Görüş
'Volkan da, gazeteciler de dava açmalı'
Türk futbolunda köklü değişiklikler için en doğru zamanda olduğumuzu düşünen Uğur Meleke'ye göre, Volkan'a küfredenlere de, gazetecilere saldıranlara da dava açılmalı.
kazakistan’ı 3-1 yendik, nihayet küçük de olsa bir nefes aldık. peki gerçekten de kazakistan galibiyeti bir şeyleri doğru yaptığımızın göstergesi mi, yoksa aldatıcı bir zafer mi?
böyle bir grupta, dört maçta yalnızca dört puan aldıktan sonra her şeyin doğru olduğunu düşünmek aldatıcı olur sanki.
kuralar çekildiğinde bu gruptaki her takımın iç sahada kazakistan’a karşı alacakları galibiyet herhalde zafer kabul edilmeyecekti... kabul edelim, bu da sıradan bir galibiyet... evet, berbat bir dönemden geçiyoruz, hiç keyfimiz yok, acayipliklere dün volkan demirel’in yaşadığı ve sonra yaşattıkları da eklendi. şüphesiz ki volkan’a kimsenin küfür etmeye hakkı yok, küfür edenleri kameralar çekmiş, tespit edilmeli ve o teröristler statlardan ömür boyu men edilmeli. ayrıca milli takımın hukuk birimi de bu adamlara ceza davası açmalı. sen sokakta volkan’a küfür edersen, volkan mahkemeye gitmez mi? statta ediliyorsa, bu durumda da gitmeli.
aynı şekilde maç sonu darp edilen gazeteci arkadaşlarımıza da kurumları sahip çıkmalı, gazetelerinin hukuk birimleri tff’yi, volkan’ı, o koruma görünümlü teröristleri, bu işten kim sorumluysa herkesi mahkemeye vermeli. ayıp, yazık, günah.
bu ortamda futbol konuşmak, düşünmek gerçekten çok zor. ama düşünmeye çalışırsak...
1) neşter, hemen şimdi...
şu anda dört puanımız var. potansiyel 12 puanın içinden sadece dört puan... zaten son altı büyük turnuvanın yalnızca birine gittik. yedincisine de çok yakın sayılmayız. abdullah avcı dönemi sayesinde üçüncü torbaya geriledik, şimdi terim döneminde 2018 dünya kupası’nda dördüncü torbaya dönme tehlikesiyle karşı karşıyayız.
kulüpler düzeyinde de görüntü iç açıcı değil: 2007’den sonra ilk kez ilk 12’nin dışına çıkma tehdidi önümüzde. eğer sezonu yunanistan’ın altında 13’üncü sırada bitirirsek şampiyonlar ligi’ne direkt takım gönderemeyeceğiz. yunanlıların sezona dört, bizim üç takımla devam ettiğimizin de altını çizelim.
yani hem ulusal takım seviyesinde, hem kulüpler seviyesinde dibi gördük. neşter için, acil müdahale için daha uygun bir zaman olabilir mi allah aşkına? yıllardır kaybetmeye ve bahane üretmeye alışmış bir nesle teşekkür etmek için daha neyi bekliyoruz ki? üstelik de mart’a kadar milli müsabaka yokken...
2) bahane üretenlere teşekkür edilmeli...
tff’yi yalnızca 302 delege belirliyor. bu 302 delegenin de 126’sı direkt olarak, 80-90’ı da endirekt olarak süper lig’in 18 kulübünün yetkilileri. dolayısıyla kulüpler birliği istemedikçe tff değişmez. şu anda hukuk önünde yaşça akli yetkinlik raporuna ihtiyacı olanların parçası olduğu bir güruha umut bağlamak da akılcı değil.
milli takım hocası da kendi istemedikçe gitmez. zira yedi yıllık kontratı var. hakkında “çıkıp kendisi mi oynayacak?” şeklinde bir görüş olduğuna göre onun da değişmesini beklemek mantıklı değil.
dolayısıyla neşter vurulacak tek yer, oyuncu kadrosu gibi gözüküyor. fatih terim işe 2018’in kadrosunu kurma vaadi ile başladığına göre; rusya 2018’de 35 yaş üstü olacak hamit, emre, umut, bilal, volkan gibi oyunculara layıkıyla teşekkür etme vakti.
mesela enes ünal’ın 2018’de kadroda olacağını mı düşünüyorsunuz, ona biraz erken forma vermeye başlanmalı. adem büyük, oğuzhan özyakup, alper potuk sizin 2018’deki esas adamlarınız mı olacak, öyleyse takımı şimdiden onların üstüne kurmalı. aynen dibe vurmuş, beşinci torbaya düşmüş belçika milli takımı’nın zamanında kompany’lere, hazard’lara, lukaku’lara erkenden formayı vermesi gibi.
3) almanya’yla artık barış sağlanmalı
beş yıl önce “löw, mesut özil’e kaç kere forma verecek ki?” diyenler, şimdi de kafayı hakan çalhanoğlu’na takmışlar; "alman milli takımı’nda oynayamaz" diyorlar. evet oynayamaz, çünkü size inandı, güvendi, tercihini türkiye milli takımı’ndan yana kullandı. eğer siz böyle bir tercih yaptığı için hakan’ı pişman ederseniz, emre can’ı da suçlama hakkına sahip olamazsınız.
mart’a kadar uzun bir zaman var. nasıl gökhan’a bir evlat olarak sahip çıkıldıysa, hakan ve ömer’e de çıkılmalı. nasıl gökhan’a kin tutmaması öğütlendiyse, hakan ve ömer’e de kin tutulmamalı.
4) devşirme kavramının içi boşaltılmamalı
daha önce katar milli takımı bunu denedi, brezilyalıları para ile ikna edip katar vatandaşlığına geçirdi. ama fifa bu oyuna müsaade etmedi, siz kanunen ona vatandaşlık hakkı verseniz bile, ulusal takımları oyuncak haline getirmedi.
o yüzden türkiye’de beş yılı doldurmamış, yasal mevzuata tamamen ters yabancı oyuncuları gündeme getirip, fifa nezdinde de komik duruma düşmemeli.
5) yabancı sınırlaması kalkmalı
mart’a kadar üzerinde düşünülüp adım atılabilecek konulardan birisi de, yabancı sınırlaması mevzuatı. onlarca seçenek denendi ve günün sonunda yabancı kısıtlamasının milli takıma bir fayda sağlamadığı ayan beyan ortaya çıktı. bugün galatasaray’ın selçuk+burak’a bir yılda verdiği maaşın 20 trilyon lirayı geçmesi, bir kulübün bir sezonda aldığı 20 galibiyetin yayın havuzundaki karşılığının 20 trilyon olması, sanırım maaş çılgınlığının basit bir ispatı.
yabancı sınırlaması kalkmalı, çünkü bir yerli bu ligde bir yabancıyı yenip formayı alamıyorsa, zaten onu uluslararası müsabakada da yenemeyecektir.
yabancı sınırlaması kalkmalı, çünkü isviçre’de-avusturya’da-almanya’da 1 milyon euro maaş alamayacak oyuncu türkiye’de 3,5 milyon euro alıyorsa o ekonominin sürdürülebilirliği yoktur.
yabancı sınırlaması kalkmalı ve evet bazı yerli oyuncular büyük takımlarda yedek kalmalı. çünkü belki böylece yerli gençlerimiz hollanda ligi’ne, belçika ligi’ne, almanya’nın-fransa’nın orta sınıf takımlarına giderler, lisan öğrenirler, dünyayı öğrenirler ve memleketlerine daha faydalı birer genç olarak dönerler.
6) futbolun bütün paydaşları ingilizce kursuna başlamalı
son olarak, ingilizce öğrenme mesuliyetinin sadece sporcularla sınırlı olmadığını eklemek gerek.
fifa listesine yazacak hakem bulamıyoruz, çünkü hemen hiçbiri ingilizce bilmiyor.
avrupa’nın üst sınıf-orta sınıf hemen hiçbir liginde türkiye’de doğmuş-yetişmiş antrenör yok, çünkü ingilizce bilmiyorlar.
futbolu sadece “atamayana atarlar” veya “yenemiyorsan yenilmeyeceksin” gibi son derece sığ, son derece çağdışı argümanlarla açıklamaya çalışıyoruz. çünkü medya sığ, çünkü gazetecilerin çok azı ingilizce biliyor.
dünyayı anlamak istiyorsak, sporun her paydaşı, acilen yabancı dil kurslarına başlamalı. yoksa “futbolun kuzey kore’si” olma yolundaki adımlarımız, her geçen gün hızlanarak artacak.
uğur meleke, milliyet gazetesi spor yazarı.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
kaynak: al jazeera
Yorumlar