Görüş

Sisi'nin üniversite sınavı

Mısır üniversitelerini Müslüman Kardeşler'in karıştırdığı iddiası, medya çarpıtması olarak nitelenebilir. Böylece, gerçeklerden kaçılması ve dikkatlerin gençlerin rejimle sorunu temelinden alınıp başka yönlere çekilmesi hedefleniyor.

Mısır'ın önemli yükseköğretim kurumlarından olan Kahire'deki Ayn Eş Şems Üniversitesi de, yeni akademik yıla darbe karşıtı gösterilerle başladı. [Fotoğraf: AA]

mısır üniversitelerinde 12 ekim 2014 tarihinde çıkan olaylardan dolayı güvenlik önemleri artırıldı ve öğrenciler arasındaki tutuklamaların kapsamı genişletildi. bu yaklaşım, yangını söndürmek yerine biraz daha alevlendirecek. 

(1)

"polis, dört zırhlı aracı ve iki asker nakliye taşıtını okula sevk etti. polise uygun hava desteği sağlandığı takdirde, üniversite, başarılı bir operasyonla kurtarılacak." kahire üniversitesi'nde 12 ekim'de yaşanan sahneyi özetleyen bu komik ve abartıla yoruma, sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan mesajlarda rastladım. sosyal paylaşım siteleri, üniversite öğrencileri ile üniversiteleri koruyan güvenlik görevlilerinin çatışmalarına dair yorum ve gözlemlerle dolu. çatışmalar, güvenlik araçlarının imha edilmesi ve kampüslere giriş çıkışlarda kaosa yol açtı. güvenlik önlemleri ve mevcut durumu protesto eden öğrencilerin bazıları tutuklandı.

mısır üniversitelerindeki olaylar, yeni akademik yılda nelerin yaşanabileceği ve olası en kötü senaryodan nasıl sakınılacağı etrafında soru işaretleri oluşturuyor. ben, sorunun bizatihi kendisi ve unsurları tam tanımlanmadan, bu soruları yanıtlamanın zor olduğunu görüyorum.

medyanın, üniversitelerdeki şiddetten müslüman kardeşler (ihvan) cemaatini sorumlu tutmakta aceleci davrandığını düşünüyorum. ihvan'ı suçlama geleneği, medya ve siyaset söylemimize iyice yerleşti. bu söylem, ihvan'ı mısır ve arap dünyasındaki her kötülüğün ana kaynağı olarak görüyor. hatta başka çevrelerin üstlendiği şiddet olayları dahi ihvan'a mal ediliyor. dekahliye ve kahire emniyet müdürlüklerindeki patlamalar, bu söylemin kanıtı. bakanlar kurulu, patlamalardan ihvan'ı sorumlu tuttu ve ilk patlama sonrası cemaati "terörist örgüt" ilan etti. ancak hemen ardından ensar beyti makdis isimli cemaat, yayımladığı video ile her iki patlamayı da üstlendiğini açıklayarak sürpriz yaptı.

ihvan'ı suçlayan söylem, onun sicilini kirletlemekle birlikte aynı zamanda (mısır'ın dört bir yanına yayılmış uzun kolları bulunan büyük bir güç olarak göstererek) cemaate azımsanmayacak bir propaganda imkanı sağlıyor. söyleme bakılırsa cemaat o kadar güçlü ve dirençli ki, 15 aydır mısır gerçeğinden koparılması yolundaki kesintisiz çalışmalara rağmen, kenetlenmiş yapısını koruyor ve iktidarı endişelendiriyor.

konuyla ilgilenenler, ihvan'ın üniversite gençleri arasındaki nüfuzunun dışarıdakinden daha zayıf olduğunu bilirler. üniversitelerde çıkan olayların arkasında ihvan'ın bulunduğunu öne sürmek, sorunun teşhis aşamasındaki ilk hata.

by Fehmi Hüveydi

ihvan'ın gücüne ilişkin bu abartının, mısır'ın genelinde dahi şüpheli görülürken, üniversiteler için de geçerli sayılması skandal bir hata olur. konuyla ilgilenen araştırmacılar, ihvan'ın üniversite gençleri arasındaki nüfuzunun dışarıdakinden daha zayıf olduğunu bilir. üniversitelerde çıkan olayların arkasında ihvan'ın bulunduğunu öne sürmek, sorunun teşhis aşamasındaki ilk hata.

esasında sorun, gençlerin geneli için söz konusu ve üniversitelerdeki ihvan, sadece bir kısım gençle ilgili bir durum. ihvan'ın üniversitelerde karışıklık çıkardığı iddiasını, medya çarpıtması olarak niteleyebilirim. böylece, gerçeklerden kaçmak ve dikkatleri gençlerin rejimle sorunu temelinden alıp başka yönlere çekmek hedefleniyor.

(2)

cumhurbaşkanı abdulfettah sisi, eylül 2014'te el ehram gazetesine çağrıda bulunarak gençlerin gelecek vizyonları ve siyasi katılımdaki rolleri hakıında onlarla diyaloga geçilmesinin yapılandırmalarını istedi. bu çağrı, tesadüfi olmayıp gençlerle iletişimin sürmesi ve köprüler kurulması ihtiyacının ifadesiydi. çağrıda, krizin iç yüzünü görmek için fazla çaba harcamak gerekmiyor. kriz işaretleri, general sisi'nin nisan 2014'teki cumhurbaşkanlığı adaylığı kampanyasında belirdi. sisi, çeşitli kesimlerin temsilcisiyle biraraya geldi. gençler, güvenlik gerekçesiyle, o toplantılara alınmadı.

krizin göstergeleri, ilerleyen günlerde çeşitlendi ve birçok etkinlikte kendini gösterdi. gençlerin anayasa referandumu ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayışı, bunun göstergelerindendi. protesto yasasının çıkması sonrası kriz daha da belirginleşti. hüsnü mübarek'i deviren 25 ocak devrimi'nin 3. yıl dönümünde zirve yaptı. medyada 25 ocak devrimi'ni yaralayan sesler yükseldi; devrimci gençler açıkça paralı asker olmak, teröristlik ve uşaklık ile suçlandı. devrimin kendisi de mısır devletini devirmek için planlanan bir komplo olarak yansıtıldı.

iş, hakaret ve suçlamalarla sınırlı kalmadı, 3 temmuz 2013 sonrasının şartlarında yaşanan çatışmalar sırasında gençler, çok ağır bedeller ödedi. "özgür öğrenciler gözlemevi" tarafından onaylanan bildirilere bakılırsa, bu dönem zarfında üniversite gençlerinin ödediği bedeller şöyle sıralanabilir: 

-evlerinde ve gösterilerde gözaltı alınan öğrencilerin sayısı: 1812 

-üniversite kampüsleri ve çevresinde gözaltına alınan öğrencilerin sayısı: 658 

-gözaltına alınan kız öğrencilerin sayısı: 55

-okul ile ilişiği kesilen öğrencilerin sayısı: 502

-gösterilerde öldürülen öğrencilerin sayısı: 208

-üniversite kampüsü içinde öldürülen öğrencilerin sayısı - 19

-gösteriler sırasında öldürülen kız öğrencilerin sayısı: 6

-serbest bırakılan öğrencilerin sayısı: 625

-okul ile ilişiklerinin kesilme kararını temyiz eden ve yargının geri dönmelerini onayladığı öğrencilerin sayısı: 42

iktidarın gençlerle ilişkisindeki bu arka plan, ilişkilere gerginliğin damga vurduğuna işaret ediyor. gerginlik ise baskı, okuldan uzaklaştırma ve tutuklamaların yanı sıra karakol ve cezaevlerinde yaşanan sıkıntılar, ihtiyati hapis cezaları, ağır yargı kararları ve öğrencilerin altından kalkamayacağı para cezalarında kendini gösteriyor. bu işaretler, taraflar arasındaki uçurumu daha da açtı, temizlenmesi ve iyileşmesine imkan verilmeyen bir yara oluşturdu. 

(3)

bu atmosfer, 11 ekim 2014 günü başlayan yeni akademik yılın ilk günlerini etkisi altına aldı. güvenlik yaklaşımı, akademik yılın açılışı öncesi alınan önlemlerde açıkça görülüyordu. sanki bu yaklaşım adeta, "üniversite protestoları nasıl bastırılır ve üniversiteler kuşatma altına nasıl alınır?" sorusunun cevabı niteliğindeydi. bu sorunun benzer başka cevapları da oldu. yeni öğretim yılının başlama tarihinin birçok kez ertelendiği açıklandı. böylece akademik yıl üç hafta geç başladı.

üniversite yönetimleri (rektörler, dekanlar ve bölüm başkanları) gibi akademik idarecilerin seçimlerinin iptal edildiği kararı çıktı. iptalle birlikte 25 ocak devrimi sonrası hayata geçirilen ve üniversitelerin bağımsızlığını vurgulayan bu büyük kazanımdan geri dönülmüş oldu. ardından üniversiteler yasası değiştirildi. rektörlere, disiplin kuruluna sevk etmeksizin, öğretim görevlilerini okuldan uzaklaştırma yetkisi verildi. tüm bu uygulamalar, anayasa ve yasalara aykırıydı.

öğrenci gençlerin arkadaşları öldürülmüş, tutuklanmış ve okulla ilişikleri kesilmişken, 150 öğrenci, haksızlıkları protesto ederek açlık grevi başlattılar. greve gidenlerin ikisi veya üçü ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. "vatansever gençler" denilen grupların "huzursuzluk çıkaran" arkadaşları hakkında casusluk yapmak üzere seferber edildiği söylendi. el ezher üniversitesi'nden üst düzey bir yetkili, bu yönde açıklamalarda bulundu.

keza, siyaset yaptıkları öne sürülerek, öğrenci camiasının faaliyetleri iptal edildi. öğrencilerden bazılarının yurtlara kayıtları engellendi. kimi medya organları, yurtlardaki öğrenci odalarının denetlendiği yazdı. bazı medya organları da yurtların bu türden öğrencilerin yuvası olduğu gerekçesiyle tamamen kapatılması çağrısı yaptı. hatta bir aydın, öğrencilerinin sebep olduğu baş ağrısından kurtulmak için ezher üniversitesi'nin 2 yıl kapatılmasını önerdi.

akademik takvim başlarken güvenlik organları, (çoğunluğu öğrenci birlikleri üyesi) onlarca aktivist öğrenciyi gözaltına aldı. öğrencilere isnat edilen suçlar henüz bilinmiyor. bazı öğrencilerden ise siyasetle uğraşmayacakları yönünde ifadelere imza atmaları istendi ve onlara kontrol sonrası kampüse girişlerine olanak sağlayan özel kimlik kartları verildi.

kuşatıcılık yolunda atılacak adımları düşünmeden önce güvenlik bakış açısıyla mı yoksa siyasi çözümle mi hareket edeceğimizi belirlemeliyiz. 'yaklaşım' sorunu sadece gençlerle yaşanan bir sorun değil, hali hazırda tüm mısır'ın sorunu. 

by Fehmi Hüveydi

diğer yandan, yargının üniversitelerden güvenlik birimlerinin kaldırılması kararına sarılan emniyet teşkilatı, yeni bir güvenlik şirketi kurdu. emniyetin eski isimleri, bu güvenlik şirketinin başına geçtiler ve üniversiteler ile güvenlik anlaşmaları imzaladılar.

bütün bu kararlar, alınan tedbirlerin sadece açıklanan kısmı. tedbirlerin mantığı, üniversitelere (hocaları ve öğrencileriyle birlikte) esasen bağlılığına güvenilemeyen endişe kaynağı ve şaibe yuvası olarak yaklaşıyor. öğretim görevlileri ve öğrenci çevrelerine gerginlik, üniversite yönetimi ve emniyet çevrelerine ise endişe hakim.

(4)

niçin bu konuda gençleri ablukaya alıp onlara baskın düzenlemek yerine kuşatıcı ve uzlaşmacı bir üslupla hareket eden farklı bir düşünce tarzı geliştirilmedi? bu farazi soru aklıma geldi ve bir çözüm olduğunu düşündüm. zira bu soru, sahadakinden çok farklı bir 'senaryonun' uygulanmasını gerektiriyor. iktidar, mısır'da (başta gençler olmak üzere) tüm özgürlük yanlılarını öfkelendiren gösteri yasasını gözden geçirmek gibi gerginlik nedenlerini nötralize etmeye ve üniversitelerdeki kızgınlığı dindirmeye çalışabilir. üniversitelerin bağımsız yapısını çiğneyen, akademisyenlere baskı yapmayı ve güvenlik yetkililerine diz çöktürmeyi hedefleyen kararları yeniden değerlendirip anayasa ve hukuka başvurabilir.

öğrencilerin şartlarını ele almak için kurulacak ulusal bir komisyonun ilk görevi; tutukluların serbest bırakılması, hapis cezası verilenler için af çıkarılması ve okullardan uzaklaştırılanların tekrar iade edilmesi. komisyon, kampüslerde öğrencilerin öldürülmeleri ve polisler de dahil sorumluların yargılanması konusunda tarafsız ve nezih bir soruşturma yapılacağına; maddi durumları dışarıda yaşamalarına imkan vermeyen yurt öğrencileri hakkındaki tedbirlerin gözden geçirileceğine söz verirse ne güzel olur.

üniversitelerde şiddete adı karışanlar, cellat gözü yerine ebeveyn ve eğitimci gözüyle yargılanıp cezalandırılmalı. öğrencilere uyarı cezası vermek, geçici mahrumiyet ve hatta bir akademik yıl boyunca okuldan uzaklaştırmak suretiyle disipline etmek ile okuldan geri dönüşsüz uzaklaştırmak arasında büyük fark var. keza, mısır'daki başka üniversitelere girmelerinin yasaklanması ile 10-15 yıl hapse mahkum edilip hayatları ve geleceklerinin karartılması arasında da. 

kaldı ki öğretim görevlilerinin yönlendirmesi ve gözetimindeki üniversite camiasına yönelik bu endişenin hiçbir haklı gerekçesi ve anlaşılır tarafı yok. niçin üniversiteler, öğrencilere genel mevzulara yaklaşım kültürünü ve farklılıklara saygıyı öğreten laboratuvarlar olarak değil de rejim karşıtı uyuyan hücreler olarak görülüyor? öğrencilerin kendi birliklerini oluşturmaları için özgür ve nezih seçimler yapmalarının önü de açılmıyor. niçin öğrenci birlikleri, şiddete başvurmayan öğrencilerin sesi olmasın? üniversitede farklı akımlar arasında veya bu akımlar ile idare ve iktidar arasında anlayış ve uzlaşı köprüleri niçin kurulmasın?

yukarıdaki tespitler, gençler ile iktidarın ilişkilerinin nasıl normalleşeceği ve çalışma hayatında hak ettikleri yerlere gelmelerinde gençlere nasıl kuşatıcı şekilde yaklaşılacağına dair önerilerden ibaret. süreçte birçok öneride bulunulacağından eminim ancak bunun kolay olmadığı, tasavvur ettiğimizden daha karmaşık ve büyük olduğunu düşünüyorum. mesele, burada ne yapılması gerektiğinden ziyade dosyayı hangi mantık ve aklın yöneteceği. kuşatıcı yöntem, olgun bir siyasi akıl gerektiriyor. bulgular, mısır'da güvenlik aklının dosyayı eline aldığını ve yönettiğini gösteriyor.

bu yüzden, kuşatıcılık yolunda atılacak adımları düşünmeden önce güvenlik bakış açısıyla mı yoksa siyasi çözümle mi hareket edeceğimizi belirlemeliyiz. 'yaklaşım' sorunu sadece gençlerle yaşanan bir sorun değil, hali hazırda tüm mısır'ın sorunu. 

fehmi hüveydi, mısırlı gazeteci ve yazar.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Fehmi Hüveydi

mısırlı gazeteci ve yazar. 1937 yılında dünyaya geldi. kahire üniversitesi hukuk fakültesi'nden mezun oldu.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;