Görüş

Suudilerin Sünni koalisyonu çabaları boş

Kral Selman, Körfez İşbirliği Konseyi üyelerinin yanı sıra Mısır, Ürdün ve Türkiye ile ittifak arayışına girmiş görünüyor. Ancak Suudi Arabistan liderliğinde bölgesel bir Sünni blok oluşturma hedefinin başarıya ulaşma ihtimali oldukça düşük.

suudi arabistan tahtının yeni sahibi kral selman bin abdulaziz'in, ülkesinin karşı karşıya olduğu benzeri görülmemiş bölgesel meydan okumalarla yüzleşme konusundaki önceliklerini ortaya koyması uzun sürmedi. selman'ın son haftalarda körfez işbirliği konseyi (kik) ülkeleri ve yanı sıra mısır, ürdün ve türkiye ile yaptığı görüşmelere ilişkin haberler, irak ve şam islam devleti'nin (işid) yükselişi ve bölgede artan iran etkisine karşı nüfusunun çoğunluğu sünni olan ortadoğu ülkeleriyle bir çeşit ittifaka öncülük etmek istediğini gösteriyor.

suudilerin yok etmeyi ya da kontrol altına almayı hedefledikleri ihvan vb. hareketler, 1930'lardan beri otokratik rejimlerde yaşayan ve çektikleri sıkıntıları dışa vurabilecekleri başka hiçbir ciddi imkanları bulunmayan milyonlarca arap vatandaşın korku ve hassasiyetlerini en iyi yakalayan gruplar. 

by Rami G. Huri

ancak böyle bir hamlenin hayata geçebilmesi için mısır, türkiye, birleşik arap emirlikleri (bae) ve katar arasında, özellikle de müslüman kardeşlerin bu ülkelerdeki statü ve rolü konusunda anlaşmazlıkların giderilmesi şart. suudi arabistan liderliğinde bölgesel bir sünni bloğu oluşturulmaya çalışıldığı tezi doğruysa, bu yöndeki gayretlerin başarıya ulaşmasının üç sebepten dolayı son derece düşük olduğunu söyleyebiliriz.

birincisi; geçmişte bölgede iran ya da herhangi bir başka tehdide karşı bölgesel siyasi işbirliği oluşturma çabaları başarısız oldu. abd, mısır ve suudi arabistan, 1979 islam devrimi'nin hemen sonrasında, 80'li yıllarda iran'a karşı bölgesel bir ittifak oluşturma çabası içine girmişti. hatta amerikalılar bu yapıya israil'i dahil edebileceklerini bile düşünüyordu. lakin bu girişim, emperyal niteliği ve arap vatandaşların pek çoğunun iran'a karşı özel bir korku beslememesi gibi birçok sebepten dolayı başarıya ulaşamadı.

benzer şekilde, geçtiğimiz 10 yılda iran ve bölgedeki müttefiklerine karşı suudiler liderliğinde yapılan girişimler da büyük ölçüde boşa çıktı. suudi arabistan'ın finanse ettiği, silahlandırdığı ve siyasi olarak desteklediği vekil güçler ve müttefikler, filistin toprakları, lübnan, suriye, yemen ve irak'taki iran destekli aktörler tarafından engellendi. riyad öncülüğündeki girişimlerinin başarısızlığının suudilerin müttefiklerinin yetersizliğinden mi, yoksa yerel fikirlere muhalefet eden yurtdışındaki zayıf aktörleri desteklemenin yapısal imkansızlığından mı ileri geldiği şu noktada belli değil. fakat mağlubiyetin kendisi net bir şekilde ortada. şu anda lübnan, suriye, irak ve yemen'de hakim durumda olan iran ve müttefikleri, filistin toprakları ve diğer yerlerde de kritik rol oynuyor.

imkansız hedef

ikincisi; suudiler, kendilerine müslüman kardeşler (ihvan) ve benzeri islamcı kitle hareketlerini yok etmek ya da kontrol altına almak gibi imkansız bir hedef belirlediler. oysa bu hareketler, 1930'lardan bu yana otokratik rejimler altında yaşayan ve çektikleri sıkıntıları dışa vurabilecekleri başka hiçbir ciddi imkanları bulunmayan milyonlarca arap vatandaşın korku ve hassasiyetlerini en iyi yakalayan gruplar. bu dinamik, bugün halen geçerli olan, göz ardı edilemeyecek bazı faktörleri yansıtmakta.

müslüman kardeşler, her zaman islamiyetin özündeki hakim dini kimliğe sıkı sıkıya bağlı kaldı. vatandaşlara mahalle ve aile bazında önemli sosyo-ekonomik hizmetler sağlayan, ulusal düzeyde sessiz kesimlerin güçlenmesine aracılık eden ihvan, otoritelere açıkça fakat şiddete başvurmadan meydan okuyan, daha iyi, daha insanca bir siyasi düzen arayışı içinde bir hareket.

dolayısıyla bölge genelinde müslüman kardeşler ve benzerlerinin yükselişine yol açan sosyo-ekonomik ve siyasi koşullar değişmediği müddetçe, bu hareketleri kolayca yok etmek veya sindirmek mümkün değil. cemaati islamiye, işid, el kaide ve nusra cephesi gibi şiddet yanlısı gruplar, müslüman kardeşler'e kıyasla çok daha küçük çaplı ve saflarına çekebildikleri şiddete yatkın taraftar sayısı çok daha az. ihvan ve diğer islamcılar ise daha makul ve faydalı bir alternatif teşkil etmekte. yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, sosyo-ekonomik eşitsizlikler, polis zulmü, hanedanların ve güvenlik teşkilatlarının tartışmasız iktidar sahibi olması gibi yükselmelerinde etkili olan faktörler değişmedikçe bu gruplar, yeniden başlarını kaldırıp sıradan vatandaşlar arasından kendilerine taraftar toplamaya devam edecektir.

iran ve işid'e karşı suudi arabistan liderliğinde kurulacak bir kik-mısır-türkiye ittifakı daha en başından kırılgan ve zayıf olacaktır. zira söz konusu ülkelerin halkları ve hükümetleri arasında müslüman kardeşler'in statüsüne ilişkin olarak ciddi bir görüş ayrılığı söz konusu. türkiye, katar, mısır halkının önemli bir bölümü ve diğer arap ülkeleri ihvan'ı desteklerken, suudi arabistan, bae ve mısır hükümeti, hareketi bir terör örgütü olarak nitelendiriyor.

bölgesel ve küresel güçlerle normal siyasi ilişkileri ve derin ekonomik bağları olan güçlü bir iran fikri, türkiye ve mısır'ı suudi arabistan'ı ürküttüğü kadar ürkütmüyor olabilir.

by Rami G. Huri

yeni bir güç dengesi

üçüncüsü; suudi arabistan, ortadoğu'daki diğer önemli güçlerin bölgesel politikalarına hakim olma hedefi gütse de, ortada katı bir gerçek var ki, bölgenin mevcut doğal liderleri iran, suudi arabistan, türkiye ve mısır arasında yeni bir güç dengesi ortaya çıkmış bulunuyor. geçmiş yıllarda olsa irak ve belki suriye de bölgenin yeni güvenlik mimarisine şekilde veren bu güçler arasında yer alabilirdi fakat şu anda her ikisi de iç çatışmaların pençesinde. arap komşuları ile barış anlaşması imzalamadan israil'in de herhangi bir açık bölgesel koordinasyon çalışması bünyesinde yer alması mümkün değil.

öte yandan, bölgesel ve küresel güçlerle normal siyasi ilişkileri ve derin ekonomik bağları olan güçlü bir iran fikri, türkiye ve mısır'ı suudi arabistan'ı ürküttüğü kadar ürkütmüyor olabilir. mali anlamda ağır derecede dışa bağımlı mısır'ın aksine, istikrarlı ve kendinden emin bir konumdaki türkiye, iran'a karşı suudilerin liderliğinde bir mücadeleye katılmak yerine, geçmişten beri olduğu gibi derin ticari bağlara dayalı, karşılıklı fayda sağlayacak barış ilişkileri kurulması yönünde müzakereler yapılmasından yana olacaktır.

kendilerince sünni ortadoğu'nun liderliği rolüne soyunan suudiler, bu konumlarının, türkiye, müslüman kardeşler ve diğer islamcı gruplar, yeniden ayaklanma potansiyeli taşıyan mısır ve hatta katar ve işid gibi daha küçük çaplı unsurlar tarafından ciddi şekilde yıpratıldığından endişe duymakta haklılar. kral selman'ın buna yanıt vermenin yollarını bulması şart. ama dost sünni ülkeleri iran ile siyasi bir çatışmanın içine sokmak, ümit vadedici bir seçenek gibi görünmüyor.

rami g. huri, beyrut amerikan üniversitesi issam fares kamu politikası ve uluslararası ilişkiler enstitüsü direktörü. agence global syndicate, usa, ve daily star’da köşe yazarı.

twitter'dan takip edin: @ramikhouri

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Rami G. Huri

beyrut amerikan üniversitesi issam fares kamu politikası ve uluslararası ilişkiler enstitüsü direktörü. agence global syndicate, usa, ve daily star’da köşe yazarı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;