Görüş

Türkiye, İran ve İsrail arasında Araplar

Suriyeli muhalif yazar Favaz Tello'ya göre hem İsrail hem İran, Araplara düşman gözüyle bakıyor ve Batı'yla birlikte üçü ittifak hâlinde. Tello, Türkiye'nin ise Arapları ortak olarak gördüğünü söylüyor.

Tello'ya göre Araplar, hem kendi aralarındaki hem de onları düşman görmeyen Türkiye ile siyasi anlaşmazlıkları sonlandırarak düzlüğe çıkabilir. [Fotoğraf: Reuters/Arşiv]

islam'ın doğuşundan, mecusi fars ile hıristiyan roma ve bizans imparatorluklarının yıkılmasından itibaren hıristiyan batı, sünni müslümanlara (araplar ve ardından türklere) düşman gözüyle baktı.

geçen 200 yüzyıl zarfında, başta hıristiyanlar ve sünni olmayan islam mezhepleri olmak üzere dinî ve mezhebî azınlıklar, batı'nın bölgenin içişlerine müdahale araçlarından biriydi. azınlıkları korumak, batı'nın müdahalelerine gerekçe oldu. 

bunun sonucu olarak azınlıkların bazı toplumsal ve siyasi liderleri, bugün başını abd’nin çektiği hıristiyan batı'nın müttefiki oldular. (türkiye’nin avrupa birliği üyeliğindeki açık sorunun müslümanlığı olduğuna dikkat edin).

bu politikayı sömürgeci avrupalı izledi ve ikinci dünya savaşı'nın ardından abd, diktatörlüklere dayanan ‘hâlihazırdaki çağın’ yöntemiyle bu politikayı yürüttü. arap sünni bölgelerde bazen aşiret liderleri veya toplumsal diktatörlükleri, bazen de sivil giyimli askerî diktatörlükleri benimsedi. genelde bu diktatörlükler azınlık sıfatı taşıyordu.

geçen 200 yüzyıl zarfında, başta hıristiyanlar ve sünni olmayan islam mezhepleri olmak üzere dinî ve mezhebî azınlıklar, batı'nın bölgenin içişlerine müdahale araçlarından biriydi. azınlıkları korumak, batı'nın müdahalelerine gerekçe oldu. 

by Favaz Tello

bu politikanın başarısının doruğu arap baas rejimi oldu. bu rejim bölgede azınlıkların en büyük iki yurdu olan irak ve suriye’de 1963 yılında doğdu. lübnan için özel bir kombinasyon belirlendi. filistin ise ithal edilmiş yeni yahudi azınlığın sorumluluğuna verildi.

suriye’deki baas, azınlıklar koalisyonunun vitrini yapıldı. bu ittifak birkaç yıl içinde (1970) mezhepçi alevi hafız esed rejimini ortaya çıkardı. (sömürgeci fransa, nusayrileri alevi olarak isimlendirdi) bu rejim sloganik yüzü bir yana tamamen batı'ya hizmet eden bir ortak oluverdi. batı bu ortağı azınlık alevi rejimi olarak korumaya çalıştı. rejim suriye devrimini doğrudan ve dolaylı yöntemlerle kuşatma altına alarak azınlıklar ittifakına liderlik etti. buna karşın irak’taki sünni baas rejimi, potansiyel bir düşmana dönüştü ve doğrudan askerî yöntemlerle bu rejimden kurtulma yoluna gidildi.

farslar ise devletlerinin müslüman araplar eliyle yıkılmasından 200 yıl sonra geçmişte dinî bir mezhep olarak değil de hz. ali’nin torunlarının iktidarlık hakkını dillendiren bazı araplar arasındaki siyasi bir akım olarak var olan şii mezhebini geliştirdiler. ancak sonraları şiilik farslar üzerinden bağımsız dinî bir mezhep olarak ortaya çıktı. farslar, tarih araştırmacılarının belirttiği üzere ‘icat edilen’ tarihî rivayetlere dayanan öğretiler, fetvalar ve yeni bir fıkıh yayarak bu mezhebî kurumsallaştırmaya başladılar.

bölgedeki caferi şiiliği, dışarının ilgisinden pek nasibini alamadı. büyük ölçüde kendi toplumlarına, mezhepçi olmayan siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlarına, sivil veya aşiretçi kombinasyonlarına entegre oldu. ancak tüm bunlar humeyni’nin iran’ının (1979) ortaya çıkmasıyla değişti. humeyni’nin iran’ı, mezhepçi projesi doğrultusunda doğrudan kontrol sahasını genişletmek için tüm bölge ülkelerine müdahalenin kapısı olarak bu hattı benimsedi. humeyni’nin iran’ının ‘devrim ihracı’ adıyla ilan ettiği bu proje herkesin malumu. 

batı ilk başlarda bu projeye karşı çıkmasına rağmen sonrasında belirli noktalarda (laik sünni saddam hüseyin rejiminin ve afganistan’da köktenci sünni taliban hareketinin düşürülmesi gibi) birlikte yaşama ve işbirliği üzerinden tedrici bir pozisyon değişikliğine gitmeye başladı. bu değişim bölgede tarafların çıkarlarının (abd-iran), arap ve türk ‘sünnilerle’ mücadelede eşgüdüm kurmasına, işbirliğine ve bütünleşmesine kadar vardı.

bugün batı'daki tavır değişikliği açıkça görülüyor. batı'da birçokları (siyasetçiler, sosyologlar ve ekonomistler) hâlihazırdaki humeyni iran’ını (fars şiiliği) tıpkı önceki şah yönetimi gibi bir müttefik olarak görme eğilimi taşıyor. bu kimseler humeyni iran’ıyla işbirliği yapma ve bölgede taraflar arasındaki ortak çıkarları kollama eğilimlerini gizlemiyorlar. bu eğilim azınlıklarla işbirliği veya araplar ve türklerle temsil edilen sözde sünni düşmana karşı kullanılması konusunda eşgüdüm derecesine kadar vardı.

abd başkanı barack hüseyin obama, 2008 yılından beri batı'nın bu çerçevedeki politikalarının pratik ve etkin lideri oldu. obama, nükleer dosyaya yaklaşım biçiminden, ekonomik yaptırımların kaldırılmasından ve müzakerelerdeki sıcak diplomatik görüşmelerden başlayarak iran’a karşı yeni bir politika belirledi. bu sıcak görüşmeler mollaların iran’ının ‘büyük şeytan’ dediği abd’ye yaklaşımına tersti. ancak tüm bunlardan daha önemlisi bölgedeki siyasi dosyalardı.

bugün batı'daki tavır değişikliği açıkça görülüyor. batı'da birçokları (siyasetçiler, sosyologlar ve ekonomistler) hâlihazırdaki humeyni iran’ını tıpkı önceki şah yönetimi gibi bir müttefik olarak görme eğilimi taşıyor.

by Favaz Tello

irak, suriye, lübnan ve yemen'de iran etkisi

öncelikle irak, el kaide örgütü ile savaşmak için yeni bir denge kurmaya çalışan george w. bush yönetimi eliyle iran’a ‘hediye’ edildi. bush yönetimi, bilfiil iran’ın eseri olan irak devletinin mezhepçi askerî ve güvenlik organlarına entegre edilmesi şartıyla sünni sahva güçlerinin kuruluşuna destek oldu. ancak 2007 yılında el kaide’den kurtulduktan sonra yeni obama yönetimi 2008’de nuri maliki’nin sahva güçlerine ihanet etmesine ve on binlercesini hapislere tıkmasına izin verdi. sahva güçleri içinde tüm halk desteğini kaybetmiş deforme bir yapı muhafaza edildi. ardından obama yönetimi, şii laik iyad allavi’nin bloku içinde yer alan sünni blokun 2010’da hükümete katılmaktan mahrum bırakılmasına göz yumdu. böylelikle sünniler irak devletinin sivil organlarına katılma haklarını kaybettiler.

bu yaklaşım sonrasında el kaide örgütünün bağdadi devletiyle [işid] temsil edilen gelişmiş kopyasının dönüşünü sağladı. obama yönetimi iran’a bağlı haydar ibadi rejimiyle ve onun üzerinden iran’la koalisyonunu güçlendirmek suretiyle yangına körükle gitti. iran tedrici olarak oradaki çatışmalara katılıyordu. obama da örgütün irak’tan çıkarılması için sünnilerin (silahlandırılmaları ve kendi şehirlerini kontrol altına alınmaları suretiyle) operasyonlara katılımlarına karşı çıktı.

suriye’de ise iran kontrolü meşrulaştırıldı. bu da tahran'ın şam rejiminin karar alma organını tedrici şekilde ele geçirmesinin görmezden gelinmesiyle oldu. hizbullah milislerinin, onlarca iraklı, afgan ve yemenli milislerin ülkeye girişine göz yumuldu. bm suriye temsilcisi staffan de mistura’nın bu milislerin varlığını meşrulaştırıcı açıklamaları hâlâ sıcaklığını koruyor. iran yönetimi, suriye rejiminin bölgelerini tam bir yetki içinde neredeyse doğrudan yönetiyor. bu da kesinlikle yeni suriye’yi iran vesayeti altına sokacak. gerçi bu süreç (obama ve batılı müttefiklerinin hâlihazırdaki siyasi çözümlerinde planladıkları gibi) suriye devriminin ve hedeflerinin aleyhine olacak şekilde yürütüldü.

ayrıca bu siyaset suriye’de el kaide örgütünün, kaosun bir sonucu olarak artan yayılmasına katkıda bulundu. kaos, obama ve batılı müttefikleri tarafından devrimin kuşatma altına alınmasının sonucunda oluştu.

lübnan’da hizbullah’ın devletin tüm kurumları üzerindeki kontrolü meşrulaştırıldı. hizbullah, refik hariri suikastı (2005) sonrası ve suriye rejiminden (lübnan’dan aşağılayıcı çıkışı ardından) yönetimi teslim almasının ardından batı'nın lübnan’daki ortağı oldu. akabinde örgütün suriye’ye doğrudan müdahalesi ve lübnan sünnilerine yönelik sistematik aşağılaması, şii-sünni iç savaşına zemin hazırladı ve el kaide’nin bir tepki olarak farklı şekillerde nüfuzunu arttırdı.

yemen'e gelince; iran’ın husiler kanalıyla bu ülkeyi kontrolüne aldığı açık. bu da oradaki el kaide örgütüne yeni bir ivme kazandıracaktır. buna iran’ın bahreyn’deki gerilimi kaşıması, kuveyt ve suudi arabistan’daki girişimleri eklenebilir. hatta iran müdahalesi cezayir’e kadar ulaştı. burada iran’ın, afganistan’ın ‘hazaraların’ bulunduğu bölgelerinin doğrudan ele geçirilmesindeki rolünü, afganistan’ın karar alma organlarına müdahalesini unutamayız. bu müdahale oradaki çekişmenin körüklenmesi ve taliban hareketinin bağdadi’ye bağlı el kaide örgütüne yakınlaşması için ilave etken oluşturdu.

türkiye, arapları ortak olarak görüyor

adalet ve kalkınma partisi'nin türkiye’si ise özellikle suriye ve irak dosyalarında çekişmenin göbeğindeydi. ayrıca batı'da türkiye'ye karşı sır olmayan bir kampanya yürütülüyordu. suriye’de işid’i desteklediği yönünde türkiye’ye gerçek dışı suçlamalar yöneltildi. içerideki karışıklıklar körüklendi, pkk ve suriye’deki kolu pyd meşru görüldü. pyd ayrıca iran ile müttefiki suriye rejiminin elinde bir piyon görevi üstlendi.

bölgede araplara düşman değil ortak gözüyle bakan türkiye, avrupa birliği deneyimine benzer müşterek bir işbirliği geleceği arzuluyor.

by Favaz Tello

son olarak türkiye’nin suriye ve irak dosyalarıyla ilgili görüşleri reddedildi. türkiye, suriye dosyasında bağdadi’nin örgütü [işid] ve suriye rejiminin devrilmesi için pratikte sünni olan devrim güçleriyle işbirliği yapılmasını savunuyor. bu durum türkiye’ye suriye dosyasında iran’ın aleyhine olacak şekilde etkili bir rol verecektir. türkiye, irak’la ilgili olarak da sünnilerin tıpkı bugün şiiler ve kürtlerin şartlarında olduğu gibi kendi bölgelerini kontrol edecekleri federal bir devlet kapsamında hem siyasi hem de irak'ın zenginlikleri üzerindeki haklarının verilmesinden yana. bu yaklaşıma göre bağdadi ve el kaide’nin sünni bölgelerdeki kontrolü sonlandırılmış olacak. nihayetinde bu yaklaşım iran’ın suriye ve irak dosyalarındaki etkisini türkiye’nin lehine olacak şekilde zayıflatacaktır.

sonuçta bölgede arapların işbirliği yapacağı veya çatışacağı üç temel güç bulunmaktadır. iran’ın bölgeyi mezhepçiliğe sürükleme projesi gayet açık ve batı tahran'la ittifak yapma eğiliminde. israil'in de batı tarafından desteklenen bir projesi bulunuyor. bu proje de iran'ın projesiyle büyük ölçüde örtüşüyor. her iki taraf da (israil ve iran) araplara (tüm rejimlerine ve mutlak çoğunluğuyla sünni olan halklarına) düşman gözüyle bakıyor; kendi çıkarlarını, ekonomik ve siyasi projelerini arapların aleyhine olacak şekilde gerçekleştirmek için aktif bir alan olarak görüyor.

son olarak araplara bölgede düşman değil de ortak gözüyle bakan, onlarla aynı tarihi paylaşan, ekonomik, sosyal ve siyasi uygar bir ‘sünni’ proje tasavvur eden, ab deneyimine benzer müşterek bir işbirliği geleceği arzulayan adalet ve kalkınma partisi'nin türkiye’si, dünyanın bir kez daha el kaide ve kollarının teröründen kurtulması için tek çıkış yolu sunmaktadır. el kaide ile mücadele sadece askerî olmaz, aynı zamanda bölge sünnilerinin ilan edilmemiş batı-iran-israil ittifakı eliyle uzun yıllar maruz kaldıkları zulmün kaldırılması suretiyle bu örgütün kaynaklarının kurutulmasıyla olur.

acaba, arapların (rejimler ve halklar) hem kendi aralarındaki hem de türkiye ile siyasi anlaşmazlıkları sonlandırmak dışında bir seçenekleri ve öncelikleri var mı? ki böylelikle ortadoğu’da en kapsamlı ve tehlikeli azınlıklar ittifakı çerçevesinde (obama yönetiminin de gözetiminde) iran ve israil'in bölgeyi yutma girişimleriyle mücadele edebilsinler...

favaz tello, suriyeli muhalif yazar. şam üniversitesi'nde inşaat mühendisliği okudu. suriye devlet başkanı beşşar esed iktidarının ilk dönemlerinde kurulan ulusal diyalog platformu'nun kurucuları arasında yer aldı, bu nedenle tutuklandı. mayıs 2012'de suriye ulusal konseyi'nden istifa etti. 

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Favaz Tello

suriyeli muhalif yazar. şam üniversitesinde inşaat mühendisliği okudu. suriye devlet başkanı beşşar esed iktidarının ilk dönemlerinde kurulan ulusal diyalog platformu'nun kurucularından olduğu için tutuklandı. mayıs 2012 yılında suriye ulusal konseyi'nden istifa etti.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;