Görüş

Panama Belgeleri: Bir devrin sonuna doğru

Panama Belgeleri’yle gündeme gelen parasal sistemin dayandığı çıkarcı ve açgözlü yapı, yeni bir parasal sistem ile ikame olacak. Bu değişim, küresel güç dengelerinde de hayati bir dönüşümü tetikleyecek. Bugün yaşanan, biraz da bu sessiz devrimin doğum sancıları…

Mossack Fonseca şirketine ait belgelerin sızmasıyla, aralarında lider ve politikacıların da olduğu binlerce kişinin offshore hesapları ortaya çıktı. [Fotoğraf: Getty Images]

1698’de bir grup iskoç tüccar ve banker, atlantik ve pasifik okyanuslarını birbirine bağlayan, darien körfezi adını verdikleri 40 millik geçidin bulunduğu körfezde bir iskoç kolonisi oluşturmak istiyorlardı. darien körfezi’nde kuracakları koloni sayesinde bu stratejik kanal üzerindeki ticari haklara sahip olacak ve iskoçya’nın uzun süredir hayalini kurduğu güce ve zenginliğe ulaşmasını sağlayacaklardı.

iskoçya’nın aristokrat ailelerinden, tüccarlardan, sıradan halktan ellerinde ne kadar nakit para varsa topladılar. bu kaynakları, kurdukları iskoçya bankası’nın sermaye hesabına kaydettiler. 

asıl hikâye, kıyıların ötesinde oluşan bu tatlı hayat zincirinin kimin eliyle hayata tutunduğunda gizli.

by Selva Tor


ancak binlerce iskoç yerleşimci bu yeni koloniye ulaştıktan kısa bir süre sonra sıtmaya yakalanarak hayatını kaybetti. geride kalanların önemli bir kısmı ise ispanyol savaş gemilerinin ağır bombardımanında öldü. iskoçya, darien körfezi’nde binlerce insanının yanı sıra nakdi varlığının da neredeyse yarısını kaybetti.

iskoç aristokratları, darien’de kaybettikleri servetlerinin ingilizler tarafından telafi edilmesi karşılığında, iskoç parlamentosu’nu 1707’de, sonraki 292 yıl boyunca açılmamak üzere lağvetti. birleşik krallık böyle bir acı ihanetin gölgesinde kuruldu. iskoçya’nın özgürlüğü yine iskoçlar tarafından “uzun bacaklılar” dedikleri ingilizlere satılmıştı.

darien körfezi, bugün panama olarak bildiğimiz o stratejik geçit hattından başka bir yer değil. yaklaşık dört yüzyıl önce ilk yapı taşları konulmaya başlanan, 2008’de ağır hasar alan finans kapital sistemin duvarından dökülen açgözlülüğün başka bir örneğinin panama’dan, iskoçların yitik kolonisinden çıkmış olması ise ayrı bir ironi.

vergiden kurtulmanın kanuni yolları

bugün offshore (kıyı-ötesi) olarak da bilinen “vergi cennetleri”nden biri olan panama’da, uluslararası ölçekte faaliyet gösteren şirketler ile ilgili milyonlarca gizli belge uluslararası araştırmacı gazeteciler konsorsiyumu (icij) tarafından dünya kamuoyu ile paylaşıldı. icij daha önce de avrupa kıtasında “saygın” vergi cenneti olarak da bilinen lüksemburg’daki vergi skandalını ortaya çıkarmıştı.

icij, panama’da mossack fonseca adlı hukuk firması aracılığı ile kurulan şirketlerin ortaklarından oluşan uzun bir liste yayınladı. aralarında devlet başkanlarının, akrabalarının ve yakın arkadaşlarının da bulunduğu bu liste, çeşitli ülkelerde kanuni veya gayri kanuni yollardan elde edilmiş kazançların, vergi ve kanuni denetimden kaçırılan servetlerin sahiplerinden oluşuyor.

ancak asıl hikâye, kıyıların ötesinde oluşan bu tatlı hayat zincirinin kimin eliyle hayata tutunduğunda gizli.

panama belgeleri’ne kaynak oluşturan hukuk firması mossak fonseca’ya göre, şirket kayıtları hacklendi. lüksemburg skandalının ortaya çıkmasına neden olan belgelerin ise dünyanın en itibarlı vergi ve denetim şirketlerinden biri olan price water house coopers’ın (pwc) bir çalışanı tarafından sızdırıldığı tahmin ediliyor.

bu bilgi sızıntılarının hukuk ve denetim firmalarından gerçekleşmesi, işin doğasına uygun. zira bu firmalar, yetkin ve zeki vergi danışmanlarından oluşan kadroları ile şirketlerin ve bireylerin mali kaynaklarının optimum kullanımı ile ilgili danışmanlık hizmeti sağlıyor. zira vergi danışmanlarının en temel görevlerinden birisi de şirket (veya bireysel) tasarruflarının yeni yatırım, kredi veya fon kararlarında vergi yükünün olabildiğince minimize edilmesini sağlamak. pwc ve benzeri kurumların yüzyıllık geçmişlerinden imbiklenen birikimleriyle sundukları bu hizmetin kullanılmasında veya şirketlerin bundan fayda sağlamasında bir gayri kanunilik yok.

küresel liberal ekonomilerde faaliyet gösteren neredeyse her şirketin ya bünyesinde bu bilgi birikimine sahip kişiler bulunur ya da bu hizmet uzman kuruluşlardan satın alınır. vergi avantajı oluşturulması için faaliyet gösterdiği ülkenin ağır mevzuat yükünden kurtulmak isteyen her şirket bu yolu dener, önerilen vergi avantajı kullanılır.

“sistemin ayrılmaz bir parçası”

sermaye ve para piyasalarında yapmış olduğu spekülatif yatırımlardan elde edilmiş kazançları, vergi radarından olabildiğince uzak tutmak isteyen bireysel yatırımcılar, lüksemburg ve panama gibi vergi cennetlerini, servetleri koruyan, paradan para kazanılan finansal sistemin ayrılmaz bir parçası olarak kabul eder.

özellikle bu anlamda kurulan spv (special purpose vehicle) adı verilen özel amaçlı şirketler, çoğunlukla sermaye (bono, tahvil veya hisse senedi piyasaları), para ve emtia piyasalarında faaliyet gösteren fonların yatırımcıları adına fon yönetim şirketleri tarafından kullanılır.

the cayman edge” adlı kitabın yazarı ve kendisi de bir fon yöneticisi olan gordon casey, cayman adaları’nda bu amaçla ve amerikalı yatırımcıların kurduğu 10 binin üzerinde yatırım fonu şirketi olduğunu öne sürüyor. 2013’te yapılan bir diğer çalışmada ise sadece cayman adaları’ndaki yabancı varlık büyüklüğünün 3,5 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. 2012’de forbes dergisinde yayınlanan bir habere göre cayman adaları ve isviçre gibi hesap gizliliğinin olduğu ülkelerde yaklaşık 21 ila 31 trilyon doların saklandığı düşünülüyor. 

panama ve benzeri offshore cennetlerindeki şirketler, 2008’den sonra hızla kapanmaya başladı.

by Selva Tor


icij’nin son araştırması, kıyı bankacılığıyla sisteme dahil edilen trilyonlarca amerikan dolarının menşeilerinin sorgulanmamadığını ortaya koydu. bu kontrolsüz servet birikimine neden olan ise, sistemin özündeki dinamiklerden kaynaklanıyor. hatırlayalım; 1980’lerden itibaren reagan ve thatcher’ın öncülük ettiği finansal serbestleşme politikaları tüm dünyada özendirilmiş ve “piyasa köktenciliği” pazarlanmıştı. bu politikalar ise kıyı ötesi şirketlerin sayısının hızla artmasına imkan sağladı. bu şirketlerin vergi cennetlerine aktardıkları paralara ise kıyı bankacılığı eşlik etti. ve bu bankalar trilyonlarca doların elden ele dolaşmasına aracılık etti.

uluslararası ödeme bankası (bis) şemsiyesinde yapılan akademik çalışmalardan birinde de yer verildiği gibi, amerikan dolarının uluslararası ticaret ve emtia kontratlarında bu kadar yaygın kullanılmasında kıyı ötesi yapılanmaların katkıları yadsınamaz. 

harvard üniversitesi’nden ünlü iktisat tarihçisi niall ferguson, “the ascent of money” adlı çalışmasında, 2008 küresel mali krizi’nden iki yıl önce 2006’ın sonunda, tüm tezgâh üstü türev ürünlerinin itibari değerinin 400 trilyon doları aştığını belirtmişti. bu rakam, 2006’da dünyanın hesaplanabilen ekonomik büyüklüğünün (48 trilyon dolar) yaklaşık 10 katına yaklaşıyordu.

yüksek risk içeren düzensiz piyasa araçlarına yatırım yapan fonlarının önemli bir çoğunluğunun panama, cayman adaları gibi kıyı ötesi cennetlerinde faaliyet gösterdikleri de düşünüldüğünde, bu kıyı ötesi yapılanmaların uluslararası finansal sistem içindeki ağırlıkları daha da net ortaya çıkıyor.

bu fütursuz parasal genişliğin, kendi fütursuzluğuna kıyı ötesinde kılıf aramasına da şaşmamak gerek. aslında şaşırmamız gereken, tüm bankacılık sisteminin trafik memurluğunu yapan bis’in, basel i ve ii adını verdiği düzenleyici ve denetleyici yapısal kurallarının, neden kıyı bankacılığını yıllardır denetleyemediği olmalı.

ayrıca “kara para” yakıştırması yaptıkları iran’ın meşru petrol gelirlerine aracılık yaptığı için halkbank ve ziraat bankası gibi türk devlet bankalarına oklarını yönelten amerikan hazine müsteşarlığı’ndaki finansal istihbarat uzmanlarının, neden onlarca yıldır, kıyı bankacılığını engelleyecek yaptırımlara amerikan senatosu’nu özendirmediği sorusu da cevaplanmayı bekliyor.

kendi yarattığın canavarın ateşini söndürmek

abd’nin küresel hegemonyal gücünün sigortası olduğu düşünülen amerikan doları, 2008 krizine kadar aşırı parasal genişlik ve kontrolsüz finansal serbestleşme politikalarının yaygınlaştırılması stratejisi ile destekleniyordu. ne var ki bu strateji aslında bir çöpten farksız olan menkul kıymetleştirilmiş ipotek kredi alacaklarına yatırım yapan yüz milyarlarca dolar değerindeki fonların piyasayı speküle etmesiyle adeta görünmez bir duvara çarptı. sanırım bu sarsıntı, ilk önce bu çılgın parasal güç partisine katılan kıyı bankacılığını vurdu. tabii kıyı ötesindeki fon şirketleri ile gizli servetleri saklanmasına yardımcı olan paravan şirketleri de.

dikkat edilirse, offshore şirketlerine ve buralarda faaliyet gösteren kıyı bankacılığı ve yatırım fonlarına süratle düzenleme ve kısıtlama getirilmiş olması, 2008’deki küresel krizin sonrasına rastlar. bu, basit bir tesadüf olmanın da ötesinde, amerikan dolarına dayandırılmış bir parasal sistemin kendi yarattığı canavarın ateşini olabildiğince söndürmek istemesinden kaynaklanıyor. bu stratejik dönüşümün etkileri panama ve benzeri offshore cennetlerindeki şirketlerin sayılarında dramatik bir azalmaya neden olmuştur. 

1980-2008 yılları arasında trilyonlarca doların dünya üzerinde elden ele dolaşmasına aracılık yapan bu yapılar, vergi avantajı yakalayan kayıt içi ekonominin kaynaklarının saklandığı, beslendiği kuluçka işlevi gördü. fakat bu kontrolsüz servet cennetleri terör, uyuşturucu, fuhuş, silah kaçakçılığı vs. gibi suç ekonomisinin kirli paralarının da yıkandığı çamaşırhanelere de dönüştü. 

bu dönüşüm, özellikle 2008 krizinden sonra, kara para aklamayı önleyici kurumların kıyı bankacılığına yönelik yaptırımlar, düzenlemeler getirmesine sebep oluyor. böylece geçmişte göz ardı edilmiş bu kontrolsüz parasal genişliğe bir düzen getirilmeye çalışılıyor. ancak belli ki kaçaklar da oluyor. örneğin, türkiye’nin de kurucu ülke konumunda olduğu kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin mali çalışma grubu’nun (fatf) 19 şubat tarihli raporunda panama’dan övgüyle bahsediliyor. haziran 2014’teki incelemede, belirlenen eksiklerin giderildiği ve panama’nın artık fatf’in inceleme listesinde olmadığı belirtiliyor.

panama gibi vergi cennetlerinde mossack fonseca vb. danışman şirketlerin yardımı ve önerileri ile kurulan şirketlerin bilançolarına taşınan mali kaynakların, gezegende hesaptan hesaba yaptıkları hayli karmaşık yolculuğun, uluslararası parasal sistemin ve bankaların kontrolü dışında olduğunu söylemek safdillik olur.

suç ekonomisinin parasal hareketlerinin takibi ve önlenmesi, karmaşık finansal enstrümanlar ve yapılanmalar aracılığıyla her geçen gün daha da zor bir hale geldi.

by Selva Tor


zira bu zincirin halkalarını bir arada tutan, bu servetlerin parasal sistemde hiçbir engele takılmadan panama’ya ulaşmasını ve yine panama’da yıkanarak küresel finansal sistemine temizlenmiş bir şekilde yeniden dâhil olmasını sağlayan da mevcut finansal sistemdir. icij’nin sadece mossack fonseca’nın aracılık ettiği 15 bin 600 paravan şirketin 500’den fazla bankanın şube veya iştirakleri ile ortak çalıştıklarını belgelemiş olması yukarıdaki varsayımı da doğruluyor.

işlevini yitiren kıyı şirketleri

kıyı ötesinde oluşan parasal büyüklük üretimden değil, sadece spekülatif kazançlardan türetilen gerçek ekonomi ile bağlantısı kopmuş bir zenginliğin karşılığı idi. şirket kârlılıklarını artırmak gibi etik sorgulamayı hak eden ancak ekonomik suç olarak tanımlanamayacak niyetlerin de şişirdiği gerçek ekonominin alın teri ve emeğini içinde barındırmayan trilyonlarca dolarlık servet balonuna hava, yıllarca vergi cenneti adalardan basıldı.

abd ve ingiltere’nin serbest pazar politikaları ile tüm dünyada palazlandırdığı finansal serbestleşme, parasal sistemi modern savaşların en önemli cephesi haline getirdi. hem de geçmişte hiç olmadığı kadar. bu nedenle de, suç ekonomisinin parasal hareketlerinin takibi ve önlenmesi, karmaşık finansal enstrümanlar ve yapılanmalar aracılığıyla her geçen gün daha da zor bir hale geldi.

bu kontrolsüz parasal büyüklükler, finansal krizleri de tetiklemesi bakımından süratle terk edilmesi gereken yapılar haline dönüştü. artık yaşlanan nüfusa sahip çoğu batılı devlet için vergi gelirlerinden eskisi kadar kolay vazgeçme lüksü de ortadan kalkmaya başladı.

tüm bu nedenler, kıyı bankacılığı başta olmak üzere kıyı ötesi vergi cennetlerinin finans tarihinin tozlu raflarında yerlerini almalarına neden olacak gibi görünüyor.

ama çok daha önemlisi, 17. yüzyılın ilk yarısından itibaren devlet - piyasa ilişkilerini biçimlendiren ve yönlendiren parasal sistemin dayandığı çıkarcı ve açgözlü yapı, bugün insanlığın vicdan mahkemesinde sanık sandalyesine daha sık oturtuluyor. kendi bağımsızlıklarından ve vatanlarından kişisel çıkarları uğruna vazgeçen iskoç aristokratlarından kendi halkının parasını küresel finansal sistemin çıkarcı çarkına emanet veren modern zamanın devlet başkanlarına uzanan dört yüz yıllık mülkiyetçi ve çıkarcı yolculuğun sona ereceğini haber veren işaret fişeği gelişmeler yaşıyoruz.

yakın gelecekte, devletler ve coğrafyalar arası ticaretin beslediği ekonomik büyüme küresel dengelere daha çok egemen olacak. finansal ve parasal sistem de kıyı ötesi yapılarının beslediği bu spekülatif finansal çağı da yeni bir parasal sistem ile ikame edecek. bu değişim, küresel güç dengelerinde de dramatik bir paradigmal dönüşümü tetikleyecek. bugün yaşadığımız, biraz da bu sessiz devrimin doğum sancılarına benziyor. idrak edebilirsek bu yakın gelecek, çok uzun sürmeyecek.

dünyanın en etkin 100 ismi arasında yer alan türk ekonomist dani rodrik’in de dediği gibi “iktisat ve finans dünyasında nadiren devrimler meydana gelir ve genellikle ancak gelip geçtiğinde idrak edilir.”

selva tor, finansal güvenlik stratejisti. 2013-2015 yılları arasında stratejik araştırmalar enstitüsü’nde strateji ve stratejik araştırmalar anabilim dalı’nda ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. uzun yıllar uluslararası finans ve yatırım bankacılığı konularında yurt içi ve dışında, yerli ve yabancı banka ve finans kurumlarında çeşitli kademelerde görev yaptı, pek çok alanda danışmanlık hizmeti verdi.  

twitter'dan takip edin: @selvator2

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Selva Tor

Selva Tor

selva tor, finansal güvenlik stratejisti. 2013-2015 yılları arasında stratejik araştırmalar enstitüsü’nde strateji ve stratejik araştırmalar anabilim dalı’nda ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;