Görüş

Türkiye'de gelir dağılımı üzerine gözlemler

2013 verilerine baktığımızda, Türkiye'de en yoksul yüzde 10’luk kesim toplam gelirden yüzde 2.5’lik pay alırken, en zengin yüzde 10’luk kesim gelirin yaklaşık yüzde 30’unu almış gözükmektedir. Bir diğer ifadeyle, en zengin ve en yoksul nüfus dilimleri arasında 13.6 katlık gelir farkı meydana gelmiştir. OECD ortalaması ise 9 kattır.

Konular: Ekonomi, Türkiye
Prof. Dr. Adaman, Türkiye'de gelir farkında kısmi bir iyileşme gerçekleşse de, bu farkın hâlâ oldukça yüksek olduğunu söylüyor. [Fotoğraf: AA/Arşiv]

adalet ve kalkınma partisi (akp) iktidarı döneminde (2002- ), benzer ülkelerle karşılaştırıldığında, türkiye ekonomisinin büyüme performansının yüksek olduğu ve partinin seçim başarılarının arkasında büyük ölçüde bu performansın yattığı yollu iddialar malumun ilamıdır. öyle ki, meşhur yatırım bankası goldman sachs’ın türkiye’yi “büyümede başarı yakalamış 11 ülke” içinde saymış olduğu hâlâ hatırlardadır. malum olan bir diğer husus da, ekonomik büyümenin lokomotif sektörlerinin enerji ve inşaat olduğudur. yine bilindiği üzere, yapılan yollar, inşa edilen konutlar ve (hidroelektrik [hes] ve termik santraller başta olmak üzere) enerji yatırımları ile yine bu kapsamda değerlendirilebilecek 3. boğaz köprüsü ve dünyanın en büyüğü olma hedefindeki yeni havaalanı gibi “mega projeler” ülke gündeminde hep başlarda yer almakta ve bu yönüyle de iktidarın hegemonik gücünün harcını teşkil etmektedir.

bu büyüme performansının eleştirel bir açıdan değerlendirmesini yapmakta olanlar kısmen birbiriyle bağlantılı şu hususlara değinmektedirler: yatırımlarla beraber oluşan spekülatif ortamın ileride “ekonomi balonu” -başta konut olmak üzere kimi sektörlerde kriz oluşma riski bağlamında- yaratma riski bulunmaktadır; büyümenin büyük ölçüde dış borçlanmalarla ve özellikle de “sıcak parayla”, yani herhangi bir politik veya ekonomik istikrarsızlık oluşması durumunda hızla ekonomiden çekilebilecek dış yatırımlarla, finanse edilmiş olması, bir yandan ülkenin borç yükünü artırmakta diğer yandan da ülkenin finansal yapısını kırılgan hale getirmektedir; büyüme işsizliğe çare olamamaktadır, işgücüne katılma oranı düşük seviyelerde olmasına rağmen (kadınların oranının çok düşük olmasından dolayı) işsizlik yüzde onlar düzeyinde seyretmektedir; büyümenin beraberinde ciddi sosyal ve ekolojik kırımlar getirdiği gözlenmektedir; bu kırılmaların özellikle son yıllarda hükümeti sarsacak toplumsal olayları tetiklemiş olduğu bilinmektedir. bu boyutların dışında büyümenin ülke içerisinde eşitsiz dağılmakta olduğuna dair eleştirel duruşlar da vardır ki bu kısa yazımızda bu hususu aydınlatmak arzusu içindeyiz.

türkiye’nin gelir dağılımı konusundaki karne notunu diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda ortaya çıkan tablo iç açıcı olmaktan uzaktır. 2011-12 yılları itibarıyla türkiye, oecd ülkeleri arasında meksika’dan sonra sondan ikinci sırada bulunmaktadır.

by Fikret Adaman

gelir eşitsizliğini ölçmenin bir yöntemi, farklı üretim faktör gelirlerinin (emek geliri, müteşebbis geliri, faiz geliri, emekli geliri vb.) toplam gelir içerisindeki paylarına (toplam nüfustaki oranlarını normalize ederek) bakarak bir analiz yapmaktır. ancak, bu yaklaşımın gerek ölçümdeki zorluklardan gerekse bireylerin farklı şapkalarının bulunma ihtimalinden dolayı (hem emekli hem faiz geliri olan birini düşünelim mesela) fazlaca rağbet edilmediği bilinmektedir. bunun yerine günümüzde daha sıklıkla kullanılan ve bizim de başvuracağımız yöntem, hanehalkları bazında gelir eşitsizliği katsayılarının oluşturulmasına dayanmaktadır. böylelikle, hem bir ülkede farklı coğrafyalar karşılaştırılabilir, hem bir ülkenin yıllar içerisindeki seyri izlenebilir, hem de bir ülke diğer ülkelerle karşılaştırılabilir. bu katsayılardan en fazla rağbet edileni gini katsayısıdır: 0-1 arasında değişen ve hanelerin toplam gelirden aldıkları payları kullanılarak hesaplanan bu rakam 0’a yaklaştıkça eşitsizlikte düzelmeyi, 1’e yaklaştıkça ise eşitsizlikte artışı yansıtmaktadır. bu analizde, hane içi üye sayılarının farklılığından dolayı hane geliri toplam hane üyesi sayısına göre normalize edilmektedir (geliri basitçe hanedeki üye sayısına bölme şeklinde değil de hanedekilerin yaş durumuna dikkat ederek bir ağırlıklandırma verme şeklinde).

türkiye’nin gini katsayısı hâlihazırda 0.40 seviyesinde seyretmektedir; bu noktaya ulaşmadan önce endeksin 1994’te 0.43 seviyesinde bulunduğunu bilmekteyiz. bu iyileşmenin ise daha ziyade tarımda çözülme şeklinde tezahür eden yapısal bir nedenden kaynaklandığı yollu kuvvetli görüşler bulunmaktadır: hanehalkı fert sayısının azalması ve dolayısıyla hanehalkı gelirlerinin daha az birey arasında bölüştürülmesi sayesinde izlenen bir iyileşmeden temelde bahsedilmektedir. 2010’da ise endeks 0.40’lar seviyesine gelmiştir. türkiye’nin gelir dağılımı konusundaki karne notunu diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda ortaya çıkan tablo iç açıcı olmaktan uzaktır.

çok yakında yayınlanan bir oecd (ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütüraporuna göre, 2011-12 yılları itibarıyla oecd gini endeksi ortalaması 0.32’tir; ve türkiye oecd ülkeleri arasında meksika’dan sonra sondan ikinci sırada bulunmaktadır. bu resmi tamamlayan bir diğer bulgu, bölgeler arası eşitsizliklerdir (coğrafı gelir dağılımı anlamında): hem bölgeler-arası eşitsizlik hem de bölge-içi eşitsizlik anlamında. her bölge için ayrı ayrı hesaplanan gini katsayılarının ve ortalama gelir miktarlarının son on yıldaki seyrine bakıldığında, kısmi bir iyileşme olduğu görülmekteyse de, hem bölgeler arasında ortalama gelir anlamında yüksek farklar bulunmaktadır hem de bölgelerin gini değerleri birbirinden farklılaşmaktadır.

gini katsayısı dışında kullanılan bir başka ölçüt de ülkeyi gelir gruplarına ayırarak en çok ve en az kazanan yüzde 10’luk grupların elde ettikleri gelir üzerinden bir değerlendirme yapmaktır. 2013 verilerine baktığımızda, yüzde 10’luk dilimlerdeki farkın ciddi boyutlarda olduğunu görmekteyiz. en yoksul yüzde 10’luk kesim toplam gelirden yüzde 2.5’lik pay alırken, en zengin yüzde 10’luk kesim gelirin yaklaşık yüzde 30’unu almış gözükmektedir. bir diğer ifadeyle, en zengin ve en yoksul (yaklaşık) 8 milyonluk nüfus dilimleri arasında (hanehalkı büyüklükleri de dikkate alındığında) 13.6 katlık gelir farkı meydana gelmiştir. tarihsel olarak bakıldığında gelir farkında kısmi bir iyileşme gerçekleşmişse de, bu fark hâlâ oldukça yüksektir: oecd raporuna bakıldığında oecd ortalamasının 9 olduğu anlaşılmaktadır.

hâlihazırda vergilerin yaklaşık 2/3’ü dolaylı vergi olarak, yani tüketilen ürünler üzerinden, alınmaktadır; doğrudan alınan vergilerin oranı ise 1/3’tür. bu oranlar diğer birçok oecd ülkeleri için tam tersidir.

by Fikret Adaman

hükümetlerin, tabii böyle bir politik duruşları varsa, gelir dağılımının düzeltilmesinde uygulayabilecekleri en etkin politika vergilendirme aracıdır. progresif bir gelir vergisi (zenginden daha yüksek oranda vergi almak), servetin vergilendirmeye tabi olması, zenginlerin kullandıkları mallardaki kdv oranlarının yüksek tutulması gibi araçlarla eşitsizliklerin azaltılması ve gini katsayısının düşürülmesi mümkün olabilmektedir. türkiye’deki vergi sisteminin de bu şekilde kurgulanmış olmasına rağmen ülkedeki enformal yapı nedeniyle gelirden alınabilen vergi oldukça sınırlı kalmaktadır. kayıt dışı ekonominin türkiye’de yüzde 30’larda seyretmesi, vergilendirmede başı çeken sorunlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır. hâlihazırda vergilerin yaklaşık 2/3’ü dolaylı vergi olarak, yani tüketilen ürünler üzerinden, alınmaktadır; doğrudan alınan vergilerin oranı ise 1/3’tür. bu oranlar diğer birçok oecd ülkeleri için tam tersidir. yüksek gelire sahip olanların düşük gelire sahip bireylere nazaran gelirlerinin daha azını tükettiği dikkate alınırsa, dolaylı vergilerin ağırlığının yüksek olmasının eşitsizliğe ilave bir etki yapmaktadır. türkiye’nin ekonomisindeki enformal yapının kısa dönemde dönüştürülmesi gerçekleş(e)meyecekse, vergiler üzerinden gelir eşitsizliklerine yönelik fazla bir müdahale beklenmemelidir.

son söz olarak vurgulamak istediğimiz, eşitsizliklerin sadece gelirle sınırlı görülmemesi gereğidir. okur-yazarlıktan sağlığa, yaşlıların bakımından engellilere desteğe kadar, geniş bir yelpazeden ülke içindeki bireylerin refah durumlarına dair çok daha kapsamlı bir perspektiften bakmak da mümkündür. malumdur ki, sağlık, eğitim, yaşlı bakımı, engelli desteği gibi alanlarda yapılacak kamu harcamaları sayesinde, yoksul kesimlerin bu hizmetlere ulaşmada yaşadıkları zorlukların kısmen de olsa ortadan kaldırılması söz konusu olabilmektedir. 2012 verilerine göre oecd ülkelerinin sosyal koruma harcamalarının gayrı safi yurtiçi hasılaya oranı ortalama yüzde 28’lerdeyken, bu oran türkiye’de (2000 öncesine göre bir düzelme yakalanmışsa da) yüzde 13’lerde seyretmektedir. bu önemli fark da, gelir dağılımı dışında, hükümetin sosyal koruma kapsamındaki kaynağı sunmakta oldukça yetersiz kaldığını gösterektedir.

özetle, türkiye’nin akp döneminde yakaladığı büyümenin yapısal özellikleri dikkate alındığında, ülkedeki enformal ekonominin boyutu hatırlandığında, büyümenin sosyal (ve ekolojik) maliyetlerine ilişkin yeterli hassasiyetlerin gösterilmediği düşünüldüğünde ve gelir dağılımının düzeltilmesine yönelik özel çabaların harcanmadığı göz önüne alındığında bu resmin şaşırtıcı olmaması gerekmektedir.

prof. dr. fikret adaman, boğaziçi üniversitesi ekonomi bölümü öğretim üyesi. adaman, ekonomi-politik alanında araştırmalar yürütmektedir. 

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Fikret Adaman

boğaziçi üniversitesi ekonomi bölümü öğretim üyesi. prof. dr. adaman, ekonomi-politik alanında araştırmalar yürütmektedir.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;