Türkiye
Ağrı’nın 'metalci' doktorları
3 arkadaş... İkisi hekim, biri hekim adayı… Serkan Ünal, Onur Beden ve Adem Aldemir’in kurduğu ‘Fazlası Ziyân’ Ağrı’da sahneye çıkan ilk ve tek metal müzik grubu. Ünal ile Beden mecburi hizmet için Ağrı’da. Adem Aldemir ise Nahçıvan Üniversitesi öğrencisi. Yaptıkları müzikle Ağrı’nın sosyal hayatını renklendiriyorlar.
serkan ünal, adem aldemir ve onur beden… 3 arkadaşın yolları, ağrı’da kesişti. serkan ile onur, mecburi hizmetlerini yapan iki hekim. ege üniversitesi tıp fakültesi’nden mezunlar. adem ise henüz tıp fakültesi 4.sınıf öğrencisi ve ağrılı. onları bir araya getiren müzik sevdaları. kurdukları ‘fazlası ziyân’, ağrı’nın ilk ve tek metal müzik grubu.
yaklaşık 2 aydır beraber müzik yapıyorlar. müzikleri daha çok rock ve metal ağırlıklı. müzik, serkan ile onur’un ağrı’ya alışmak için sığındığı liman; adem’için ise nefes aldığı bir pencere. kente ve kentte yaşayanlara farklı bir renk ve soluk kattıklarına inanıyorlar. amatör ruhlarını ‘sahne’ ile geliştirmeye çalışıyorlar. hayalleri arasında bir albüm yapmak dahi var.

fikir babası: onur beden
onur beden adli tıp uzmanı. ağrı, ilk mecburi hizmet bölgesi. yaklaşık 2 yıldır ağrı devlet hastanesi’nde çalışıyor. mersin doğumlu. ankara üniversitesi tıp fakültesi’nden mezun olduktan sonra uzmanlığını ege üniversitesi tıp fakültesi’nden aldı.
yoğun geçen günün ardından gitarıyla birlikte soluğu sahnede alıyor, grubun vokalisti. beden’in gruptaki yeri ayrı. "fazlası ziyân" grubunu kurma fikri onun. beden’e göre türkiye’nin batısı ile doğusu arasındaki uçurumun kapanması için çaba harcamak gerek.
“bu ülkede, birileri bu tarz küçük şeyler yapmadığı sürece herhangi bir gelişim ya da ilerleme olmayacağını düşünüyorum. belki şu an için doğu anadolu da bir şehirde hemen bir şeyleri değiştiremeyeceğimizi bilsek de, ileride bazı insanlarda ufak da olsa bir etki bırakmış olmak, izmir’de büyük bir mekânda sahne almaktan çok daha kıymetli. türkiye’nin doğusu ile batısı arasında bir uçurum olduğunu sadece tahmin ediyorduk buraya geldiğimizde bunu çok daha net bir şekilde görmüş olduk. bilim ve sanatın paylaşılarak, egolardan arınmış bir şekilde buranın halkına sunulmasıyla uçurumun çok rahatlıkla kapatabileceğine dair bizde umut oluşturdu.”

bas gitarist dahiliye uzmanı
serkan ünal, grubun sözcülüğünü yapıyor yani bir anlamda halkla ilişkilerini üstleniyor. ünal, aslında dahiliye uzmanı. 6 aydır ağrı’da. yoğun bir mesaisi var. özellikle kış mevsiminde hasta trafiği hiç eksilmiyor.
aslında ilk mecburi hizmeti değil ama ağrı’yı konumu gereği ‘gerçek’ anlamda ilk ‘mecburi hizmet bölgesi’ olarak tanımlıyor. izmir’de uzun süren eğitim hayatından sonra "doğu seferi" ünal için kolay olmamış. bölgeye alışmanın zor olduğuna vurgu yapıyor. özellikle sosyal hayatın belli sınırlar içinde kalmasının batıdan gelenler için en büyük sorun olduğunu ifade ediyor. zaten, ‘fazlası ziyân’ ın kurulması da bu nedenden:
“ağrı’yı tanımlayacak tek bir cümle yok açıkçası. yaklaşık 6 ay önce geldiğim bir şehir. çok sevdiğim, burada olmaktan inanılmaz keyif aldığım, anlar olduğu gibi kaçmak istediğim günler de yaşadım. havanın çok soğuk olması yaklaşık iki ay boyunca kar,buz ve inanılmaz bir soğukla uğraşıyor olmamız belki de yaşadığımız en önemli sorun. yaşanan yeri biraz da insanlar güzel yapıyor ki bu açıdan da şanslı olduğumuzu düşünüyorum. kendini geliştirmiş; konuşabilen, yazabilen bir şeyler üretebilen insanlarla burada tanıştım ve bunun da en önemli artı olduğunu düşünüyorum kendi adıma.”
ünal, 10 yaşından bu yana basgitar çalıyor. bugüne kadar hobi olarak sürdürdüğü müzik, ilk kez ağrı’da ‘sahne’ ile buluştu. kentin sosyal yaşamındaki dezavantaj, o ve arkadaşları için avantaja dönüştü.
“müzik konusunda her zaman amatör oldum. profesyonel sahnelerde çalmadım ya da profesyonel anlamda albüm kayıtlarım olmadı. her zaman müziği bir heyecan, hedefler koyarak ilerlediğim bir uğraş olarak gördüm. bu heyecanım ağrı’da artmış durumda. büyük şehirlerde yaptığımızda belki kıymetsiz olacak bir iş, burada hem bizim için hem de gelip bizi dinleyen herkes için inanılmaz kıymetli. insanların bizi çalarken izlediğinde hissettiğimiz heyecan, yaptığımız işin kıymetini daha da arttırıyor. kısa süre içerisinde bir albüm çıkartmayı planlıyoruz. çocukluk hayallerimin gerçekleşebilme ihtimâlinin heyecanını duymak ve bu yönde motive olmak ağrı’da yaşayabileceğimi düşüneceğim en son duyguydu.”
ekibin tek ağrılı üyesi aldemir: giden kimse geri gelmiyor.
her ne kadar, mecburi hizmet için gelmiş olsalar da ekibin diğer üyelerini ‘yolcu’ kendini de ‘hancı’ olarak görmüyor adem aldemir.
aldemir, grubun aynı zamanda en küçük üyesi. henüz 25 yaşında. hızlı ve pratik.
azerbaycan’daki nahçıvan devlet üniversitesi tıp fakültesi 4. sınıf öğrencisi. psikiyatri uzmanı olma niyetinde.
‘fazlası ziyân’ aldemir’in ilk grubu değil. daha önce geçici görevle gelen birçok kişiyle daha grup tecrübesi var.
“ağrı, sosyal yaşam açısından oldukça kıt. tahmin edebileceğiniz gibi siyasi iklimin de eğitimsizliğin, kültürsüzlüğün ve insanların yaşam standartlarının düşüklüğünün etkisi de var. yani giden kimse geri gelmiyor. sahne benim için buradaki gençler için büyük bir imkân. müzik, benim kendimle baş başa kalmamı, düşünmemi, heyecanlanmamı hatta ağlamamı sağlayan tek şey. geçici görevlendirmeyle gelen bir sürü insanla grup kurduk; konserler verdik. … sadece anı amaçlıydı ama tahminimizin ötesinde güzel tepkiler aldı. birkaç yıl aradan sonra aktif müzik hayatıma onur ve serkan’ la döndüm . geçici görevlendirmeyle gelmeleri önemli değil. bir gün belki büyük sahnelerde daha fazla insanlara şarkılarımızı çalma imkânımız olur.”
aldemir, grubun adını da yaşadıkları bölgeye göre ‘manidar’ olduğunu söylüyor.
“grubun adı yine ağrılı bir yazar arkadaşımızın kitabından bir başlıktı aslında. malûmunuz; sivrilmenin pekiyi karşılanmadığı, farklı düşünmenin, farklı hissetmenin, farklı yaşamanın ve sorgulamanın küçük şehirlerdeki tepkileri pek olumlu değildir. gruptaki arkadaşlarla bunun üzerine konuşuyorken, ‘grubumuzun adı ‘fazlası ziyân’ olsun’ dedik. fazlasıyla manidar olmuş sanırım. kabuğundan çıkmak isteyen, müzikle beraber sorgulamayı öğrenen, öğrenmeyi isteyen her insan bir şekilde bizi bulur demem abartı olmaz sanırım.”

gündüz sanat evi, gece ‘sahne’
çıkılan mekânı da anlatmak gerek. adı sahne. gündüzleri kültür-sanat etkinliklerin gerçekleştirildiği bir yer. felsefesi, sanat ile hayatı yan yana koymak. sadece müzisyenler değil, yerel ressamlar ve tiyatrocuların kendi ürünlerini sergiledikleri bir yer sahne.
maddi beklentisi olmayan her sanatçıya açık. onur beden’e göre burası imece sahne.
“insanların yaşadığı şehirde, bulunduğu ortamda, yaptığı işte ve hissettiklerinde edilgen değil üretken ve etken kişi olmasını teşvik etmek mekânın en büyük amacı. bu nedenle bu sahne herkese açık. keşke ülkenin her yerinde önyargılardan uzak, egolardan arınmış insanlardan oluşan ve ticari kaygı gütmeyen böyle ufak sahneler olsa ve sanatla uğraşan herkes istediğini, içinden geleni ve yeteneğini sergileyebilse.”
sahne’nin kendine görev edindiği de konulardan biri de okuma alışkanlığının kazandırılması. imece anlayışı, sahne’nin kütüphanesinde de geçerli. çok sayıda roman, bilimsel ve akademik yayınların olduğu ufak bir kütüphaneleri var. okunan kitaplar, kütüphanede paylaşabiliyor. okurlar, kitap ödünç alıp verebiliyor.
kaynak: al jazeera
Yorumlar