Portre

Portre: Hüseyin Aygün

PKK tarafından kaçırılmasıyla gündeme gelen CHP milletvekili, insan hakları aktivizmini siyasetçi kimliğinin önünde konumlandırıyor.

Aygün dağda geçirdiği iki günün ardından ailesi ve yakınları tarafından coşkuyla karşılanmıştı. [AA]

türkiye büyük millet meclisi'ndeki ana muhalefet cumhuriyetçi halk partisi üyesi hüseyin aygün, pkk tarafından kaçırılan ve esir tutulan ilk milletvekili. iki gün sonra serbest bırakılmasın ardından pkk’lılara yönelik sarf ettiği 'ılımlı' sözler, kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.

siyasetçi kimliğinden önce, hayatını insan hakları mücadelesine adamış bir hukukçu olan aygün, 1970 yılında tunceli merkeze bağlı erdoğdu köyü’nde dünyaya geldi. ankara üniversitesi hukuk fakültesi’nde eğitim alan aygün, alevi ve zaza bir genç olarak siyasi açıdan aktif bir öğrencilik hayatı geçirdi. sonradan emek partisi’ne (emep) dönüşen ve marksist bir hareket olan halkın kurtuluşu çizgisine yakın durdu. fikirleri yüzünden gözaltına alındığı dönemler oldu.

üniversiteden mezun olduktan sonra memleketine döndü ve 1994 yılından itibaren tunceli’de ceza avukatlığı yaptı. aygün, hukukçu kimliğiyle doğup büyüdüğü coğrafyanın ve birlikte yaşadığı insanların siyasi meseleleriyle yakından ilgilendi.

türk ordusunun pkk’ya karşı bölgede operasyonlarını yoğunlaştırdığı 1990’lı yıllarda meydana gelen insan hakları ihlalleri ve faili meçhul cinayetlerin takipçisi oldu. köylerin yakılması, halkın göçe zorlanması, işkence olayları ve hukuksuz yargılamalar başlıca çalışma alanlarıydı. sivil toplum örgütleriyle yakın temasta oldu ve kısa sürede bir insan hakları aktivisti olarak kentte tanındı ve sevildi.

faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kaybolanların izini sürerken tehditlere maruz kalan aygün, anadilde eğitim dilekçesi veren gençleri desteklemesiyle nedeniyle soruşturmaya uğradı. tunceli barosu’nun kurucularından olan aygün, aynı zamanda ilk zazaca gazeteyi çıkaranlar arasında.

milletvekilliği yolu

1938 dersim olayları'yla ilgili önemli araştırmalara imza atan aygün’ün bu konuda basılmış iki kitabı bulunuyor. 'dersim 1938 ve zorunlu iskân' ve '0.0.1938 resmiyet ve hakikat' 2011 yılında yayımlandı. aygün’ün bugüne kadar yaptıkları, kendisi de bir tuncelili olan chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu’nun dikkatinden kaçmadı. chp lideri, aygün’den başta 1938 dersim olayları olmak üzere, tunceli’nin bütün sorunlarını meclis çatısı altında dile getirmesini istedi.

ancak aygün’ün siyasi kimliği, parti her ne kadar kılıçdaroğlu’nun liderliğe geçmesiyle bir değişim sürecinde olsa da, geleneksel chp çizgisinden uzaktı.

chp’den adaylığı yakın çevresi tarafından desteklenen aygün daha sonra bir röportajında kararını şöyle anlattı:

"sol ve demokrat bir chp oluşması için girmeliyim partiye. dersim bir alt başlık. sol ve sosyalist değerleri savunan, demokrasi mücadelesinin evlatlarından biri olarak mecliste olmalıyım."

12 haziran 2011 genel seçimleri'nden galip gelince ailesiyle birlikte ankara’nın yolunu tuttu. görevinin ilk zamanlarında mecliste dersim olayları'yla ilgili verdiği demeçlerle dikkatleri üzerine çekti. 1938’de yaşananlar sırasında cumhuriyetin kurucusu mustafa kemal atatürk’ün devletin başında olduğunu hatırlattığı sözleri, hem chp’de hem de parti dışında geniş yankı uyandırdı.

meclis insan hakları komisyonu’nun üyesi olan aygün, dersim olayları'nın araştırılması için bir komisyon kurulmasını da önerdi. kısa sürede aktif bir milletvekili haline gelen aygün, kentinde yaşananları soru önergeleriyle gündeme getirdi, insan hakları ihlallerini yine yakından takip etmeyi sürdürdü.

aralık 2011’de uludere’de çoğu 18 yaşın altında 34 kaçakçı köylünün uçaklarla bombalanarak öldürülmesi sonrasında bölgeye giden chp heyetinde yer aldı.

"bu saldırı akp’nin 33 kurşunudur" sözleriyle eleştirdiği hükümetin tepkisini topladı.

pkk tarafından kaçırılması

ağustos 2012’de türkiye cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşandı. 1984’ten beri devlete karşı silahlı eylemde olan ve defalarca asker, sivil ve kamu görevlisi rehin alan pkk, ilk kez bir milletvekili kaçırdı. aygün, 12 ağustos akşamı ovacık ilçesi'nden tunceli’ye giderken yol kesen pkk’lılar tarafından alıkondu.

bu olay pkk’ya karşı büyük tepki doğurdu. aygün’ü, hem kürtler ve aleviler sahiplendi; hem de bütün türkiye’den pkk’ya, 'bir an önce serbest bırakılması' çağrıları yükseldi. bu baskılar iki gün sonra sonuç verdi. aygün evinde döndükten sonra, kaçırılmasıyla ilgili yaptığı açıklamada pkk’ya karşı kullandığı dil siyasi çevrelerde ve kamuoyunda ‘ılımlı’ olarak değerlendirildi.

"beni kaçıran arkadaşlar ülkenin genç evlatları. bırakırken sarıldılar, öptüler, 'bu kardeşlerini unutma abi' dediler" şeklindeki sözleri, aygün’ün 'aslında kaçırılmadığını, pkk ile danışıklı dövüş içinde olduğunu' iddia edenlerin seslerini yükseltmesine yol açtı.

aygün son olarak paris’te üç pkk’lı kadının öldürülmesiyle gündeme geldi. aygün’ün saldırıda hayatını kaybeden sakine cansız’ın ailesine taziye ziyaretinde bulunması hükümetin chp’ye yüklenmesine neden olurken, kılıçdaroğlu’nun da tepkisini çekti.

aygün ise, "sakine cansız’ın ailesini 30 yıldır tanırım. kardeşlerinin avukatlığını yaptım. ölen bir insanın cenazesine gitmek insani bir görevdir. bu ziyareti chp'li kimliğimle değil, dersimli kimliğimle, insani kimliğimle yaptım" sözleriyle kendisini savundu.

kaynak: al jazeera ve ajanslar

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;