Görüş

Yeni terör tehdidi: Fedai saldırıları

Atatürk Havalimanı’nda yaşanan saldırı, bugüne dek Türkiye’de görülmedik, yeni bir tür tehdit. “Fedai saldırıları” olarak adlandırabileceğimiz bu tehditle nasıl başa çıkılabilir?

Konular: Türkiye, IŞİD
Kasapoğlu'na göre, Atatürk Havalimanı’nda yaşanan saldırı, Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik tehditlerin yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. [Fotoğraf: AFP]

atatürk havalimanı’nda yaşanan son terör saldırısı, türkiye’nin milli güvenliğine yönelik tehditlerin yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. abd 11 eylül komisyonu raporu, saldırıların önlenememesinde en önemli faktörlerden birinin ‘hayal gücü eksikliği’ olduğunu belirtir. özetle, tahayyül edemediğiniz bir saldırıya engel olmanız pek de mümkün değildir.

bu noktada, ülkemizde güvenlik bilimlerinden ziyade kısır iç politik çekişmelerin malzemesi yapılan ‘istihbarat zaafı’ tartışmalarının ötesine geçip, yeni terör tehdidinin niteliklerini ve karşı karşıya olduğumuz ‘hayal gücünü’ analiz etmekte fayda var.

terör eylemi ve stratejik planlama

önce ilk akla gelen sorudan başlayalım. neden atatürk havalimanı hedef alındı? mesaj neydi?

stratejik seviyeden bakıldığında, atatürk havalimanı saldırısının, türkiye’nin milli güç kapasitesine ilişkin planlarına doğrudan bir meydan okuma olduğu görülür. havayolu ulaşımının ve bu alanda bir transit geçiş merkezi (hub) konumuna erişmenin ankara’nın öncelikli stratejik hedeflerinden olduğu biliniyor. öyle ki, halen devam eden üçüncü havalimanı projesinin öncelikli amacının, istanbul’u dünya havayolu trafiğinin merkezine taşımak olduğu yetkililer tarafından açıkça ifade edildi. bu kapsamda,özellikle son on yılda, iç ve dış uçuş ağlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının türk hükümetlerinin öncelikleri arasında olduğu biliniyor.

‘fedai saldırıları’ olarak kategorize edebileceğimiz terörist konsept çerçevesinde, amaç, mümkün olduğunca çok kişinin hayatına, mümkün olan en uzun sürede kastetmektir.

söz konusu siyasanın bir sonucu olarak, türkiye’de havacılık sektörü, dünya ortalamasının çok üzerinde bir büyüme gösterdi. ulaştırma bakanlığı resmi kaynakları, 2023’te dünyanın ilk on ekonomisinden biri olma hedefinin temel koşullarından birinin havacılık ve uzay alanındaki sıçrama olacağına çekiyor. ayrıca, havayolu ulaşımı, türkiye’nin turizm başta olmak üzere birçok ekonomik faaliyetinde de vazgeçilmez rol oynuyor.

dolayısıyla, atatürk havalimanı saldırısı bize, türkiye’ye yönelik terör tehdidinin sivil ve askeri stratejik tesisler ile kritik ulusal altyapıya yönelebileceğini gösteren önemli bir emare sunuyor.

bu noktada havaalanlarının, özellikle dolaylı etkileri nedeniyle, terör saldırıları için ‘yüksek değerli’ hedefler olduğunu vurgulamakta fayda var. terör saldırılarından ve diğer faktörlerden ötürü havaalanlarının geçici olarak kapatılması, yolcu kapasitesine ve uçuş yoğunluğuna bağlı olarak, yüz milyonlarca doları bulan ekonomik zarara neden olabilir. ayrıca, havaalanı kapatılmasının bir terör saldırısından kaynaklanması, kısa ve orta vadede etkilerini sürdüren ve diğer yatırımları da etkileyen sonuçlar doğurabilir.

yeni tehdidin niteliği: fedai saldırıları ve güney asya terör eylemleri

söz konusu terör eylemini dikkat çekici kılan bir diğer faktör ise, taktik seviyede planlama ve icra açısından oldukça sofistike bir nitelik arz etmesi. öncelikle belirtilmelidir ki, atatürk havalimanı eylemi, güney asya’da son dönemde görülen ve ‘fedai saldırıları’ olarak adlandırılan terör konseptini fazlasıyla andırıyor.

bu bağlamda, mayıs 2011’de pakistan deniz kuvvetleri’ne ait mehran üssü’ne yönelik saldırı, 2009 yılında rawalpindi’de bulunan pakistan kara kuvvetleri karargâhı’na yönelik saldırı ve 2008’dehindistan’da yaşanan mumbai saldırıları benzer konseptler çerçevesinde gerçekleştirildi.

‘fedai saldırıları’ olarak adlandırılan terör eylemi konsepti çerçevesinde ilk taktik amaç, hedefin derinliğine mümkün olduğunca nüfuz etmek ve verdirilen kayıpları tedrici olarak yükseltmektir. bu kapsamda, yukarıda sayılan örneklerden de anlaşıldığı üzere, yoğun ateş gücü ve baskın niteliğinin ön plana çıktığı görülür.

ikinci taktik amaç ise stratejik ya da sansasyonel değeri olan sivil ve askeri tesislerin, kısa bir süreliğine de olsa, teröristler tarafından kontrol edilmesi ve sonu intihar eylemi ile bitecek olan fiili bir ‘rehine krizi’ durumunun bizzat dinamik çatışma ortamında oluşturulmasıdır. böylelikle, bir yandan medya ilgisinin daha yoğun bir biçimde olaya çekilmesi hedeflenirken, diğer yandan da stratejik tesislerin, kısa bir süre ve kısmen de olsa, kontrol altına alınması ile devlet otoritesinin felce uğratıldığı görüntüsünün verilmesi amaçlanır.

nitekim atatürk havalimanı olayında, teröristlerin dış hatlar terminali’nde ayrı katlarda bulunan gidiş ve geliş salonları ile park alanında arka arkaya gerçekleştirdiği saldırılar, eylemin sofistike taktik-planlama niteliğini gözler önüne seriyor.

öte yandan bu tip saldırılarda teröristler, tıpkı klasik intihar saldırılarında olduğu gibi, genel olarak olay yerinden güvenli bir kaçış planı yapmazlar ve eylem sonucunda ölümü göze almışlardır.

‘fedai saldırıları’ olarak kategorize edebileceğimiz terörist konsept çerçevesinde, eylemciler kendi ölümlerini mümkün olduğunca geciktirmeyi ve son aşamada hedefe daha büyük oranda zarar vermeyi öncelerler. daha açık bir ifadeyle, amaç mümkün olduğunca çok kişinin hayatına, mümkün olan en uzun sürede kastetmektir.

terör eylemlerini değerlendirmek ve ‘zamanlama popülizmi’

peki bu saldırının zamanlamasını nasıl yorumlamalı? israil ve rusya ile yakınlaşmasına bir tepki olarak görülmeli mi?

türk dış politikasındaki israil ya da rusya yakınlaşmasına ani bir tepki olarak, işid ve benzeri terör örgütleri tarafından, ankara’ya ‘şok bir mesaj’ verildiğine ilişkin tezler büyük ölçüde indirgemeci görünüyor.

teorik olarak tüm terör eylemleri belirli bir planlama-icra döngüsüne dayanır. söz konusu döngü, özetle, hedefin tespit edilmesi ve gerekli keşif-gözetleme faaliyetlerinden, operasyonel ve taktik planlama ile son olarak icra aşamalarına uzanan bir profil sergiler. atatürk havalimanı gibi yüksek güvenlik önlemleriyle korunan stratejik bir tesisi hedef alma niyetinde olan teröristler için gerekli keşif-gözetleme aşaması yoğun bir uğraş gerektirir ve zaman alır.

bu nedenle, türk dış politikasındaki israil ya da rusya yakınlaşmasına ani bir tepki olarak, işid ve benzeri terör örgütleri tarafından, ankara’ya ‘şok bir mesaj’ verildiğine ilişkin tezler büyük ölçüde indirgemeci görünüyor.

öte yandan, böyle bir saldırının altyapısının daha önce hazırlanmış olması ve terör eylemini gerçekleştiren hücrenin konjonktürel koşulların olgunlaştığını düşündüğü bir noktada daha sansasyonel sonuçlar almak içinya da eylemin operasyonel güvenliğine yönelik tehdit algılamasından dolayı, hızla icra safhasına geçmeye karar vermiş olması da kuvvetle muhtemel.

benzer bir süreci mart 2016’da brüksel havalimanı saldırılarında gözlemlemek mümkün. anımsanacağı üzere, 22 mart 2016’dayaşanan olaydan sadece birkaç gün önce, kasım 2015’te paris’te gerçekleştirilen terör saldırıları ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen fas asıllı fransız vatandaşı salah abdüsselam belçika’da yakalanmıştı. sorgusu sırasında abdüsselam’a, birkaç gün sonra brüksel’deki saldırıları gerçekleştiren bakraoui kardeşlerin fotoğraflarının gösterildiği basına yansıdı. elbette, gizlilik içeren sorgu sırasında abdüsselam’ın tam olarak ne yanıt verdiğini ya da brüksel saldırılarından sonra ifadesinde bir değişiklik olup olmadığını bugün tam olarak bilemiyoruz. ancak, brüksel’deki hücrelerin, gerçekten salah abdüsselam ile ilişkili olmaları halinde, açığa çıktıklarını düşünerek daha önce keşif-gözetleme çalışmasında bir aşama kaydettikleri ve zaten eylem portföylerinde olan bir hedefe hızla yönelmiş olmaları da mümkün.

suriye’deki iç savaş ve irak’taki güvenlik durumunun oluşturduğu sorunlar, türkiye’ye yönelik terör tehditlerinin niteliklerinde, kaçınılmaz olarak, önemli değişikliklere neden oldu. bahse konu değişiklikleri bazen pkk terör örgütünün ele geçirdiği gelişmiş silahlardan, bazen de işid terörünün dünyanın farklı yerlerindeki kanlı konseptleri türkiye’ye taşımasından anlamak mümkün.

söz konusu tehditlerle mücadele, milli güvenlik stratejilerimizde dünyayı iyi okuyan, entelektüel bir derinliği zaruri kılıyor. bu noktada türk devletine ve güvenlik güçlerine yapılabilecek en etkili yardım, konuya ilişkin tartışmaların düzeyinin yükseltilmesi ve daha yapıcı niteliğe kavuşturulması.

dr. can kasapoğlu, ekonomi ve dış politika araştırmaları merkezi (edam) savunma analisti. doktora derecesini harp akademileri stratejik araştırmalar merkezi'nden alan kasapoğlu, daha önce nato savunma koleji'nde misafir akademisyen olarak görev yaptı.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Can Kasapoğlu

ekonomi ve dış politika araştırmaları merkezi (edam) savunma analisti. doktora derecesini harp akademileri stratejik araştırmalar merkezi'nden alan kasapoğlu, daha önce nato savunma koleji'nde misafir akademisyen olarak görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;