-devletten devlet-ulusa türk ve kürt meselesinin üç ikilemi kitabının yazarı (koç üniversitesi yayınları, 2. baskı, 2016).

twitter'dan takip edin: @murat_somer

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Murat Somer

koç üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünde doçent ve harvard üniversitesi’ndeki weatherhead center for international affairs’nin asosiye üyesi. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;