Görüş

Türkiye'de eğitimci istihdamı ve 'atanamayan öğretmenler'

Yüksek öğretmen adayı arzı, kadroların darlığı ve öğretmen yetiştirme kalitesinin düşüklüğü Türkiye'nin eğitim kalitesinde OECD ülkeleri arasında düşük sıralardan çıkamamasına neden oluyor.

Konular: Türkiye, Eğitim
Atanamayan öğretmenler Mersin'de eylem yapıyor.
Uzmanlar, kaldırılması gündeme gelen KPSS'de farklı branştan adayların aynı sorularla sınanmasının sağlıklı bir sistem olmadığını ifade ediyorlar. [AA-Arşiv]

türkiye'de eğitim alanında en çok tartışılan konulardan biri, ataması yapılamayan öğretmenlerin durumu. her yıl katlanarak büyüme eğilimi gösteren sorun, atama bekleyen 300 bin civarındaki öğretmenle sınırlı olmayıp giderek genişliyor ve öğretmen yetiştirmeyi doğrudan etkiliyor.

türkiye, öğretmen yetiştirmede, köklü bir deneyime ve özgün öğretmen yetiştirme modellerine sahip bir ülke. ilköğretmen okulları, köy enstitüleri, eğitim enstitüleri ve yüksek öğretmen okulları bu modellerden. bu okullara rağmen, 1980'li yıllara kadar, hemen her öğretmenlik alanında 'öğretmen açığı' sorunu yaşanmış ve bunu gidermek üzere, farklı dönemlerde farklı çözümler üretilmiştir. 1960'lı yıllarda yedek subay öğretmenlik, 1970'li yıllarda hızlandırılmış eğitim ve mektupla öğretimle öğretmen yetiştirilmesi, 1980'li yıllardan itibaren yaygın olarak uygulanan pedagojik formasyon kursları, başvurulan çözümler arasında.

1981'de yürürlüğe giren 2547 sayılı yükseköğretim yasası ile öğretmen yetiştiren tüm kurumlar "eğitim fakülteleri" çatısı altında üniversite bünyesine alınmıştır. eğitim fakültelerinin, ilk yıllarda daha çok ortaöğretim branş öğretmeni yetiştirecek şekilde yapılanması, temel eğitimde öğretmen açığına, ortaöğretim alanında istihdam fazlalığına yol açtı. yaşanan istihdam sorununu çözmek için ortaöğretim öğretmenliğine atanacak öğretmenler "yeterlilik sınavı" ile seçilmeye başlandı, böylece türkiye'de ilk kez 1980'li yıllarda "atanamayan öğretmenler" sorunu gündeme geldi.

eğitim fakültelerinde ikinci öğretim kanalı da açılarak kontenjanların her geçen yıl arttırılması, arz ve talep arasındaki dengesizliği daha da büyüttü, bunun üzerine 1990'lı yılların sonlarında kaldırılan yeterlilik sınavı yerine 2001'den itibaren kamu personeli seçme sınavı (kpss) uygulamasına başlandı. öğretmenlik meslek bilgisi, genel kültür, yetenek ve 2013'ten itibaren alan bilgisi sorularının yer aldığı kpss, yeterlilik değil, bir sıralama sınavı. bu nedenle, sınavda tüm soruları yapanların bile atanamadıkları örnekler bulunuyor.

•         başta sınıf öğretmenliği olmak üzere en çok başvurunun olduğu alanlarda, arz ve talep arasında büyük uçurum bulunuyor.

•         fizik, kimya, biyoloji, felsefe ve tarih gibi ortaöğretim öğretmenliği alanlarında atananların sayısı çok kısıtlı.

•         istihdam sorunu bulunmayan alanlar sadece din kültürü ve ahlak bilgisi ile rehberlik öğretmenlikleri.

grafik: öğretmen başvuru ve atama dağılımı.
2013 Ağustos döneminde, başvuran ve atanan öğretmenlerin branşlara göre dağılımı. (En çok başvurunun olduğu 20 alana yer verilmiştir)

'atanamayan öğretmen' sorununun nedenleri

atanamayan öğretmen sorunun üç temel nedeni bulunuyor:

1.    milli eğitim bakanlığı'nın öğretmen istihdamı politikaları.

milli eğitim bakanlığı; kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmen statülerinde istihdam yapıyor. 2010 yılı itibariyle hizmetteki her 100 öğretmenden 10'u sözleşmeli, 8'i ücretli. 300 binin üzerinde öğretmen atama beklerken, sözleşmeli ve ücretli statüde öğretmen çalıştırılması, eğitimciler ve öğretmen sendikaları tarafından eleştiriliyor.

2012'de yürürlüğe giren 4+4+4 düzenlemesi, öğretmen profilinde önemli değişiklikler getirecek sonuçlar doğurdu. bir ön hazırlık yapılmadan bu uygulamaya geçilmesi, temel eğitimin omurgası olan sınıf öğretmenliği alanında istihdam sorununu arttırdı.

2.    eğitim fakülteleri kontenjanlarının istihdamla uyumlu olmaması.

bugün sayıları 84'ü bulan eğitim fakülteleri, 226.633 öğrenci sayısıyla en büyük öğrenci kitlesine sahip fakülte türleri arasında. bu sonuç, öğretmen ihtiyacından değil, yükseköğretimde kapasite yaratmak amacıyla eğitim fakültesi kontenjanlarının ölçüsüzce arttırılmasından kaynaklanıyor. bu politika, istihdamda sorun yarattığı gibi, eğitim fakültelerinin fiziki altyapı ve akademik kadro yetersizlikleri nedeniyle nitelikli öğretmen yetiştirmede zaafa yol açtı.

1980'li yıllardan beri sürdürülen bu politika, 2006 ve 2007'de kısmen telafi edilmeye çalışılmışsa da 2008'den itibaren yeniden sürdürüldü.

grafik: yıllara göre eğitim fakülteleri kontenjanları.

3.    öğretmen yetiştirmede eğitim fakültesi dışındaki fakültelere rol verilmesi.

öğretmen istihdamında yaşanan sorunun üçüncü nedeni, "pedagojik formasyon" eğitimi yoluyla fen-edebiyat ve ilahiyat fakültelerine, ortaöğretime öğretmen yetiştirmede rol verilmesi.

yök'ün 27 ağustos 2009 tarihli toplantısında alınan bu kararla, lise öğretmenliği, 24 kredilik formasyon eğitimine indirgendiği gibi, öğretmen istihdamında arz ve talep uçurumunun daha da artmasına yol açıldı. yök başkanı'nın, "2014 yılında 60 bin öğrenciye formasyon hakkı verileceği" yönündeki açıklaması, bu politikanın sürdürüleceğini gösteriyor.

öğretmen yetiştiren okulların ihtiyacı karşılayamadığı dönemlerde pedagojik formasyonla öğretmen yetiştirilmesi kabul edilebilir bir yoldu. ancak bugün eğitim fakülteleri, ihtiyacın üzerinde öğretmen yetiştirme kapasitesine sahip olduğuna göre bu uygulamaya neden ihtiyaç duyuluyor? pedagojik formasyonla öğretmen yetiştirilmesi, öğretmen ihtiyacından değil, fen-edebiyat fakültelerine ilgiyi arttırma amacından kaynaklanıyor.

peki, pedagojik formasyon fen-edebiyat fakültesi mezunlarına öğretmen olma imkanı verecek mi? geçmiş on yıllık atama bilgilerine bakıldığında, ortaöğretim branş öğretmenliğinde atanma oranlarının yüzde 6 civarında olduğu görülüyor. buna göre, gelecek yıl pedagojik formasyon verilecek 60 bin öğrencinin en çok 5 bini atanabilecek, kalan 55 bin kişiye boşuna öğretmenlik umudu verilecek demek.

çözüm önerileri

yukarıdaki değerlendirmeler, 'atanamayan öğretmen' sorununu aşmanın üç adımı bulunduğunu gösteriyor:

        i.            milli eğitim bakanlığı, ücretli ve sözleşmeli öğretmen görevlendirme politikasını terk etmeli, öğretmenlik dalları arasındaki kadro dağılımında daha gerçekçi davranmalı.

       ii.            eğitim fakültesi kontenjanlarının belirlenmesinde, istihdam imkanları da dikkate alınmalı ve bu kurumlarda akreditasyona gidilmeli.

      iii.            1739 sayılı milli eğitim temel kanunu'nda, "öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir" deniliyorbir ihtisas mesleğinin, 24 kredilik formasyon eğitimine indirgenmesi, bu yasa hükmüyle çelişiyor. yürürlükte olan bu yasa hükmü gereğince, pedagojik formasyon uygulamasından vazgeçilerek, öğretmen yetiştirme, akredite olan eğitim fakültelerine bırakılmalı, fen-edebiyat fakültelerini öğrenciler için cazip hale getirmenin başka yolları araştırılmalı.

pisa, pirls ve timss gibi uluslararası değerlendirmelerde türkiye, oecd ülkeleri arasındaki sıralamada sonlarda yer alıyor. eğitim karnesindeki bu kırık notu düzeltmenin en ekonomik ve en etkili yolu, nitelikli öğretmen yetiştirmek. her 100 öğretmen adayından 90'ının atanma umudunun olmadığı eğitim ortamında nitelikli öğretmen yetiştirilemez. türkiye, nitelikli bir eğitim için nitelikli öğretmen yetiştirme politikasına bir an önce dönmek durumunda. öğretmen eğitiminde sorumluluğu olanlar, nitelikli öğretmen yetiştirmede, istihdamın en etkili unsurlardan biri olduğunu unutmamalı.

isa eşme, marmara üniverstesi atatürk eğitim fakültesi'nde öğretim üyeliği, maltepe üniversitesi'nde eğitim fakültesi kurucu dekanlığı, yök üyeliği ve yök başkan vekilliği görevlerinde bulundu. katıhal fiziği, fizik, fen eğitimi, öğretmen eğitimi, eğitimin güncel sorunları ile ilgili yayınları ve günlük gazete ve dergilerde yayımlanmış çok sayıda yazıları bulunuyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İsa Eşme

yükseköğretim kurulu (yök) eski başkanvekili. istanbul üniversitesi ve istanbul yüksek öğretmen okulu'ndan mezun oldu. katıhal fiziği alanında, 1983 yılında doktor, 1989 yılında doçent, 1995 yılında profesör unvanlarını aldı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;