Haber analiz

İslamiyet ve mezhep olgusu

Müslümanların dini anlayış farklılıkları, tıpkı Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğu gibi İslamiyette de belirli bir seviyeye ulaştığında, mezhep veya fırka denilen ekolleşmelere dönüştü.

Konular: Ortadoğu
Kudüs
Hz. Muhammed'in 'Miraç' hadisesinin başladığı yer olduğuna inanılan Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Kudüs şehri, Müslümanların üçüncü kutsal mekanıdır. [Evren Atalay/AA]

üç büyük ibrahimi din olan yahudilik, hristiyanlık ve islamiyet, mekke-medine-kudüs hattında ortaya çıkan ve oradan dünyanın geri kalanına yayılan inanç sistemleridir. her üç din için de kutsal sayılan kudüs şehri, iran'dan başlayıp mezopotamya ile arabistan yarımadası’ndan kuzey afrika'ya uzanan bölgenin kalbinde yer alır. bu bölge, yaklaşık iki yüzyıldır orta doğu adıyla anılr.

günümüzde güneybatı asya olarak da tanımlanan ve sınırları hindistan'dan güney kafkasya'ya kadar genişletilen orta doğu, mekke-medine-kudüs hattını içermesi nedeniyle, çok zengin ve karmaşık bir inanç haritasına sahiptir. söz konusu haritada, yahudilik ve hristiyanlık önemli bir yer tutmakla birlikte, gerek bölgede yaşayanların çoğunluğunun inancı olması gerekse de barındırdığı alt-inanç gruplarının çeşitliliğinden dolayı islamiyet, ana damarı temsil eder.

arabistan yarımadası'nın kadim şehri mekke'de 7. yüzyılda teşekkül eden islam dininin peygamberi hz. muhammed (571-632), tevhit (tek tanrıcılık) esasına dayanan ve özgün bir insan tipi ile yaşam biçimi sunan inanç sisteminin temel figürüdür.

islamiyet mensupları olan müslümanlar, allah (islam dininin tek tanrısı) tarafından yeryüzüne gönderilen son peygamber olduğuna inandıkları hz. muhammed'in soyunun, yahudilik ile hristiyanlık inanç sistemlerinde de merkezi bir rol oynayan ve m.ö. 2000'lerde yaşadığı düşünülen bir peygamber olan, hz. ibrahim'e dayandığını kabul ederler. islamiyetin kutsal kitabı olan kuran-ı kerim, müslümanların inancına göre cebrail aracılığıyla hz. muhammed’e indirilmiştir ve dinin esasıdır.

islam peygamberi, allah'ın dinini tamamlamak üzere gönderdiği kuran-ı kerim'i tüm insanlığa tebliğ etmekle görevlidir. arapçada itaat, teslimiyet, boyun eğmek ve barış yapmak anlamlarına gelen“slm” kökünden türeyen islam kelimesi, başlangıçtan itibaren itaat etmek anlamında kullanılmış ve hz. muhammed’in tebliğ ettiği dinin özel ismi olmuştur.

hz. muhammed'in 622 yılında mekke’den medine şehrine göç etmesi (hicret), islam tarihinin dönüm noktasıdır. hicret sonrası islamiyet, bireysel inanç esaslarının yanında toplumsal kural ve yaptırımlar da öneren ve hayatın her alanını kuşatan bir kapsama kavuşmuştur.

‘yetmiş üç fırka’ hadis-i şerifi

hz. muhammed'in vefatından sonra 7. ve 8. yüzyıllarda arabistan yarımadası'nın dışında hızla yayılan islamiyet, kendisinden önce gelen yahudilik ve hristiyanlığın yaşadığına kısmen benzer bir ayrışma yaşadı. müslümanların din anlayışındaki farklılaşmaların kurumsallaşması ve ekolleşmesi neticesinde islamiyetin mevcut alt-inanç toplulukları meydana gelmiştir. klasik ‘islam mezhepleri tarihi’ kaynaklarında sıkça geçen ‘yetmiş üç fırka’ hadis-i şerifi (hz. muhammed’in sözü), islamiyette mezhepleşme ve mezheplerin meşruiyeti tartışmalarında başat bir rol oynamıştır. farklı rivayetleri bulunan, sıhhati ve içeriği tartışmalı bu hadisin genel kabul gören kısmı şöyledir:

“yahudiler yetmiş bir veya yetmiş iki, hristiyanlar yetmiş bir veya yetmiş iki fırkaya ayrılmıştır. benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.” (m. saffet sarıkaya, islam düşünce tarihinde mezhepler, rağbet y., istanbul, 2011, s. 17).

mevzubahis hadisin, yetmiş üç sayısı çoğulculuğun bir sembolü gibi yorumlandığında, mezhepleşme ve cemaatleşme olgusunun islam dünyasında yüzyıllar doğal bir süreç olarak değerlendirilmesini sağladığı söylenebilir. öte yandan, bazı kaynaklarda bu hadisin ilavesi olduğu belirtilen, “yetmiş üç fırkadan sadece biri kurtuluşa erecektir.” ifadesini sahih kabul eden bazı müellifler, kurtuluşa eren tek fırka (fırkatü’n nâciye) ve doğru yoldan sapan fırkalar (fıraku’d-dâlle) ikilemi üzerinden eserlerini kurgulayıp mezhepleri de aynı çerçevede sınıflandırdılar.

yalnızca tek bir fırkanın kurtuluşa ereceği yaklaşımın yaygınlaşması, her fırkanın kendini diğer fırkalarla karşılaştırması gibi bir olguyu beraberinde getirdi. sonuçta herkes kendi fırkasını kurtuluşa eren, muhaliflerininkini ise delalete düşen ilan etti. mezhep mensuplarının bu suretle kendi mezheplerinin lehine, diğer mezheplerin aleyhine takındıkları tutum ve davranışlar, aynı dine mensup ama mezhepleri farklı insanlar arasında taassubun şiddetlenmesine, aralarında zaman zaman kavga ve çatışmaların yaşanmasına da sebebiyet verdi.

mezhepleşmenin temel dinamikleri

islam peygamberinin vefatından sonraki dört halife (hz. ebu bekir, hz. ömer, hz. osman ve hz. ali) dönemi zarfında baş gösteren olaylar silsilesi, mezheplerin doğuşunda kırılma noktası teşkil etti. silsilenin en uç noktası, hz. muhammed’in torunu hz. hüseyin’in kerbela’da katledilmesiydi. ancak islam mezheplerinin oluşum süreci, sadece ‘kerbela’ ve öncesindeki siyasi gelişmelere bağlı değildi; bazı inanç esasları, yasaklar, ibadetler, ayinler vb. birçok mesele üzerindeki ihtilaflar, mezhepsel ayrışmayı tetikleyen ve genişleten dinamikler arasındaydı.

birey ve toplum hayatının tüm yönlerini kapsayan bütüncül bir din olan islam’ın temel ilkeleri dışındaki alanları, tarihsel akışta değişik biçimlerde yorumlandı. birkaç yüzyıllık bir zaman zarfında geniş bir coğrafyaya yayılan islamiyeti benimseyen insan topluluklarının dini anlayış farklılıkları, yahudiler ve hristiyanlarda olduğu gibi, belirli bir seviyeye ulaştığında, mezhep veya fırka denilen ekolleşmelere dönüştü.


11. yüzyılda iran'da yazılan kuran-ı kerim'den, fatiha ve bakara surelerinden ayetler içeren bir sayfa. [islamic-arts.org]

“mezhepler, bir dinin mensupları için alt kimlik ifadeleri olarak tezahür eder. din, mezhebe benzer anlam kümesine sahip olmasına rağmen mezhebe göre üst kimliği tanımladığı için daha kapsamlı bir anlamı içerir.” (sarıkaya, islam düşünce tarihinde mezhepler, s. 15).

birbiriyle örtüşen, kesişen ve ayrışan mezhepleri benimseyen insanların oluşturduğu cemaatler, islam ümmeti üst kümesinin alt kümelerini meydana getirir. mezhepler, geliştikleri dönemin siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel koşullarını yansıtır. mezheplerin ortaya çıktığı bölgenin tarihsel geçmişleri ve coğrafi koşulları da mezhepsel gelişim sürecini etkileyen unsurlar arasındadır. dolayısıyla etkin bir mezhep tanımı, sayılan bütün bu nitelikleri bünyesinde barındırmalıdır:

"dinin ihtilafsız ve kesin olan esasları dışındaki itikâdi, siyasi ve fıkhi konularda, dini delillerin kaynağı olarak kabul edilen metinlerde kesin bir delil bulunmaması yahut delil kabul edilen unsurların birden çok olması veya delil olarak kabul edilecek unsurların dayandığı metinlerin yoruma açık yahut yorumu gerekli olması durumunda, akli zaruretler, dil özellikleri, naslardaki işaret ve emareler ve örfün gereklerinden istifade edilmek suretiyle ortaya konulan farklı yorumlar, düşünceler, yöneliş ve anlayışlar mezhep olarak isimlendirilmektedir." (mustafa öz, başlangıçtan günümüze islam mezhepleri tarihi, ensar y., istanbul, 2011, s. 72-73).

bir ilim dalı olarak ‘islam mezhepleri tarihi’

arapça mezheb (çoğ. mezâhib) kelimesi, bir yerden bir yere gitmek anlamındaki “zhb” kökünden gelmekte olup gidilecek yer ve zamanı belirtir. kelimenin dildeki anlamına göre gidilecek mekan ve/veya yol, mezhep olarak adlandırılabilir. mezhep, fikir ve düşünce konusunda izlenen yol ve kişinin yöneldiği tarz ve meslek manasında da kullanılır. kelime mecazen, insanların benimsediği inancı da ifade eder. bu doğrultuda bireyin inandığı esaslar mezhep adını alır.

klasik ‘islam mezhepleri tarihi’ kaynaklarında, itikâdi ve siyasi amaçlarla ifade edilen görüşler ve belli şahıslar etrafındaki kümeleşmelere genelde fırka' veya 'nihle' denilir. fırka (çoğ. fırak) ismi, arapça bölmek, bölünmek ve açıklayıp bir hükme bağlamak anlamındaki “frk” kökünden gelen bir isimdir. arap dilinde dava, iddia, din, diyanet gibi anlamları bulunan nihle (çoğ. nihal) ise “nhl” kökünden türetilmiştir.

mezhep, klasik ve modern kaynaklarda fırka yerine kullanılmakla birlikte daha kapsamlı bir anlam taşır. türkçede günlük dilde mezhep sözcüğü, hem itikâdi ve siyasi hem de fıkhi ekolleri ifade etmek için kullanılır. yani siyasi gelişmeler karşısında alınan tavırlar üzerine gelişen ekollerin yanı sıra itikâdi ve ameli yani inanç, ibadet ve muamelatla ilgili karşılaşılan bütün meseleleri değerlendiren ekoller de türkçede mezhep kavramıyla ifade edilir. ehl-i sünnet fıkhını oluşturan hanefi, şafii, hanbeli ve maliki okullarının mezhep olarak adlandırılması bunun örneğidir. literatürde itikâdi ve siyasi ekoller, ‘islam mezhepleri tarihi’nin konusudur. islam fıkıh ekolleri ise daha çok ‘fıkıh tarihi’ bünyesinde değerlendirilir.

“islam mezhepleri tarihi, müslümanların düşünsel hayatında meydana gelen gelişme, farklılaşma ve kırılmayı bir bütün halinde ele alan bir bilim dalıdır.” (cevad meşkûr, mezhepler tarihi sözlüğü, ankara okulu y., ankara, 2011, s. 7).

‘islam mezhepleri tarihi’, islam düşüncesinin ilk temayüz eden ilmi disiplinlerden olup kendi geleneğini, yani özgün metot, literatür ve yaklaşım tarzını çok kısa bir süre içinde geliştirmiştir. erken dönemde islam mezheplerinin tarihini inceleyen ilme makâlat, ilmi'l makâlât, ilmü makâlâti'l-fırak, milel-nihâl, ehvâ ve'l bida; bu ilimle uğraşanlara ise ashabu'l makâlât (mezhepler tarihçileri) denilmiştir. hariciyye mezhebi ile başlayan ayrışma çizgisinde, haricilerin kendi varlıklarını kanıtlamak için kaleme aldıkları ‘makâlât’ adıyla anılan eserler, ‘islam mezhepleri tarihi'nin ilk kaynaklarıdır.

şia, mu’tezile, eş’ariyye, maturidiyye ve mürcie gibi büyük mezheplerin teşekkülüyle, disiplinin en önemli aşaması sayılan ‘milel-nihâl’ dönemine geçilmiştir. bu dönemin başat özelliği, mezheplerin mukayeseli şekilde incelenmesi ve diğer dinlere ait bazı görüşlere yer verilmesidir. günümüze dek sürekli gelişen ‘islam mezhepleri tarihi’ disiplininde, ‘yetmiş üç fırka’ hadisini başlıca ölçüt alarak mezhepleri değerlendirme yöntemi yerini artık tedricen objektif bilimsel inceleme metoduna bırakmaktadır.

kaynaklar: islâm mezhepleri tarihi, ed. hasan onat, sönmez kutlu, grafiker y., ankara, 2012.

islam düşünce tarihinde mezhepler, m. saffet sarıkaya, rağbet y., istanbul, 2011.

başlangıçtan günümüze islam mezhepleri tarihi, mustafa öz, ensar y., istanbul, 2011.

mezhepler tarihi ve terimleri sözlüğü, mustafa öz, ensar y., istanbul, 2012.

mezhepler tarihi sözlüğü, cevad meşkûr, ankara okulu y., ankara, 2011. 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;