Suriye'de iç savaş

Davutoğlu: Türkiye-Halep bağlantısını kestirmeyiz

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye ile Halep arasındaki koridorun, Halep halkının güvenliği için kapanmamasını istediklerini söyledi, "Türkiye'nin Halep ile irtibatını kesecek gelişmeleri engellemek için gereken tedbirler alınır" dedi.

Ahmet Davutoğlu, Türkiye ile Halep arasındaki koridorun, Halep halkının güvenliği için kapanmamasını istediklerini söyledi. [Fotoğraf: Zahidin Köşüş / Al Jazeera Türk]

ak parti genel merkezi'nde kanal 7 televizyonu'nun canlı yayınına katılan davutoğlu, dört yıldır türkiye'nin etrafında bir ateş çemberi olduğunu, türkiye’nin bunu görmesi gerektiğini söyledi. davutoğlu, "herkes rahat etsin, biz hiçbir zaman türkiye'yi maceraya ve riske sokacak bir adıma izin vermeyiz. ama türkiye'yi oldubittilere getirecek bir tavra da sessiz kalmayız. bilinsin ki, türkiye'nin sınır boylarında belli yapıların oluşmasına da izin vermeyiz. pyd ve pkk ilişkileri türkiye'yi tehdit edecek hale gelirse buna da kayıtsız kalmayız" dedi.

türkiye ile halep arasındaki koridorun çok önemli olduğunu vurgulayan davutoğlu, şöyle devam etti:

"biz sınırlarımızda türkiye'yi tehdit etmeyecek şekilde bir yapılanma isteriz. türkiye ile halep arasındaki koridorun, halep halkının güvenliği için kapanmamasını isteriz. kapanırsa halep'te yaşayan yüz binlerce insan ya aç kalacak ya da türkiye'ye mülteci olarak gelecek. kendi sınırlarımızı korumak amacıyla sınır hattında güvenlik tedbirleri aldığımız doğrudur. sınır ötesinde türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek bir durum söz konusu olursa, bunun için gerekli tedbirleri alma talimatı verildi."

davutoğlu, suriye bölgesinde başka riskler nedeniyle koridorun kapatılması veya halep'le bütün bağlantının kesilmesi halinde neler yaşanacağına ilişkin soru üzerine şunları dile getirdi:

"onun olmaması içinde gerekli tedbirler alınır ama bu tedbirler türkiye'nin doğrudan müdahalesi anlamına gelmeyebilir. yani türkiye'nin halep ile irtibatını kesecek, türkiye'nin güneyinde bir oldubitti şeklinde deaş'ın, pyd'nin, başka yapıların veya rejimin birtakım yapılanmalar içine girmesine sebebiyet verecek gelişmeleri engellemek için gereken tedbirler alınır ama bu tedbirlerin hepsi mutlaka müdahale edeceği anlamına gelmeyebilir. bunu herhalde yorumlayacak olanlar ne demek istediğimi anlarlar."

"kimse beklenti içine kimse girmemeli"

davutoğlu sınır boylarında türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek her türlü yapılanmaya karşı gereken tedbirin alınması konusunda direktif verildiğini belirterek, "buradan kastedilen öncelikle deaş (işid) terör örgütüdür. suriye rejiminin bazı türkiye'yi rahatsız edecek faaliyetleridir. eğer türkiye'yi tehdit edecek niteliğe dönüşürse veya bu tür faaliyetler içine girerse, tabii pyd ve ilgili bütün yapılar, terör örgütlerinin her türlüsüne veya türkiye'ye mülteci akınına sebebiyet verecek her türlü gelişmeye karşı her türlü senaryo ile ilgili olarak hazırlıklarımızı sürdürdük" diye konuştu.

türkiye'nin cuma günü suriye'ye gireceğine ilişkin haberler çıktığının hatırlatılması üzerine, davutoğlu şunları söyledi:

"tekrar söylüyorum. türkiye'nin yarın, kısa bir dönem içinde suriye'ye gireceği gibi bir beklenti içine kimse girmemelidir. spekülatif şeylerdir bunlar. eğer türkiye'ye dönük bir güvenlik saldırısı olursa veya türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bir durum söz konusu olursa o zaman yarını da beklemeyiz, bir dakika sonra da. bütün tedbirlerimiz hazırdır ama böyle bir güvenlik riski oluşturacak durum yoksa da türkiye'nin herhangi bir şekilde, tek taraflı bir müdahaleyi yakın bir zamanda yapacağı gibi bir beklenti oluşturmak da doğru değil. oldubittiye izin vermeyiz, maceraya hiçbir şekilde sürüklenmeyiz."

 "türkiye'nin her zaman hazırlığı olmuştur"

 davutoğlu türkiye'nin hangi şartta, hangi senaryoda ne yapacağını tespit ettiklerini ve bu konuda hiçbir tereddüdün hasıl olmaması gerektiğini ifade ederek, "bakın dört yıldır suriye'de bu zulüm başladığı andan itibaren türkiye'nin her zaman hazırlığı olmuştur. son bir yıl içinde deaş terör örgütünün faaliyetleri dolayısıyla bu hazırlıklar en üst düzeye de çıkartılmıştır" şeklinde konuştu.

bir konuya da çok gündeme geldiği için dikkati çekmek istediğini belirten davutoğlu "suriye'nin demografik yapısını değiştirmek suretiyle, herhangi bir şekilde suriye'nin siyasi geleceğini belirlemek istemek şeklinde bir şey olursa, yani sünni, nusayri dengesi, müslüman, hıristiyan dengesi, arap, kürt ve türkmen dengesi sadece tek başına bir denge değil. bunların da doğurabileceği başka iç çatışmalar olacağı için onları da arzu etmeyiz" ifadelerini kullandı.

türkiye'de misafir edilen 1 milyon 700 bine yakın mültecinin de geri dönmesini istediklerini aktaran davutoğlu, demografik yapı değişikliklerinin bu mültecilerin geri dönmesini engelleyeceğini, bu nedenle bu tür yapı değişikliklerine izin verilmemesi gerektiğini vurguladı. 

"sünniler humus’tan tamamen çıkarıldı"

sünnilerin humus'tan neredeyse tümüyle çıkarıldığını aktaran davutoğlu şöyle devam etti:

"humus yüzde 80 sünni, yüzde 20 nusayri'ydi. kuzeyde de türkmenler, araplar, bazen kürtlerin de kendi içinde çıkartıldığı yerler oldu. türkiye'ye sığınan ilk suriyeli kürt grubu, pyd'den kaçan, daha kdp yani barzani'ye yakın tutumları sebebiyle pyd tarafından sürülen kürt gruplardı. on binlercesi böyle geldi önce bize. çatışmalar tek yönlü arapların kürtlerle, kürtlerin türkmenlerle yaptığı çatışma, birçok yönüyle süren çatışma. bizim her an bu tabloyu görmemiz, değerlendirmemiz, ona göre de tavır almamız lazım."

"28-30 mayıs’ta deaş ile rejim pyd kontrolündeki haseke'de bir araya geldi"

“suriye'deki rejim artık değişti” şeklinde haberler olduğunun aktarılması üzerine davutoğlu, şunları kaydetti:

"özellikle nisan ve mayıs aylarında muhaliflerin, ılımlı muhalefetin idlib'i, cisr-eş şuğur'u ve eriha'yı alması sonrasında lazkiye'ye 30 kilometre kadar yaklaşmışlardı. onun üzerine lazkiye'ye binlerce şii milisler, bölge ülkelerinden çabalarla gelenler oldu. aynı şekilde hama ve humus civarında ve dera'da güneyde, rejim çok sıkıştı ve rejimin bu anlamda uluslararası gözlemcilerde, takatinin tükendiği yerde rejim deaş'la görüşme yaptı. işte bizim sınır üzerindeki baskının sebebi o. bakın tarihini de veriyorum, yerini de söylüyorum. 28-30 mayıs arasında deaş ile rejim haseke'de, pyd kontrolündeki haseke'de bir araya geldiler ve belli şeylerde anlaşıp hep beraber özgür suriye ordusu ve muhalif güçlerin zayıflatılmasına dönük bir alışverişte bulundular."

davutoğlu kendilerini tedirgin eden durumun da bu olduğunu kaydetti.

 "deaş'la rejim arasında taktik ve işbirliği var"

türkiye'nin etrafında terör grupları görmek istemediklerini vurgulayan  davutoğlu, "biz etrafımızda ne terör grubu görmek istiyoruz, ne de rejimin zulmünü görmek istiyoruz. bu anlamda da tedbir almamızdan daha doğal bir durum olmaz. onun için bütün bu koridor. yoksa rejim kendini güçlü hissetse, deaş'la oturup bunları konuşmaya ihtiyaç hissetmeyebilirdi. şu anda deaş'la rejim arasında taktik ve işbirliği var. pyd'de bu işbirliğine göre bazı yerleri kazanıyor, bazı yerlerden çıkıyor" diye konuştu.

bu üçlü işbirliğinin suriye halkına ve türkiye'ye karşı çok büyük riskler içerdiğini düşündükleri için belli tedbirler alma ihtiyacı hissettiklerini aktaran davutoğlu, "türkiye kendi güvenliği için bir tehdit alırsa ne rejime sorar, ne de herhangi bir başka ülke ya da topluluğa sorar. kendi tedbirimizi gerektiğinde alırız. ama 'şu anda böyle bir tedbir gerektirecek durum var mı' sorusuna, türkiye'nin fiili bir askeri müdahalesi gerekmesi halinde hazırlıklarımız var" diye konuştu.

davutoğlu şu anda kimsenin böyle bir beklenti içinde olmaması gerektiğini ifade ederek, böyle bir durum söz konusu olduğunda gündeme gelecek senaryoların belli olduğunu kaydetti. 

"türkiye'de kararı siyasi irade verir"

davutoğlu, "geçici başbakan, geçici hükümet, belki de kısa süre sonra bir koalisyon hükümeti kurulacak. böyle zamanlarda askerin de istemediği, 'yeni hükümet kurulsun. eğer çok ciddi radikal kararlar alacaksak ondan sonra alalım' şeklinde bir tutum sergilediği yönünde haberler de çıktı. böyle oldu mu gerçekten? şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:

"söz konusu değil. bu hem türk silahlı kuvvetlerine bir ithamdır, hem de türk demokrasisini anlamamaktır. etrafımızdaki gelişmeler öylesine dinamik seyrediyor ki, bir dakika bile bazen önem taşıyabiliyor. geceyarıları kalkıp müdahil olmamız gereken durumlar olabiliyor. türk silahlı kuvvetlerinin bu tür ihmallerle milletin ve devletin bekası için doğabilecek riskleri göz ardı ederek, siyasi iradeye direniş sergiler mi? o eski dönemlerdeydi. türkiye'de kararı siyasi irade verir. demokratik bir ülke olarak istişaresini bütün kurumlarla yapar. bu tamamıyla gerçek dışı ve demokratik siyasetimize de, türk silahlı kuvvetlerinin geleneklerine de aykırı bir algıdır. "

davutoğlu bugün (dün) bu konuları genelkurmay başkanı ile detaylı olarak masaya yatırdıklarını ve neresi için ne tür hazırlıkların yapılması gerektiğini de gözden geçirdiklerini vurguladı.

başbakan davutoğlu, genelkurmay başkanlığı'yla örnek bir ortak çalışma prensipleri olduğunu belirterek, "ama nihai karar her zaman millete hesap vermek durumunda olan siyasi otoritededir. bunun çok güzel örneklerini de genelkurmay başkanlığımız şimdiye kadar göstermiştir" dedi.

 kaynak: kanal 7 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;