Görüş

Taraftarın Gezi'si: İstanbul United

Gezi vesilesiyle farklı farklı insanlar, farklı farklı bayraklarla ya da bayraksız bir araya geldi. O güne kadar kim inanırdı ki Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Bursalısı omuz omuza verecek, aynı şarkıları söyleyecek?

Altınsay: O güne kadar karşılıklı tribünlerde bile oturamayan futbol taraftarları farklı formalarıyla kol kolaydılar. [Fotoğraf: AFP/Getty Images]

her şey o gün başladı. 28 mayıs'ta doğum günümü kutluyorduk taksim'e yakın bir yerde. bir ara gezi parkı’nda olayların olduğu haberi geldi. anlaşılan taksim parkı'na avm yapılmasına karşı eylem yapılıyordu. tabii polisler de bu eyleme karşıydı.

doğum günümü gaz yiyerek ve barikatlar arasında dolaşarak bitirmiştim ama hiçbirimiz işlerin bu kadar büyüyeceğini o an öngörememiştik.

ve gezi olaylarının başlamasının üzerinden tam bir yıl geçti.

baskı tepki doğurdu

kendine göre "bağzı şeyler"in kendilerinin fikri alınmadan değişmesini (ya da değişmemesini) isteyen herkes gezi vesilesiyle içini döktü, kendini değerli hissetti. dahası birlikten kuvvet doğduğunu öğrendi. en önemlisi gezi vesilesiyle farklı farklı insanlar, farklı farklı bayraklarla ya da bayraksız bir araya geldi, hatta dayanıştı.

o güne kadar kim inanırdı ki beşiktaşlısı, fenerbahçelisi, galatasaraylısı, bursalısı kaynaşacak, omuz omuza verecek, aynı şarkıları söyleyecek?

o güne kadar birbirinin “gözünü oyan”, karşılıklı tribünlerde bile oturamayan futbol taraftarları farklı formalarıyla kol kolaydılar.

Gezi sırasında Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray amblemleriyle oluşturulan İstanbul United logosu.

istanbul united

“istanbul united, since 31 mayıs 2013” yazılı ortak amblem yapıldı, istanbul'un üç büyük takımının renklerini içeren kaşkollar imal edildi.

müthiş bir enerji vardı gezi'de her çeşit insanı sarıp sarmalayan.

gerçekten de başbakan'ın söylediği gibi "üç-beş ağaç meselesi" değildi orada vuku bulanlar. tamam, olayları tetikleyen ağaçların kesilmesiydi, ama gün be gün gezi'de işler çok farklı noktalara gitti. çünkü insanların içlerinde biriktirdikleri çok şey vardı. bu birikimle politika artık sokağa, sıradan insanlara iniyor, çoğulculuk gündelik bir deneyim olarak yaşanıyor, gezi'nin sınırları içinde coşkuyla yeniden üretiliyordu.

aslında gezi'nin her gününü ayrı ayrı incelemek gerekir. mesela son birkaç gün uyarılar dikkate alınıp farklı yaşansaydı, hem eylem amacına ulaşmış hem de kayıplar engellenmiş olabilirdi.

gezi'de futbol

gezi’ye girmeden önce çarşı’dan geçmemiz gerek aslında…

çocukluğumdan beri beşiktaş'ın düzenin kenarında kaldığına dolayısıyla ezeli rakipleri karşısında hep haksızlığa uğradığına inanmıştım. zaten o yıllarda temiz kalma, çamura bulaşmama şansınız hâlâ vardı.

düşünüyorum da haksızlığa uğramak iyi bir şey aslında. insanı dinamik tutar. olayları irdeleme isteği uyandırır. gerçekleri görmenizi sağlar. haksızlıklara karşı duyarlılığınızı arttırır. üstelik sadece kendinize karşı değil rakibinize karşı yapılanı da görürsünüz. çünkü bana başka adalet, sana başka adalet olmaz.

ne var ki hep kazanmak isteyen futbol tribünlerinde rakip takıma karşı adaletli düşünen insan bulmak zordur. ama diyorum ya bir kere adalet duygusu içinize yerleşmesin ezberler de bozulabilir böylece.

çarşı yasağa karşı

beşiktaşlı taraftarların ruh halini biraz olsun bildiğim için çarşı'nın beşiktaş tribünlerinden çıkmasını hiç tesadüfi bulmuyorum. gezi olaylarında çarşı'nın diğer kulüp taraftarları arasında sivrilmesini de...

çünkü çarşı her türlü haksızlığa karşı oldu hep. içinde birçok değişik grup olsa da, bazen onaylanmayacak davranışlarla anılsa da çarşı, adalet ve dayanışma damarının futboldaki temsilcisi oldu hep.

“hasankeyf’in keyfini kaçırmayın” dedi. van depreminde "van üşüyor biz de üşüyoruz" dedi.

yanlış bulduğu için, hakemin beşiktaş lehine verdiği penaltı kararını bile protesto etti.

ayrıca çarşı orantısız güce zaten alışkındı. 2013 1 mayıs’ında polisin gereksiz ve aşırı şiddetine, ardından eski inönü stadı'nda oynanan son gençlerbirliği maçında çoluk çocuk polisin yoğun biber gazına maruz kalmışlardı.

futbolun namusunu kurtardılar

işte bu orantısız güce karşı benzer dayanışmayı beşiktaş çarşı gezi'de de gösterdi. futbola, çarşı'ya uzak insanlar için şaşırtıcı bir durumdu bu. o güne kadar küçümsedikleri tu kaka ettikleri futbol ve taraftarları gezi'de yaşanan başkaldırının yıldızı oluvermişlerdi. öyle ki gezi'de çarşı olmazsa olmazdı artık. insanların gözü hep çarşı'yı aradı. "çarşı ne zaman gelecek?" diye soruyordu herkes birbirine.

senaryo yazarlarının taksim'de uzun dizilere karşı bir eylemi olmuştu sanırım üç yıl önce. eyleme destek çıkan çarşı "çarşı uzuna karşı" pankartıyla tam 19.03'te meydana vasıl olmuştu. nitekim 19.03, yani beşiktaş’ın kuruluş yılı genellikle çarşı'nın akşam mesaisinin başlama zamanıydı.

evet çarşı gezi'nin hayatında ilk kez toplu bir harekete katılan insanları için adeta "acil servis" oldu. "çevrenizde tuhaf bir şeyler olursa kimi ararsınız" sorusuna "yüzde doksan dokuz çarşı" cevabını verenler boşuna değildi. gezi sloganları da tribün sloganlarının versiyonlarıydı artık. "biber gazı oleeeeey", "sık bakalım, sık bakalım, biber gazı sık bakalım…" en fazla duyduklarımızdı.

çarşı olmasa gezi aynen yaşanabilir miydi, bilemiyorum. ama şurası gerçek ki bundan böyle futbol ve taraftarlarına farklı gözle bakılacak.

kendine göre "bağzı şeyler"in kendilerinin fikri alınmadan değişmesini (ya da değişmemesini) isteyen herkes gezi vesilesiyle içini döktü, kendini değerli hissetti. dahası birlikten kuvvet doğduğunu öğrendi.

by Gülengül Altınsay

3f yok artık

diktatör salazar'ın meşhur sözü "portekiz'i 3 f' ile yönetiyorum: futbol, fatima, fado" sözleri tarihte kalmış gibi. geçmişin kitleleri uyuşturmak için kullanmak istediği futbol artık kitleleri uyandırmak için de kullanılabiliyor demek ki.

gezi sonrası futbol federasyonu'nun tribünlere siyasi slogan yasağı getirmesi boşuna mı? böylesine istediğiniz yöne çekebileceğiniz muğlak bir yaptırımın amacı neydi sizce? rakip takıma karşı linç niyeti taşıyan sloganlar, tekbir getirmeler, ırkçı sözler hangi kategoriye giriyor mesela?

tüm bunları anlatmamın nedeni futbolun ve taraftarının sosyal yaşamdaki yerinin değişmiş olduğu. ve gezi'yle birlikte bunun netlik kazandığı.

aslına bakarsanız değişen sadece futbol taraftarı değil. türkiye değişiyor.

gezi'ye gidip gezdiğimde çok daha iyi anlamıştım ki o topluluk bizim gençliğimizdeki toplulukla aynı değil. biz kendimiz için değil ezilen sınıflar için mücadele ediyorduk, onlarsa bireysel hakları için, daha iyi bir yaşam alanı için mücadele ediyorlar.

zaten bu yüzden gezi'nin özellikle ilk günlerinde çok farklı kesimlerden insanların birbirlerinin yaşam alanlarına karışmadan birlikte olabildiklerini gördük.

farklı kesimler gezi'den farklı anlamlar çıkarsa da ortak bir sonuç var: bu ülke üzerinde “yönetenler”den daha çok ve önce “yönetilenler”in söz hakkı var. kulüpler üzerinde de “yönetim”lerden önce taraftarın.

gülengül altınsay, gazeteciliğe 1978 yılında aydınlık'ta başladı. '80 darbesinin ardından mesleğini bırakmak zorunda kaldı. gazeteciliğe yeniden dönüşü 1989 yılında genç insan dergisinde futbol üzerine yazarak oldu. sırasıyla gelişim spor dergisi, güneş gazetesi, panorama dergisi, hürriyet spor, fotomaç, sabah, star, akşam ve taraf gazetelerinde maç kritiği ve yorumları yazdı. şu anda t24 internet gazetesinde mesleğini sürdürüyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Gülengül Altınsay

gazeteciliğe 1978 yılında aydınlık'ta başladı. '80 darbesinin ardından mesleğini bırakmak zorunda kaldı. gazeteciliğe yeniden dönüşü 1989 yılında genç insan dergisinde futbol üzerine yazarak oldu. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;