Türkiye-İran ilişkileri

Türkiye - İran ilişkileri: 13 yılın en kötü dönemi

Başbakan Davutoğlu’nun dün New York’ta İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşmesinden önemli bir mesaj çıkmadı ancak ilişkiler pek iyi değil. İran uzmanı Arif Keskin’e göre, Arap Baharı sonrası zıtlaşan ve Suriye kriziyle iyice gerginleşen iki ülke ilişkileri 2002’den beri en kötü dönemini yaşıyor. Keskin ile Türkiye–İran ilişkilerini konuştuk.

Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi Ortadoğu uzmanı Arif Keskin. [Fotoğraf: Davut Merzifonlu]

iran-türkiye ilişkileri özellikle suriye’de iki ülkenin birbirine zıt bir politika izlemesinden beri çok iyi gitmiyor. en son ağustos ayında iran dışişleri bakanı cevad zarif’in türkiye ziyareti son anda iptal oldu. diğer yandan çözüm sürecinin ve çatışmasızlığın sona ermesi, pkk saldırılarının artmasıyla birlikte bölgesel etkiler ve tahran-kandil ilişkisi de sıkça konuşulur oldu. türkiye ve iran ilişkilerini, iran’ı en iyi bilen isimlerden, aslen iran’daki azerbaycan türklerinden olan ancak uzun yıllardır türkiye’de yaşayan omran stratejik araştırmalar merkezi ortadoğu uzmanı arif keskin ile konuştuk. 

türkiye ve iran ilişkilerinin bugünü nasıl özetlenebilir?

iran-türkiye ilişkileri adalet ve kalkınma partisi’nin iktidara geldiği 2002’den bugüne belki de en kötü dönemini yaşıyor. iran basını, analistleri ve yetkilileri açıkça türkiye’yi, akp’yi ve cumhurbaşkanı erdoğan’ı eleştiriyor. özellikle iran basınının dili çok serttir. türkiye’yi işid’in kurucusu, hamisi ve en büyük destekçisi gibi sunuyorlar. türkiye’nin pkk’ya karşı mücadelesini bile pkk’yı zayıflatarak işid’e alan açma ve güçlendirme olarak gösteriyorlar. türkiye’nin işid’le mücadelesini ise göz boyama olarak görüyorlar. işin ilginç tarafı, iran’ın p5+1 ülkeleriyle yaptığı mutabakatın ardından türkiye’ye yönelik dili ve duruşu daha sertleşti ve saldırganlaştı. bu aslında komşularla iyi ilişkiler arayışında olduğunu iddia eden hasan ruhani’nin dış politika söylemleriyle de açıkça çelişiyor.

türkiye’ye karşı bu sertleşmenin sebebi nedir?

türkiye ve iran ortadoğu’da çatışmalı bir jeopolitik mücadele içinde. bu mücadele alanı irak, suriye, yemen dahil bütün ortadoğu’yu kapsıyor. iran, türkiye’nin diplomatik ve siyasi girişimlerini kendi aleyhine görüyor ve türkiye’nin nüfuz ve imkân alanını sınırlandırmak, daraltmak istiyor. siz bu mücadeleyi erbil’de de görebilirsiniz bağdat’ta da, şam’da da, aden’de de. bu açıdan bakıldığında ortadoğu’da jeopolitik, ideolojik ve siyasi rekabete tutuşan iran-türkiye ilişkilerinin mantığı ve özellikleri artık değişmiştir. bugün iki ülke ilişkilerini kasr-ı şirin anlaşması (1639) metaforuna sıkıştırarak analiz edemeyiz.

iran’ın p5+1 ülkeleriyle yaptığı nükleer mutabakatının ardından türkiye’ye yönelik dili ve duruşu daha sertleşti, saldırganlaştı.


iran dışişleri bakanı cevad zarif’in ağustos’ta türkiye’ye yapacağı ziyaret son anda iptal edildi. bu ziyaret neden gerçekleşmedi?

bunun birçok sebebi var. ilk olarak zarif’in tam da türkiye’ye gelmeyi planladığı günlerde cumhuriyet gazetesinde yayınlanan makalesinde, üstü örtülü bir şekilde bölge sorunlarının asıl sorumlularından birinin türkiye’deki yöneticiler olduğunu iddia etmesinin ankara’da yol açtığı rahatsızlık söylenebilir. yazıların içeriği, ankara’da ‘diplomatik nezakete aykırı’ olarak yorumlanmış olabilir. zarif, bir taşla iki kuş vurmak istemişti, yani bu ziyarette hem iktidarın hem de muhalefetin yıldızı olmayı planlamıştı. ancak zarif’in cumhuriyet’teki yazısının zamanlaması iran’da da bazı çevrelerce “iki ülke hassasiyetlerini dikkate almayan ham ve acemice bir girişim” olarak eleştirildi. ikincisi, iran’ın p5+1 ile imzaladığı mutabakat nedeniyle ruhani ve zarif’in yıldızı parlamaya başlamış ve iran diplomasisine özgüven gelmişti. iran nükleer mutabakatta elde ettiği zaferden ortadoğu’da faydalanmak istiyordu. zarif’in türkiye'ye geliş amacı da buydu. ankara, zarif’in ziyaretini iptal ederek tahran’ın elinden bu fırsatı aldı. nitekim zarif’in ‘türkiyesiz ortadoğu’ turu hüsranla sonuçlandı. üçüncüsü, ziyarete denk gelen günlerde türkiye’de iran’ın pkk’yı desteklediğine yönelik çok ciddi iddialar dolaşıyordu ve iran’ın bu iddialara karşı ikna edici bir yanıtı da yoktu. ankara zarif’in ziyaretini iptal ederek iran’a mesaj vermiş de olabilir.

“arap baharı dönüm noktası oldu”

türkiye-iran ilişkileri arap baharı’ndan nasıl etkilendi?

ilişkilerde arap baharı’nın bir dönüm noktası olduğu söylenebilir. arap baharı, iran ve türkiye’yi ortadoğu’da karşı karşıya getirerek yeni bir sayfanın açılmasını sağladı. bu, tarafların öngördüğü veya beklediği bir durum da değildi. iran 1979’daki devrimin ardından ‘devrim ihracı’ siyasetiyle ortadoğu’da etkin bir mevzi kazanmıştı. israil-filistin sorununda etkin olan iran, bölgedeki islamcılığı - şii ve sünni fark etmeksizin - desteklemişti. buna karşın türkiye, akp ile ortadoğu’ya yeni girmişti, acemiydi, siyasi süreçleri etkileyecek enstrümanlara yeterince sahip değildi. iran, ankara’nın bu girişimini özellikle türkiye’nin israil ile sorunları ve filistinlilere desteği çerçevesinde ihtiyatlı da olsa destekliyordu.

arap baharı neden bir kırılma noktası oldu?

arap baharı her şeyi altüst etti. iran, arap baharı’nı “1979 iran islam devrimi’nden ilham alan islami uyanış” olarak adlandırarak ve ortadoğu’da beklediği günlerin geldiğini düşünerek umutlandı. arap baharı’nda iran’ın değil, türkiye’nin model olarak alınması iran’ı hayal kırıklığına uğrattı. tunus’tan mısır’a kadar geniş bir yelpazede güç kazanan ihvan’ın iran’ı değil, türkiye’yi model olarak görmesi iki ülke ilişkilerini yeni bir evreye taşıdı. ardından suriye’de halk ayaklanmasının başlaması, iki ülkeyi karşı karşıya getirdi. suriye’deki ayaklanma tahran’ı hem şoke etti hem de çelişkide bıraktı. arap baharı suriye’ye sıçrayınca, iran buna karşı çıkarak aslında ‘islami uyanış’tan ‘karşı devrim’ safına geçiş yaptı. bu durum iran dış politikası açısından bir dönüm noktasıydı. özellikle suriye krizi nedeniyle sünni islamcılar iran’dan uzaklaştı. iran bunu beklemiyordu. çünkü iran 1979’dan sonra islamcılığın gelişmesini kendi lehine görüyordu. ancak arap baharı böyle olmadığını gösterdi. iran’ın 1979’dan sonra desteklediği ortadoğu’daki sünni islamcılarla ilişkileri sorunlu hale geldi. arap baharı, 2003 irak’ın işgali ile baş gösteren şii-sünni çatışmasını zirveye taşıdı. ortadoğu’daki siyaset mantığını değiştirdi. işid gibi radikal örgütler güçlendi. bölge devletleri arasındaki rekabet keskinleşti. iran ve türkiye ortadoğu’da çok boyutlu jeopolitik, ideolojik ve siyasi mücadele içine girdi.

iran suriye sınırında yaşananlara, türkiye sınırında kantonlar oluşturulmasına nasıl bakıyor?

iran, esed ile iyi ilişkisi olan pyd’yi destekliyor. salih müslüm’ün defalarca iran’a gittiği ve tahran’dan mutlu geri döndüğü biliniyor. iranlı yetkililer pyd’den memnuniyetlerini saklamıyor. pyd’nin varlığı, hem iran’ın suriye siyasetiyle çelişmiyor hem de iran’ın stratejik hedefleriyle aynı doğrultuda.

iran, türkiye’nin diplomatik ve siyasi girişimlerini kendi aleyhine görüyor ve türkiye’nin nüfuz alanını daraltmak istiyor. siz bu mücadeleyi erbil’de de görebilirsiniz bağdat’ta da, şam’da da, aden’de de.


pyd ve iran’ın hedefleri aynı mı?

pyd, esed’e karşı bir mücadeleye girmedi, onunla iyi ilişki kurdu. pyd’nin bu girişimi suriye kürtlerinin önemli bir bölümünü esed karşıtı bir süreçten uzak tutu. pyd, esed karşıtı cephede yer almayarak suriye muhalefetini ideolojik, siyasi ve askeri olarak böldü. böylece esed’ın daha stratejik olarak gördüğü alanlarda yoğunlaşmasına imkân sağladı. ayrıca pyd ve kurduğu kantonlar, türkiye’nin suriye siyasetinin sorgulanmasına yol açarak ankara’ya karşı kamuoyu baskısını artırıyor. suriye’nin bölünme ihtimali türkiye’deki güvenlik kaygılarını artırıyor. iran, akp’nin suriye siyasetinin kamuoyu tarafından sorgulanmasını istiyor zaten. iran’ı pyd ve kantonları desteklemeye iten diğer bir neden de işid faktörü. iran, pyd’yi destekleyerek türkiye-suriye sınırının pyd kontrolüne geçmesini ve türkiye’nin suriye üzerinden arap dünyasına kara sınırının kesilmesini istiyor. iran bu yolla ankara’nın güvenli bölge gibi tezlerini gerçekçi olmaktan çıkararak türkiye’nin suriye muhalefetiyle de bağını koparmak istiyor. iran-pyd ilişkisinin şekillenmesinde tahran-kandil ilişkisinin de etkisi büyük.  

tahran-kandil ilişkisinde yeni dönem

tahran ve kandil arasında nasıl bir ilişki var? iran çözüm sürecine nasıl bakıyordu? türkiye’de kürt sorununun çözülmesini istiyor mu? çatışmaların yeniden başlamasına iran’ın bakışı nasıl?

murat karayılan iran’ın pkk ile iletişimini, örgütle ilişkisinin en kötü olduğu dönemde bile koparmadığını söylemişti. iran-kandil irtibatı hiçbir zaman kesilmemiş. iran-kandil ilişkisinin niteliği, tahran-ankara ilişkisinin durumuna göre değişiklik gösteriyordu. iran, türkiye’yle ilişkisinde kandil’e ihtiyacı olabileceği ihtimalini hiçbir zaman reddetmedi. nitekim arap baharı sonrasında bu ihtiyaç ortaya çıktı. bu süreçte iran, kandil ile yeni bir ilişki modeli geliştirmeye yöneldi. arap baharı özellikle de suriye krizi sonrası tahran-kandil ilişkisi yeni bir döneme girdi. yeni dönemde iran-pkk yakınlaşmasını pkk’nın ortadoğu’da değişen konumu nedeniyle sadece iran-türkiye ilişkisi çerçevesinde analiz etmek mümkün değil.

neden? pkk’nın ortadoğu’da değişen konumu nedir?

pkk 2003’ten itibaren bölgeselleşmeye başladı. iran’da pejak, suriye’de pyd ve irak’ta demokratik çözüm partisi’ni kurarak bu stratejisini gerçekleştirmek istedi. pkk’nın 2003’teki bu girişimi o dönem istenilen sonucu vermedi, hatta pkk’yı güçlendirmek yerine zayıflattı. pkk’nın bölgeselleşme girişimi, arap baharı ve özellikle suriye krizi sonrasında netice verdi. bu da pkk’nın konumunu değiştirdi. pkk’nın artık sadece türkiye’de değil, iran, irak ve suriye’de de bütün güçlerin hesaba katması gereken bir aktöre dönüştüğü açıktır.

peki bu yeni durum iran-pkk ilişkilerini nasıl etkiledi?

pkk’nın ortadoğu’daki konumunun değişmesi iran-pkk ilişkilerini de yeni bir aşamaya taşıdı. yeni dönemde iran’ın pkk’yı destekleme nedenleri de arttı. iran-pkk ilişkisine pyd yeni, güçlü, neredeyse belirleyici bir unsur olarak dâhil oldu. pkk yeni dönemde iran’ın suriye siyasetinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. iran’ı pkk’yı desteklemeye ve onunla iyi ilişki kurmaya iten diğer bir neden de, irak kürt bölgesel yönetimi’ndeki (ikby) güç mücadelesi. iran barzani’ye karşı pkk-kyb (kürdistan yurtseverler birliği) ile ilişkisini geliştirdi. artık iran-türkiye ilişkileri değişse bile, iran-pkk dostluğu devam edebilir. iran, pkk’yı destekleyerek türkiye’nin ortadoğu siyasetini değiştirmek ve özellikle suriye konusunda ya tahran’ın görüşünü kabullenmesini ya da iddiasından vazgeçmesini istiyor. iran türkiye’nin pkk ile mücadelesini desteklemiyor. iran basını türkiye aleyhinde yazılar ve haberlerle dolu. iran basını türkiye’yi ”kürtlerin düşmanı” ve “işid’in en büyük hamisi” gibi sunuyor. iran’ın devlete yakın bazı sivil toplum kuruluşları birleşmiş milletler’i türkiye’yi kürtlere katliam yaptığı iddiasıyla cezalandırmaya çağırıyor. ankara, pkk ile mücadeleye başladığı sırada hasan ruhani iran’ın kürdistan bölgesinde “yaşasın kürdistan” diyerek ankara’nın meşruiyetini sorguluyor. iran içişleri bakanı kandil’de fotoğraf çektiriyor. iran genelkurmay başkanı ankara’nın girişimlerini “yanlış ve sonuçsuz” diyerek eleştiriyor.

iran, türkiye’yle ilişkisinde kandil’e ihtiyacı olabileceği ihtimalini hiçbir zaman reddetmedi. arap baharı özellikle de suriye krizi sonrası tahran-kandil ilişkisi yeni bir döneme girdi.


iran neden esed’den vazgeçemiyor?

peki iran suriye’de ne istiyor? iran ve türkiye’nin anlaşabileceği bir suriye senaryosu olabilir mi?

iran, suriye’de kategorik olarak beşar esed’i destekliyor. esed’siz bir çözüm olmayacağını vurguluyor. iran’ın neden esed’den vazgeçmediği veya vazgeçemediği önemli bir sorudur. öncelikle şunu belirtmek lazım: iran’ın suriye mücadelesi israil karşıtlığı üzerinden analiz edilmez. çünkü iran’ın “esed olmazsa israil karşıtı direniş hattı çöker” iddiasının anlamsızlaştığı bir suriye var karşımızda. putin’in israillilere söylediği “suriye ordusu size bir tehdit değil” sözü aslında yanlış değil. esed ülkenin küçük bir bölümüne hâkim ve geleceğinin ne olacağı belirsiz. israil de esed’in gitmesi taraftarı değil. rusya, suriye’deki operasyonları israil ile koordineli yapıyor. başka bir ifade ile iran açısından suriye sorunu ideolojik bir mesele değil, tam anlamıyla ortadoğu güç mücadelesinde jeopolitik bir mesele. esed’in düşmesi hem sembolik açıdan hem de pratikte iran’ın bu jeopolitik mücadelesini kaybetmesi demektir. iran aslında suriye’de hiçbir ahlaki, dini, ideolojik bir kaygı gütmüyor. ayrıca iran, suriye’deki kavgayı sadece suriye ile de sınırlı görmüyor. tahran, suriye’de kaybının domino taşı etkisi yaratmasından endişe duyuyor. ayrıca iran’ın suriye’de esed’den başka hiçbir seçeneği yok. bu açılardan bakıldığında ankara ile anlaşması düşük bir ihtimal olarak görünüyor. iran içerisinde esed konusunda farklı görüşler olabilir ancak iran’ın ortadoğu siyasetini belirleyen hameney ve devrim muhafızları, esed’in dışında hiçbir seçeneğe sıcak bakmıyor.

iran’ın nükleer anlaşması ve batı denklemine yeniden dahil olması, türkiye ile ilişkilerini nasıl etkileyecek?

arap baharı sonrası iran-türkiye ilişkilerinin mantığı değişti. iran nükleer mutabakatına da bu açıdan bakmak gerekir. ankara, mutabakatı olumlu olarak nitelese de coşkuyla karşılamadı. anlaşmanın, türkiye’nin siyasetiyle uygun olduğu halde ankara’da heyecan yaratmaması, tahran-ankara ilişkilerinin mantığının değişiminin de işaretidir. bu mutabakatın türkiye için olumlu sonuçları olsa da, anlaşma ortadoğu’da iran ile mücadele eden bir türkiye’nin lehine değil. mutabakat, iran’ın ortadoğu siyasetinde bir değişime yol açmadı ama elini daha güçlendirdi. nitekim düne kadar “ortadoğu’daki sorunların kaynağı, iran’dır” diyen batılılar bugün “iran’sız bir çözüm olamaz” diyorlar. mutabakat sonrası uluslararası dengenin esed’in lehine değiştiğini de gözden kaçırmamak gerekir.

“iran artık sistem karşıtı bir unsur değil”

iran’ın nükleer mutabakatı ortadoğu’da bir dönüm noktası mı?

mutabakat aslında bir dönemin sonu ve yeni bir dönemin başlangıcıydı. arap baharı sonrasında şekillenen ortadoğu’ya baktığımızda iran’ın ortadoğu siyasetini amerika ya da israil karşıtlığı üzerinden analiz edemeyiz. iran ile abd’nin bölgede görüldüğünden daha fazla ortak çıkarı var ve birçok alanda işbirliği içindeler. afganistan, irak ve suriye’de iran ve abd doğrudan veya dolaylı işbirliği içinde. iran’ın ortadoğu siyaseti amerikan karşıtlığı ideolojik sınırını aştı. batılılar da bunun farkında. arap baharı, suriye krizi, işid sorunu, şii-sünni çatışması ve başka faktörler ortadoğu siyasetinin mantığını değiştirdi. iran bu değişimi iyi okudu ve kendisini buna adapte etmeye çalışıyor. yeni şekillenen ortadoğu’da iran artık sistem karşıtı bir unsur değil. iran sisteme dahil edilirken, akp yönetimindeki türkiye sistem dışına itiliyor. iran’a yönelik övgü artarken, türkiye’ye yönelik eleştirel dil sertleşiyor. mutabakat sonrası türkiye’nin jeopolitik önemi azalıyor. iran çözümün yanında gösterilirken, türkiye sorunların kaynaklarından biri olarak sunuluyor. batı, iran’a alan açarak suudi arabistan ve türkiye’yi dengelemek istiyor.

rusya’nın suriye’deki son girişimleri bir değişime işaret ediyor. iran’ın kabul edebileceği suriye senaryosu nedir?

rusya’nın suriye’deki son girişimlerinin iran ile koordineli olduğu açık. devrim muhafızları’na bağlı kudüs ordusu komutanı kasım süleymani de bu süreçten önce iki kez moskova’yı ziyaret etti. rusya’nın bu girişimi genel olarak iran’ın lehine. bu hamleler, rusya’nın sahip olduğu uluslararası güç, irade ve nüfuz sayesinde esed’in pazarlık gücünü artırabilir. diğer yandan türkiye’nin güvenli bölge, işid’den arınmış bölge gibi girişimlerini de zorlaştırabilir. abd ve koalisyon güçlerinin operasyon kabiliyeti zayıflayabilir. iran’ın suriye’deki yükü azalabilir, enerjisini başka alanlara taşıma fırsatı elde edebilir. rusya’nın etkinliği artarken iran’a da yeni fırsat ve imkânlar doğabilir. rusya’nın girişimi çin’i de esed’i daha ciddi desteklemeye motive edebilir. esed yanlısı askeri güçlere moral/motivasyon sağlayabilir. esed’in kalıcılığı yönündeki algı güçlenebilir. gürcistan ve ukrayna krizinde olduğu gibi abd ve batılılar, rusya’nın oldubittiye getirdiği suriye müdahalesini de kabullenebilir. bu da esed’in kalıcılığını artırabilir. son tahlilde esed’ın çözüm masasının dışında tutulması imkânsız hale gelebilir.

peki rusya’nın yeni suriye hamlesi iran için hiç risk barındırmıyor mu?

elbette bazı riskler de içeriyor. öncelikle rusya’nın suriye çıkarması geçici bir hedef değil. rusya, suriye’ye yerleşmek istiyor. bu durum rusya’nın esed’i destekleme nedeninin iran’dan farklı olduğunu düşündüğümüzde, gelecekte sorun teşkil edebilir. rusya ayrıca esed’le olan ilişkisini israil karşıtı bir zeminde görmüyor. iran’ın esed üzerinden israil karşıtlığı hesapları yapmasıyla rusya’nın esed üzerindeki etkisinin artması çelişiyor. rusya, suriye üzerinde pazarlık gücünü artırarak iran’ın önemini azalttı. rusya bu hamlesiyle, iran’ın özellikle nükleer mutabakat sonrasında suriye üzerinden yapabileceği tüm stratejik manevraları çöpe atmış oldu.  

“iran esed’e mecbur kaldı”

iran nükleer anlaşmayla yeniden olumlu bir imaj yarattı. suriye’de yaşanan trajedi mülteciler aracılığıyla da sürekli gündemde. iran, suriye’de çözüme yönelik bir rol üstlenebilir mi?

iran lideri hamaney, nükleer mutabakattan sonra iran’ın suriye siyasetinin değişmeyeceğini söyleyerek tahran’ın yeni dönemde suriye yol haritasını çizdi. iran mutabakat sonrası da esed’le yürüyecek. iran’ın tüm çözüm önerilerinde esed merkezi rol oynuyor. aslında suriye krizinin çözümünde en önemli engellerden biri de iran’ın bu tutumu. iran, suriye’deki savaşa taraf olarak seçeneklerini tüketti ve esed’e mecbur kaldı. esed iktidardan giderse, iran’ın suriye’deki konumu ciddi şekilde sarsılacak. iran açısından suriye, irak gibi değil. irak’ta şiiler çoğunlukta ve üstelik iran’ın iraklı kürtlerle de ilişkileri iyi. suriye’de iran’ın müttefikleri azınlıkta ve muhtemel bir iktidar değişiminde bugünkü konumlarını kaybedecekleri belli. bu da iran’ın suriye’nin geleceğindeki yerinin garantili olmadığını gösteriyor. suriye’deki çözümsüzlüğün nedeni de buradan kaynaklanıyor. suriye’deki reelpolitik hiçbir ülkeye tatminkâr bir gelecek vaat etmiyor. iran’ın çözüm önerileri ve girişimleri başkalarının çıkarlarını öteleyen, kendi ulusal, jeopolitik çıkarlarını merkeze alarak oluşturulmuş, sonuçsuz bir girişimin ötesine geçmiyor. iran’a göre suriye’nin temel sorunu işid gibi örgütlerden kaynaklanan terörizm ve terörizmle mücadele için de esed güçlenmeli. bu şartlarda iran’ın suriye krizinde bugünkü maksimalist pozisyonuyla olumlu rol üstlenmesi zor gözüküyor.

türkiye ve iran arasındaki sorunlara rağmen, ruhani’nin geçen seneki türkiye ziyaretinde ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarma ve ankara-tahran ilişkilerini de paris-berlin düzeyine getirme hedefleri kondu. bu hedefler gerçekçi mi? iran’a yönelik ambargoların kalkmasıyla türkiye-iran ticaret ilişkilerinin de geleceği daha parlak olabilir mi?

ilişkilerin bugünkü durumu büyük hayaller kurmayı engelliyor. iran’a yönelik ambargoların kalkması, iki ülke ekonomik ilişkilerini olumlu etkilese de tahran-ankara ilişkilerini paris-berlin düzeyine çıkartmak şimdilik bir hayal gibi duruyor. ekonomik ilişkilerindeki sorunlar sadece ambargoya indirgenerek analiz edilemez. iki ülkenin ekonomik açıdan birbirine ihtiyacı var. iran 78 milyonluk genç ve dinamik nüfusu, gelişme arzusu, enerji zengini olması ve sınır komşuluğu nedeniyle türkiye için çekici bir pazar. iran ile ticaret hacmi, potansiyelinin altında seyrediyor. ekonomik ilişkilerin arzu edilen bir noktaya taşınmasının önünde zorluklar var. ticarî dengeler, doğal gaz ve petrol alımı nedeniyle türkiye’nin aleyhine açık veriyor. 1996’dan beri bu durum böyle. türkiye bunu değiştirmek için çabalasa da sonuç alamadı. iran’ın dünya ticaret örgütü’ne üye olmaması, korumacı ekonomi siyaseti, ithal ikameci zihniyeti, ekonomik mevzuatı çerçevesinde dış yatırım zorlukları, ekonomik çalışma kültürü, siyasi hesaplaşmalar ve güvenlik algılamaları süreci sıkıntılı hale getiriyor. türkiye, iran ile ulaşım sorununu çözme konusunda bile istenilen sonucu alamıyor. türkiye, afganistan ve orta asya’ya kara ulaşımının büyük bölümünü iran üzerinden yapıyor. yıllık 90 bin araç, iran sınırından orta asya’ya doğru yol alıyor. bu konuda da iran-türkiye arasında gümrük tarifesi ve akaryakıt fiyat uygulaması gibi çeşitli sorunlar var.

kaynak: al jazeera

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;