Türkiye

Balyoz kararının gerekçesi açıklandı

Anayasa Mahkemesi davayla ilgili ihlâl kararının gerekçesinde, sanıkların sunduğu hiçbir rapora itibar edilmediğini vurguladı; Özkök ve Yalman'ın tanık olarak dinlenmemesini de eleştirdi.

Konular: Balyoz davası
Gerekçede mahkemenin rapor ve mütalaaların hiçbirini hükme esas almadığı belirtildi. [Fotoğraf: AFP]

anayasa mahkemesi (aym), balyoz davasında 230 sanık hakkında verdiği hak ihlâli kararıyla ilgili gerekçesini internet sitesinde yayınladı. gerekçede sanıkların dijital verilerle ve tanık dinlenilmesiyle ilgili şikayetlerine yer verildi.

aym, ilk derece mahkemesinin, elde edilen dijital belgelere ilişkin hazırlanan bilirkişi raporlarından yalnızca cumhuriyet savcılığınca soruşturma aşamasında tübitak uzmanlarınca hazırlanan bilirkişi raporu ile arama ve el koyma tedbirleri sırasında ele geçirilen delillerin tespitine yönelik üç raporu hükme esas aldığı belirtti. sanıklar tarafından alınmış bilirkişi raporları ile duruşmada dinlenen uzman mütalaalarının hiçbirine itibar etmediğini aktardı:

"mahkumiyet kararının dayanağını oluşturması nedeniyle, söz konusu cd’lerin sistem saati güncel olmayan bir bilgisayarda 2003 yılından sonra ve muhtemelen 2007 yılından sonraki bir tarihte oluşturulduğu kabul edilse bile cd’lerin oluşturulduğu tarihe kadar sanıkların ya da dava dışı bazı kimselerin elinde bulunan ve mahkemenin kabulüne göre güncellenen bir kısım dokümanın oluşturulma tarihinin hangi surette cd’lerin oluşturulduğu tarihten önce üretildiği hususunun, mahkemece şüpheye yer bırakmayacak ve ikna edici bir şekilde açıklanması gerekmektedir."

'ilk derece mahkemesinin yeterli açıklaması yok'

sanıkların derece mahkemelerinde "2003 yılında üretilmiş ve 2007 yılına ait bir yazılım ile açılmış" bir belge ile "2007 yılında üretilmiş belgenin" farklı olduğunu ileri sürdükleri bilirkişi raporu ve uzman mütalaaları ile sundukları belirtilen gerekçede, buna rağmen derece mahkemelerinin bu rapor ve mütalaalar hakkında bir açıklamada bulunmadıkları ifade edildi.

gerekeçede, davanın temelini teşkil eden cd’lerden 11 ve 17 numaralılar üzerindeki el yazılarının sanık süha tanyeri'nin davaya konu 1. ordu plan semineri sırasında tuttuğu el yazısından kopyalandığı iddia olunmasına rağmen, ilk derece mahkemesi ve yargıtay tarafından bu hususta bir açıklama yapılmadığı da vurgulandı.

anayasa mahkemesi'nin gerekçesinde şu tespitlere yer verildi:

"tarafsızlığı, keyfiliği, denetimden kaçmayı ve perdelemeyi önlemek için mahkemeler, kararın verilmesine neden olan temelleri yeterince açık olarak belirtmekle yükümlüdürler. mahkemelerin yargılama süresince kendilerine iletilen her iddia ve talebi gözetme zorunda olmadıkları biçimindeki serbesti, kararın verilmesine neden olan temellere asgari açıklıkta değinilmesi görevini ortadan kaldıracak şekilde yorumlanamaz.

bireysel başvuru yolunda derece mahkemelerinin gerekçelerinin niteliği ancak açık bir keyfilik veya takdir hatası oluşturduğu ya da makul ve ikna edici açıklamalar içeren bir gerekçe gösterilmediği, iddia olunan eylem ile hüküm arasında 'uygun illiyet bağı' kurulmadığı durumlarda denetlenebilir. derece mahkemesi kararlarının, adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı hususları, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan bireysel başvurular da anayasa mahkemesince yapılacak denetimin kapsamında yer almaktadır.

savunmaların dayanağını oluşturan ve dijital verilerin güvenilirliğine ilişkin ciddi kuşkular uyanmasına neden olan bilirkişi raporları ve uzman mütalaaları gözetildiğinde, önemli ölçüde, dijital veri ve içeriklerine dayanan ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçesi, adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte, yeterli ve makul olarak değerlendirilemez. bu sebeple 'gerekçeli karar hakkı' ihlal edilmiştir."

duruşmalarda eşit muamele

gerekçede, ilk derece mahkemesinin, sanıklar tarafından sunulan hiçbir rapor ve mütalaaya itibar etmediği de hatırlatıldı. ilk derece mahkemesinin, rapor ve mütalaalara hangi sebeple itibar edilmediğini kararında göstermediğine değinilen gerekçede şunlar kaydedildi:

"ilk derece mahkemesi yeterli olmayan gerekçeler ile başvurucular tarafından sunulan bilirkişi raporları ve uzman mütalaalarını göz ardı etmiştir. aihm içtihatlarında da ortaya konulduğu gibi adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olan 'silahların eşitliği' ilkesi iddia makamının tanık veya bilirkişileri ile sanıkların tanık ve bilirkişilerinin duruşmalarda eşit muameleye tabi tutulması gerekir.

hem cezai, hem de cezai olmayan davalarda uygulanan silahların eşitliği ilkesi, taraflara, talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilmeleri için fırsat verilmesini gerektirir."

'silahların eşitliği' ilkesi ihlal edildi

avrupa insan hakları mahkemesi'nin (aihm) bilirkişi raporlarının kapsamını oldukça geniş bir şekilde yorumladığına işaret edilen gerekçede, "ilk derece mahkemesi, başvurucular tarafından sunulan bilirkişi raporları ile duruşmada dinlenen uzman görüşlerinden hiçbirine itibar etmemiş buna karşın cumhuriyet başsavcılığı'nca soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporlarının tümüne ise itibar etmiştir" denildi.

başvurucuların, dijital verilerin gerçeği yansıtmadığı iddialarını değerlendirmek üzere mahkemenin bilirkişi heyeti tayin etmesi ve rapor aldırması yönündeki taleplerini yeterli olmayan gerekçeyle reddettiği belirtilen gerekçede şu ifadelere yer verildi:

"böylece başvurucuların, haklarında yöneltilen suçlamaların dayanağı olan delillere karşı kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakları kısıtlanmış, ceza yargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik olarak 'silahların eşitliği' ilkesi ihlal edilmiştir.

açıklanan nedenlerle, dijital delillerin değerlendirilmesine ilişkin şikayetler yönünden, başvurucuların sundukları bilirkişi raporları ve uzman mütalaalarının ilk derece mahkemesince kabul edilmemesi ve bu konularda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması yolundaki taleplerinin de yetersiz gerekçelerle reddedilmesi, 'gerekçeli karar hakkına' ve 'silahların eşitliği' ilkesine aykırı olduğundan, anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ihlâl edilmiştir.

'özkök ve yalman'ın beyanları önemsiz kabul edilemez'

aym, söz konusu dönemde görevde olan genelkurmay başkanı hilmi özkök ve kara kuvvetleri komutanı aytaç yalman'ın tanık olarak dinlenmesi taleplerinin "sonuca etkili olmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle" reddedilmesini de eleştirdi: 

"sanıklara isnat edilen suç fiillerinin esaslı biçimde bilgisayar programlarıyla oluşturulmuş belgelere dayandığı, bu belgelerin içeriklerinin maddi olay ve olguları yansıttığı ve gerçek olduklarının kabul edildiği, bilirkişi raporlarında/uzman görüşlerinde belirtildiği üzere bu verilerin müdahale edilebilir nitelikte olduğu ve bu verilerin teknik bilgileri ile içeriklerinin uyumsuzluğu dikkate alındığında, tanık olarak dinlenmesi talep edilen bu kişilerin beyanları maddi gerçeğe ulaşma bakımından önemsiz kabul edilemez.

ayrıca 1. ordu komutanlığı merkezli bir yapılanmanın darbe amacına yönelik faaliyetlerinin genelkurmay başkanlığı ve kara kuvvetleri komutanlığı'nca öğrenildiği ve teşebbüs edilen suça engel olunduğu kabul edildiğine göre, toplanan kanıtlara göre tanık olarak dinlenmesi talep edilen anılan görevdeki kişilerin beyanlarının karara etkisi bulunmadığı gerekçesi makul değildir."

tanık dinlenmesine ilişkin taleplerin, "mahkeme üzerinde kamuoyu nezdinde baskı oluşturmak amacıyla yapıldığı" görüşü içinse mahkeme şu değerlendirmelerde bulundu:

"başka bir amaçla yapıldığı ve karara etkisi bulunmadığı kabul edilen bu talepler, yalnızca objektif olarak yargılamaya etkisi dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

başvurucuların tanık olarak çağrılmalarını istedikleri kişilerin, gösterdikleri tutum ve görevleri kapsamında yaptıkları işlemlerle suçun işlenmesini engellediklerinin kabul edilmesi karşısında, bu kişilerin beyanları sadece sanıklar lehine sonuç doğuracak tanık beyanı olmanın ötesinde bir delil niteliği taşımaktadır. bu nitelikteki bir delilin yargılama bakımından belirleyici özelliği dikkate alındığında aleni bir duruşmada ve sanıkların huzurunda ortaya konulması gerekir."

'adil yargılanma hakkı ihlâl'

belirli bir davaya ilişkin delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olduğu kaydedilen gerekçede şöyle denildi:

"somut olayda yargılama konusu suç, sanıkların durumu, isnat edilen suçun işleniş biçimi, suç eylemleri, tanıkların konumu ve diğer delillerin niteliği dikkate alındığında, dönemin genelkurmay başkanı hilmi özkök ve kara kuvvetleri komutanı aytaç yalman'ın tanık olarak dinlenmeleri taleplerinin reddi, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlâl eder niteliktedir. isnat edilen suçun sübutu bakımından objektif olarak esaslı olduğu mahkemenin gerekçesinde de ifade edilen dönemin genelkurmay başkanı hilmi özkök ve kara kuvvetleri komutanı aytaç yalman'ın tanıklıklarının reddi, 'çelişmeli yargılama ilkesine' ve 'savunma tanıklarının davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanması hakkına' uygun olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkını ihlâl etmiştir."

kaynak: anadolu ajansı

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;