Görüş

Üniversiteye giriş sınavı için arayışlar

Yükseköğretime girişte uygulanacak sınav sistemi için arayışlar sürerken, sistemin yetersizliklerinden kaynaklanan sorunları sınavın tek başına çözemeyeceğinin farkında olunmalıdır.

Üniversiteye girişte birinci aşama sınavı olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na geçen yıl 1 milyon 851 bin 326 öğrenci katıldı. [AA-Arşiv]

türkiye’de yükseköğretime giriş sistemi üzerindeki tartışmalar, tüm üniversiteleri kapsayan merkezi sistemin kurulduğu 1974’ten beri sürmektedir. bu tartışmaların ürünü olarak, sınav sistemi zaman içerisinde geliştirilmiş ve bu gün bilinen yapıya kavuşturulmuştur. yapılan tüm iyileştirmelere rağmen, üniversiteye giriş sistemi, tartışma konusu olmaktan çıkamamış, yeni arayışlar içine girilmiştir. yazıda, sınavlara yönelik başlıca eleştiriler özetlendikten sonra giriş sistemiyle ilgili yeni arayışlara ve çözüm önerilerine yer verilecektir.

üniversite giriş sistemine yönelik eleştiriler

türkiye’de yükseköğretime giriş sisteminin, liseyi bitiren her gencin geleceğini belirlemede başlıca etken olması, merkezi sınavları çok önemli kılmıştır. sınavlara yüklenen bu aşırı önem, ister istemez hem eğitimde hem de bu sınavların muhatabı olan gençlerin yaşamında olumsuz etkilere yol açmaktadır. bu durum, sınava ve merkezi yerleştirme sistemine yönelik eleştirileri de beraberinde getirmektedir . bu eleştirilerden en önemli olanı, eğitime olan etkilerdir. lise eğitimi, öğrencilerde genel bir kültür tabanı oluşturmayı, onlara eleştirel düşünme, sorgulama, problem çözme ve nesnel düşünme gibi temel becerileri kazandırmayı hedeflemektedir. günümüzde okulların ve öğretmenlerin başarıları, bu becerileri kazandırma derecesiyle değil, gözde üniversitelere yerleşen öğrenci sayısıyla ölçülmektedir. bu nedenle liseler, asıl eğitim hedeflerini bir yana bırakarak öğrencilerini sınava hazırlamayı tercih etmektedir.

çoktan seçmeli soru bağımlılığı, üniversite öncesi eğitimin bu sınav türüne göre şekillenmesine yol açmakta ve eğitime olumsuz etkiler, sınavın bu niteliğinden kaynaklanmaktadır. 

by İsa Eşme

sınavın amaç, eğitimin araç olduğu böyle bir eğitimde, sınav başarısına katkı sağlamayacağı düşüncesiyle; güzel sanat eğitimi, spor, müfredat dışı okuma, grup çalışması, sözlü ve yazılı anlatım, araştırma, deney ve proje yapma gibi eğitim aktiviteleri, üniversiteye giriş sınavlarında yarar sağlamayacağı düşüncesiyle bir zaman kaybı olarak görülmektedir.

yeni sistem için arayışlar

giriş sınavlarının yukarıda özetlenen olumsuzlukları nedeniyle, yükseköğretime girişle ilgili tartışmalar yeniden yoğunlaşmaya başladı. yetkililer yeni bir seçme - yerleştirme sistemine geçileceği yönünde açıklamalar yapmaktadır. yapılan çalışmaların içeriği tam olarak bilinmemekle birlikte, kamuoyuna yansıyan bilgilerden, yükseköğretime girişte mevcut sistem yerine ortaöğretim başarı puanının esas alınması ya da üniversitelerin kendi bünyelerinde yapacakları sınavlarla öğrenci seçmesi seçenekleri üzerinde durulmaktadır.

ortaöğretim başarı puanıyla yükseköğretime geçiş mümkün mü?

bugün uygulanan sistemde, yükseköğretime giriş puanı üç bileşenden oluşmaktadır. bunlar, lys ve ygs’den alınan puanlar ile ortaöğretim başarı notudur. 1982’den beri, ortaöğretim başarı puanının yerleşme puanına etkisi genellikle yüzde onlar civarında tutulmuş, bu oran yükseltildiğinde, abartılı not verilmesi yüzünden istatistiği zorlayan önlemler alınmak zorunda kalınmıştır. yükseköğretime girişte ortaöğretim başarı notu esas alındığında nasıl bir sonuçla karşılaşılacağının görülmesi için, geçmişte yaşanan süper lise örneğini hatırlamak gerekir. 1994’de, fen liseleri statüsünde açılan, halk arasında “süper liseler” olarak bilinen okullara öğrenci seçilmesinde ayrı bir sınav yerine, ilköğretim mezuniyet notları esas alınmıştı. okulların tamamına yakını öğrencilerine en yüksek mezuniyet notu verince beş yıl sonra bu sistemden vazgeçilmek zorunda kalınmış, yönetmelik değişikliği yapılarak merkezi sistemle öğrenci alınmaya başlanmıştır. geçtiğimiz yıl ortaokullara getirilen temel eğitimden ortaöğretime geçiş sisteminin liselerde de uygulanacağı ve yükseköğretime girişte, bu sınavlardan alınacak başarı notlarının esas alınacağı anlaşılmaktadır. herşeyden önce, çok yeni olan bu uygulamanın yol açacağı sorunlar ve sonuçlarının ne kadar güvenilir olduğu henüz bilinmemektedir. meb, ortaokullardaki bu uygulamanın sonuçlarını bile henüz açıklayamamıştır. öte yandan, ösym’nin, bazı illerde toplu kopya olayının önüne geçmek için 2011’de aday sayısı kadar soru kitapçığı uygulamasına geçmek zorunda kaldığı da unutulmamalıdır.

bugün uygulanan sistem, alt gelir grubundaki ailelerin çocuklarıın çok prestijli üniversitelere girmesine imkan verebilmektedir.

by İsa Eşme

daha disiplinli olarak uygulanan ösys’de sağlanamayan sınav güvenliği, bir yılda yerel imkânlarla yapılacak 12 ayrı sınavda nasıl sağlanacak ve bu sınavdan alınan puanlara ne kadar güvenilecektir? türkiye,1990’lı yıllarda süper liselere öğrenci almada yapılan yanlışı üniversiteye girişte tekrarlamak mı istemektedir?

üniversiteler öğrencilerini kendileri seçemez mi?

yükseköğretime girişte üniversitelerin kendi öğrencilerini kendilerinin seçmesi bir başka çözüm yolu olarak gösterilmektedir. böyle bir uygulamanın dünyada örnekleri bulunmakla birlikte, bize model olabilecek belli başlı ülkelerde, ortaöğretime girişte etkin bir yönlendirme ve ortaöğretim sonunda olgunluk ya da lise bitirme sınavı uygulaması bulunduğundan üniversiteler önünde bizde olduğu gibi aşırı bir talep baskısı yaşanmamaktadır. üniversitelerin kendi öğrencilerini kendilerinin seçmesi önerisi ortaya atılırken, siyasi otoritenin üniversiteler üzerindeki etkisinin dorukta olduğu bir dönemde hatırlı ve siyaseten güçlü kişilerden gelecek baskıya üniversitelerin direnmede zorlanacağının hesaba katılması gerekmektedir. bugün uygulanan sistem, alt gelir grubundaki ailelerin çocuklarıın çok prestijli üniversitelere girmesine imkan verebilmektedir. subjektif ölçütlere dayanan bir sistemin uygulanması halinde seçkin üniversitelerin, seçkinlerin çocuklarının gidebilecekleri üniversiteler olabileceği abartılı bir endişe değildir.

çözüm önerileri

yükseköğretime girişte uygulanacak sınav sistemi için arayışlar sürerken, sistemin yetersizliklerinden kaynaklanan sorunları sınavın tek başına çözemeyeceğinin farkında olunmalıdır. belli başlı dünya ülkelerinde yükseköğretime geçiş sistemleri incelendiğinde, sorunun tüm eğitim sisteminin bütünlüğü içinde çözüldüğü görülür. türkiye için böyle bir çözümün üç adımı bulunmaktadır;

1) temel eğitim sonrasında etkin bir yönlendirme

2) ortaöğretimde kazanılması gereken yeterliliklerin ölçüldüğü, “olgunluk” ya da “bitirme sınavı” uygulaması

3) ortaöğretimin yapılanmasına uygun, iyi tasarlanmış merkezi bir üniversite giriş sınavı.

1974’ten beri uygulanmakta olan merkezi sınavların ortak özelliği çoktan seçmeli soru bağımlılığıdır. objektif testlerin puanlama güvenirliğinin yüksek oluşu ve az zamanda büyük bir kitlenin sınav kâğıtlarının okunabilmesi, bu sınavları tercih nedenlerinin başında gelmektedir. bu avantajlar önemli olmakla birlikte, çoktan seçmeli soru bağımlılığı, üniversite öncesi eğitimin bu sınav türüne göre şekillenmesine yol açmakta ve eğitime olumsuz etkiler, sınavın bu niteliğinden kaynaklanmaktadır. bu değerlendirmeler, üniversite giriş sınavlarında çoktan seçmeli soruların yanında aşama aşama, açık uçlu sorulara da yer verilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. açık uçlu sorularla yapılacak sınavların, gerek zaman gerekse maliyet açısından büyük bir yük getireceği bilinmektedir. olası bir sınav kaosu ile yüz yüze gelmemek için pilot uygulamalarla ve olabildiğince az alanda birkaç soruyla işe başlanmalıdır. 2010’da uygulamaya konulan yükseköğretime giriş sisteminde lys’nin beş ayrı oturumda yapılması, bazı sınavlardaki aday sayısının beşyüz binin altına inmesini sağlamış ve bu durum açık uçlu sorulara yer verilmesini kolaylaştırmıştır. lys’nin böyle bir formatta düzenlenmesinin ana gerekçesi de budur. açık uçlu soruların objektif olarak okunamayacağı ve her türlü kayırmaya açık olacağı yönünde kaygı taşıyanlar bulunmaktadır. günümüzde bu yöntemin başarıyla uygulandığı ülkelerin bulunduğu ve teknolojinin bu kaygıları giderecek kolaylıklar getirdiği unutulmamalıdır.

isa eşme, marmara üniverstesi atatürk eğitim fakültesi'nde öğretim üyeliği, maltepe üniversitesi'nde eğitim fakültesi kurucu dekanlığı, yök üyeliği ve yök başkan vekilliği görevlerinde bulundu. katıhal fiziği, fizik, fen eğitimi, öğretmen eğitimi, eğitimin güncel sorunları ile ilgili yayınları ve günlük gazete ve dergilerde yayımlanmış çok sayıda yazıları bulunuyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İsa Eşme

yükseköğretim kurulu (yök) eski başkanvekili. istanbul üniversitesi ve istanbul yüksek öğretmen okulu'ndan mezun oldu. katıhal fiziği alanında, 1983 yılında doktor, 1989 yılında doçent, 1995 yılında profesör unvanlarını aldı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;